bugün

dikkat birazdan okuyacaklarınız zaytung haberi değil, maalesef gerçektir.

diyarbakır'ın çermik ilçesinde saat 21-22:00 arasında maç yapacak öğretmenler sahadayken; 22-23:00 saatinde maçı olan savcı ve takımı bir saat erken geliyor. öğretmenlere sahayı boşaltmasını söylüyor. öğretmenler duruma itiraz edince de polisi arayıp hepsini gözaltına aldırıyor.

bu ülkenin adaleti zaten bitikti de adalet sağlaması gereken adamlar ellerindeki yetkiyi adaletsizlik için kullanmaya da başladılar. işe bak arkadaş!

dünyada sadece ülkemizde varolan yeni bir kavram ortaya çıktı:

(bkz: hukuk terörü)

konuyla ilgili bakan yardımcısı mustafa safran ve meb. personel genel müdürü hamza aydoğdu da tweet atarak olayı kınamışlar.

görsel

görsel
makamının verdiği yetkiyi şahsi çıkarı için kullanan her kim varsa adi bir şeref yoksunu olduğu gibi bu durum tespit edilip de halen onu o görevde tutan da aynı sıfatlara haizdir.

muhtemelen başlık yanlış, Türkiye gibi ileri demokrasi ülkesinde böyle bir olay olacağına ihtimal vermiyorum. olsa olsa kuzey kore veya orta afrika ülkelerinden birisinde olmuştur.
Adalet artik keyfi islerde kullanilmaya baslandi.

Kokusmusluk her yeri sardi yapimda emegi geçenlerin allah belasini versin.
O savcının derhal görevine son verilip hakkında adli süreç başlatılmalı.

Sıçtırtmasın yetkisini savcıysa savcılığını bilsin adaletin hak hukukun dışına çıkmasın.
Zamanında sevgilisi ile tartıştığı için gecenin bir yarısı yurt basan ergen ruhlu savcıyı görmüştük de bu daha bir ilginç olmuş. işte sonav ve mülakat haricinde neden psiko-motor gibi ruhsal değerlendirmelerin de bu tip mesleklere alım yapılırken değerlendirilmesi gerektiğinin en güzel örneklerinden biri.
görsel
muz cumhuriyetinde meydana gelen sıradan olaylardan biri.

hukuk sistemi oturmuş toplumlarda ise böyle bir olayın olma ihtimali yoktur. çünkü bu göreve seçilen kişiler birilerine yakın oldukları için, birilerinin adamı oldukları için değil, o görevi hakkettikleri için o görevdedirler.

ben size olacakları söyleyeyim. savcı hakkında göstermelik bir soruşturma açılır, halkın gazı alınır. bu soruşturmadan da birşey çıkmaz, savcı görevine aynen devam eder. bir ihtimal belki görev yeri değişir.

işi adaleti sağlamak olan birinin, adaleti hiçe saydığını da görmek, yazık.
türkiye'de bir savcı klasiğidir. amerika'da savcı makamında saygınlık gören biridir. iş harici ortamlarda, sosyal hayatta gayet sıradan, herkes gibi bir insandır. fazlası değil. istediğiniz gibi itiraz eder hatta ağır laf bile söyleyebilirsiniz korkusuzca. ama türkiye'de öyle mi? adama yan gözle bak ağzına sıçar. burası türkiye. şaşırmıyorum.
umrumda olmayan öğretmenlerdir. öyle 3 ay 15 gün yatıp para alırlarken iyiydi savcılara artistlik yaparlarsa olur o kadar. aldıkları havadan paraların bedeli saysınlar. adamlar ders vereceği yerde top peşinde koşuyor tabi maaş yattı havadan iş yapmadan. savcılara artistlik yapmamayı öğrenirler.
bu savcıların ilk vukuatı da değil üstelik. burada da başlığı vardı ama bulamadım. iki araç yolda burun buruna geliyor. iki taraf da aracından bile inmiyor. 4 saniye birbirlerine araç içinden bakışıyorlar. haksız olan taraf savcı. tahmin edin ne oluyor? daha yüzünü bile görmediği adam hakkında şikayetçi oluyor. adamı hapse attırıp 70 bin lira kefalet ve ehliyetine el koyulma kararı aldırıyor.

https://eksisozluk.com/4-...tutuklama-karari--5821004
bu savcının ibretlik bir ceza alması lazım. meslekten atılması yetmez.

şu olay amerika da olsa savcı idam edilirdi. işte bu yüzden bilim insanları, sanatçılar bu ülkeden kaçıp gidiyorlar. çünkü hukuk yok adam şeyinin keyfine göre hareket ediyor bir tane de denetleme mekanizması yok.
iktidar kendi şiddetine hukuk ve kolluk; bireyinkine ise suç adını verir.
fetöcü savcı derler olur biter.
(bkz: Hukuk terörü)
Haklarını sonuna kadar araması ve bu işin peşini bırakmaması gereken öğretmenlerdir. ister savcı ol, ister hakim, istesen sadrazam ol, herkes sırasını bekleyecek. Herkes hak ve hukuka riayet edecek. 1 saat beklememek için hem başkasının hakkını gasp ediyorsun, hem de yetkini keyfi kullanıyorsun. Şimdi insanlar kalkıp bu savcıdan, bu hukuk adamından nasıl bir adalet bekleyecek? Neye güvenecek bu insanlar? Yazık gerçekten yazık. Yüksek yargı mercii de, öğretmenler de bu işin peşini bırakmamalı bence.
Sayın savcımızın "referansı" kim acaba?