bugün

inceleyenin siyasi bakış açısına göre yorumların devamlı değiştiği tartışma konusu.

-soykırım ifadesi abartılı bir ifadedir.
-belgelere itibar etmek ve farklı kaynakların belgelerini inceleyip sentez yapabilmek önemlidir.
-1 milyon rakamı da, anlaşıldığı kadarıyla abartılı bir rakamdır. ama bu, 1 milyon değil de 400 bin kişi öldüyse bu çok normal bir durumdur anlamına da gelmez. ermeni lobisi hem rakamları abartmakta, hem de osmanlı ordusuna karşı ayaklanan çetecileri, rus ordusu veya fransız ordusu ile birlikte savaşta veya savaş sonrasında, hatta kurtuluş savaşı sırasında türk ordusuna karşı savaşırken ölen ermenileri de bu rakamlara dahil etmeye çalışmaktadır.
-olaylar genel ermeni nüfusu içinde çok küçük bir oranı oluşturan ermeni isyancı ve çetecilerin doğu cephemizi sabote etmesi ve bazı türk köylerine saldırmasıyla savaş şartları içinde alınan tehcir kararı ile başlamıştır. burada tehcirin objektif olarak değerlendirilmesi önem kazanıyor. eğer amaç ermenileri tamamen imha olsa elbette tehcir değil daha ağır başka imha yöntemi uygulanabilirdi. tehcirin ulaşım hedefi o anda osmanlı sınırı içinde kalan ama savaş sonunda elden çıkan bölgelerdir. bunlar, kafadan olaylara soykırım veya kovma politikası denemeyeceği konusunda alınması gereken notlar. işi faciaya çeviren ise, doğu anadolu'dan çok başka bölgelerde bile ve çok fazla sayıda ermeniye ve çok zorlu ve uzun mesafeli şartlarda tehcirin uygulanması, genelde yola çıkarılacaklara doğru düzgün hazırlık süresi tanınmaması ve yola çıkarılanlara yeterli koruma ve sıhhi-insani desteğin sağlanamaması gibi sebepler olmuştur. yolda da tehcir edilenlerin en azından bir kısmına bölgedeki bazı türkler ve kürtlerin saldırması da söz konusu olmuştur. ayrıca bazı yerel yetkililer tehcir kararını kendi şahsi yaklaşımlarıyla imhaya yönelik de kullanabilmiş veya aşırı ihmalleriyle buna yol açabilmişlerdir.
-1915-1921 yılları arasındaki süreçte ermeni isyancılar, çeteciler, birlikler de bazı müslüman köylerine saldırmış ve bazıları haince işkenceler de içeren katliamlar yapmışlardır. kazım karabekir "istiklal harbimiz" eserinde bu durumlara değinir. ayrıca "yüzbaşı selahattin'in romanı" gibi kişisel hatıralardan ve daha başka kaynaklardan bu tür acı olayların bilgisine de ulaşmak mümkündür.

-sonuç olarak, türk halkının topluca ermenilere soykırım uygulaması diye bir olay yoktur. tehcir olayı ise, anlaşıldığı kadarıyla soykırım hedefli bir uygulama değildir, ama boyutu o dönemin şartları ve imkanları için aşırıdır ve bilinçli veya bilinçsiz olarak çok sayıda ölümle sonuçlanmıştır. burada en azından tedbirsizlik ve/veya yetersizlik söz konusudur. ve "hiç ermeni ölmedi" denemeyecek kadar çok sayıda ermeni ölmüştür. ermeniler kadar çok olamayabilir, ama çok sayıda müslüman türk de ölmüştür. savaşın ve olayların sonunda da anadolu'da ermeni nüfusu son derece azalmıştır. savaş şartları olduğu da unutulmamak kaydıyla bu olayları soğukkanlılıkla okumak, anlamak gerekir. ermeni lobisinin çıkar amaçlı aşırı yaklaşımlarına prim vermemek gerekir. ve belgeleri dikkate almak, aşırılıklara ve hamasete de prim vermemek gerekir. ayrıca da kimsenin ölüm ve travmalarıyla kesinlikle alay etmemek, kemik hesabı, sözde mezar gibi alay yollu kullanılınca müstehcenliğe kaçacak ifadelerden kaçınmak gerekir.

(bkz: ölümle şaka olmaması)
insanlar ölmüştür . ama bu göç insan öldürme amaçlı değildi. o yüzden soykırım değil.

ölüm sayısıda 200.000 belki biraz yüksektir. 1.5 milyon uydurma rakamdır.

onlara isyan edip ruslara yavşayın diyen türkler olmadığına göre bu göçün sorumlusu türkler değildir.kendi düşen ağlamasın .

köşelerinde akıllı uslu otursalardı kimse bir şey yapmazdı.
ermeni çetelerinin yaptığı soykırımdır.

1910-1922 yılları arasında "Ermeni çetelerin yaptığı katliamlar"ın tarih ve yerleri ile katledilen Türk sayısı şöyle:

