bugün

sıkca başıma gelen olay.

en histeriklisini babam ve oğlum da yaşamıştım; üstüne brokeback mountain da izleyince tam oldum.

ha bir de miniminicikken izlediğim bir titanic feeaciası vardı ki gözyaşı sümük birbirine karışmıştı sinemada. ağladığım şey orda dünyanın en yakışıklı erkeği olduğuna inandığım leo nun ölmesiydi. leo diyorum çünkü hakikaten acaip ciddiye almıştım filmi; kıza küfretmiştim günlerce suya itti diye falan. muhah, çocukluk işte..
ağlanacak bir filme gidecekseniz yalnız gidip doya doya ağlamalısınız. yanınızda hele bir de sizin gibi sap varsa ağlamamak için kasar kasar durursunuz.
(bkz: babam ve oğlum)
sadece babam ve oglum filminde basıma gelen hadisedir.
insanın kendisini filmdeki karakterin yerine koyması sonucu olacak acıklı durum.
klasik bir türk filminde dahi başıma gelen hadisedir. nedenini bilemeyebilirsiniz sadece olay çok trajik görünür. *
(bkz: the notebook)
filmlerde ağlamak için hüzünlü, acıklı, iç burkan bir sahne gelmesi gerekmez karşınıza, kendinizden birşeyler bulursunuz, filmdeki bi bakış, bi dekor birşeyler hatırlatır size ve ağlarsınız. yaşanmışlıkla tamamen doğru orantılı bi duygu patlamasıdır film izlerken, müzik dinlerken ağlamak.
Amına koduğumun adamları öyle müzik koyuyorlar ki ağlayası geliyor insanın.
Kişinin duygu yüklü biri olduğunu gösteren durum.

Filmlere çok ağlarım.
2 kez ondan daha çok ağladım.
Biri abim askere gittiğindeydi - 5 sene önce - , diğeri yurttaki o ilk gece.
Duygusal olduğunuzu gösterir. Suçsa, suçluyum elimde değil.