bugün

(bkz: ismet inönü)
alevilerin, katillerine aşık olmasına sebep olan katliamdır.

(bkz: mustafa kemal)
(bkz: sabiha gökçen)
(bkz: gerçek diktatör)
gerçek diktatör olan dincilerin zoruna giden samimiyetsiz çıkışlarından ibaret olan olaydır yazık efendim. bu milletin katili tayyoştan başkası da değidlir ve kimileri sabiha anamız mustafa kemal babamızın tırnağı bile olamayacaktır yazık efendim beyin yok kimilerinde işte gerçek olan budur!
katliam değil tarihin en doğru isyan bastırma hareketidir. emeği geçen herkesin eline sağlık
(bkz: dersim tatsızlığı)
seçim yenilgisinden kürtleri sorumlu tutan akp'lilerin artık sahiplendiği tarihi olaydır.
gezidekiler aleviydi diyenleri ilgilendirmeyen olaydır efendim.
dersim'de ortaya çıkan "tatsızlığı" çözümlemek için çoluk çocuk kadın yaşlı on binlerce insana hayattan kafa izni verilmesi vakasıdır.

tatsızlık sonunda tatlıya bağlanmış ama içine azcıkın kan kaçmıştır. olur o kadar yüce devletimiz.
şimdi'nin tuncelisi, zamanının dersim'in de yapılan 9bin insanın kadın çocuk farketmeden katledildiği olaydır. katliamının nedeni bellidir ve inkar edilemez bir gerçektir: tc devleti misakımilli sınırlarını netleştirmek ve toprakları üzerinde özerk hiçbir aşiretin yada ulusun barınmamasini hedefliyordu, dersimde bunlarda biriydi. dersim osmanlı dönemin de özerk bırakılmış, çocukları askere alınmamış ve vergide istenmemiştir. tabi osmanlı genişleme politikası mezhepçilik propagandası ile devam ettiği için dersim'i kendi topraklarına katma sebebi sadece bu sebepdendir ve 100'e yakın askeri harekat düzenlenmiş, hepsinde de başarısız olunmuştur. lakin bu amaç yeni kurulan tc devletinde yerini türkleştirmeye, kendi toprak bütünlüğünün sınırlarını belirligin bir şekilde çizme amacına bürünüp emperyalist bir politika izlemiştir. bu sebepdendir ki askeri harekatlar düzenlenmiştir. tabi bunu öncesinde karakol kurma çabalaması söz konusudur ki; insanların yıllardır varlığını sürdüğü toprakların gelip işgal edilmesi, bir ulus devlet altında asimilasyona yenik düşmesi kimsenin tasvip edeceği birşey degildir, ve karakol kurma çabaları başarısız olmuş, geri püskürtülmüştür. olayların fitili burada ateslenmiştir. uçaklarla insanların tepesine bombalar yağdırılmış. kafaları kesilip askerlerce poz verilmiştir. bu olay sonrasında da bir diğer şeyh said isyanı ayaklanması başlamıştır. ve bu ayaklanma sebep gösterilerek kürtçe konuşmak yasaklamış, kürtlerin devlet dairelerinde çalışmaları engellenmiş, tabelalar türkçe olarak değistirilmiştir.. ayaklanmaların son bulması içinde güney doğudaki kürtler batıya göç ettirilmiş, güneydoğuda ki boşalan yerlerde makedon, boşnak ve iran türkleri kısmen yerlestirilmiştir.

seyit rıza asılırken ;
''ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun..''
sadece yukarıdaki bilgilerin tam ve doğru olduğunu kabul ettiğimiz takdirde dahi, devletin haklı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. isyanı bastırmak için şehit düşen askerlerimizin ruhları şad olsun.
iyi bir şekilde yapılamamıştır. keşke kimse kalmayana kadar yapılsaydı.
katliam falan değildir dönemim teröristlerine gereken cevap verilmiştir ve bundan sonra da aynı sertlikte verilmesi gerekmektedir.
938 harekatının başında Celal Bayar vardır işkembe-i kübradan terennüm etmeyin azicik okuyun
'tüccar züğürtleyince eski defterleri karıştırırmış!
Şimdi çıkardılar bir yeni''kıtır''-gündem değiştirme çerezi-dersim isyanı/katliamı

öncelikle şunu bilelim tarih ilimdir bilene masaldır yiyene....

Tarihi ait olduğu koşul ve çağda değerlendirmek ve anokronizmden kaçınmak gerekir.

