bugün

Uzaktan seviyorum seni!
Kokunu alamadan,
Boynuna sarılamadan.
Yüzüne dokunamadan.
Sadece seviyorum!
Öyle uzaktan seviyorum seni!
Elini tutmadan.
Yüreğine dokunmadan.
Gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
Şu üç günlük sevdalara inat,
Serserice değil adam gibi seviyorum.
Öyle uzaktan seviyorum seni,
Yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden.
En çılgın kahkahalarına ortak olmadan.
En sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.
Öyle uzaktan seviyorum seni!
Kırmadan,
Dökmeden,
Parçalamadan,
Üzmeden,
Ağlatmadan uzaktan seviyorum.
Öyle uzaktan seviyorum seni;
Sana söylemek istediğim her kelimeyi,
Dilimde parçalayarak seviyorum.
Damla damla dökülürken kelimelerim,
Masum beyaz bir kağıtta seviyorum.''

-cemal Süreya
"Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki
Parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..

Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.
Küsmesi, barışması, ayılması, bayılması
Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
Meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
Hepsi ağzıma sıçtı..

Ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
Ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim."
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,

Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
Içim muradıma ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;

Koku bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim

(bkz: Ahmet Hamdi Tanpınar)
görsel

Bunca zaman bana anlatmaya çalistigini, kendimi buldugumda
anladim.

Herkesin mutlu olmak için baska bir yolu varmis,
Kendi yolumu çizdigimde anladim...

Bir tek yasanarak ögrenilirmis hayat, okuyarak, dinleyerek
degil...
Bildiklerini bana neden anlatmadigini, anladim...

Yüreginde ask olmadan geçen hergün kayipmis,
Ask pesinden neden yalinayak kostugunu anladim...

Aci doruga ulastiginda gözyasi gelmezmis gözlerden,
Neden hiç aglamadigini anladim...
Aglayani güldürebilmek, aglayanla aglamaktan daha degerliymis,
Gözyasimi kahkaya çevirdiginde anladim...

Bir insani herhangi biri kirabilir, ama bir tek en çok sevdigi
acitabilirmis,
Çok acittiginda anladim...
Fakat, hakedermis sevilen onun için dökülen her damla gözyasini,
Gözyaslariyla birlikte sevinçler terkettiginde anladim...

Yalan söylememek degil, gerçegi gizlememekmis marifet,
Yüregini elime koydugunda anladim...

''Sana ihtiyacim var, gel ! '' diyebilmekmis güçlü olmak,
Sana ''git'' dedigimde anladim...

Biri sana ''git'' dediginde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmis
sevmek,
Git dediklerinde gittigimde anladim...

Sana sevgim simarik bir çocukmus, her düstügünde ziril ziril
aglayan,
Büyüyüp bana simsiki sarildiginda anladim...

Özür dilemek degil, ''affet beni'' diye haykirmak istemekmis
pisman
olmak,
Gerçekten pisman oldugumda anladim...

Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymis, sevgi dolu
yüreklerin gururu olmazmis,
Yüregimde sevgi buldugumda anladim...

Ölürcesine isteyen beklemez, sadece umut edermis bir gün
affedilmeyi,
Beni afetmeni ölürcesine istedigimde anladim...
Sevgi emekmis,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür birakacak kadar
sevmekmis...

CAN YÜCEL

(Cumhuriyet tarihinin en küfürbaz şairi,
Seviyorum seni ulann)

Fotoğraf:beyagac / kartal gölü / kamp alanı
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken.
Harîd-i zâyiât bahâne est
Kûçe-be-kûçe şehr-râ mî-gerdem tâ to-râ peydâ konem.

