bugün

asıl adı erzsebet bathory.bir rivayete göre hizmetçisi sacını tararken acıtınca onu tırnaklamış,eline kan bulaşmış ve bu kanın tenini güzelleştirdiğini sanıp kan banyosu yapmıştır.vampir olarak ta bilinir.
1560-1614 yıllarında yaşamış olan dünyanın gelmiş geçmiş en acımasız bayan vampiri.yaşlanmaktan korkan ve inancına göre bakire kızların kanını içmek ve bakire kızların kanı ile banyo yaparak güzelliğini koruyacağına inanıyordu.saçma düşüncesi ve sadistliği yüzünden şatosuna getittirdiği kızlara çeşitli işkenceler yaparak 600 den fazla bakire genç kızın canına kıymış en büyük vampirdir.
kendisi bir kontesmiş ve hep koca şatosunda yalnız kalmış kurbanlarını dev bir dikenli sıkacak kafesinde sıkar altında duş alırmış kaybolan kızlar ve gelen şikayetler üzerine şato basıldığında tam kapının önünde kanı çekilmiş bir kız cesedi bulunmuş kendisi kraliyet soyundan geldiği için idam edilememiş şatosuna kapatılma cezası almış ve de burda ölmüş.
16. yüzyılda yaşamış bir macar kraliçesi olan sözde vampir kontesimiz acımasızlığı ve sapkınca hareketleriyle taihte yerini almıştır. bakire genç kızların kanlarıyla banyo yaparsa hiç yaşlanmayacağına inanann bu zat hizmetçileriyle beraber yaklaşık 650 kızı çeşitli işkencelerle öldürmüştür. kış soğuğunda üzerlerine soğuk su dökmek, tırnak etlerine iğne batırmak hatta çok bağıranların ağızlarını dikmek kontesin en sevdiği işkenceelerdenmiş.öldürdüğü kızların zaman zaman kanlarını da içtiği söylentisi onun halk arasında bir vampir olarak anılmasına neden olmuştur.
Elizabeth Bathory 1560 yılında Macaristan'da, Vlad (Dracula) öldükten 100 sene sonra doğdu. Ailesi yaşadıkları yerin en köklü, saygın ve zengin topluluğuydu. Ama buna rağmen, çok tuhaf yönleri vardı. Elizabeth Bathory'nin amcalarnıdan biri "Şeytanın elçisi" olarak bilinirken, diğer aile üyeleri ya aklını kaçırmış, ya da psikopatlardı.
Elizabeth Bathory 15 yaşına geldiğinde 25 yaşındaki Kont Ferencz Nadasdy ile evlenerek Csejthe kalesine yerleşti. Kont Ferencz Nadasdy çok cesur ve başarılı bir savaşçıydı, çoğunluğu Türk'lere karşı olan savaşlardaki cesaretinden dolayı "Macaristan'ın Kara Kahramanı" ünvanını aldı.
25 yıllık evlilikleri boyunca Kont Ferencz Nadasdy'in savaşlara olan tutkusu bitmediğinden dolayı Elizabeth sürekli yanlız başına kalıyor, hayatı iyice sıkıcı hale geliyordu. Aynada kendi güzelliğini saatlerce seyretmekten başka eğlence için kendine genç sevgililer buldu, hatta biriyle kaçmaya bile kalkıştı. Daha sonra kendi ayaklarıyla döndü ve kocası onu affetti. Bu olaydan sonra Elizabeth tabi ki boş durmadı ve biseksüel olan teyzesi Klara Bathory ile görüşmeye başladı.
Büyük şatosunda Dorothea Szentes, bir diğer adıyla Dorka isimli yaşlı bir hizmetçi vardı. Gerçekten cadı olan Dorka, Elizabeth'e kara büyü ve cadılığı öğretti, şeytani eğilimşeri için onu zorladı. Bununla beraber alttaki mahzende Elizabeth hizmetçilerinin yaptıkları küçük hatalardan dolayı cezalandırmaya başladı. Yaşlı hemşiresi Iloona Joo, hizmetçisi Johannes Ujvary ve genç bir kız olan Anna Darvula'nın da yardımıyla işkencelerini sürdürdü.
Kurbanlarını çırılçıplak soydurup ön tarafını kamçılatıyordu. Arka taraftan daha çok acı vermesinin yanı sıra, hoşuna giden şey kurbanın o sırada acı çeken yüzünü seyretmesiydi. Bir başka şeyse, kurbanlarına en çok hassas yerlerine, tırnak altları gibi , iğne batırmayı sevmesiydi.