1910 Muş (10 ölü), 21 Şubat 1914 Kars-Ardahan (30 bin ölü), 1915 Van (44 lü), 1915 Van (150 ölü), 1915 Bitlis (16 bin ölü), 1915 Muş (80 ölü), 1915 Bitlis-Hizan (113 ölü), 1915 Van (5 bin 200 ölü), Şubat 1915 Haskay (200 ölü), Şubat 1915 Dutak (3 ölü), Nisan 1915 Bitlis (29 ölü), Nisan 1915 Muradiye (10 bin ölü), Nisan 1915 Van (120 ölü), Mayıs 1915 Van (20 bin ölü), Temmuz 1915 Muş-Akçan (19 ölü), Ağustos 1915 Müküs (126 ölü), 9 Mayıs 1915 Bitlis (40 bin ölü), 9 Mayıs 1915 Bitlis (123 ölü), 15 Ocak 1916 Terme (9 ölü), 1 Nisan 1916 Van-Reşadiye (15 ölü), Mayıs 1916 Muş (500 ölü), 8 Mayıs 1916 Van-Tatvan (bin 600 ölü), 8 Mayıs 1916 Bitlis (10 bin ölü), 8 Mayıs 1916 Pasinler (2 bin ölü), 8 Mayıs 1916 Tercan (563 ölü), 11 Mayıs 1916 Van (44 bin 233 ölü), 11 Mayıs 1916 Malazgirt (20 bin ölü), 11 Mayıs 1916 Bitlis (12 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (bin ölü), 22 Mayıs 1916 Köprüköy-Van (200 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (15 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (8 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (8 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (80 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (15 bin ölü), 23 Mayıs 1916 Of (5 ölü), 23 Mayıs 1916 Trabzon (2 bin 86 ölü), 23 Mayıs 1916 Van (3 yüz ölü), 25 Mayıs 1916 Bayezid (14 bin ölü), Haziran 1916 Van-Abbasağa (14 ölü), Haziran 1916 Edremid-Vastan (15 bin ölü), 6 Haziran 1916 Şatak-Serir (45 ölü), 6 Haziran 1916 Şatak (bin 150 ölü), 7 Haziran 1916 Müküs-Serhan (121 ölü), 14 Ağustos 1916 Bitlis (311 ölü), 1919 Sarıkamış (9 ölü), 1919 Tiksin-Ağadeve (5 ölü), 1919 Nahçivan (4 bin ölü), 6 Ocak 1919 Zaruşat (86 ölü), 21 Ocak 1919 Kilis (2 ölü), 22 Ocak 1919 Antep (1 ölü), 25 Ocak 1919 Kars (9 ölü), 26 Şubat 1919 Adana-Pozantı (4 ölü), 18 Mayıs 1919 Osmaniye (1 ölü), 13 Haziran 1919 Pasinler (3 ölü), 3 Haziran 1919 Iğdır (8 ölü), Temmuz 1919 Sarıkamış (803 ölü), Temmuz 1919 Kurudere (8 ölü), Temmuz 1919 Sarıkamış (695 ölü), 4 Temmuz 1919 Akçakale (180 ölü), 5 Temmuz 1919 Kağızman (4 ölü), 7 temmuz 1919 Kars-Göle (9 ölü), 8 Temmuz 1919 Mescitli (4 ölü), 8 Temmuz 1919 Gülyantepe (10 ölü), 9 Temmuz 1919 Kağızman (6 ölü), 9 Temmuz 1919 Kurudere (8 ölü), 11 Temmuz 1919 Mescitli (20 ölü), 19 Temmuz 1919 Bulaklı (2 ölü), 19 Temmuz 1919 Pasinler (2 ölü), 24 Temmuz 1919 Kars-Kağızman (9 ölü), Ağustos 1919 Muhtelif köyler (2 bin 502 ölü), 15 Ağustos 1919 Erzurum (153 ölü), 15 Ağustos 1919 Erzurum (426 ölü), Eylül 1919 Allahüekber (3 ölü), 9 Eylül 1919 Ünye (12 ölü), 14 Eylül 1919 Sarıkamış (2 ölü), Kasım 1919 Adana (4 ölü), 11 Kasım 1919 Maraş (2 ölü), 6 Kasım 1919 Ulukışla (7 ölü), 7 Aralık 1919 Adana (4 ölü), 1920 Göle (600 ölü), 1920 Kars (3 bin 945 ölü), 1920 Haramivartan (138 ölü), 1920 Nahçivan (64 bin 408 ölü), 1920 Nahçivan (5 bin 307 ölü), Şubat 1920 Kars civarı (561 ölü), 1 Şubat 1920 Zaruşat (2 bin 150 ölü), 2 Şubat 1920 Şuregel (bin 150 ölü), 10 Şubat 1920 Çıldır (100 ölü), 28 Şubat 1920 Pozantı (40 ölü), 9 Mart 1920 Zaruşat (400 ölü), 9 Mart 1920 Zaruşat (120 ölü), 16 Mart 1920 Kağızman (720 ölü), 22 Mart 1920 Şuregel-Zaruşat (2 bin ölü), 6 Nisan 1920 Gümrü (500 ölü), 28 Nisan 1920 Kars (2 ölü), 5 Mayıs 1920 Kars (bin 774 ölü), 22 Mayıs 1920 Kars (10 ölü), 2 Temmuz 1920 Kars-Erzurum (408 ölü), 2 Temmuz 1920 Zengebasar (bin 500 ölü), 27 Temmuz 1920 Erzurum (69 ölü), Mayıs 1920 Kars-Erzurum (27 ölü), Ağustos 1920 Oltu (650 ölü), Ağustos 1920 Kars-Erzurum (18 ölü), 15 Ekim 1920 Bayburt (bin 387 ölü), 20 Ekim 1920 Göle (100 ölü), 17 Ekim 1920 Pasinler (9 bin 287 ölü), 18 Ekim 1920 Tortum (3 bin 700 ölü), 19 Ekim 1920 Erzurum (8 bin 439 ölü), 26 Ekim 1920 Kars civarı (10 bin 693), Ekim 1920 Aşkale (889 ölü), 1 Aralık 1920 Kosor (69 ölü), 3 Aralık 1920 Göle (508 ölü), 4 Aralık 1920 Kosor (122 ölü), 4 Aralık 1920 Kars-Zeytun (28 ölü), 4 Aralık 1920 Sarıkamış (bin 975 ölü), 6 Aralık 1920 Göle (194 ölü), 7 Aralık 1920 Kars-Digor (14 bin 620 ölü), 14 Aralık 1920 Sarıkamış (5 bin 337 ölü), 29 Kasım 1920 Zaruşat (bin 26 ölü), Aralık 1920 Erivan (192 ölü), 1921 Nahçivan (12 ölü), 1921 Bayburt (580 ölü), 1921 Arpaçay (148 ölü), 1921 Karakilise (6 bin ölü), 1921 Karakilise ( 6 bin ölü), Şubat 1921 Zenibasar (18 ölü), 21 Kasım 1921 Pasinler (53 ölü), 21 Kasım 1921 Erzurum (bin 215 ölü), 1918 Hınıs (870 ölü), 1918 Tercan (580 ölü), Mart 1922 Maraş (4 ölü).

Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ndeki belgeler, Ermeni çetelerin 1906-1922 yılları arasında yaptıkları baskın ve taarruzlarla çok sayıda kadın ve çocuğun da aralarında bulunduğu binlerce Türk'ü katlettiğini ortaya koyuyor. Belgeler, çetelerin bazı katliamlarda birden fazla köy halkını tamamen yok ettiğini de kanıtlıyor.

1906-1922 yılları arasında Anadolu'da Ermeniler tarafından Türklere uygulanan ve kesin ölü sayısı belirlenemeyen katliamlar şunlar:

11 Şubat 1906 Revan (25 köyde yangın ve katliam sonucu öldürülenler)

17 Aralık 1914 Eleşkirt (Köylerde yapılan saldırıda öldürülenler)

1915 Elazığ (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler)

1915 Hizan (Hizan'a bağlı köylerde katliamlarda öldürülenler)

1915 Van (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler, 5 bin 200 kişiden fazla)

Ocak 1915 Muş (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler, 2 köy halkı)

Şubat 1915 Şatak (9 Köyün tamamen yok edilmesi)

9 Mayıs 1915 Bitlis (Hot köyü ahalisinin tamamen imhası)

9 Mayıs 1915 Bitlis (Muhacirlerin kılıçtan geçirilmesi sırasında ölenler)

Haziran 1915 Bitlis (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler, 100 hane)

Mayıs 1915 Van (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler)

11 Mayıs 1915 Trabzon (Sürmene, Of, Yomra civar köylerinde öldürülenler)

11 Haziran 1915 Van (iki köyde 180 hane halkının katledilmesi)

Ağustos 1915 Gevaş (Köylerdeki ahaliden öldürülenler)

Aralık 1915 Muş (Köylerde kadınlara yapılan katliamda öldürülenler)

10 Haziran 1915 Maçka (Çetelerin Maçka'yı istilası sırasındaöldürülenler)

22 Mayıs 1916 Van (Tahliye esnasında katledilenler)

23 Mayıs 1916 Van (Erçek ve Havasor nahiyelerinin yüzde 70'i)

11 Haziran 1916 Bitlis (işgal sırasındaki olaylarda ölenler)

11 Haziran 1916 Van (Timar nahiyesi köylerindeki olaylarda ölenler)

11 Haziran 1916 Başkale (Ahaliye karşı yapılan katliamda öldürülenler)

23 Mayıs 1916 Hınıs (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler)

3 Haziran 1916 Diyarbakır (Haber alınamayan memurlar, 55 kişi)

Mayıs 1916 Tercan (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler, 30 köy)

1918 Tekman (iki köy ahalisinin katledilmesi)

1919 Kars-Sarıkamış (Baskınla katliam sırasında öldürülenler)

1919 Kars-Sarıkamış (Baskınla katliam sırasında öldürülenler, 1 köy)

1919 Kars-Sarıkamış (Gençlerin kaybolması)

1919 Kars civarı (Süngü ve kurşunla öldürülenler ile yakılarak öldürülenler, birkaç çadır)

25 Ocak 1919 Ardahan (Çullu köyünde genç erkeklerin öldürülmesi)

Şubat 1919 Iğdır (Görüllü'de işkenceyle öldürülenler, yüzlerce)

Mart 1919 Kars civarı (Muhtelif işkencelerle öldürülenler, 85 hane)

Mart 1919 Sarıkamış (Koçak'ta bir köyün tamamen yok edilmesi)

Temmuz 1919 Artvin (Taarruz ve tecavüzle öldürülenler)

Temmuz 1919 Bayezid (Kadın ve çocukların katli)

Ağustos 1919 Nahçıvan (Cesetleri Aras'a atılanlar, 3 köy ahalisi)

8 Temmuz 1919 Gülantab (2 köye saldırıda öldürülenler)

12 Temmuz 1919 Kars (Yoldaki bir ailenin katli)

16 Temmuz 1919 Büyük Vedi (Ahalinin katledilmesi)

25 Temmuz 1919 Gümrü (Karakilise köyünün yağmasında öldürülenler)

15 Ağustos 1919 Erzurum (Katliam sonucu öldürülen 30 hane)

12 Temmuz 1919 Kars (işkenceyle öldürülen iki aile)

12 Ağustos 1919 Kars (Aşağıkoturlu köyünün tamamının katledilmesi)

12 Ağustos 1919 Kars (Karakoyu'nda erkeklerin tamamının öldürülmesi)

12 Ağustos 1919 Kars (Top ve makinalı tüfekli saldırıda öldürülenler)

18 Ağustos 1922 Kars (Tavusgölü'nde bütün erkeklerin öldürülmesi)

31 Ağustos 1919 Sarıkamış (Karahamza'ya taarruzda öldürülenler)

31 Ağustos 1919 Kağızman (Kasaba eşrafının kaçırılması)

18 Ağustos 1919 Kağızman (Camiye kapatılarak katledilenler)

Eylül 1919 Karaurgan (Köylere taarruz sırasında öldürülenler)

