bugün
- anın görüntüsü18
- cumaya gidenlerin çok azalması17
- vatandaşlık farkı alan otel17
- bik bik'in balona binmesi31
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim14
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız10
- aleyna tilki'nin en seksi fotoğrafı8
- alınan en güzel iltifat11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- futbolcu ismiyle nick almak10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri9
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim8
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- kanınıza rengini verir misiniz11
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan15
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- integralin müfredettan kaldırılması15
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı27
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir9
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş8
baltanın tam manasıyla taşa vurulduğu tekliftir.
güzel bir hafta sonuydu. arkadaşın evinde uzun bir masa kuruldu. liste kalabalık, baş loser benim ama, o konudaki tahtımı kimseye yar etmeme konusundaki istikrarımı sürdürüyorum.
4 sene mükemmel bir ilişki yaşadım ben. 19 yaşında tanıdım o adamı. çok sevdim, çok sevildim, çok mutlu edildim. en uzun ayrılık yaz tatillerinde, yalnızca 1 haftaydı. onun harici haftanın 7 günü görüşüyorduk. sanırım biz onunla dünyanın en iyi anlaşan çiftiydik. 4 sene boyunca ne bi tartışma yaşandı, ne bir saygısızlık. hani lan demeyi bırak, ses yükseltmedik birbirimize. belki de biri beni yalnızca bu sebepten kıskanmalı. kiminin hayalini dahi kuramadığı güzellikler yaşandı.
o kimseyi benim kadar sevmeyecek. ben kimseye onun kadar temiz olmayacağım. kimse onun saçını okşadığı gibi saçımı okşamayacak. çok sevdi beni, en son o sevdi işte. ilk tartışmada bitti bu ilişki, gururdan bitti. hala aklım almıyor, hala nasıl oldu da bitti kimse konduramıyor. o kadar çok ortak arkadaşımız var ki; her dost sohbetinde ister istemez adı geçiyor.asla birbirimizi unutmamıza müsade etmiyorlar. 4 senelik bi dostluğun sonunda, yanında dünyanın en güzel kadınını da gezdirse, ben gibi olmaz. dünyanın en akıllı adamını taksam da koluma, onun olmaz. olmuyor da sahi, düğünü varmış haziranda, aydın söyledi geçen. dünyanın en güzel eşi, dünyanın en güzel babası yalnızca o adam olacak...
bu 4 senenin sonunda, artık çevrelerimiz ortak oldu. 3 sene hastanede çalıştığım zaman, 10 kişilik bi grubumuz vardı. 5 erkek, 5 kız. hepsi onun en az 10 senelik arkadaşıydı, ben sonradan dahil olmuştum ortamlarına. o adamla ben ilişkimizin en parlak günlerini yaşarken, sultanla aydının 6. yıl dönümlerini, nusretle sedanın 2. yıl dönümlerini, sadıkla duygunun 1. yıl dönümlerini, uğurla tuğbanın hamilelik haberlerini kutluyorduk sene içinde, belli periyotlarla. uğurların evine kafamıza göre girip çıkıyor, kızlarla alış verişler yapılıyor, her hafta sonuna bir şeyler sığdırıyorduk.
sonra ben o adamdan ayrıldım, aydın sultanla nikah günü almaya giderken ayrıldı, nusret sedadan ayrılalı zaten çok olmuştu, sadık duyguyla evlendikten sonra bizimle görüşmeme kararı aldı, duygu zaten garip bi kızdı. uğur eşinden hamileyken ayrıldı. şimdi tuğba ailesinin yanında büyütüyor yeğenimizi. ve biz hala belli zamanlarda uğurun evini talan ediyoruz. tuğbanın bir zamanlar güle oynaya çeyizinden çıkardığı fincan takımlarıyla, sarhoş kahvesi yapmayı içim almıyor. sedanın gülerken fırlattığı yastığa da yaslanamıyorum mesela. sultanla ayakkabı sığdırmaya çalıştığımız ayakkabılık bile bomboş.
