bugün

bizden sonraki neslin anlayamayacağı şeylerdir. belkide bazı şeyler bizimle güzeldi.

görsel
ütüyle-tava.
tamagochileri anlayamayacaklar.
Tetris'in ne olduğunu bilmeyecekler. Ne kötü.
kalemle kaset sarmayı, televizyon çekmediğinde televizyona -patpatpat- geçirmeyi asla bilemeyecekler.
walkmen'lerde ya da cd-çalarlarda kulaklıkla müzik dinlemenin nostaljisinin tadına da varamayacaklar.
radyoda sevilen şarkı duyulduğunda ölesiye heyecan duymacakları kesin.
namus, vatan sevgisi, kitap okumanın televizyondaki bir ton saçma sapan programlardan daha önemli olduğu, yurtdışının aslında o kadar da cazip olmadığı gibi şeylerdir anlamayacakları şeyler.
ekleme: korkarım ki en önemlisi, herşeyden de önemlisi, mustafa kemal'i anlamayacalar!
görünen o ki bizim neslimiz de , gerçi şu an buradakilerin yaş ortalamasını düşününce bizden sonraki nesil demem daha doğru olur, anlamamaya başlamışlar bile.
sobada kestane pişirip yemenin ne kadar zevkli olduğu.
Okul kitaplarını kaplayarak üzerine etiketlemek ve kara tahtayı tebeşirle yazmak.
Tablet ve akıllı tahta kullanacak olan nesiller, defter kaplama, kitap kaplama ve kara tahta ne demek diye google de arama yapacaklardır.
tutumlu olmaktır, eskiden her şey daha kısıtlıydı, tabak yerine ortaya tencere koyup verdik, sucuğu, muzu anca yılbaşında özel günlerde görürdük, şimdi her şey çok bol, benim kendime ait odam bile olmadı, şimdi kendi göremediğimiz hayal dahi edemediğimiz imkanları çocuklarımıza sunduk ama hiçbir şeyin kıymeti bilinmiyor. tüketim toplumu olduk çıktık, çamaşır makinesi almak için 1 yıl para biriktirirdik anca öyle sahip olurduk, şimdilerde evler eşyadan geçilmiyor ama alınan hiçbir şey bizi tatmin etmiyor daha 1 hafta kullanmadan sıkılıp bir kenara atılmış oluyor, sapıtmış durumdayız.
tasoları, futbolcu kartlarını hiç bilmeyecek, oynama zevkine erişemeyecek olan nesildir. mahalle maçını parkta ağaçların arasında değil de internet üzerinden oynayacak olan nesildir.
sevdiği bir klibin televizyonda çıkmasına sevinen insanların mutluluğunu hiçbir zaman anlayamayacaklar.
karşı apartmanların zilerini çalıp kaçamayacaklar, çünkü dışarda oynamak yerine bilgisayar başında oyun oynuyor olacaklar. beyblade arenaları, tasoları olmayacak ve onlarla oynayamayacakları için ' kökülmek ' deyiminin ne olduğunu hiç bir zaman bilemeyecekler.
içinde taso var mı acaba diyerek bakkalın cips rafındaki bütün cipslerini ellemek vasıtasıyla heba edip, bakkaldan azar yiyemeyecekler. Leblebi tozunu, onun dişlere, damağa yapışmasını, temizlemeye çalışırken püskürtüp karşıdaki arkadaşını sinir etmenin eğlencesini yaşayamayacaklar. karınları ağrıdığında şekerli su içirilmeyecek hiçbirine, hemen ilaçlara sarılınacak. mandalinalar yendikten sonra kabuklarını sobanın üzerine koyup oluşan mis gibi kokuyu içlerine çekemeyecekler çünkü bütün evler kaloriferli olacak. keza sobada kestane pişirmenin , çıtırtılarını duymanın keyfini yaşayamayacaklar. ve daha bir sürü şey. amma dertlenmişim be sözlük.
walkman' in pilleri bitmesin diye kalemle kaset sarmak.
(bkz: elizabeth)

futuristik vizyonuma göre gelecekte mastürbasyon için robotlar üretilecek. bir zevk aracı olacak olan robotlar halledecek o işi. ve zamanla elizabeth kavramı yok olacak. yalnızca nesiller sonrası dedelerimiz bilecek, hakkında konuşacak ve eski abazan günlerini yad edeceklerdir.
bir mahalledeki çocukların hepsinin birbirini tanımasını ve herkesin evinden getirdiği 3-5 ufak oyuncak ve biraz hayal gücüyle yaratılan oyunları gelecek nesil hiçbir zaman anlayamayacaktır.
(bkz: ironi)
bilye oynayamacaklar, ütme kelimesinin anlamını hiçbir zaman bilemeyecekler.
sağ-sol, kürt-türk, alevi-sünni, siyah-beyaz, gibi ayrımların neden olduğu çatışmalar ve savaşlar.
sırasıyla pokemon digimon ve beyblade i kaçırmamak için koşarak gelmenin izledikten sonra gelecek bölüm için sabırsızlanmayı gece rüyasında takao olmayı hiç bilemeyecekler
kaset, atari, anten, teyp, özgürlük.
akpnin bu kadar oy alması(?).
eğer başbakanın hayali gerçek olursa, gelecek nesil "tinerci" kavramından habersiz büyüyecek.
Taso kültürü.
televizyona çekmiyor diye küt küt diye vuramayacaklar.