14 Eylül 1919 Kars, Sarıkamış (Köylere yapılan taarruz ve çatışmada öldürülenler)

1920 Şuragel (25 köy ahalisinin öldürülmesi)

1920 Kars civarı (Muhtelif köylerde öldürülenler)

3 Mart 1920 Kozan (Tecavüz edilerek ve boğazlanarak öldürülenler)

9 Mart 1920 Zaruşad (Köylerde baskın ve işkence sırasında öldürülenler)

16 Mart 1920 Kağızman (Top ve makinalı tüfekle öldürülenler)

24 Mayıs 1920 Kars civarı (Köylerde baskın ve işkence sırasında öldürülenler)

24 Mayıs 1920 Kars civarı (Çeçal köyüne saldırı sırasında öldürülenler)

27 Temmuz 1920 Oltu-Göle (Altı köye saldırı sırasında öldürülenler, tüm erkekler)

3 Aralık 1920 Kars (Zorla göç sırasında öldürülenler)

(bkz: tarihteki soykırımlar)
Şimdi şunu tahayyül edelim;

falanca bir yerde, falanca bir evde, falanca bir adam, falanca olmayan bir banyoda bir balığı ensesinden tutnuş ve balığın kafasını küvetteki suyun içine batırıp batırıp çıkarmakta, balığın kafası kimi zaman 1 dk, kimi zaman 30 sn, kimi zaman 3 dk suyun içine daldırılıp daldırılıp çıkartılıyor, bu daldırıp çıkarma eylemini yapan falanca şahıs bu eylemi yaparken bir taraftanda balığa '' hadi itiraf et ben balığım de, ben balığım de'' diyerek aklınca işkence yapmakta. ortada metaforsal bir durum olduğu aşikar, balığı, balığın doğasının ve yaşam alanının olmazsa olmazı olan su ile sınıyor adamcağız. halbuki balığa kabul ettirmeye çalıştığı itiraf balığın ta kendingenliği, balığın kafası sudan çıkartıldıktan sonra anında tekrar suya sokulduğu için balık cevap verebilecek zamana sahip olamamakta, halbuki '' evet lan, ben balığım'' demesi 1 sn sini alacak, ama bu 1 sn balığa verilmemekte, bu zaman kısıtlamasının neticesinde metafor kendi mecrasında akmaya devam etmekte. sok, çıkar, sok, çıkar....rutinlik böyle devam eder gider...tamam şimdi tahayyül etme modundan çıkın, realitede kulaç atmaya başlıyoruz.

ermeni meseleside aynen böyle bir durum, ermeninin kafasını suya batırıp çıkartan bir statüko, derdini yaşadığı topraklarda anlatmasına izin vermeyen bir yapı, yani bu adamlar kendi öz sularında yaşayamıyorlar, ama başka denizlerde bu adamların tarihleri ve yaşadıkları önemseniyor, bu yaşanmış tarih kabul ediliyor ve bu kabul edişi resmiyete bürüyorlar.
sonra bu sularda populasyon olarak fazla sayıda olan sazan balıkları bu sulardan diğer sulara yuhhh çekiyorlar ve niye kabul ettiniz lannn diye haykırıyorlar. aynı suda yaşadığı bu '' ötekileştirilmiş'' balıkları enselerinden vurup katledebiliyorlar. zaten hiçbir zaman masmavi olmamış bu sulara birde kırmızı çalıyor ve ortada iğrenç bir renk ambiansı. sazan dostlarım şu sazanlıklarınız local de kalsın, deniz aşırı yerlere yuhhhlar çekmeyin.
yeri geli ensesinden tutulup kafası suya sokulan, yeri gelir ensesinden haince vurulan bu balıklar tarihleriyle, yaşantılarıyla,imgeleriyle, kültürleriyle bu denizlerin has çocuklarıdırlar. kızmayın lan sazanlar, sizde has sazanlarımızsınız.

ermeni soykırımını benimseyen ülkeleri gördükçe, hakkaniyet adına insanın ülke olası geliyor, umut altınçağın o hoş şarkısında buyurduğu gibi,

Yok olmanın hududunda
Var olmanın umusuyla
Sarı harman tozuyla
Toprağın kokusuyla
Ülke olup gir koynuma
yen kuşağın bizim atalarımız "yapmazlar kardeşim" böyle şey dedikleri bir durumdur.

