bugün

kimi dönem imkan içinde yaşanan imkansızlık kimi dönem ailecek eve kapanmaktır. bir türlü refah vakti görülemeyendir.
veresiye verenle peşin vereni ezbere çizebilmektir.
başbakanlık bursu nah çıkar demektir (bkz: esnaf dedik lan sabancı değil)
sıcak paranın verdiği zevki bilmektir.

azar azar biriken paranın bünyeye verdiği mutluluğu hiçbir şey veremez.
elemanlarının maaşlarını tam verebilmek için yüzüğünü satıp cebinde 10 lira ile eve dönen babanla gurur duymaktır...esnaflık zordur, istikrarsızdır * fakat insana paranın değerini öğretir * ve kazanma hırsı aşılar.sırtını devlete dayayıp götünü büyütmek yerine daha rahat yaşayabilmek için daha falza çalışman gerekir.
para hesabı yaparken,varsa alınacak bişey yada para gereken mesele, hesabı; babayı katarak 3 maaş 5 maaş diye değilde, ne kadar çalışmak lazım diye düşünerek yapmaktır.
zordur. emeğe saygı duymayı, pazarlık yapmamak gerektiğini öğrenmektir.
ileride büyük ihtimalle baba mesleğini devam ettirmek demektir.
edit:eksileyen arkadaşım babanın mesleğini çok merak ettim.
herzaman paran varmış gibi gösterip hiç bir zaman paranın olmadığıdır.
esnaf babanın oğlunun hiç bir zaman borçu bitmez. (bkz: babayı değiştirmeli)
zor zanaattir. öyle böyle geçinmektir. baba mutlaka kendi yanında çalışmanızı ister. başka bir iş bulsanız dahi o işin en sikimsonik uyuzluklarını bulur vurur sıfatınıza. ama iyi yanları da yok değildir. esnaf ile konuşmayı öğretir insana. pazarlık* nasıl yapılır. muhabbet nasıl işler. yani kısacası esnaf jargonunu öğrenirsin. eğer orta karar bi semtte ise o küçük esnaflar birbirine ne hikmetse taş gibi bağlı olurlar. aralarına girmek göt ister afedersin. pek bulaşmaya gelmezler.

yanında uzun süre çalışırsanız baya bi faydasını görürsünüz.
insanlarla nasıl konuşulur. tipe bakarak ne olduğunu anlarsınız. insan sarrafı olma durumuna gelirsiniz.
kapı önü nasıl süpürülür, çay nasıl demlenir hepsini öğrenirsiniz.
güzeldir aslında. *
hep tutumlu olmaya çalışmaktır, bir ihtiyacınız olduğuna kıvrım kıvrım kıvranarak söylemek ve bir an önce para kazanmanın yollarını aramaktır.

zira açılan süpermarketlerle sevgili bakkallarımıza ve diğer esnaflarımıza ciddi bir darbe vurulmuştur.
işi gücü taşak muhabbeti olan esnafların içinde büyüyüp keyifli anlar geçirmeyi sağlar.
zordur, işiniz el becerisi ve iyi bir tezgahtarlık gerektiriyorsa daha da zordur. esnaf kişi döviz, altın ve ya borsayı takip ediyorsa bu iş çıkmaz bir hal alır, çünkü o işin o stresine alışmak çok zordur ve insan gerçekten bu yoğunluğun altından kalkamayabilir. boş zamanlarda özellikle yaz tatillerinde babaya yardım etmek şarttır, neyse dersle filan bunu atlatırsınız, heleki dükkan çok ciddi bir yerse sadece para düşünülüyorsa gerçekten insanın içinden gitmek gelmiyor. size sürekli ne okursan oku o dükkana sen geçeceksin sana kalacak gibi laflar söyler dururlar bir süre sonra artık bıkarsınız. bazen baba hacca ya da umreye gider dükkan bana kalır işte o zaman vay benim halime, sabah 06.30 da kalk takım elbise giy ayakkabılarını iyice temizle ve git dükkanı aç, sayımını yap, ve saat 10 a kadar kahvaltı yap sabah 10 dan akşam 23.00 a kadar ayakta kal. şu bir gerçektir ki esnafların bazıları çok cimridir maddi durumu çok iyi olsa bile, zira o parayı zor kazanmıştır ve bugünlere zor getirmiştir, çocuklarının ne aldığını ne kadar haftalık verdiğini not eder ona bu ay ne kadar harcadığını ay sonunda söyler, kredi kartı varsa kredi kartını kontrol ettirir, ya da benim babam böyle. esnaf çocuğu olmakta, esnaf olmakta zordur.
- bütün arkadaşların takılırken senin hep dükkanda durmak zorunda olmandır. ayaklarına kara sular inene kadar çalışman,
- anne babanın diğer çalışanlara yaptıramadıkları işleri sana yaptırmalarıdır esnaf çocuğu olmak.
- senin it gibi çalışman, abinin kasayı boşaltmasıdır. üstüne her kavgada senin ezilmen, abinin destreklenmesidir.
- evde bişey yiyememek, üstünü başını kenin ütülemendir. ve berbat ütülediğin kıyafetle okula gitmen, her zaman okulun en pasaklısı olmandır.
zor zanaattir.
hele bir de dükkan sizin değilse, her ay babanızın kirayı denkleştirmek için çırpınışlarını görür ama eliniz kolunuz bağlı kalırsınız ya, hani babanız dükkana mal almak için şehir dışına gider ve siz o dönene kadar kendinizi yok hissedersiniz ya, babanızın dükkan vitrinine koyduğu okul malzemelerine bakar, heveslenir size bedava olmalarına rağmen '' babam para kazansın, ben şimdi masraf yapmayayım '' diyerek hevesinizi kursağınızda boğarsınız ya, her yılbaşı dükkanda sayım yapıldığı için babanız olmadan yılbaşı geçirirsiniz ya, ertesi gün siz kalktığınızda babanız yine yatağında değildir ya, sadece pazarları onun yanında olma fırsatı yakalarsınız ya, babanızın yıllarca verdiği emeğin bir krizle yok olduğunu ve iflas etmemek için iş yerini fesh ettiğini görürsünüz ya işte böyle bir şeydir esnaf çocuğu olmak. hayatın ta kendisidir.