en son geçen akşam; ben, nusret, uğur, aydın ve aydının yeni kız arkadaşı toplandık aynı evde. aydın çok ısrar etti sürprizim var, yanımda olman lazım. dedi, yoksa kızı hiç göresim yoktu. masa tam loser masasıydı. başlarda kahkahalarla yad edilen eski günler, rakılar azaldıkça hüzne, belki kine, nefrete bıraktı yerini. neyse ki aydının sürprizi vardı, kurtaracaktı geceyi. aydın bi cd çıkardı çantasından, taktı bilgisayara, ışıkları da kapatmamızı istedi. allah biliyor ya; o an içimden geçen, eski gittiğimiz konserlerden falan kayıtlar olmasıydı. ne bileyim, belki sultanlı kareler olması hoş olmazdı tamam ama olsun, ben sultanı görmeliydim eski piknik fotoğraflarımızda, aydının kolunun altına bi o yakışıyordu.
şu yeni moda evlilik teklifleri var, belki bilirsiniz. istiklal caddesinde bi kamera, bir mikrofon dayıyorlar burnunuza ve ayşe ali seni çooook seviyor, murat burçin sana tapıyooo. gibi soytarılıklar yaptırıyorlar insana. evet belli ki bu da o cd lerden biriydi.
kalpler içinde aydınla kızın adı çıktı önce, yazılar akmaya başladı. arkada mustafa ceceliden saçma sapan sevgilim şarkısı. evet işte, aydın açık açık sibele evlenme teklif ediyordu gözlerimin önünde. böyle berbat bir olaya beni dahil ettiği için sövüyordum içimden aydına. bile bile gözlerini kaçırıyordu benden. saniyeler içinde sarhoş olduğumu hissettim, kollarım ağırlaştı. belli etmemeye çalışıyordum. kızamıyordum da, hepimiz bir yerlerinden tutunmak zorundaydık şu hayata. sibelde anlayışlı bir kızdı, onların bileceği işti. suratlar değişiyordu, saçları fönlü kızların biri gelip, biri geçiyordu monitörün önünden. hepsi aynıydı ama benim için. kızların hepsi sarışın, oğlanların hepsi kısa saçlıydı. o kadar ilgisizdim olaya. biten bardağımı doldurmak için şişeye doğru yöneldim. gözüm şişedeyken, hoparlörden tanıdık bir ses değdi kulağıma. sibel aydına bi he desen varyaaaa diyordu. kim mi diyordu? sultan
hani 13 katlı o bina, çöktü üzerimize. sibel büyük ihtimalle görmemişti sultanın yüzünü. gözleri dolu dolu, elleri ağzında monitöre bakıyordu. 5 saniye, o 5 saniye ömür gibiydi, geçiverdi. hepimiz birbirimizin gözünün içine baktık, oturuş pozisyonlarımızı değiştirdik, boğazımızı temizledik. aydın ah be. aydın o 5 saniye de, 5 kişinin ömrünü yaşadı gözümüzün önünde. insan hiç mi açıp bakmaz bu cd nin içinde ne var diye. geri zekalı arkadaşım aydın, o siktimin cd sinin içinde ne var diye 1 kere açıp bakmamış. o kadar gönüllü demek sibelle evlenmeye.
aydın çıktı gitti odadan, kız ne olduğunu anlamadı. önce sarılacak sandı, bi doğrulur gibi oldu ama aydın banyoya kapattı kendini. ben kadehime yeni doldurduğum rakıyı bir nefeste içtim. uğur bi sigara yaktı. nusret gözlüklerini çıkardı. sibel hala mutluluk sarhoşu tabi
sultan, cd de aydın derken tek renk vermemişti. yanındaki çocuk sevgilisiydi büyük ihtimalle. aydını da biliyorsa, isim denk gelince sövmüştür içinden çocuk.