(“Hurda satın almak bahanemdir. Bütün şehri sokak sokak geziyorum; tâ ki seni bulabileyim diye.”)

iran'da bir hurdacının aşkı şiirle buluşmuş... Aşk sâridir, Aşk Hâldir.
Git

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar

Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

Cemal Safi
https://youtu.be/wUQx0IBLDU0
Susarak katlanıyoruz her mutsuzluğa
Saatlendiriyoruz günü,
Bölüyoruz dakikalara,
Bir hiç oluncaya kadar bölüyoruz onu.
Konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
Birbirimize bakarak
Ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
Ne varız, ne de yokuz gerçekte
iki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
Aydınlatan odayı

Değilsek de yakın birbirimize
Uzak da sayılmayız büsbütün
Gökyüzünde iki uçurtma başıboş
Yanyanayızdır sadece

Her çiçek bir çoğulluktur gününe göre
Yalnızlık çoğulluktur
Sanırım bir giz de yok bu beraberlikte

Edip CANSEVER
Mavi üstüne siyah

Mavi konuşalım, mavi yazalım
mektuplar zarfa girer girmez mavi
söz mavi olsun ağızdan çıkar çıkmaz
iki ayrılık arasındaki yol mavi
göz göze gelince mavi olsun yakınlığı kızla oğlanın
mavi bir anı gibi ışıklar içinde zaman
maviyi unutmayalım, siyahı çıkaralım aradan
mavi en uzun şiiri olsun unutmamanın

Haydar Ergülen
Saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın
Saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
Gözlerin kac kişinin gözlerinde gezinir
Sen kaç köşeli yıldızsın

Fabrika dumanlarında resmin
Kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun
Hatırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
Aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun

Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Bir tek köşen bile ayrılmamışken bana
Var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Sen kaç köşeli yıldızsın?

Sezai Karakoç
şiir mi?
Akdağın ardından bir ad düştü kalbime!
Yıllardır zemheride kalmış, üşümüş ruhum/ Beklerken kara kışlar
ilktir dudaklarımdan dökülen bir ismin,
Her defasında, daha da güçlenerek, Ruhumun mikailleriyle savaşıp da / Gönlümde yaz yağmuru yağdırması.
Ben korkarken ruhumun azraillerinin vereceği cezadan;
Aşk gibi, ölüm gibi.
O ismin sahibi önce kalbimi, sonra dilimi, sonra da zihnimi istila edip
Bunların ve bunların arasındaki her şeyin ilahlığına soyundu.
Oldu. Oldu da beni baştan yarattı.
Yoktan Var etti.
Vicdanımdaki mahmeke kaldırıldı, hükümleri yok sayıldı.
Kafamdaki hasta adam yıkıldı, yerine bir cumhuriyet kuruldu.
Cebrail yok oldu, mikail yok oldu, azrail yok oldu,
israfilin sesi sankı bu, hep kulaklarımda.
Beni yoktan var edenin ismini fısıldıyor.
Senden başkasına ‘’la’’
Senle bir hayata ‘’illa’’
Kulluğum bir sana ayan.
bilmezler yalnız yaşamayanlar,
nasıl korku verir sessizlik insana;
insan nasıl konuşur kendisiyle;
nasıl koşar aynalara,
bir cana hasret,
bilmezler.

Orhan Veli
Hayatımın şiiri...
Attila ilhan,cemal süreyya,nazım hikmet,ahmet hamdi tanpınar,edip cansever,cahit zarifoğlu,orhan veli...
Ve nicesi..hepsi bir yana.hepsinin şiiri bir yana ama Yavuz Bülent Bakiler in şu şiiri benim hayatım oldu be usta.
istanbul’um oldu.
Dostum Ömer oldu.
Dostum ismail oldu.
Eminönü,üsküdar,galata kulesi oldu.

https://youtu.be/8gtKVLN-qdk
••••
Şaşırdım kaldım işte
Bilmem ki nemsin
Bazen kız kardeşimsin
Bazen öp öz annemsin
Sultanımsın susunca
Konuşunca kölemsin
Eksilmeyen çilemsin
Orada ufuk çizgim
Burda yanım yöremsin
Beni ruh gibi saran
Sonsuzluk dairemsin Çaresizim çaremsin
Şaşırdım kaldım işte
Bilmem ki nemsin
•••
Şaşırdık kaldık be usta...
Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
istanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
Yazma
Taşıyamam gittiğin yollar dardır
Hem sen şimdi bi yazarsın
Okumak gitmekten de ağır.
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

(...)