babam sen başımda ol varsın dükkanımız olmasın, seni çok seviyorum...
(bkz: kamyoncu çocuğu olmak)
aile bakkalında babayla karşılıklı tavla atmaktır.
hayatın boyunca piyasa şu aralar durgun evladım çekleri alamadık lafını duycağınız bir durum.
orospu çocuğu olmaktan iyidir.
küçükken eve gelen bozuk paralarla mutlu olmak, yazları can sıkıntısından dükkana gidip baba neler yapıyo incelemek o elindeki işe , parçalarına hayretle bakmak, belirli aralıklarla mali kriz yaşamak ve buna bağlı olarak evde gerilen anne babayla günlerce göz göze gelmemeye çalışmak, bigün çok zenginken bi gün ekmek alacak para bile bulamamak, esnaflığın ilk yıllarında her 3 ayda bir ev değiştirmek, okul çıkışı ''ben babama gidiyorum'' cümlesinin anlamını çok iyi bilmek, arefe bayram gibi günlerde babanın suratını göremeden uyumak, yine küçükken babayı çok özlemek bazen haftalarca görememek, ve son olarak esnaflara sövenlere karşı her daim bi kin içinde olmak demektir.
her yerde tanınmakdır.gayet güzeldir....
Ergenlik döneminde büyük acı çekmektir esnaf çocuğu olmak. Son ders zili çalmadan yarım saat önce başlarsın arkadaşlarınla plan kurmaya "ders çıkışı kesin gidiyoruz pileysteşına, geliyorsun değil mi myzra?" diyerek. E tabi eşek değilsiniz ya Koskoca ergensiniz, gideceksiniz. Gitmemek olur mu lan? "sıkılmadın mı hala eline almaktan geliyorum ulan" dersiniz. Maçın ayarları yapılır ilk maç başlar ilk yarının 35. dakikasında telefonunuz çalar. Arayan kişi her güzel anınız içine sıçan babanızdır mutlak. Bu güne kadar şaşmamış bugün mü şaşacak amına koyim? Gidersiniz tıpış tıpış işinizin başına. Babanız kafa dinlemeye çekilmiştir. sizin tabii içinizi kemiriyordur pileysteşında faruk'un eline verememek.

üniversiteye başlamışsınızdır. Faruk'un eline verirken bu sefer "babam ne bok yiyor lan orada" düşüncesi siker atar içinizi. Eline para geçtiği zaman arar seni "olm paran var mı?" der. var deseniz de gönderir o parayı. Onun da içini sikiyordur oğluna toplu para gönderememek.

Yüzüne sıçılmayacak totoşların babanıza laga luga yaptığını görünce daha bir zordur esnaf çocuğu olmak.

sonuna kadar haklı, stresli babayla büyüyüp çoğu zaman babanın hakkını vermeyi unutmaktır.
Gün geçtikçe daha çok anlamaktır babayı.
babanızın o parayı ne kadar zor kazandığını bilmenizdir. arkadaşlarınız para savururken, yarın harçlık alıp alamayacağınızı düşünüp harcayamamaktır. esnaflık, bir gün çok kaznılmışken, ertesi gün siftahsızlıktır.
ileriki zamana plan yapamamaktır malum esnaf babada ne zaman para olup olmayacağı belli olmaz.