bugün

bilim ilerledikçe oluşturduğu felsefi sistem götünde patlamıştır.

geist denilen kavramı ortaya atar, ve zamanın ruhu olduğunu iddia eder.

kaderci yaklaşımı vardır. o yüzden teistler bu arkadaşı sever.

felsefe tarihinin en abartılmış filozofudur.

bir salgın sonucu (ne olduğunu hatırlamıyorum) hayatını kaybetmiştir.
Diyalektiği evrenin hareketine bağlamıştır, evreni "maddeleşmiş bir fikir" olarak görür. Ona göre Düşünce ve varlık özdeştir.
Fransız devriminini fazlasıyla eleştirmiş filozof. Ona göre Fransız ihtilalinin "özgürlük" fikri geçersizdi. Çünkü bu özgürlük fikri öncelikle diğer düşünce ve grupların değillemesine ve yok edilmesine dayanıyordu. Dolayısıyla söylendiği gibi doğru değildi. Öte yandan insan bu ihtilal ile zaten özgürleşmeyecekti, daha da kötüsü özgürleştiğini sanarak tutsak olacaktı.

Bu son cümle marx'ın fransız ihtilali yorumunun temelini teşkil eder.

Fransız ihtilaline getirdiği bu yorumu ancak şunu söylersek anlayabiliriz:

Özgürlük ideası, özgürlüğün ideali değildir; özgürlük fikri ile onun gerçekleştirilmesinin bütünüdür. Dolayısıyla gerçekleştirilemeyecek bir özgürlük fikrini barındırır fransız ihtilali.
Her ne kadar fichte ve kant'tan etkilenmiş olsa da "idea" düşüncesiyle gerçekten başka bir şey yapmıştır. Bundan daha önce bahsettim.

Marx ve Kierkergaard ile arasının açık olmasının sebebi yalnızca nesnel idealist olması değildir. Hegel'in monark sevdası ve insanın özgürleşmesinin aslında vâzi (pozitif) bir şey olmadığı görüşü ve en başta bireyselliğin toplumsallığa zarar verdiği gerekçesiyle dışlanması başta Kierkergaard olmak üzere kendisinden sonra gelen birçok kişiyi kızdırmıştır.

Yine de marxist ya da marx sevginiz varsa hegel ile onun arasındaki ihtilafı iyi öğrenmeniz gerek. Zira hegel'i eleştireyim derken marx'ı eleştirebilirsiniz -ki bu bugün oldukça yaygındır.
Bugün doğum günü olan filozof. iyi ki dünyaya gelmiş, tatlış geist.

En çok haksızlık yaptığım filozoftur kendisi. Zaman zaman bu çıkışlarımdan ötürü pişman oluyorum. Evet, hala ontolojik anlamda aynı ihmalde olduğunu ve varlık hususunda geçmişinde olduğu gibi varsayımlarla konuştuğunu düşünüyorum ama bu tekil anlamda bir eleştiri. Hegel mukayese edilecek olursa pek değerli bir filozof olur. Zira ideaya ilişkin en tutarlı görüş ona aittir. "ideanın pratikle örtüşmesi" bu gerçekten harika.

Diyalektik hususuna gelirsek, aristoteles'in söylediği gibi diyalektik -bence de- hakikate götürmez ama yine de karl marx'ın çok ötesindedir. Hegel diyalektiği marx diyalektiğini döver.

Aslında uzun uzun açıklama yapacaktım ama bugün hiç yazasım yok. Sadece okuyorum.
kısaca tüm felsefesini tek bir cümleye sığdırmak istersem.

''tez-antitez-sentez''
Marx'a 'Beni bir sen anladın sende yanlış anladın.' diyen alman.
246 yaşındaki alman filozof.
Haksız sayılmaz:

görsel
(bkz: hegel denen salak)
Hegel'in tinin fenomenolojisi ve diğer eserlerindeki anlaşılmazlığı, kendi karmaşıklığından kaynaklanmaz. Dikkat edilirse, Bunun nedeni çok fazla gönderme yapması ve bunun yanında göndermeyi neye yaptığının zor anlaşılmasıdır. Öte yandan bir şeyi eleştirirken "bunu eleştirdim" diyene kadar onu savunur gibi anlatır.