*****Dersim Harekatı(1937) ve Dersim katliamı(1938)AYRI şeylerdir*****

1937 harekat(sadece isyancı derebeyler ve isyancılar öldürüldü),1938de bir nevi katliam vardır(halkdan da çok sayıda insan öldürüldü)..1938 eylülünde M.Kemal ağır hasta(http://www.ataturk.net/kronoloji/1938.html) ve yönetimde celal Bayar(demokrat partinin kurucusu ,şimdiki muadili bellidir) vardır

önce 1937 ve 1938i ayırmak daha sonra özür dilenecekse ''devletimizin''özür dilemesi gerekir...şahıs ve partiler üstü bir konudur...

ayrıca yeni kurulmuş bir cumhuriyete,halkı yönetime ve üretime katma çabalarına rağmen^^derebeylik ve feodaliteye^^devam eden sistemin çıbanını patlatmak elzem olduğu gerçeği 1937nin nedenidir.1938 içinse herhangi bir----haklı neden bulunamaz----
bazı tarih yoksunlarının güncel olaylara benzetmeye çalıştığı olay.
gezi'de ne zaman karakol basıldı lan? ne zaman 33 asker öldürdüler gezide? ne zaman boğaz köprüsünü tahrip ettik gezide?
yukarıda bir arkadaş sağolsun 37 ve 38 yıllarındaki olayları ayırmış. daha fazla uzatmaya gerek yok. 37 yılında olayların liderleri asılmıştır. 38'deki olaylar ise celal bayar'ın talimatıyla gerçekleşmiştir.
bir de hakaret etmişler yukarıda. aha buyrun:
http://www.sondakika.com/...r-daima-saygiyla-4968104/
katliama gerekliydi diye bir savunma getirmek gerçekten çok ikna edici.

yok yani zaten katliam yapanlar hiç gerek yokken, dur şimdi bir katliam yapıyım da neşemiz yerine gelsin diyerek yapmıştır zaten.

"gereklilik" bir kılıf olmaktan öteye gidemez bence.

katliam gerekli lafının altında masumlaşıyorsa ben birini öldürüp hakime öyle gerekti desem neden ceza alırım?

bence de çok saçma.
bu katliam tek değildir.

rize kıyılarının bombalanması, ağrı'nın bombalanması gibi katliamlar da kemalist rejimin tarihinde mevcuttur.

ya bu faşizmi anlatmaya gerek de yok. "keşke hepsini öldürselerdi" diyen kemalcilere bakarak her şey anlaşılabiliyor.
Nedenleri araştırılmadan, katliam denilip üste çıkılan yalandır. Alıntı:
Genç Cumhuriyetin Dersim'e yönelik operasyonunun nedeni Kürtleri yok etmek, soykırıma uğratmak mıdır, yoksa rejim karşıtı, bölücü bir isyanı bastırmak mıdır? Neden sadece Dersim olaylarının sonuçlarından söz edilirken olayların nedenlerinden hiç söz edilmemektedir?
Şimdi gelin hep birlikte 1937-1938'e uzanıp, Dersim isyanı'nı anlamaya çalışalım.

DersimYalanları Ve Gerçekleri
En kanıksanmış Cumhuriyet tarihi yalanlarından biri "Atatürk'ün ve ismet inönü'nün liderliğindeki genç Cumhuriyetin, 1937-1938 yıllarında Dersim'de Kürtleri katlettiği!" biçimindedir. Ülkemizde bugün, tarihçisinden gazetecisine, eğitimcisinden siyasetçisine kadar neredeyse herkes, Türkiye Cumhuriyeti'nin Dersim'de bir kıyım ve katliam yaptığını peşinen kabul etmiş gibidir.
Örneğin, ismail Beşikçi'nin bir kitabının adı, Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi' dir. Hasan Cemal'in bir yazısının adı da, Dersim Katliamını Mazur Göstermeye Çalışmanın Ahmaklığı Üzerine'dir.
"Dersim yalanı" Türkiye'de son zamanlarda sıkça siyasete alet edilmeye de başlanmıştır. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis kürsüsünden defalarca "Tek Parti döneminde Dersim'de katliam yapıldı!" demiştir.
"Dersim'de katliam yapıldı!" iddiaları, bugün bazı iç ve dış Cumhuriyet düşmanlarınca, Türkiye'yi soykırımla suçlamak için kullanılmak istenmektedir. Örneğin, 13 Kasım 2008'de Avrupa Parlamentosu himayesinde Dersim Soykırımı Konferansı düzenlenmiştir. Düzenleyenler, bu konferansın amacını, Ermeni, Süryani, Pontus Rumlarına karşı soykırım suçu işleyen Türkiye'nin suçlar listesine yeni bir insanlık suçu daha ekleniyor: "Dersim soykırımı" biçiminde açıklanmıştır. Prof. Dr. Ronald Mönch, Dersim'de yaşananların insanlık suçu olduğunu savunarak Atatürk ve dönemin Bakanlar Kurulu üyeleri ile üst düzey askeri yetkililer için, "Yaşasalardı savaş suçlusu olarak yargılanmaları gerekirdi!" demiştir.
19 Kasım 2009'da Dersim Soykırımı Konferansı'nın ikincisi yine Brüksel'de yapılmıştır. Bu toplantılardan sonra, Dersim harekatının 'soykırım' olarak tanımlanmasını isteyen bir heyet, bu olayları Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne götürmek için harekete geçmiştir. Aralarında ABD'li avukat Prof. Dr. Barry Fisher ile Dink davası avukatı Erdal Doğan'ın da bulunduğu heyet, 12 Nisan 2011'de Tunceli'de incelemelerde bulunmuştur. Dersim yalanı, kartopu misali büyüdükçe büyümüş ve sonunda 1937-1938 Dersim isyanını bastıran CHP içinden bazıları bile bugün "Evet! Dersim'de katliam yapıldı!" deme noktasına gelmiştir.
Peki ama gerçekte Dersim'de ne olmuştur?
Gerçekten de Atatürk ve inönü, Dersim'de Kürtlerin katledilmesini mi emretmiştir?