1600 yılında kocasının ölümüyle beraber Elizabeth terör estirmeye başladı. ilk olarak nefret ettiği koca tarafından akrabalarını göndertti. Farkettiği korkunç gerçek ise, Elizabeth artık 40 yaşına gelmişti ve artık güzelliğini kaybetmekle karşı karşıyaydı. Kozmetik ürünleri gözlerinin altındaki halkaları örtmeye bir derece yetiyordu.

ve birgün genç bir hizmetçi kız Elizabeth'in saçını tararken yanlışlıkla çekti. O kızgınlıkla Kontes hizmetçi kızın yüzünü o kadar hızlı tokatladı ki, burnundan fışkıran kan kendi ellerine bulaştı. Farketti ki, elleri 10 sene öncesine dönmüşçesine gencecik ve yumuşaktı. Hemen Johannes Ujvary ve Dorka'ya kızı soymalarını söyledi. Zavallı hizmetçiyi kollarından tutarak damarlarını kestiler. Kanlarını küvete koydular ve kontes içine girerek banyo yaptı. Emindi artık; güzelliğin sırrını bulmuştu, kan yaşam demekti.
Bundan sonraki 10 yıl boyunca Elizabeth'in sadıkyardımcıları ona şatonun hizmetçisi olacakları vaadiylebir sürü genç kız getirdiler. Şatoya getirilen kızlar sakatbırakılıp öldürülüyor bu sayede Elizabeth kanbanyosunu yapabiliyordu. Bazen, genç kurbanların içgüzelliklerini kazanmak için kanlarını bile içiyordu. Amafark etti ki, basit köylü kızlarının kanının güzelliğinde etkisi kısa sürüyordu. Bunun üzerine kendi gibi asil, kraliyet kızlarını seçmeye başladı.

Sorunsa Elizabeth'in artık çok umursamaz ve dikkatsiz davranışlarıydı. Onlarca genç kızın kayıp olması üzerine kasabalı dedikodulara başlamıştı bile. Sonunda Cstejthe şatosu hakkındaki kötü söylentiler Macaristan kralına kadar ulaştı. Kral Elizabeth'in öz kuzeni Kont Cuyorgy Thurzo'yu şatoya sefer düzenlemesi için görevlendirdi.

1600 yılında Csejthe şatosuna giren askerler dehşete düştüler. Kanı son damlasına kadar akmış ölü bir kız şatonun girişinde yatıyor, başka biriyse her yerine halkalar geçirilmiş olarak canlı duruyordu. Şatonun altındaki zindanda bazıları işkence edilmiş kızlar bekletiliyordu. Burda 50 kızın cesetini buldular.
1611 yılında mahkemesi yapıldı ve 650 kadar kurban ceseti şatoda bulundu. Elizabeth'in dört yardımcısı ölüme mahkum edildi. Kendisi ise kraliyet üyelerinden olduğu için hayatının sonuna kadar hapis cezasına çarptırıldı.
Kendi kalesinin üst katını betonlarla çevirip yemek vermek için küçük bir boşluk bıraktılar. Elizabeth hayatının geri kalan kısmını bu küçük yerde geçirmek zorundaydı. 1614 yılında, hapisanesindeki 4. senesinde Elizabeth'in yemeğinin hiç dokunulmamış olduğun gördüler. içeri baktıklarında cansız bedeni ile karşılaştılar.Kanlı kontes öldüğünde 54 yaşındaydı...
dissection bu hatun hakkında bi parça yapmıştır zamanında.parçanın adı aynen elizabeth bathory'dir.
1560-1614 yılları arasında yaşamış olan Macar kontesi. Bazıları o'nun şeytandan daha kötü olduğunu söyleseler de, işlediği suçlar "kötü" kavramının çok ötesindeydi. Bram Stroker, vampirler hakkındaki romanının araştırmasını yaptığı sıralarda Sabine Baring -Gould'un "The Book Of Werewolves " adlı kitabına rastladı. Bu çalışmada "Blood Countess" denilen merhametsiz bir kadının yaptıkları anlatılıyordu. Görünüşe bakılırsa bu hikaye Stroker'ın Kont Drakula'yı yaratmasında esin kaynağı olmuştur. Gerçekte Elizabeth'in kuzeni Stephan Bathory bir gün Transilvanya'da bir prens olacaktı.

