bugün

bu kadar güzel bir oyun hazırladıktan sonra hikayesinin neden bu kadar kısa tutulduğunu anlayamadım. oyun hakkında söyleyeceğim birşey de, gerçekten kahraman olduğumu hissettiğim tek oyun. öteki oyunlarda dünyayı kurtarsan bile mal mal bakan npc'ler nerede, burada nanım yayıldıkça, dönüp dönüp bakan, el sallayan, tezahürat yapan npc'ler nerde.
oyunda girmedik çıkmadık yer bırakmadıktan sonra tekrar yorumlarımla dönüyorum. öncelikle oyun kısa ve harita çok küçük. bunun dışında herşey süper. bir de bir noktadan sonra karakter daha fazla gelişmiyor artık. keşke skill limitleri bu kadar düşük olmasa. artık 65 yaşında, hiç kullanmayacağım büyüleri artırıyorum boşa gitmesin diye.
yaşlandıkça saçınızın beyazlaması, yıllarca berbere gitmezseniz sakalınızın uzaması gerçekten müthiş detaylar. görevler desek tam bitti derken yenisi çıkıyor ama bunlar genelde basit oluyorlar.
65 yaşında hala bitirmekten uzak olduğum 3 görev var, lady gray'e siyah gül bulmak, hasta çocuğa 4 mavi mantar bulmak(ki 2 tane buldum, 3. için çocuk mektup verdi ama sahibesini bulamadım), ve lady gray'in gizli geçmişi.(ışığı 3 kez yanıp söndürmeme rağmen kapıyı açan eden yok)
neyse efendim, oyunda savaşmayacaksanız, kafanıza göre giyinip gezebilirsiniz, oyunda toplam 4 değer insanların size yaklaşımını belirliyor. bunlar;
reown: ününüz, eğer oyunu bitirip, jack'i iki halde de yendiyseniz zaten legendary olarak son seviyeye dayanacak.
alignment: iyi veya kötü bir karakter olmanıza göre tepkiler değişiyor.
attractivness: çekicilik. bu çok güzel düşünülmüş, artık saç kestirmek, veya güzel zırhlar, kıyafetler giymek, boş iş değil. bunlar çekiciliğimizi artırıyor. zaten 100 olunca sizi gören kızın kafasında kalp beliriyor hemen.
scariness: korkutuculuk. deli gibi silahlar, zırhlar kuşanmak. mesela isterseniz, herkesi kesmiş bir pis katil olun, sokağa çıplak çıkarsanız kimse sizi sallamaz hatta dalga geçer.
oyunda kötü karakterler ile para kazanmak çok kolay. hem görevler o yönde hem de şehirde birini öldürürseniz onun evi artık satılığı çıkıyor. siz de onu alıp güzel kira geliri elde edebiliyorsunuz.
iyi karakterler için alınabilecek mekanlar kısıtlı, gene güzel gelir elde edersiniz ama asla bir kötü karakter gibi değil.
bir de ben gezerken bazı erkek karakterlerin de kafasında kalp çıkıyor. profilde sex: heteroseksuel yazdığına göre acaba erkeklerde de ilişki kurabiliyor muyuz? sanırım cevap evet.
oyunda neden bize seslendirme yapmamışlar anlamıyoruz. bizim karakter, dur, takip et gibi komutları söylüyor ama ara videolarda anca kafa sallıyor.
bir de internette tam çözümlerde nedense oyunun son kısımları anlatılmıyor. oyun bitti deniyor ama oyun devam ediyor. acaba ben ek görev paketi falan da mı indirdim desem, o kadar da uzun devam etmiyor.
balık tutma yarışması, tavuk tekmeleme turnuvası gibi süper olaylar da var.
bununla birlikte oyun gene de belli bir düzlemde ilerliyor. biraz daha serbestlik verilse, harita büyük olsa oyun tarihine geçebilirmiş. ama yaklaşık 15 saatte tamamen biten ve yapacak birşeyi kalmayan bir oyun maalesef unutulup gider.
--spoiler--
chicken chaser, do you chase chickens?
--spoiler--
bu güne kadar oynadığım en eğlenceli oyunlardan biridir.

birçok alternatif çözüm yolu sunması, grafikleri (ki 640 x 480 de bile gayet iyi gözükmekteler), karakter geliştirme sistemi olsun hepsi inanılmaz güzel. ayrıca oyunda ibne olma şansınız da var, kafasının üzerinde kalp çıkan herhangi bir hemcinsinizi tavlayabilmektesiniz. (bkz: bana yakın allaha uzak)

oyunda başıma gelen birkaç olayı anlatmak istiyorum, spoiler içerebilir, aman diyeyim...

................bölüm 1... double cross ve evlilik macerası....................

oyunda iyi işler başardıkça ve tanındıkça insanlar sizden hoşlanmaya başlıyorlar efendim... bunu da kafalarının üzerinde beliren kalp simgesinden anlıyoruz. eğer yeterince iltifat eder, hediye verirsek, bu kişi bizim sevgilimiz oluyor, ve evlilikten bahsetmeye başlıyor. e tabi sürekli evlilik yüzüğü isteyen bir hatun kısa süre sonra bayıyor, sikerim böyle aşkın ızdırabını dedirtiyor size. ben de bir kasabaya gidip, "acaba şu flört olayı nasılmış bakem" nidaları ile bir hatuna kur yapmaya başladım, bir kaç kompliman ve hediye edilen kırmızı güller ile hatunun kafasındaki kalp büyüdü, büyüdü ve en sonunda sevgilim oldu.. ben de "aaa ne güzel lan, manita yaptım oyunda ehehe" diye sevindim, ama gel gör ki hatunun niyeti başkaymış..