genellikle konuşan-yazan, devletten danışmanlık maaşı alan türk tarihçileri, nerdeyse ermeni değil türk soykırımı olmuştura kadar getirdiler. sıkıştıkları noktada ise 1,5 değil 500 bin ermeni varmış, yok hainlik yaptılar, yok onlarda bizi öldürdüler. türk bilimsel tarihçi bakış açısı bu olsa gerek. bunun adına ister vahşet densin, ister amerika gibi büyük katliam densin, ister tehcir densin ister soykırım denemesi densin. hepsi bir kenara birazcık zekası olan adam oturur düşünür(çok şey istiyorum ama) ulan bu adamların benim osmanlı kaynaklarıma göre o zaman ki nüfusu 1,25 milyon, bugün ise 40 bine düşmüş, bu kadar insan nereye gitti acaba? deme kabiliyetine bile sahip değiller, hep dış oyun, hep avrupa yalanı, hep şu hep bu, sütten çıkmış ak kaşığız aq. orhan pamuk soykırım vardır dedi diye kitapları yakıldı, kitap satışları düştü, ne bekliyosunuz herkes sırtımızımı sıvazlayacak, milli onur meselesi haline getirdik, kusura bakmayında ittihatçıların yaptığı suçları ben kabul edemem, hele hele yalanlar üstüne kurulmuş bir tarihe bazı kapçıklar inanabilir, ama dünya olayları bizim gibi okumuyor."Kısacası, 1915 te Osmanlı Ermenilerine yapılanları onurlu bir davranış olarak görüp görmediğimizi önce etraflı biçimde bir konuşalım. Ondan sonra milli onurumuzu nerede ve nasıl savunacağımıza sıra gelir"
hiçbir tarihçinin onaylamadığı bütün türk düşmanı siyasilerin kabul ettiği sözde atmasyon. ermeniler türklere krutuluş savaşında i*nelik yapıklarından ötürü sürgüne uğramışlardır sadece. türkler soykırım yapmak isteseydi göç yollarına hanlar, hastaneler yapmaya niye uğraşsınlar. tarihi bilmeyen geri kafalı insanlar ve çıkarcı siyasilerin kafalarında oluşturdukları aptalca birşey. araştırın, bakın 3,5 çıkarcı yazarın yazdığı kitapları okuyup "bak looo soykırım yapmışız" şeklinde davranışlarda bulunmayın. kendinizi çok araştırmacı, soykırım vardır diyebilecek kapasitede görüyorsanız poponuzu sıkın gidin kendiniz araştırın.
(bkz: şişştttt tosunum yaz beni listeye var diyorum)
ah tarih sen ne subjektif birşey olupta çıktın yine karşımıza, ırka göre tarih yazıcılığı eminim Heredotun, kurucu tarih paradigmasına eklemeyi düşündüğü bir olgu hiçbir zaman olmamıştır ya da Saint Augustinus'un.

ama işte tarih denen sosyal bilim günümüz dünyasındaki subjektiflik gömleğini giydiğinden beri '' beni felsefeyle anla ve tarihle yargıla'' mottosu bir anlam ifade edememekte, ne zamanki tarih yazıcılığı, ülkelerin statükocu anlatısının dışında bir yaşanımı ve süreci kendine konu edinir ve bu konu edinmenin gerektirdiği sosyal bilim ahlakına uygun bir tutumu benimser işte o zaman ermeni soykırımı realite denizinde kulaç atmaya başlayabilir. yoksa bu ülkede ermenilere bahşedilmiş 1 avuş suyun içinde ermenilerin kulaç atabilmeleri mümkün değildir, akıntıya karşı kulaç atma eyleminin karşılığı 6-7 eylül olayları gibi sonuçlara gebe olmakta.

o bahşedilmiş bir avuç suyun dışında olan ve ermeni olmayan ama ermenilerin yaşadıklarını bir empati süzgecinden geçiren bu ülkenin aydınlık çocukları kendi denizlerinde bu insanlar içinde kulaç atmaya ve onların hak mücadelelerinin yanında olmaya devam edecektir.

''öteki'' nin yanında olmak bizi özgürleştirir, ve bizim özgürleşmemiz demek, sizlerinde özgürleşmesi demektir.
azıcık zeka ( çok değil ), azıcık da okuma-yazma ile araştırıldığında sayıların dili ile anlatılabilecek "sözde" soykırım, özde tehcir. yok diyen (dikkat! ölüm yok demiyor, soy kırım yok diyor) her tarihçiyi devletin paralı memuru, var diyen her gazeteci!!!!, yazar, ermeni fon destekli düşünürü ise özgürlükçü, doğruları konuşan olarak lanse edersek; daha baştan tarih değildir konuştuğumuz. bunun yönetmi de açıktır aslında. buralarda bizler aylarca yıllarca konuşup yazarız. ancak, çözüm iki milletin tarihçileri oturup konuşmalılar. belgeleri araştırmalılar. ama belgelere; yalan, uydurma, propoganda dersek varcağımız yer işte burasıdır.
(#7508313)
"ermeni soykırımını benimseyen ülkeleri gördükçe, hakkaniyet adına insanın ülke olası geliyor, umut altınçağın o hoş şarkısında buyurduğu gibi,"

Ermeni soykırımını tanıyan ülkelere baktıkça onlar gibi olmak istemek. Misal soykırımı tanıyan bütün latin amerika ülkeleri o toprakların gerçek sahipleri olan amerikan yerlilerine yaptıkları soykırımı kabul ediyorlar mı? Soykırımı kabul eden Belçika Kongo'da katlettiği 5 milyon insann durumu için ne düşünüyor? Rusya, gulaglarda, sibirya'da katlettiği ya da topraklarından sürdüğü insanlar için ne düşünüyor? Fransa Cezayir ve Sahra altı afrikası ve de Hindi-çin'de yaptıklarını tarih kitaplarında "medeniyet götürdük" diye anlatmıyor mu? aynı fransa ruanda da insanların arasına ikilik sokup ardından kimliklerine hutu ve tutsi yazdırdıktan sonra katledilen insanların hesabını neden vermiyor? Yunanistan Mora'da ve Girit'te katlettiği müslümanlar için özür diledi mi? Kanada katlettiği kızılderililer için özür diledi mi? Avustralya aborjinlere yaptıkları için özür diledi mi? isveç samilere 90'lara kadar uyguladığı sert asimilasyon politikaları ve tatarlara yönelik katliamlar için özür diledi mi? Hollanda Afrikadan avrupa ve amerika kıtasına başlattığı köle ticareti için özür diledi mi?

Bakın bu ülkelerin iki yüzlülğü gün gibi ortadadır. En basiti 2. Leopold döneminde Belçika'da osmanlı'da kölelerin çektikleri üzerine bir konferans düzenlenir - ki aynı dönemde Belçika kongo'da insanları katletmekte ya da el-ayak gibi uzuvlarını kesmektedir.