Elizabeth iyi eğitim görmüş, akıllı bir kadın olmasına rağmen çok acımasız ve zalim bir kişiliğe sahipti. Anlaşılan kocasının ölümünden sonra ortaya çıkan ölüm korkusuyla, uşaklarına ve kölelerine karşı sadist davranışlar içersine girmişti. Sonsuzluk ya da uzun hayat olmazsa bile en azından kan banyosu yaparak genç görünümlü bir ten elde etme çabasındaydı. Kocası bir asker olarak, savaşta esir düşmüş Türk askerlerine duygusuzca işkence ederdi ve Elizabeth aslında, nasıl zulmedileceği hakkında bilgileri kocasından almıştı.

Söylendiğine göre Bathory, çok sayıda kadın öldürmüş ve yaptığı insanlık dışı eylemlerinde kendinden mevki olarak aşağıdaki kimseler tarafından yardım görmüştür.

Bathory, kurbanlarını dövmeyi alışkanlık haline getirdiği gibi aynı zamanda onları sakat bırakırdı. Yine söylentilere bakılırsa Castle Csejthe adlı evinin yakınlarında kurbanlarından bazılarını kışın karlı ve soğuk havasında üzerlerine buzlu su dökerek dondururdu. Bunun dışında olası yamyamlık davranışları da sergilemekteydi. iddiaya göre Bathory bir defasında, yaşayan hizmetçi bir kızın vücudundan birçok ısırık almıştır. Blood Countess'ın genç kalma umutları için bakire genç kızların kanıyla banyo yaptığı gibi efsanevi hikayelerde vardır. Başka bir kaynağa göre de 650 kızı öldürüp kanlarını içtiği söylenir. Yine de kesin olan tek bir şey vardır ki, o da Elizabeth Bathory gerçekten var olmuş ve şeytanca işler yapmıştır.

Ölü sayısı arttığında Bathory'nin uşakları cesetleri şatonun dışına attılar. Kan içindeki ölü vücutları bulan köylüler doğal olarak onların vampirler tarafından öldürüldüğünü düşündüler dedikodular böylelikle yayılmaya başladı.

Bathory 1610 yılında, genç yaştaki kızları öldürme teşebbüslerinden sonra tutuklandı. Büyücülükle ilgisi olduğu iddiası tutuklama nedeni olarak gösteriliyordu. Söylentilere göre, kurbanların cesetleri kanlar içinde şatosunda bulunmuştu. 1611 yılında yapılan 2 duruşmada Bathory'nin işlediği suçlar hakkında tek ve gerçek ifadesi alındı. Kendisi bizzat mahkemede ortaya çıkmadığı halde, uşakları orda bulunuyordu. Mahkemenin ardından kontes'in sadık uşakları yetkililer tarafından öldürüldü ve Elizabeth, Karpatya dağlarında bulunan şatosundaki yatak odasına, ölümünden yıllar sonrasına değin hapsedildi. O'nun hakkında anlatılan efsaneler hala devam etmektedir. Bugün bile bazı insanlar Bathory'nin hayaletinin, anavatanı olan Karpatya'da geceleri etrafta dolaşarak kan aradığını söylerler.

Bir başka efsanede Kanlı Kontesin yaptığı işkenceler ve cinayetler şöyle anlatılır.
Kocası öldükten sonra büyücülükle uğraşmaya başlamıştır. Hatta at ve diğer hayvanların kurban edildiği ayinlere katıldığı düşünülmektedir. 40 yaşına geldiğinde yaslanmaya başladığını düşünüp güzelliğini kaybedeceği telaşına düşer. Bir gün, genç bir hizmetçi kız, sacını tararken yanlışlıkla biraz çeker ve o da kızın eline sert bir şekilde vurur, kızın elinden akan kan Elizabeth'in elinin üstüne düşer ve oda kızın güzelliğini ve tazeliğini aldığını düşünür. Daha sonra baş uşağına emir vererek kızın bütün kanını bir tekneye akıttırır ve orada "kan banyosu" yapar. Daha sonra işi iyice abartır ve zaman içerisinde 612 genç kızı kaçırarak bunların ölümüne sebep olur. Kızlar, tepeye asılı bir kafeste işkence görür ve Elizabeth de bu kafeslerden akan kanla duş alır. Çok ses çıkartan bir hizmetçisinin de ağzını diktiği söylenir, ayrıca bakire cesetlerini ormana atarak kurt adam ve vampir söylentilerinin çıkmasına neden olur. Kurbanlarını önce bağlar sonra atardamarlarına delikler açarak kanın dışarı daha kolay boşalmasını sağlar. Kurban için kan kaybından ölmeyi beklemekten başka çare yoktur artik. Kurbanlarından biri kaçmayı basarmış ve Castle Csejthe de dönen olaylar böylelikle gün yüzüne çıkmıştır. En sonunda bu yaptıkları anlaşılır ve 1611 de kazığa bağlanıp diri diri yakılmaya mahkum edilir ancak saraylı olduğu için bu cezayı şatosunda küçük bir odaya kapatmaya ve ölene kadar orada kalma cezasına dönüştürürler. Yalnız yemeğinin verilebilmesi için küçük bir delik bulunan bir oda. 1614 yılında burada ölü olarak bulunur.
bathory'e isim kaynaklığı etmiş karı.
hizmetçisinin kanını avon clear skin sanıp 'ahanda ne güzel oldum beyle kırmızılar içinde' diyerekten kesip biçmeye başlayan manyak karı. ortaçağda yaşadığı rivayet edilir. bakire hatunların kanlarıyla banyo yaparlarmış kendileri. * yine rivayetlere göre 600 ün üstünde bakire hanım kızı öldürdüğü/ öldürttüğü bilinir.
(bkz: narsist)
bir dissection şarkısı.