beynimiz uyuştu. aydın yarım saat çıkmadı tuvaletten. rakımız bitince nusreti, tekele yolladık yenisini alsın diye. belliydi, o gece bitmeyecekti. tüm loser lar saniyesinde lanetlenmiştik, mundar olmuştu güzelim masa. kızın evet lafıyla yerine oturdu kafalarımız. o saniye uyandık ki; aydın sikee sike evlenecekti artık bu kızla. evlenme teklifini, bilmeden sultana yaptırdığı bu kızla evlenecekti.
o 5 saniye aklımdan neler neler geçti. nusreti, uğuru siktir ettim de, aydının o halini görmek çok üzdü beni. keşke ah etmek üzerine bu kadar anlamlı şarkılar yazılmasaydı, o sözcükler tüketilmeseydi. belki şimdi söylerdim birazını da rahatlardım.
kızı evine uğur bıraktı. aydın bırakamazdı. aydın başka başka şeyleri bıraktı masaya, oturdu bir güzel karşısına, bir kere daha afiyetle yüzleştik geçmişimizle. hayat bir kere daha, sikip sikip bırakmıştı işte hepimizi.
sonra zaten hiç konuşmadan içtik. durmadan içtik, sabah hoca ezan okuyana kadar içtik. hem ne konuşacaktık? ne anlatılırdı böyle durumlarda? hangi söz kardeşimin gönlünü tamir ederdi? bilemediğimden sustum. sabahta erkenden kalkıp, kocaman ayakkabılığın en üst katında tek kalan ayakkabılarımı da, alıp siktir olup gittim o evden.
nusret'le konuştum, aydın tatile çıkmış. çıksın tabi, keşke bizi de götürseydi...
güzel bir hafta sonuydu. arkadaşın evinde uzun bir masa kuruldu. liste kalabalık, baş loser benim ama, o konudaki tahtımı kimseye yar etmeme konusundaki istikrarımı sürdürüyorum.
4 sene mükemmel bir ilişki yaşadım ben. 19 yaşında tanıdım o adamı. çok sevdim, çok sevildim, çok mutlu edildim. en uzun ayrılık yaz tatillerinde, yalnızca 1 haftaydı. onun harici haftanın 7 günü görüşüyorduk. sanırım biz onunla dünyanın en iyi anlaşan çiftiydik. 4 sene boyunca ne bi tartışma yaşandı, ne bir saygısızlık. hani lan demeyi bırak, ses yükseltmedik birbirimize. belki de biri beni yalnızca bu sebepten kıskanmalı. kiminin hayalini dahi kuramadığı güzellikler yaşandı.
o kimseyi benim kadar sevmeyecek. ben kimseye onun kadar temiz olmayacağım. kimse onun saçını okşadığı gibi saçımı okşamayacak. çok sevdi beni, en son o sevdi işte. ilk tartışmada bitti bu ilişki, gururdan bitti. hala aklım almıyor, hala nasıl oldu da bitti kimse konduramıyor. o kadar çok ortak arkadaşımız var ki; her dost sohbetinde ister istemez adı geçiyor.asla birbirimizi unutmamıza müsade etmiyorlar. 4 senelik bi dostluğun sonunda, yanında dünyanın en güzel kadınını da gezdirse, ben gibi olmaz. dünyanın en akıllı adamını taksam da koluma, onun olmaz. olmuyor da sahi, düğünü varmış haziranda, aydın söyledi geçen. dünyanın en güzel eşi, dünyanın en güzel babası yalnızca o adam olacak...
bu 4 senenin sonunda, artık çevrelerimiz ortak oldu. 3 sene hastanede çalıştığım zaman, 10 kişilik bi grubumuz vardı. 5 erkek, 5 kız. hepsi onun en az 10 senelik arkadaşıydı, ben sonradan dahil olmuştum ortamlarına. o adamla ben ilişkimizin en parlak günlerini yaşarken, sultanla aydının 6. yıl dönümlerini, nusretle sedanın 2. yıl dönümlerini, sadıkla duygunun 1. yıl dönümlerini, uğurla tuğbanın hamilelik haberlerini kutluyorduk sene içinde, belli periyotlarla. uğurların evine kafamıza göre girip çıkıyor, kızlarla alış verişler yapılıyor, her hafta sonuna bir şeyler sığdırıyorduk.