Almanya yaptıkları yahudi soykırımından dolayı tek emelleri kendilerine bir ortak aramaktır. Yok o ülkeler gibi olmak istiyorsanız oldukça sağlam bir soykırım geçmişine sahip olmanız gerekir.
yapıldıysa bile boşu boşuna yapılmış soykırımdır.

şöyleki ermenilerin yarısı ihanet etmişti osmanlı'ya. fakat birçoğu sürüldü.

bugün aynı oyunu hemen hemen topyekün başka bir halk yapıyor. bu halka ise üst üste ayrıcalık veriliyor.

ermenileri sürdüysek bunları neden süremiyoruz. bunları süremiyorsak ermenileri neden sürdük...
bizzat bir istanbul ermenisi tarafindan amerikada bir ermeni kilisesinde bir dasnak radikal herife karsi savunuldugum olaydir bu.
arkadasiminda da dedigi gibi bu olay basit bir soykirim hadisesi degil, yurtdisinda ki ermenileri bir arada tutmayi saglayan yegane unsur. bu olmasa hepsi bir yerlere dagilip birlik olamayacaklar. nasil ki biz birlik olamiyoruz iste adamlar o duruma dusmek istemiyor. fakat eninde sonunda turkiye dahil herkes bu aslinda olmamis soykirimi kabul edecek, cunku elimiz mahkum. lakin soykirim olmamis demek katliam olmadigi anlamina gelmez. hem bizden ki burda biz kelimesi aslinda kurtlerdir, hem de onlardan yuzlerce bin kisi katledildi. savas sirasinda uzatmalari oynayan bir imparatorluk icin olagan bir durum aslinda. ne yazikki boyle gucsuz kalinca buyuk devletlerin oyuncagi haline geliyorsun, bi gun komsu oldugun insani ertesi gun bogazliyorsun, halbuki o insanla senin aranda lanet olasi din farki disinda bir fark yok...
amerika isveç katalonya derken sıra bulgaristana gelmiş.

http://www.habersahifesi....amasi_sinira_dayandi.html
pelin batu nun bile kabul ettiği hadise. tüm dünya kabul etti ulan. başka söze gerek var mı? her iki millet te kan akıtmış işte daha neyin zırvasını yaparsınız.
bir milleti geçmişi ile en ağır töhmetin altında bırakıp bugünü ve geleceğini de ipotek altına almayı amaçlayan büyük yalan. evet, olayları sarıp sarmalayıp soykırım olarak ambalajlarsanız tek bir tanımı vardır, büyük yalan.
şimdi sözü ovanes ( ohannes ) kaçaznuni' ye bırakalım. ermenistan'ın ilk başbakanına,bakalım 1923' te bükreş'te sunduğu, bizzat kendisi tarafından hazırlanmış raporunda neler demiş.
- türklere karşı savaşı biz açtık,ayaklandık,hepimiz türklerin düşmanı olan itilaf devletlerinin kampındaydık.ordularını türkiye'ye göndermeleri ve hakimiyetimizi temin etmeleri için avrupa ve amerika'ya resmi çağrılar yaptık. öldük ve öldürdük.
- tehcir doğruydu ve gerekliydi,gerçekleri göremedik,olayların sebebi biziz,barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. sevr antlaşması gözümüzü kör etmişti.isyanımızın temelinde itilaf devletlerinin bize vaat ettiği büyük ermenistan hayali vardı.türkiye ermenistan'ı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.kendi isteklerimizi başkalarına mal ederek,sorumsuz insanların sözlerine büyük önem vererek gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık.
-tehcirde türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.biz dengesiz insanlara özgü bir şaşkınlık içinde bir uçtan diğerine savrulmaktaydık.
-kaderden şikayet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak bizim hastalıklı milli psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir.fransızlar,ingilizler, amerikalılar, gürcüler, ruslar, tek kelimeyle herkes bizi kolayca aldattı ve ihanet etti. emperyalistler bizi kullandı. büyük avrupa devletleri bizi defnettiler.
evet,böyle demiş kaçaznuni. soykırım yaftasını vicdanlı olmak adına büyük bir romantizmle kabullenenlere sormak lazım, kaçaznuni'nin yazılı bu belgesinden sonra bir vicdan muhasebesi yapmak gerekmez mi?
türkiye'nin yüzleşmekten korktuğu, başrolünde olmasına rağmen uluslararası platformlardan takip ettiği utanç draması.
Bu şekilde olası sonuçlardan kaçarak kaç yıl daha sarsacaktır çağdaş ve demokratik bir toplum olma yolunda üzerinden geçilen köprünün temelini.
umarım bu sorunun çözümünden kaçarken, diğer toplumların gerisinde kalıp diğer devletler önünde hasta osmanlı durumuna düşmeyiz.
Türkiye' de bir Ermeni soykırımı yoktur. Aslında bir aydın sorunu vardır. Arşive hiç gitmeyen, Osmanlıcayı bilmeyen, okuduklarını dahi doğru anlayamayan aydınlarımız bulunduğu müddetçe sırtımıza yük olacak "sözde" ermeni soykırımıdır.
Halaçoğlu nun konuya bakışı;
"Bir hafta, 15 gün önce kimlerin çıkacağı haber veriliyor. 2 bin kişilik kafile yola çıkarılıyor. Büyüklere 3 kuruş, küçüklere 60 para gündelik veriliyor. Yok etmek istediğiniz insanlara niye gündelik veresiniz? Osmanlı Devleti yollarda Ermenilere zulmeden, eşyalarını gasp edenlerden bin 673 kişiyi 1915 yılında bizzat Talat Paşa'nın imzasıyla Divanı Harbe vermiş. Bunlar yargılanmışlar, 67 kişi idama mahkum edilmiş, 68 kişi kürek cezasına çarptırılmış, 524 kişi de 2 ile 5 yıl arasında hapis cezalarına çarptırılmış. Olayın olduğu 1915 yılında yargılanmışlar. Uluslararası hukuka göre bir yönetim cezalandırmışsa o tarihte suçluları, zaten onun soykırım olma ihtimali sıfırdır. Mümkün değil, söyleyemezsiniz."
"Gençler siz okuyacaksınız, okumuyorsunuz. Lütfen okuyun, sadece Ermeni konusunu demiyorum, her konuyu okuyun. Okumadıktan sonra olmaz. En iyi siz olun ki bu ülkenin yöneticisi olduğunuzda doğruları yapın."
seyirci kalanlara rağmen özür dileyenlerin üzerine yazmaya devam ettikleri tarihsel gerçek!