sözleri;

This is a story about Elizabeth Bathory
Her blood is ourselves...
clean, Hungarian blood...
Dark castle,
occult carols sound,
woman...crying
eternally satisfied
Elizabeth did not slept tonight
her gouth ensorcelled through black eyes
The dead girls are courting her
upon deadly magic circles lines
she pierce needles under ladies nails
their frosted bodies buried alive

Oh how I love to feel your breath
I just to be the lover of Death
desires become truths
evil prayers are heard
by Elizabeth Bathory

The countess of my fire
You re also her sacrifice
you will give your blood
Because she must have a bath
welcome my youth, a life before...
more complete then ever... by blood
Oh yes by the blood I was encored
Oh I feel the magic...I fly towards the moon..
Countess it is your night
you haunted by your wild desires
possessed by bestial lust
you are the goddess of the love

Oh ,how I love to...

Her mind is insatiable
she craves virgins' blood evermore
Her flames will never die...
surrounded by infernal glory

Oh, how I love to....
hostel 2 de kendisine, güzel şanına yakışır vahşi bir gönderme yapılır.
Heather Matarazzo nun kanları eşliğinde...
yaklaşık 600 genç kızın ölümünden sorumlu tutulan bildiğin vampir.
"kanlı kontes" adıyla anılır.Hayatı "eternal" isimli film ile beyaz perdeye aktarılmıştır.
" ingiltere ve macaristan'daki büyük kütüphanelerden, tarih kayıtlarından, kronolojilerden yararlandım. tarih kitapları kontes'in hikayesini nasıl bir açıdan anlattıysa biz onun karşıtlığını albüme koyduk. kitaplarda kontes'in 450-650 genç kızı öldürüp onların kanlarında banyo yaptığı yazıyordu. onun döneminde işlenen bütün cinayetler, yapılan bütün katliamlar kontes'e yüklenmiş. bunu keşfetmek zor olmadı. kontes'in topraklarında o dönemde yaşanan iç savaş ve politik ihtilaflar hakkındaki bütün kitapları topladık. sonuç olarak ulaştığımız rakam kontes'in 50 civarında genç kızı öldürdüğünü gösteriyordu. yaşanan diğer katliamların sorumlusu hristiyan kilisesi'ydi, çünkü o dönemde kontes'in hüküm sürdüğü topraklarda hristiyanlarla savaşılıyordu. hristiyanlar yüzlerce genç kızı cadı oldukları gerekçesiyle katletmişti. ve tarih yazılırken bu gerçek örtbas edilmişti." dani filth
--spoiler--
1560 yılında varlıklı bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen ve sevidği erkek elinden alındıktan sonra bir canavara dönüşen Bathory'nin yaşam öyküsü oyunculuktan yönetmenliğe geçen Julie Delpy tarafından sinemaya aktarıldı. Delpy'nin hem senaryosunu yazdığı hem de başrollerini William Hurt, Daniel Brühl ile paylaştığı film bu cuma günü gösterime giriyor.

Henüz on dört yaşındayken nüfuzlu bir lord ile evlendirilen Erzsebet; dönemin en güzel, en akıllı ve en güçlü kadını olarak bilinen kontes, aynı zamanda erkek egemen dünyaya başkaldıran bir kadındı.