sonra ben o adamdan ayrıldım, aydın sultanla nikah günü almaya giderken ayrıldı, nusret sedadan ayrılalı zaten çok olmuştu, sadık duyguyla evlendikten sonra bizimle görüşmeme kararı aldı, duygu zaten garip bi kızdı. uğur eşinden hamileyken ayrıldı. şimdi tuğba ailesinin yanında büyütüyor yeğenimizi. ve biz hala belli zamanlarda uğurun evini talan ediyoruz. tuğbanın bir zamanlar güle oynaya çeyizinden çıkardığı fincan takımlarıyla, sarhoş kahvesi yapmayı içim almıyor. sedanın gülerken fırlattığı yastığa da yaslanamıyorum mesela. sultanla ayakkabı sığdırmaya çalıştığımız ayakkabılık bile bomboş.
en son geçen akşam; ben, nusret, uğur, aydın ve aydının yeni kız arkadaşı toplandık aynı evde. aydın çok ısrar etti sürprizim var, yanımda olman lazım. dedi, yoksa kızı hiç göresim yoktu. masa tam loser masasıydı. başlarda kahkahalarla yad edilen eski günler, rakılar azaldıkça hüzne, belki kine, nefrete bıraktı yerini. neyse ki aydının sürprizi vardı, kurtaracaktı geceyi. aydın bi cd çıkardı çantasından, taktı bilgisayara, ışıkları da kapatmamızı istedi. allah biliyor ya; o an içimden geçen, eski gittiğimiz konserlerden falan kayıtlar olmasıydı. ne bileyim, belki sultanlı kareler olması hoş olmazdı tamam ama olsun, ben sultanı görmeliydim eski piknik fotoğraflarımızda, aydının kolunun altına bi o yakışıyordu.
şu yeni moda evlilik teklifleri var, belki bilirsiniz. istiklal caddesinde bi kamera, bir mikrofon dayıyorlar burnunuza ve ayşe ali seni çooook seviyor, murat burçin sana tapıyooo. gibi soytarılıklar yaptırıyorlar insana. evet belli ki bu da o cd lerden biriydi.
kalpler içinde aydınla kızın adı çıktı önce, yazılar akmaya başladı. arkada mustafa ceceliden saçma sapan sevgilim şarkısı. evet işte, aydın açık açık sibele evlenme teklif ediyordu gözlerimin önünde. böyle berbat bir olaya beni dahil ettiği için sövüyordum içimden aydına. bile bile gözlerini kaçırıyordu benden. saniyeler içinde sarhoş olduğumu hissettim, kollarım ağırlaştı. belli etmemeye çalışıyordum. kızamıyordum da, hepimiz bir yerlerinden tutunmak zorundaydık şu hayata. sibelde anlayışlı bir kızdı, onların bileceği işti. suratlar değişiyordu, saçları fönlü kızların biri gelip, biri geçiyordu monitörün önünden. hepsi aynıydı ama benim için. kızların hepsi sarışın, oğlanların hepsi kısa saçlıydı. o kadar ilgisizdim olaya. biten bardağımı doldurmak için şişeye doğru yöneldim. gözüm şişedeyken, hoparlörden tanıdık bir ses değdi kulağıma. sibel aydına bi he desen varyaaaa diyordu. kim mi diyordu? sultan
hani 13 katlı o bina, çöktü üzerimize. sibel büyük ihtimalle görmemişti sultanın yüzünü. gözleri dolu dolu, elleri ağzında monitöre bakıyordu. 5 saniye, o 5 saniye ömür gibiydi, geçiverdi. hepimiz birbirimizin gözünün içine baktık, oturuş pozisyonlarımızı değiştirdik, boğazımızı temizledik. aydın ah be. aydın o 5 saniye de, 5 kişinin ömrünü yaşadı gözümüzün önünde. insan hiç mi açıp bakmaz bu cd nin içinde ne var diye. geri zekalı arkadaşım aydın, o siktimin cd sinin içinde ne var diye 1 kere açıp bakmamış. o kadar gönüllü demek sibelle evlenmeye.