http://www.haberfabrikasi.org/s/?p=2957
tamamen politik çıkarlar göz önüne alınarak varlığı kabul ettirilmeye çalışılan hadisedir. yapılan tehcirdir, soykırım değildir. neden tehcir yapılmıştır gayet açıktır. yüzbinlerce, yaşlı genç demeden öldürülen türklerden, yağmalanan şehirlerden bahsedilmemektedir. tüm dünyanın gözü önünde nasıl böyşe bir ikiyüzlülük sergilenir, onu da aklım almamıştır. ayrıca ne denli tırt bir şekilde iddianın arkasında da durulduğu açıktır; zira iddiayı savunanlar hiçbir zaman karşı görüşlerle tartışmaya oturmamış, değiş tokuş yapılan arşivleri okuyamıyoruz bahanesiyle incelememiş, soykırım yapıldığı kabul edilirse tartışırız gibi abuk bir ön şart koşmuşlardır. kabul edilirse neyi tartışacaksın o zaman?
http://www.haberfabrikasi.org/s/?p=2957 bakın ne var burada. kendini bilmez bir kişilik abidesi yazmış bunu.

(bkz: sarphan uzunoglu)
marjinal olacağım diye olmayan bir şeyi kabul etme rezilliğini gösteren bazı türk idiotları yüzünden 90 yıldır hala gündemde olan uyduruk iddia.
aydın adını alabilmek için kabul edilmesi gereken ilk şart galiba. nedense televizyonlarda hep aydınlar ermeni soykırımını protesto etti gibi haberler duyuyoruz. onlar aydın ise bile türkiye milletinden değildir. türk vatandaşlığına sahip olmak başka şey, türkiye milletine ait olmak başka şey.

aydın olmak ise bambaşka birşey. aydın dediğin insan bir şeyi savunuyorsa delil gösterir. şu olmuştur bu olmuştur diye tarafsızca empati yaparak gerçekleri kendi yorumunu katarak yorumlar. bizim ülkede aydın dediklerine sorsan kaç yılında oldu onu bile bilmezler. empati yapmayı hiç bilmezler. dışardan üç beş yabancı insana şirin görünmek için gerçekleri çarpıtırlar.

bir gariplikte doğruları konuşun diye zorladığınızda savunma mekanizması olarak faşist damgası yemek. ama benim gibilerin mi onların mı faşist olduğunu anlamanın çok kolay bir ayrımı var. bir insan bir görüşünü sunarken delillere ihtiyaç duymuyorsa, aynı olayları yaşasaydım tehcir kararı alır mıydım, o çağda soykırım diye bir şey var mıydı diye sormuyorsa, tehcire uğrayanların önceki yaşamı ve o devrin şartları, kanunları, insan haklarını tartışmaya açmıyorsa o insan faşisttir. şahsen yazılarımı okuyanlar bilirler ki faşistlere her zaman karşı olmuşumdur. burda da karşı olduğum ermeni faşizmi yapanlar.

soykırım hakkında da yazalım. bunca zaman ermeni faşizmini ermeni soykırımı diye yutturdular. daha bugün sağcı bir rus parti lideri çıkmış ermenileri savunuyor. türklere atıp tutuyor. o günlerde bir ermeni soykırımı yapılmışsa ruslar yapmıştır. rusların parti lideri olan (jirinowski) bir insan ermeni ve türk tarihini bilmiyorsa bile en azından rus tarihini bilmeli. ermenistan topraklarındaki ermenileri türklere karşı kışkırtıp silah vererek türk toraklarına gönderen amerika, ingiltere, fransa ve rusya değil miydi? türkiye içindeki ermenileri kışkırtarak, silah tutarak zorlayarak veya kışkırılmayan ve devletine bağlı kalan ermenileri bizzat öldüren ermeniler oldu. türk orduları o cephede gücünü harcarken rusya azerbaycan ve ermenistan'ı işgal etmedi mi. ermenileri önce silah vererek destekleyen ardından saldıran rusya kaç bin ermeni öldürdü bunlar söylenmiyor. ermenistan 80 yıl neden rus işgali altında kaldı? sanki ermeniler seve seve rusya federasyonuna katıldı zannediyorlar herhalde. osmanlı kontrolünün kaybolmasını fırsat bilen rusya devleti; amerika, ingiltere ve fransa'nın ermenilere yardım etmesinin sebebinin hazar petrollerine ulaşmak olduğunu bildiği için, önceden yardım ettiği insanları arkadan vurmuştur. 1. dünya savaşının sonuna bakarsanız rusların ittihatçılara ve yeni kurulan türkiye cumhuriyetine yardım ettiğini görürsünüz. herhalde babasının hayrına yardım etmediler. bugün hala fransa, amerika ve ingiltere ermeni meselesinde ermeni tarafındadırlar. çünkü hala hazar denizine ulaşamadılar. müttefik olduğumuz ülkeler bu konuda bizim en büyük düşmanlarımız. rusya, türkiye ve iran bir blok halinde davranıyorlar ve diğer ülkeler bu birlikteliği bozsalar bile konunun özüne gelindiğinde birlikte hareket edilmesinin önüne geçemiyorlar. çünkü ermenistan her üç ülkenin bir savaş halinde gerektiğinde birlikte davranmasının önünde duran tek coğrafi engel. birde azarbeycan'ı alabilseler tamamen ayırmayı başaracaklar.