Kontesin hayatı, bir davette kendisinden oldukça genç bir adam olan Istvan’la tanıştığında tamamen değişir. Kısa bir süre içinde genç adamla birbirlerine aşık olurlar ve tutkulu bir aşk yaşamaya başlarlar. Ne var ki, mutlulukları uzun sürmez. Istvan’ın babası Kont Thurzo, oğlunu kontesten ayırmak için planlar yapar.

Kont Thurzo, ne yapıp edip Kontes Erzsebet'i oğlunun aslında onu sevmediğine inandırmayı başarır. Kontes başlangıçta çok zor günler geçirir. Bir süre sonra da ancak bakirelerin kanlarıyla yıkanarak genç kalabileceğine inanmaya başlar. Ondan sonra da tarine 'kanlı kontes' olarak geçmesine sebep olacak olaylar gelişir.

Suç ortağı olduğu iddia edilen dört kişiyle birlikte düzinelerce genç kızı ve kadını işkence ederek öldürmüştü. Bathory'nin ilk kurbanları şatoda hizmetçi olarak çalışmaya gelen köylü kızlardı. Daha sonra, saray hayatını öğrenmek için kendisine gönderilen üst sınıf ailelerin kızlarını da öldürmeye başladı. Pek çok kişiyi de kaçırtıp öldürmüştü. Bathory kurbanlarını uzun bir süre boyunca acımasızca dövüyor ve onlar ölene kadar karşılarına geçip izliyordu.

Ellerini, yüzlerini ve cinsel organlarını yakıyor veya sakatlıyordu. Kollarını ısırarak etlerini koparıp açlığa terk ediyordu. iğnelerle işkence yaptığı, kışın kızlar donana kadar üzerlerine soğuk su döktürdüğü, kızları dikenli kafeslere hapsettiği, makasla parmaklarını kestiği de söylentiler arasındaydı. Kontes 1585 ile 1610 yılları arasında en az 650 kadını işkenceden geçirip öldürmüştü

Bathory kurbanların kanlarıyla yıkanmak gibi sapık bir zevke de sahipti. Bu şekilde sonsuza kadar genç kalacağına inanıyor ve bakire kızların kanlarını da içiyordu. 1610'da dedikoduları duyan Kral Matthias, Bathory'yi sorgulamaları için adamlarını gönderdi. Bu adamlar biri öldürüldü. Diğeri de kaçıp canını kurtardığında şatoda ölmekte olan iki kız ve odalara kilitlenmiş sayısız yaralı kız gördüğünü anlatmıştı

Bathory 1611'de kendi kalesine hapsedildi. Asil kanından dolayı mahkemeye çıkarılıp yargılanmadı. Şatosunun etrafı tuğlalarla kapatılmıştı. Yemek verilmesi için küçük bir deliği olan bir odaya hapsedildi ve üç yıl sonra açlıktan öldü.

Bathory'nin kanlı yaşamı bir kaç kez sinemaya aktarıldı. Bunlardan biri de modern bir uyarlama olan Eternal'dı.

Anna Friel'in Erzsebet Bathory'yi canlandırdığı 2008 tarihli filmi de Çek yönetmen Juraj Jakubisko çekmişti.

--spoiler--
kan fetisisti, saygin bir sanatci.
28. uluslararası istanbul film festivali' nde filmin başrolünü üstlenen oyuncu ve yönetmen Julie Delpy`nin dördüncü filmi KONTES, THE COUNTESS, tarihin en kana susamış seri katillerinden Kanlı Kontes Elizabeth Bathory'nin ürkütücü hikayesini anlatıyor.
film yıllarca anlatılandan öte, elizabeth bathory'yi "aşk yolunda herşey mübah" diyen masum * ve aşık bir kadın olarak betimlemekte. *
edit: izleyemeyenler için 31 temmuz tarihinde vizyona girmiş filmdir.
tarihin gelmiş geçmiş en ünlü kadın seri katillerinden biri.
bathory'e de isim kaynağı olmuştur.
kadınların güzelleşme uğruna her şeyi yapabileceklerini gösteren karakter.
tarihteki ilk güzellik merkezinin kurucusu. yöntemleri takdir görmemiştir.
(bkz: niçin ağlıyorsun elizabeth mutlu değil miyiz)
pelin batu'nun ilgisini çeken tarihi, manyak, işkenceci kadın.
hostel 2 filminde yöntemi konu edilmiş macar kontes.
(bkz: kanlı kontes)