-selam sevgi kelebeğim *
+selam kahramanım, bir evlilik yüzüğü almaya ne dersin?
-hmm... questler beni bekler, kaçayım ben..

2 saat ve 3 quest sonra aynı kasabaya düşer yolumuz, hatun kasaba girişinde durmaktadır..

-selam herosunun bitanesi *
+hoşgeldin sevgilim, aldın mı evlilik yüzüğümüzü?

-*eeee... ben kaçayım artık, sana doyum olmaz...

1 gün geçer, yine aynı kasaba, yine aynı hatun..

-*hatunun yanına gidip diyalog tuşuna basan double cross*

+hani yüzük? yine mi almadın?

-eeeeeeeeeeh yeter lan yüzük yüzük, alsana nikah, al sana nişan! *baaaam*(dayanamayıp hatuna savaş baltası ile vuran double kişisi)

+ciyaaaaak! vurdun bana! hayvan! boyun posun devrilsin inşallah herif! nöbetçiler! nöbetçiler! bu adam bana vurdu! (hatun koşarak binadan dışarı çıkar, 15 saniye sonra ekranın altında yaptığım kanun ihlali (kasaba sınırları içinde silah ile şiddet uygulamak) nedeni ile arandığıma dair bir uyarı çıkar.. "ulan saklanayım, nöbetçiler beni yakalamasın" demeye kalmadan odaya 4 tane kılıçlı guard dalar, ceza olarak 750 altın isterler, vermeyince tekme tokat dalıp kasabanın dışına atarlar...)

..........bölüm 2, kinci pezevenk.............

oakvale kasabası, gece..

double cross, kasabanın kuytu köşelerini gezmekte, "aaa elma burdum" "vaay bira fıçısı" şeklinde etrafı keşfedip eğlenmektedir. neden sonra kasabanın ücra bir köşesinde bir hareketlilik olduğunu farkeder, bahsedilen yere gider, bir de ne görsün, yaklaşık 10 tane adam bir dairenin etrafına dizilmiş, içeride yumruk dövüşü yapan 2 kişiyi alkışlamakta, tezahurat yapmaktadırlar. tabi double cross kişisi "aaa fight club, bende oynayacağım" nidası ile en yakındaki adamı yumruklayınca işler değişir, adamların 10u birden double cross'a dalarlar, hepsi pataklanır, üzerlerindeki altınlar alınır, kavga, dövüşün serbest olduğu ring çevresinde gerçekleştiği için kasaba nöbetçileri siklerine takmamakta, kılıçlarını tangırdatarak yürüyüp gitmektedirler.

yalnız bir sorun vardır, bu adamların lideri konumundaki adam (büyük ihtimalle oyunun programlama hatasından dolayı*) ölmemektedir. adamı 20 dakika boyunca pataklarım, kalkar kalkar tekrar dalar. en sonunda jeton düşer, "eeeh sittir git senle mi uğraşacağım" diyerek olay mahallinden uzaklaşmayı denerim, arkamdan kovalar. kaçıp izimi kaybettiririm, 30 saniye sonra gittiğim yerde aralardan bir yerlerden uçan tekme atarak tekrar çıkar, kasabayı dar eder bana.

en sonunda "abi bu bana vuruyor" nidaları ile nöbetçinin yanına koşarım, nöbetçi silah çekilmediği için tepki vermez, bir posta dayak da orada yerim (adam sadece sille-tokat kullanmaktadır, silahı yoktur), eeh yeter lan diyerek silahımı çektiğimde ise nöbetçiler "vaaaay efendim şehirde niye silah çekiyorsun" diyerek üzerime saldırırlar. peşimde deli bir adam ve bir ton nöbetçi ile şehirden ormana kaçarım, geri döndüğümde unuttuklarını görüp derin bir "ohh" çekerim, bir daha da tanımadığım adama bulaşmamaya karar veririm.
bu güne kadar yapılmış en güzel frplerdendir. ortam o kadar güzeldir ki, anında orada yaşamaya başlarsınız. oyun sizi kesinlikle esir alacaktır. grafikler çok gerçekçi. bazı görevlerde buglar var bu kesin. mesela üç kere ışığı aç kapa diyor ama hiç bir şey olmuyor.
oynamak istediğim oyunlardan biri. oblivion'u oynadım ama hiç bir serbestlik bırakmadığı için hiç sevmemiştim (ev alıyodunuz, sadece depo görevi görüyordu, ama Skingrad'dan ev alısanız çok manyak karizma yaparsınız kendi çapınızda, halk sizi iplemez) umarım fable bana istediğim oyun keyfini yaşatır.
başındaki videosuyla kardeşimi ağlatan oyundur.
tam kendizi kaptırdığınız anda bitmesi dışında pek bi güzeldir.
balık tutmanın, oyunu bitirmekten daha zor olduğu oyun.
harita bildiğin göt kadar. oyun aşırı kısa. questler sıkıcı. düşman sayısı az. item sayısı az. senaryosu bildiğin sik gibi olan oyun.