pekala biz ermenileri öldürdük mü? ittihatçıları sevmem fakat herşeyi yanlış yaptılar da diyemem. topraklarına saldıran içerde hain birileri var ve koca bir imparatorluk varolma yok olma savaşı veriyor. içerde saldıran hain insanlar da sivil giyimli ve normal halk mı yoksa saldırgan mı ayırt edemiyorsun. bundan 15-20 sene önce bile pkk olayları nedeniyle bir çok kürt köyü boşaltıldı. sonuç olarak ermenileri kışkırtanlar tutuklanmış ve hain olarak hakkettiklerini bulmuşlardır. o devrin şartlarında hastalık, fakirlik, ulaşım gibi şartlarla nakledilenler ölmüş veya eşkiyalar veya bizzat kendini bir şey zanneden yetkililerce öldürülmüş olabilir. ama bu bir devlet politikası değildir. bir şeyin soykırım olması için bizzat devletin öldür emri vermesi gerekir. yoksa üç beş kamu görevlisinin milliyetçi duygularının kabarmasıyla vicdansızca çocukları öldürmesi soykırım sayılmaz. birde olaya şöyle bakalım. koca bir imparatorluk işgal ediliyor ve topraklarını kaybediyor. bugün oralarda yaşayan türk sayısı ne kadar az değil mi? nereye gitti ordaki türkler? hepsi türkiye içine sağ salim ulaştı mı sanılıyor. neyse kime ne anlatıyorsun ki? faşistlere anlatamazsın. ilginç gelen bir nokta da ermenileri yüzlerce yıl köylerini basıp öldürenlerin çoğunluğu kürt çeteleri, eşkiyaları, aşiretleri, hamidiye alayları gibi kürtlerden kurulan kolluk kuvvetleriyken birden bire kardeş olmaları... osmanlı'da cariyeler nerden gelirdi sanıyorsunuz? devletin eyalet yetkisi verdiği kürt, arnavut, sırp coğrafyası gibi tam kontrol edilmeyen bölgelerde eşkiyalar köyleri basıp kaçırdıkları kızları istanbul'da esir pazarlarında satardı. kürtler en yakın kimin köyünü basıyordu sanıyorsunuz? tabi ki kendi dininden, ırkından olmayan ermeni köylerini basıup onların kızlarını satarlardı. gel gör ki şimdi sanki türkler ermenilere, kürtlere saldırdı. kürtler de ermenilerden yana tavır alıyorlar. oysa kurtuluş savaşına neden türklerin yanında yer aldıklarını bir düşünseler. ermenilerin eline bıraksan bir tek kürt bırakmazlardı. şimdi devir değişti. birbirlerini gırtlaklamaları unutuldu, suçlu biz olduk.

(bkz: kafkas seddi)
ayrıca konunun asıl sebebini görmek için gürcistan rusya arası olayları bakmak faydalıdır. amerika'nın ingiltere'nin, fransa'nın isteği kafkasyada güçlü bir gürcistan ve ermenistan olması... yoksa umurlarında mı ermenilerin veya başkalarının ölmesi. düşünün günümüzde göz göre göre ırak'ta milyonlarca insanın ölümüne sebep olanlar 90 yıl önce ölmüş sayısını doğru dürüst bilmedikleri bir soykırım olduğunu savunuyorlar.
(bkz: Ermenilerin kürtleri istememesi)
talat paşa'nın halep (aleppo) valiliğine 15 eylül 1915 tarihinde göndermiş olduğu şifre telgraf:

halep valiliğine.

15 eylül 1915
"hükümetin, cemiyetin (ittihat terakki cemiyeti) emriyle türkiye’de yaşayan ermenilerin hepsini tamamen ortadan kaldırmaya karar verdiği size ilk başta iletilmişti. bu emre ve karara karşı çıkanlar, imparatorluğun resmi memuriyetinde kalamazlar. alınan önlemler ne kadar özgün olursa olsun, ermenilerin varlığına son verilmelidir, ve ne yasa ya da cinsiyete, ne de vicdanı kaygılara itibar edilmemelidir."

dahiliye nazırı
talat
--
http://www.ermenisoykirimi.net/trtelgraf.htm sitesinden alıntıdır.
telgrafın orijinali için: görsel
--
bu entryi eksilemeniz, tarihi telgrafı değiştirmiyor, biliyorsunuz, değil mi?
birinci dünya savaşı sırasında iki adet kitap yayınlanmıştır. birisi osmanlı'nın doğu da ermenileri kestiğini biçtiğini anlatan mavi kitap, diğeri de almanların belçika da hollanda da insanları kestiklerini kilise çanlarına astıklarını anlatan kırmızı kitap. tabiki bu kitap osmanlı ve almanya'ya karşı diğer ülkeleri gaza getirip savaşa sokulmak için asılsız iddialarla dolu kitaptı. nitekim kırmızı kitap almanlarla ilişkilerin normale dönmesinden dolayı ingilizler tarafından itiraf edilmiştir sırf stratejik nedenlerden dolayı yazıldığı fakat mavi kitap halen bizim başımıza sorun olmaktadır. tabiki hiç birimiz tarihçi olmadığımızdan dolayı bu konularda fazla yorum yapamayız, bu işi çözecek olan tarihçilerdir. ne obama ne de başkası değil.
güncel Önemli Başlıklar