aydın çıktı gitti odadan, kız ne olduğunu anlamadı. önce sarılacak sandı, bi doğrulur gibi oldu ama aydın banyoya kapattı kendini. ben kadehime yeni doldurduğum rakıyı bir nefeste içtim. uğur bi sigara yaktı. nusret gözlüklerini çıkardı. sibel hala mutluluk sarhoşu tabi
sultan, cd de aydın derken tek renk vermemişti. yanındaki çocuk sevgilisiydi büyük ihtimalle. aydını da biliyorsa, isim denk gelince sövmüştür içinden çocuk.
beynimiz uyuştu. aydın yarım saat çıkmadı tuvaletten. rakımız bitince nusreti, tekele yolladık yenisini alsın diye. belliydi, o gece bitmeyecekti. tüm loser lar saniyesinde lanetlenmiştik, mundar olmuştu güzelim masa. kızın evet lafıyla yerine oturdu kafalarımız. o saniye uyandık ki; aydın sikee sike evlenecekti artık bu kızla. evlenme teklifini, bilmeden sultana yaptırdığı bu kızla evlenecekti.
o 5 saniye aklımdan neler neler geçti. nusreti, uğuru siktir ettim de, aydının o halini görmek çok üzdü beni. keşke ah etmek üzerine bu kadar anlamlı şarkılar yazılmasaydı, o sözcükler tüketilmeseydi. belki şimdi söylerdim birazını da rahatlardım.
kızı evine uğur bıraktı. aydın bırakamazdı. aydın başka başka şeyleri bıraktı masaya, oturdu bir güzel karşısına, bir kere daha afiyetle yüzleştik geçmişimizle. hayat bir kere daha, sikip sikip bırakmıştı işte hepimizi.
sonra zaten hiç konuşmadan içtik. durmadan içtik, sabah hoca ezan okuyana kadar içtik. hem ne konuşacaktık? ne anlatılırdı böyle durumlarda? hangi söz kardeşimin gönlünü tamir ederdi? bilemediğimden sustum. sabahta erkenden kalkıp, kocaman ayakkabılığın en üst katında tek kalan ayakkabılarımı da, alıp siktir olup gittim o evden.
nusret'le konuştum, aydın tatile çıkmış. çıksın tabi, keşke bizi de götürseydi...
Bu ne tür bir işsizliktir veya bu nasıl bir klavye aşkıdır diye insanı düşündüren yazı.
sevgiliye uçan tekme atıp ''benimle evlenir misin amına kodumun evladı''diyerek evlenme teklifi etmektir heralde.
sen de benimle evlenecek göt var mı ? 'dır.
+ "benimle evlenir misin seher?"
- "tabii ki de hayır!"
+ "evlenmezsen evlenme! sana mı kaldık?! hıh..."
- "tabii ki de hayır!"
+ "evlenmezsen evlenme! sana mı kaldık?! hıh..."
Anladığım kadarıyla en sonda hepsi uşağa.
kilometrelerce yol giderek, kızın çalıştığı bina önüne üzeri 'evet' yazılarıyla donatılmış son model bir bmw çekip teklif etmek buna örnek olabilir. sonuç tabi ki hüsran.
http://www.youtube.com/watch?v=5hVyWvIFbio
http://www.youtube.com/watch?v=5hVyWvIFbio
Dünyanın en boktan evliliğine var misin amk.
Çok fazla evlilik teklifi almış biri olarak aynı kişiden aldığım ikinci teklif en büyük örnektir. - nolur evlen benimle nedir senin derdin tak şu yüzüğü herşeyi çözelim diye arkadaşlarımın önünde aldığım rezil tekliftir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar