bugün

öyle bi simülasyonda yaşıyoruz ki; gerçek varlıklarla karşılaşınca afallıyoruz. gerçek tepki veren, gerçek gülümseyen, gerçek soran, gerçekten bilmek isteyen, gerçekten gülen, gerçekten dinleyen, gerçekten ağlayan, gerçekten otobüste yer veren, gerçekten yardım eden, gerçekten gözünüzün içine bakan, gerçekten var olan, gerçekten var eden, gerçekten su içen, gerçekten gezen, gerçekten yalnız kalabilen, gerçekten konuşabilen, gerçekten basmakalıp cümleleri beklenmedik ama gerçek tepkilerle bölüp sessizliklerden korkmayan, boşlukları doldurma ihtiyacı hissetmeyen, rüzgarı teninde hisseden, gerçekten güldürmek isteyen, gerçekten özledim diyen, gerçekten bakan, gerçekten elini tutan, gerçekten tanımak isteyen, gerçekten omzunuza yaslanan, gerçekten.... bugüne kadar insanlar robotvari hareketlerle gerçekleştirdiği her basit veya karmaşık eylemin gerçek motivasyonla yapıldığını düşünsenize! böyle insanlar çıktığında karşısınıza, utanmadan kusan, teninize dokunma ihtiyacı duymayan, tutmak istediği için elinizi tutan, gün batımı ve güzel müzik karşısında nutku tutulan gerçek insanlar çıksa...deli dersiniz değil mi? her şey olması gerektiği gibi olmalı. alışverişte satıcı müşteriye müşteri olduğu için iyi davranmalı, ürününün daha fazlasını satabilmek için farklı kampanyalarla kandırmalı, gülümsememeli (gerçekten), kızlar erkeklere iyi davranmamalı ( nazlı olmalılar, yoksa değersiz olurlar ya)...liste uzayıp gider. sinemanın gerçeğin tekrar üretilmesi, tekrar canlandırılması, olası bir gerçekliğin yansıması olarak düşünülüyor ve biz bu gerçekliği izlerken ütopikmiş havası yaratıyorılıyo. aşk filmleri, dramlar... insanların gerçek davrandıkları sahnelerden etkileniyoruz...peki ya neden biz gerçek yaşamıyoruz? bu kadar mı zor? bu kadar mı uçuk? oysa ki çok zevkli, bi denesek.

- merhaba bekletmedim değil mi?
- olsun problem değil. müzik dinledim. güzeldi.
- ne yapalım dersin?
- şu anda tek yapmak istediğim çıplak yüzmek.
- nası yani? ( sapık mıdır, nedir?)
- evet, geceleyin hiç yüzmedim. hep karanlık suda, sadece hissedebildiğim ama içindeki nesneleri seçemediğim denizde yüzmek istemişimdir. filmlerde olur ya. hiç mi canın istemedi?
- ya ama benim yanımda yüzüş için uygun kıyafet yok. sen mayo getirdin mi ki kendine?
-hayır. şimdi geldi aklıma. o yüzden yok. zaten çıplak dedim.
- ama ben üşürüm şimdi, açıkçası bana iyi bir fikir gibi gelmedi.
- o halde bir daha görüşmeyelim, ben seni eve bırakayım.
- nası yani? sırf seninle çıplak yüzmedim diye bir daha görüşmeyecek misin?
- görüştüğümüzde ne yapacağız? kafeye gidip "check-in" yapıp, mutluluk pozu verip, yüzeysel muhabbetlere girip, birbirimizle ilgileniyor numarası mı yapacağız? facebook'ta arkadaşlarına "bakın benim de hayatım var ve önemliyim" izlenimi yaratmanı sağlamak yerine, sensiz denizde yüzmeyi yeğlerim.
- ya defol git o zaman. çattık ya.
bir zamanlar uludağ sözlükte bolca vardı. artık kreşe dönmüş burası.
(bkz: rüyalar)
topraktaki elmas kadar azlar. yine de varlar.
(bkz: gerçek dostluklar) (bkz: üç fidan)
--spoiler--
o güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler
--spoiler--
gerçek kadınlar, gerçek erkekler, gerçek aşklar, ve sonuç olarak gerçek seks.
konuşmadan anlaşabilmek.
http://www.youtube.com/watch?v=r5R3tZZqNMk