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.

(bkz: kız çocuğu)

(bkz: sadako sasaki)

(bkz: hiroşima)

(bkz: nazım hikmet)
"Bu kenti sevdim dedim
Benim olsun demedim ki
Sevdim dedimse akşam kızıllığını
Gönlüm gibi akıp giden şu çayı

Şu ormanı şu denizi şu dağı
Benim olsun demedim ki."
seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak.
kırasıya,
çıldırasıya...
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

-Ataol BEHRAMOĞLU-
En ağır işçi benim
Gün 24 saat
Seni düşünüyorum.
...
Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden? bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz
ya sana çok yakın ya senden çok uzak olmalıydım
aramızda aşılmaz engeller olsun istiyordum
büyük dağlar derin denizler olsun istiyordum
sana gelmeye gücüm yetmemeliydi

çaresizliğimin bütün hıncını mesafelere yüklemeliydim
dağda yanan bir çoban ateşi gibi
gökte bir yıldız gibi seni görmeli seni yaşamalı
ve senden çok uzaklarda olmalıydım

biliyorum güzelliğin yeraltı nehirlerine benzer
biliyorum bir sır gibi güzelsin
hani şarkılar vardır sevip söyleyemediğimiz
şiirler vardır unuttuğumuz
aşina çehreler vardır hani zaman zaman hatırlayamadığımız
işte sen o kadar güzelsin
ve ben o kadar karanlıklar içindeyim ki
şunlar ellerindir diyorum tutamıyorum
şunlar gözlerindir diyorum bakamıyorum
düşün kahrımda ölmeliyim artık ölemiyorum

inanmak var olmaktır bilirsin
inandığımız şeyler için yaşayalım
nice sabahlar, nice aydınlıklar
gelecek nice iyi günler için yaşayalım
sen sarı gülleri seversin, sarı karanfilleri seversin
sarı kasımpatıları seversin, sarı bir dünyayı seversin
ben sende olan bütün renkleri seviyorum işte tek farkımız bu

yoksa hiçbirşey önemli değil dünyada senden başka
ne zulümler, ne kavgalar, ne günler
ve geceler hiçbiri önemli değil sen yaşadıkça
ve yaşamak hiçbir zaman bu kadar güzel olmayacak sen yaşadıkça

bir kalbim var, et, kan, sinir,
iki gözüm var seni görür
ayaklarım sana gelir, ellerim seni arar
bir dünya ki kocaman bir evren sonsuz sen olmasan ne yarar

şimdi söyle bana bütün çirkinliğimi, yalanlarımı
kötülüklerimi yüzüme vur utandır beni yaşadığıma
çesizliği suratıma bir tokat gibi indir,
yanağımda beş parmağının izi kalmalı
sonra geç karşıma olanları unutalım
iki eski dost gibi herşeye yeniden başalayalım
yeniden başlayalım geçmiş gelecek bütün yılları
bütün kederleri ve sevinçleri paylaşalım
sana sevinç düşsün bana keder
benim ellerimde kanlı diken yaraları, senin ellerinde kanlı güller

bir yere yaklaşıyoruz, kulağıma sesler geliyor
bir gemi demir alıyor olmalı belki bir adam ölüyor
ne biliyorsun belki de bir sona yaklaşıyoruz
yum gözlerini herşeyi zamana bırak
yum gözlerini nasılsa akşam olucak
korkma yaklaş karanlığa orada ben varım
çaresizliğimize zavallığımıza gel beraber ağlayalım

-ümit yaşar oğuzcan.