bugün

çok okunanlar listesinin başını çeken elif şafak'ın 'aşk' adlı romanı fazlasıyla konuşuldu, birçok kişi tarafından beğenildi, övgüler aldı ancak kitaba getirilen eleştiriler üzerinde pek durulmadı.

kitaptaki karakterlerin seçimi, mevlana ve şems arasındaki ilişki, tasavvufi konulardaki eksiklik, aşkın belli kurallara oturtulması ve kitabın kapak rengine kadar kafa karıştıran bazı konular dikkat çekiyor.

öncelikle belirtmek gerekir ki kitap akıcı anlatımı ve kimsenin kayıtsız kalamayacağı bir konu olan 'aşk' a farklı bakış açılarından yaklaşmayı başardığı için okunmaya değer. ancak eksikler de gözardı edilmemeli.
mesela maddi aşkı anlatırken seçilen bayan karakterin yahudi olması bir tesadüf müdür? ya da bu kişinin evini, eşini bırakıp aşık olduğu adama gitmesi aşka yüklenen anlamı biraz da olsa basitleştirmiyor mu?
aşkın kural tanımadığı, aşka belli sınırlar çizmenin anlamsız olduğu gerçeğine karşın kitapta bahsedilen şems'in aşkı 40 kurala bağlı anlatması ne kadar gerçekçi?
kitabın pembe kapaklı baskısı yüzünden erkek okurların almayacağını düşünüp bir de siyah kapaklı baskısını yayınlamak sadece okunmak istendiğini söyleyen yazar için pek de samimi görünmüyor.

--spoiler--
sormak gerekmez mi, kara büyü'nün, fildişi kulelerin, aforoz kurumunun, azınlıkların bizim kültür dairemiz içerisinde ne yeri var?

veyahut, 13. yüzyılda gözlük camlarının, kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasının ya da hayal perdesinde oynayıp duran bir karagöz'ün?

--spoiler--

kitapla ilgili dücane cündioğlu'nun eleştirisi de okunmaya değer.
hoşgelmiş sefa getirmiş eleştirilerdir..
her kitaba yapılması gereken eleştirilerdendir. özellikle de çok okunan bir kitap söz konusuysa daha çok eleştirmek gereklidir. ve bu eleştirilerin göz ardı edilmemesi, kitabı okuyan bir insanın bunları da okuması lazımdır.
(bkz: şıpsevdi)sakızlarındaki yazıların bir derlemesidir. elif şafak'ın ''aşk'' kitabı.
tasavvuf'u popüler kültür malzemesi yapmak.
elif şafak'ın herhangi bir kitabına getirilen eleştiriler gibidir. önceleri çeviriden kaynaklandığını sanıyordum ama sonra ingilizcesini okuyunca kadının yazar olmadığı gerçeğini kabullenmek zorunda kaldım.
abdest gibi bilinen bir kelimeyi apdes diye yazmıştı. çok kınadım çok.