bugün

Erasmusta giden kızdan hayır gelmez . istisnalar vardır tabi ki ama kevgir olup döner.
kendisi için zamanında şarkı dahi yapılmıştır.

https://www.youtube.com/watch?v=zBay15AeVdM

(bkz: erasmus muharrem in öykü yü de aldatması)
fotoğrafını gördüm az önce öyküyle erasmus muharremin -eğer doğruysa tabii- enayi arkadaş harbi enayiymiş... değer mi lan iki köy peynirine...
Muharremle erasmuslu öyküsü. Erasmusta ne öyküler var muharremle hemhal kimbilir. Üniversite Okumaya mı gidiyorlar yoksa muharreme üfletmeye mi belli değil..
Muyarrem the fucker.
https://www.youtube.com/watch?v=lHnySLHxRdc

olayın özeti..
Bir troll olma niyetim olsa, böyle bir nick seçerdim.
Gündemi bu kadar başarılı şekilde dolduran aynı zamanda bu kadar boş bi olay daha görmedim. Ama son 1 haftadır ülkenin doğru düzgün gündemi yok iyi geldi Twitter kullanıcılarına. Bu arada o manas destanı gibi olan floodu okuyan 3 kişi sayesinde öğrendi herkes olayı.
Hızlı bir insan. işini biliyor. Yurt dışında bile yerli malını desteklemiş. Enayi lakaplı arkadaşın yıllarda yapamadığını yurt dışında 3 günde yapmış. Hayatta enayiye göre kazanma ihtimali kat kat daha fazla bir kişilik.
amk milletimiz ne kadar seviyor böyle boş muhabbetleri, sabahtan beri yeter, banane kimin kimi s*ktiğinden.
Muharrem ince bey seçim zamanı da aynı hızda halkın yanında olsaydınız keşke..
yaklaşık 3-4 milyon insanın bir şekilde dahil olduğu koca bir dedikodunun öznesi. yemin ederim türk olmak inanılmaz bişey. şu mevzuyu çevirip de kimseye açıklayamazsın.
tam bir sırtlandır. o bir nuri alço değildir, tecavüzcü coşkun hiç değildir.

incedir, naziktir, meriçtir.

av peşinde koşmaz, olmuşa üşüşür.
görsel
Üzüldüm.. Bu hikayeden iyi Bi bozlak havası çıkar.
sanırım her yıl 9 temmuzda bu başlık canlanacak * )
Tweet dizisinde bolca geçen ''istismar'' kelimesinin ne denli ciddi bir anlam taşıdığını anlatma isteği yaşadığım twitter hikayedir. Psikolojik ve fiziksel şiddet mağduru biri olarak acı yarıştırmaya şiddetle karşı olan biri olduğumu bilmenizi ve paylaşacağım anının bu amaçla yazılmadığını önceden belirtmek isterim.

20'li yaşlarımın başında, üniversite 3. sınıfa başlamadan önceki yaz tatilinde tanıştım kendisiyle. Birbirine 1.5 saatlik mesafedeki iki farklı şehirde öğrenimlerimizi sürdürüyorduk ve ilişki yaşamaya uygun bir mesafeydi bu bizim için. Ben haftasonları onun yanına gidiyordum o da zaten doğru dürüst okula gitmediği için haftaiçi boşluklarında benim yanıma geliyordu.

Aslında tuhaflıkları daha ilişkinin başında kendini belli etmeye başlamıştı ancak ben yapım gereği biraz saf olduğum ve adamdan çok hoşlandığım için herşeyi bana olan ilgisi ve hissettiği şeylerin yoğunluğuna bağlıyordum alakasız da olsa. Örneğin, her şeyi kıskanıyordu. Ev arkadaşımın sevgilisini, ev arkadaşımı, sınıf arkadaşlarımı, hocalarımı... Bunu şiddetli bir yerden söylemediği için ben de aman saçmalama canım deyip geçiştirebiliyordum. Sonra kararlarımı, davranışlarımı ve ağzımdan çıkan sözleri yargılamaya başladı. O öyle yapılır mı, bu böyle söylenir mi, böyle davranılır mı... Bu söylemler bir yerden sonra benim sürekli bir şeyleri düzeltmeye çalışan, acaba doğru mu yaptım, acaba yanlış bir şey mi söyledim diye panik halinde dolanan birine dönüştürmeye başladı. Ama bunu öyle korkunç bir kurnazlıkla yapıyordu ki ben onun mükemmel bir insan olduğuna ve benim ona layık olabilmek için çok fazla çaba göstermem gerektiğine çoktan inanmıştım bile. (Enayi'nin Öykü'ye yaptığı şeyi hatırlatıyor bana bu)