--spoiler--
sen hiç hata yapmadın mı
--spoiler--
peri masallarında, olsa gerek ben ben bir aşk kafamda tasavur edemiyorum.
kadınlar sorudur, erkekler cevap. aşksa herkesin geçemediği bir sınav.
(bkz: utopia)
(bkz: paradoks)
koca bir yalandır efendim. (bkz: ben yandım siz yanmayın)
sevdiğin adamın kadının güzel olması, kariyer sahibi olması, senden büyük ya da küçük olması, senden uzun ya da kısa olması, sana yakışması ya da yakışmaması, dürüst olması ya da olmaması;

sana hissettirdikleri yanında çok da değerli değildir. çünkü bir insanın sana söylediklerini, onda gördüklerini, yaptıklarını unutursun. ama sana hissettirdiklerini asla unutma<sın.

aryıca bir insanın yanındaki kendi halini seviyorsan o insanı da seviyorsundur. yanında kendin olamadığın insanla bir olamazsın, biz olamazsın.
--spoiler--
her şey illüzyondur! her şey göz yanılsaması, zihin ve el çabukluğundan ibarettir. mesela bu yazıyı okuyan sen! 2 ile 9 arasında bir sayı tut aklından. şimdi onu ikiyle çarp. çıkan sonuca bir o kadar daha ekle. ilk başta tuttuğun rakama böl. sonucu ben söyleyeyim: "4!"

tek gerçek nedir bilir misin. bütün ruhunu, bütün damarlarını, bütün varlığını ele geçiren katıksız bir aşk. neyi neyle çarparsan, kaça bölersen böl, o senden güçlüdür. her illüzyonun bir izahı vardır. ama aşkın yoktur. sadece gösteri bitene kadar başına gelenlere, olan bitene seyirci kalırsıın. perdenin ne zaman açılacağını da ne zaman kapanacağını da sen belirleyemezsin
--spoiler--
Gerçek insan, gerçek kadın, gerçek erkek, gerçek aşk, içimizdeki biz yani; başkalarının biçimlendirmedikleri...
--spoiler--
ali:-seni niye seviyorum biliyor musun?..
nisan:-(gülümser) niye?
ali:-(önce hafifçe yutkanarak) insanın aklını alacak kadar güzel olduğun için değil ...
(nisan gülümser ve bakışlarına devam eder.. ali ise önce rakı bardakları ile dolu olan masaya bakar ve de devamla nisan'ın gözlerine tekrar bakarak)
-harika bir anne olduğun için; oğlunu çok sevdiğin için de değil...
(nisan yine gülümser)
-ee..?
(ali yine masaya bakar; ve de nisan'ın gözlerini tekrar yakalayarak devamla)
-seni çok..,ama çok istedğim için de değil....
(nisan ali'yi dikkatlice izlemektedir. bir süre sessizlik yaşanır; ali tekrar yutkunur.. ve de devamında merakla beklenen son cümlesini kurar..)
-seni çok seviyorum... çünkü.. kalbimi yumuşatıyorsun.....
--spoiler--

ana hikayesini 2007 de yazdığım, tiyatro oyunu olarak planladığım, gazeteci bir dostumun benden habersiz girişimiyle gaye boralıoğlu ' na ulaşan ve önce film sonra dizi olarak senaryolaştırılan ve kanal d ' de bıçak sırtı adıyla yayınlanan mühürlü sır isimli senaryomdan bir alıntı.
parmak uçlarıyla tokalaşmazlar.

konuşurken gözlerini kaçırmazlar.

hatalarını, zayıflıklarını, zaaflarını, öfkelerini, duygularını gizlemezler.
gerçeklikliklerini ilk anda farkedersiniz!
film veya kitap adı olabilir. Sadece film veya kitap adı.
--spoiler--
az önce kaldırımdan bir kadın geçti
işveli mi işveli

mendilini düşürdü yürürken
kalkıp verecek oldum
--spoiler--

unutmuşum öldüğümü..
filmlerde olur.
aşk dediğin soluk soluğa yaşanır. yüreğin ağzında, gözlerin ateş parçası, dudakların küfretmeye de öpmeye de hazır olmalı.
kadin sadece sevisirken ezilmek ister. diğer turlu pamuga sarilip fasulye gibi filizlenmeyi bekler..