Tarzını beğenir ve kant'a karşı tutumunu, onu aşmasını takdirle karşılarım. idea'yı öyle tek başına bir yerde görmeyip pratik ile gerçekleşmesiyle idea olarak görmesi çok hoş hakikaten ama bir de ONTOTEOLOg olmasa işte...
hegel'in varsayım diyerek geçiştirdiği bir-iki şey vardır ve bunun dışında bunların neden varsayım olduğunu açıklar. temelde hakikaten kant, varsayımlarla hareket eder. kategorileri epistemolojik olarak ele almak, doğaya karşı tavrı nasıl varsayımlardan uzaklaştırabilir?
ya da burayı boşverin. şunu sorayım:

kategorileri akla bağışlamanız; o şüphe akla da yöneltildiğinde aklı ele alırken yine akıl ile ele almak bakımından hangisinde kategorilerin varlığını ifade eder? bu kısır döngüyü ding an sich ile mi çözecek. hegel, kant'ın varsayım dediği varsayımlarda haklıdır. kant, epistemolojik bir varsayım üzerine ontolojiden başlayıp ondan kopan bir metafizik inşa etmiştir. hegel ise nesneye bir miktarda olsa ona ait olanı vermiştir.
diyalektik yöntemi kullanan ilk filozoflardan. diyalektik ilerde karl marks, engels gibi filozofları da etkileyecektir.

fakat onun diyalektiği ideacı bir temeldedir. karl marks ve engels diyalektiği materyalist bir temele oturtarak diyalektik materyalizmi kurmuşlardır. hegel'den etkilenmiş olmalarına rağmen, hegel'in ideacı anlayışını sık sık eleştireceklerdir.
Filozofmuş.bazılarına göre.

paketler yandı,paketler. Dile geldi sigaralar.
Hegel kendisini bile anlayamazken,onu anlamak için hakkında bazı öneriler verilmesi en az adamın ismi kadar gülünçtür. Gidin trendeki kızı okuyun ya da elif şafak.
https://youtu.be/q54vycpxdh8
E hegel, mistik şeylere yer verseydi öznel din ve nesnel din ile, kant'ın mistik olanla doldurduğu boşluğu onu aşarak doldurabilir miydi?

Bundan başka, tıpkı kant'ın saf aklın eleştirisi'nin üçüncü bölümünde yani teolojik konuşmalarında doğrudan varlık hususuna ilişkin asıl ve etraflı düşüncelerini beyan ettiği gibi hegel de varlık bağlamında En asli fikirlerini din felsefesine ilişkin derslerinde ifade etmiştir.

Ay neyse, bu felsefe hiç bana göre değil.s
dili ağır ve okunması sıkıcı bir filozoftur. ama tez-antitez-sentez, rasyonalizm, mantık, tarih, efendi köle diyalektiği gibi konularla oldukça aydınlatandır.
Alman filozoflarından birini okuyabilmek için,diğer alman filozoflarından hemen hemen hepsini okumuş olmak gerekiyor. Sadece alman filozoflar olsa iyi.
Bu isim anlamlı bir şekilde ortadan ayrılsaydı ikinci isim hangi kelimeyle başlardı.
Kendisi önceleri evinin altında bulunan kasap dükkanında kasaplık mesleğini icra ederken biri vasıtasıyla kitap okumaya başlıyor ve bilgiye olan açlığını farkedip daha çok okuması yanı sıra aynı zamanda yazmaya da başlıyor. Kasapların birleşip yayınlamak istedikleri bir yazıyı yazarak tanınan hegel kısa süre sonra şehre gidip eğitim almak için üniversite hayatına giriyor ve başarılı bir şekilde Prof'luğa kadar ilerliyor. Okuduğu bölümün Başkan'ı olan hegel bu sırada kısa süren bir evlilik yapıyor ve öğretim hayatına atılıyor. Bir yandan kitaplarını yazmaya devam ediyor. Daha sonra yüksek yüksek tepelere çalınca köyünü özlüyor ve alıyor varını yoğunu eski işine dönüyor. Şahsen saygımı kazanmış bir insandır.
Descartes bunun yanında melek kalır. Hegel yüzünden insan aklı tanrılaştırıldı. Bu adam yüzünden metafiziğin bir çöplük olarak görülmesinin önü açıldı. Hakkımı helal etmiyorum.

Zaten var ya, insanlık tarihini yaratıcı dışında hemen her şeyin tanrılaştığı bir tarih olarak okuyabilirsiniz.
mutlak tin tin tin diye başımızın etini yemiş bir filozof. nefret ediyorum senden. hiç ama hiç masum değilsin hegel, iki elim yakanda olacak!

edit: gece gece nereden aklıma geldi bu h*gel.
almanya'nın başına gelen en iyi, dünyanın başına gelen en kötü filozoftur kendisi. yalnız bunun zaman anlayışına katıldığımı fark edince dakikalarca kendime gelemedim. çünkü ona göre, müspet anlamda zaman söz konusu olduğunda, "yalnızca şu an vardır, önce ve sonra var değildir, fakat somut şu an, geçmişin bir sonucudur ve geleceğe gebedir. dolayısıyla şu an aslında ebediyettir". çaldın kalbimi hegelcim bir "an" için.
Kendisiyle kahve içilmek istenen filozof. Büyük ihtimalle laf salatası yapar ve muhabbete limon sıkar. Eh vazgeçtim.