ilişkinin ilk yılındaki halim, kaynayan kurbağa deneyindeki kurbağanın tencerede huzurla oturması gibiydi. 3. sınıfı bitirdiğimde 3 yıllık ev ve sınıf arkadaşımla evleri ayırmaya karar verdim. Daha doğrusu bunun kendi kararım olduğunu zannettim. Tek başıma bir ev tuttum. Böylece erkek arkadaşım daha sık bende kalabiliyordu. Bir yandan bitirme tezimle uğraşırken bir yandan da onun eşi, dostu ve akrabasını deniz manzaralı evimde ağırlama görevini üstleniyordum. Bu arada manipülasyonların seviyesi artmış ve bununla doğru orantılı olarak benim de kaygı ve panik seviyem artmıştı. Akşam ezanından önce alışverişimi bitirmek zorundaydım. Zira hava kararınca aç bile kalsam ekmek almaya çıkamazdım. Yaptığım takdirde bu en az 2 günlük bir kavganın başlamasına sebep olurdu. Sınıf arkadaşlarımla kafede oturamazdım. Bu tarz etkinlikler ancak o varken yapılabilirdi. Alt katta oturan sınıf arkadaşlarımdan biri herhangi bir ihtiyacı için kapıyı çalarsa ve eğer bu sırada biz telefonla konuşuyor olursak o kapı sesini duyması da yine kavga sebebiydi. Böyle böyle arkadaşlarımdan kopmuş oldum.

Su gittikçe ısınıyordu ama benim bundan haberim yoktu. Mutsuzdum, kaygılıydım ancak bunu adama değil kendi eksikliğime ve aciziyetime yoruyordum.

Bir gün durduk yere ''Bana anlatmadığın bir şey var. Şimdi söylersen ilişkimizi kurtarabiliriz'' demeye başladı. Kara kara düşünüyorum ne olabilir lan acaba diye. Acaba ondan gizli bakkala falan mı gittim, yanlış bir laf mı ettim... Ama yok. Bulamıyorum. Sonra dedi ki ''Benden önce olmuş bir şey.'' Durdum. Geçmişimi düşündüm ve aydınlandım. ''Ah ya'' dedim. ''Bu benim yaşadığım korkunç taciz olayımı hissetmiş kesin'' Oturdum ağlaya ağlaya, utana utana anlattım. Sanıyorum ki ''Sana bunu nasıl yaptılar'' diyecek. Ama o ''Sen böyle bir şeyin başına gelmesine nasıl izin verirsin, demek ki sen istedin'' deyiverdi. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Sabah başlayan konuşma kavgaya dönmüştü ve 12. saatin sonunda ben, parmak uçlarıma başarak mutfaktaki penisilin içerikli hapları gizlice cebe indirip tuvalete gidiyordum. Penisilin alerjim vardı ve beni kesin olarak öldüreceğini bildiğim için o ilaçları seçmiştim. Bütün kutuyu yuttuğum sırada nasıl olduysa anlamış olacak ki bir anda içeri dalıp parmağını boğazıma sokup kanata kanata kusturdu beni. ölmem gerektiğine çok sakince karar vermiştim. Çünkü 12 saat boyunca öyle bir manipülasyona uğramıştım ki benim gibi birinin gerçekten yaşamaması gerektiğinden emin olmuştum. Yanlış kararlarım yüzünden onun gibi mükemmel birine acı çektirmeye hakkım yoktu. O gecenin sabahı benden ayrılmak istemediğine karar verdiğini ama bundan sonra çok dikkat etmek zorunda olduğumu söyledi. O zamanlar sevinçten ölebilirdim oysa şimdi bakınca kurtuluşum olurmuş ayrılık.

Tabii artık efendi köle ilişkisi had safhaya ulaşmıştı ve ben sonsuz itaate geçmiştim. ilk dayağımı da o zaman yedim. Yumurta istediği gibi pişmediği için başlayan kavga benim nereden geldiğini anlamadığım tokadı da alıp evden gitmek üzereyken kendine zarar vermeye başladığında benim onu sakinleştirmek için ona sarılmamla son buldu. Sonra bunun asla tekrar yaşanmayacağına dair söz vermesiyle biten birkaç şiddet olayı daha yaşadık. Bu arada durduk yere çarpıntılar, göz kararmaları, nefes darlıkları yaşamaya ve ölüyorum galiba diyerek kendimi acillere atmalarım başladı. Tansiyonumu ölçüp bir şey yok diye eve gönderildim her seferinde.

Bir akşam en yakın arkadaşlarından biri bize geldi. O gece arkadaşı gittikten sonra neden elmayı tek seferde yemeyip de kemirdiğimi sordu. Sonra cevabı kendi verdi. Arkadaşına kur yapıyormuşum. Kendimi ifade etmeye çalışırken birden vurmaya başladı. Bu sefer diğerlerinden farklıydı çünkü bitmiyordu. Sakinleşmiyordu. Yere düştüğümde, o üzerime gelirken öldürüleceğimi anlayıp ilk kez bağırmaya başladım. tv sesine bile duvara vuran komşum çığlıklarımı duymamıştı. Boğazımı sıkmaya başladığında bağırma şansım da ortadan kalkınca kendimi tamamen bıraktım. Canım o kadar acıyordu ki ölüp bu acıdan kurtulmak istedim. Ama bütün ağırlığıyla üstüme oturup bir eli boğazımda, diğer eliyle de kafamı yumrukladığı o an bitmedi. ölemedim bir türlü. Sonra kalktı üstümden. Banyoya gittiğimde yüzümün bir yarısı balon gibi şişmişti. Sonrasında uzunca bir süre o şişlikle ve siyahtan yeşile dönen bir renkle gezdim. Tez danışmanım olan hoca beni görüp de ne olduğunu sorunca banyo lavabosuna çarptım dedim. Bu yalanı o bulmuştu. Arkadaşlarına benim çok sakar olduğumu sürekli anlatırdı zaten bu da kanıtı işte diye gülerek anlattığında öğrenmiştim bu yalanı.

Bu noktaya gelene kadar pek çok kez embesil olduğumu düşünmüşsünüzdür. Nasıl çoktan ayrılmadığımı, polise gitmediğimi, aileme ya da arkadaşlarıma bunu anlatmadığımı... Bunları başkası yaşasaydı ben de aynı şeyi söylerdim emin olun. Ama işte psikolojik şiddet böyle bir şey. Telkin edilerek geldim bu noktaya. işler çığırından çıktığında ben kontrolümü ve akıl sağlığımı çoktan yitirmiştim. Bu son yaşanan hadiseden sonra da ayrılmadım. Nişanlandım onunla. Hiçbir zaman aynı seviyeye ulaşmadı ama şiddet görmeye devam ettim. Bu arada hiç alakam yokken oruç tutmaya ve sürekli kuran okumaya başladım. Oruç tutmaya o zorladı. Kuran okuma ise tamamen kötü bir şey olmasından korktuğum içindi. Sürekli bir yalvarma halindeydim. ''Lüften kötü bir şey yapmayayım, nolur yanlış bir sey yapmama izin verme allahım.'' Bu arada okb belirtileri başladı. Belli duaları sürekli tekrar etmezsem kötü bir şey olur, Kıyafeti ters cıkarırsam kavga ederiz, yürürken ikimizin arasından bir sey gecerse kavga ederiz, üzerimde bu kıyafet varken kavga etmiştik giyersem yine kavga ederiz gibi... Bunun yanı sıra ara ara fısıltı benzeri sesler duymaya, etrafta uçuşan dumanlar görmeye başladım. (O zamanlar cinler musallat oldu sanmıştım. Belli ki yine patolojik bir şeydi, hala ne olduğunu bilmiyorum.)

Bu arada mezun olmuş onun yanına yerleşmiştim. iş bulmam lazımdı ama alanım gereği özgüvene ihtiyacım var ve ben fatura ödemeye giderken insanlarla konuşamam diye yarı yoldan eve dönmek gibi bir seviyeye getirilmişim o sıralar. Şimdilerde Panik Atak olduğunu bildiğim belirtilerle gittiğim bir iki görüşmeden de başarısız çıktım doğal olarak. Memlekete dönmem lazımdı çünkü param yoktu ve yük olmaktan korkuyordum. Ama izin vermedi. Başka bir alanda iş basvurusu yapmama da izin vermedi. Ailemden para istemeye zorladı sadece. Onlar da birkaç kez gönderdi ama doğal olarak eve dönmemi söylemeye başladılar bir yerden sonra. Ailemle de aram bozuldu böylece. sürekli uyuklamaya başladım. Durduk yere ağlıyordum, evden dışarı çıkamıyordum. kimseyle göz teması kuramıyordum. intiharı düşüncesinden asla kurtulamıyordum. Bu da ileri seviye depresyonmuş, onu da sonradan öğrendim.

iilişkinin başlarında, ''öykünün enayisi''de bahsedilen gibi bir olay anlatmıştı bana. Liseden beri çıktığı eski sevgilisi bununla cinsel bir birliktelik yaşamıyorken kısa süreli bir ayrılıklarında tatile cıkmış, orada tanımadığı bir erkekle birlikte olmuş. Sonra ayrılmışlar. işte bu hikayede bahsi geçen eski sevgili sosyal medya üzerinden mesajlar atmaya başladı buna. Sonra aradı. Ama bir şekilde geçiştirdi bu durumu. Derken artık evlenmeye ramak kalmışken davranışları onun için bile fazla tuhaf bir hale gelmeye başladı. Herkese kur yaptığımı, tatilde gittiğimiz mekanlarda tanımadığım insanlarla tuvaletlerde kırıştırdığımı falan söylemeye başladı. Sonra bayram öncesi ben ailemin yanında o ise baska bir sehirde ailesinin yanındayken de davranışları tam tersine döndü. Bu sefer de normalde ayrılık sebebi saydığı şeyleri yapmam konusunda telkinler veriyordu. Arkadaşlarınla buluşsana, evde özel ders versene, hadi çık eğlenmeye git vs. beni aldattığını bu davranışları sayesinde anladım. Biraz sosyal medya kurcalaması yapınca eski sevgilisiyle yeniden görüşmeye başladığını farkettim. itiraf etmesini sağladıktan sonra ilk kurduğum cümle ''Şükürler olsun, ben yanlış bir şey yapmadım'' oldu. Biz ayrıldıktan birkaç ay sonra evlendiler. Balayından döndükten sonra da boşandılar. Kızın paylaşımlarından anladığım kadarıyla o da şiddete maruz kalmış. Ama benden farklı olarak o anında terk etmiş. çünkü maniple olmamıştı henüz. Doğru karar verebilecek ruh haline sahipti şükür ki.

şimdilerde her kararımda, her davranışımda o günleri düşünüp öyle hareket ediyorum. Sevginin, saygının, ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Ama keşke bunu öğrenmek için böyle ağır bir sınavdan geçmeseydim.

Eğer içinizde bu sıkıcı ve uzun yazıyı okumaya tahammül edebilmiş olan varsa teşekkür ederim. Peki ben bunca şeyi niye yazdım? Bu manipülasyonu da içeren psikolojik şiddet aslında çoğu zaman farkında olmadan da olsa hepimizin yaptığı bir şey olabiliyor. Ve bu bir kere başladı mı hem maniple eden hem de edilen kişi için çorap söküğü gibi ilerliyor ve bizi bazen ölüme varan korkunç sonuçlara sürükleyebiliyor. Ben bugün ilişki yasadığım o adamın aslında çok ciddi psikolojik rahatsızlıkları olduğunu görebiliyorum ama 21-22 yaşlarında kontrolü çoktan kaybetmişken bu mümkün değildi. Eminim o da kendisinin hasta olduğunun farkında değildi bütün bunları yaparken, aksine çok haklı olduğunu düşünüyordu.

Eğer ilişkilerinizde uyumu yakalayamadıysanız uyum sağlamaya çalışmayın.

size şiddet uygulayan birine ''Bir daha asla yapmayacağım'' dediğinde inanmayın. Yapacaktır.

ilişki yaşadığınız kişi sizi bir konuda sürekli maniple ediyorsa aslında o problemin esas muhatabı kendisidir dikkatli bakın görürsünüz.

Biraz müsamaha göstereyim canım bir şey olmaz demeyin, kontrolü kaybedersiniz haberiniz bile olmaz.

Kendinizi sevin, kendinize saygı duyun, kendinizi koruyun. Ama bunu yaparken diğer bireyleri kendinize adapte etmeye çalışmayın.

unutmayın, birini değiştirmeye başlarsanız onunla birlikte siz de değişirsiniz.
Herkese beyin mıncıklaması yaşatan olaylar silsilesi. Hayır neden? Ama neden?
Nasıl unuttuk ama..
boku çıktı çünkü.
eleman taş gibi öykü'yü götürmüş bizde evde oturup osbir çekelim.
Üstattır kendileri.
bu olay eğer yalan değilse bahsi geçen tipe ağır üzüldüm böyle bir yıkıklık yok.
Karşıma çıkınca okiyim dedim benden de mallar varmış. Bu nasi bi mallık la seninle sevgili olan kız zaten embesilin tekidir kendini ite köpeğe bile siktirir. Herif de gavat mıdır nedir sanki bundan zevk alıyor herkese duyuruyor. Okumayan varsa okumasın.