DersimYalanları Ve Gerçekleri
Genç Cumhuriyetin Dersim'e yönelik operasyonunun nedeni Kürtleri yok etmek, soykırıma uğratmak mıdır, yoksa rejim karşıtı, bölücü bir isyanı bastırmak mıdır? Neden sadece Dersim olaylarının sonuçlarından söz edilirken olayların nedenlerinden hiç söz edilmemektedir?
Şimdi gelin hep birlikte 1937-1938'e uzanıp, Dersim isyanı'nı anlamaya çalışalım.

D ersim isyanı'nın Kökleri Koçgiri isyanı'nda gizlidir.

Dersim isyanı ve sonrasındaki Dersim harekatını anlamak için öncelikle Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Koçgiri isyanı'na (1921) bakmak gerekir. Koçgiri isyanı'nın zamanlaması, isyandaki emperyalizm parmağı, isyanda rol alan aktörler, isyanın bastırılma biçimi, isyanının bastırılma biçiminin istismar edilmesi, Cumhuriyet dönemindeki Dersim isyanı'nı çağrıştırmaktadır. Dikkatli bir göz, Dersim isyanı'nın köklerinin Koçgiri isyanı'nda gizli olduğunu çok kolay bir biçimde görebilir. "Dersim sonuçtur; başlangıç Koçgiri isyanı'dır"
Şimdi, sırasıyla Koçgiri isyanı'ndan Dersim isyanı'na uzanan düşünsel ve eylemsel çizgiye göz atalım ve Dersim'in Koçgiri'deki köklerini görelim:
1. Koçgiri isyanı da Dersim isyanı gibi emperyalistlerce kullanılmıştır: Koçgiri isyanı'nı planlayan Kürt Teali Cemiyeti ingilizlerin kontrolünde bir cemiyettir. ingilizler,Kemalistlerin, Çerkez Ethem'le ve Yunan ilerleyişiyle iyice köşeye sıkıştığı bir zamanda Koçgiri isyanı'nı organize ederek Milli hareketi sonuçsuz bırakmak istemişlerdir. Dersim isyanı'nın arkasında da -Hatay meselesinin tartışıldığı günlerde Türkiye'nin elini zayıflatmak isteyen-Fransız emperyalizmi olduğu anlaşılmaktadır.
2. Koçgiri isyanı da Dersim isyanı gibi Bağımsız Kürdistan parolasıyla başlatılmıştır: Koçgiri isyanında isyancıların taşıdığı yeşil, kırmızı, beyaz Kürdistan bayrağı ve isyancıların dillerindeki Kürdistan marşı, Baytar Nuri'nin Sivas'ın Kangal ilçesinin Yellice bucağında Hüseyin Abdal Tekkesi'nde yaptığı toplantıda, Sevr Antlaşması'na uygun olarak bir Kürt devleti kurulması düşüncesini kabul ettirmesi, isyan sırasında Şadan aşiretinin Refahiye ilçesindeki hükümet konağına Kürt bayrağı çekmesi, Hozat toplantısı sonunda Baytar Nuri'nin babası ibrahim Ağa'nın hazırladığı 15 Kasım tarihli bildiriyle ayrılıkçı Kürt aşiretlerinin Ankara hükümetinden bir tür "özerk Kürdistan" talep etmeleri, Batı Dersim aşiretlerinin de 25 Kasım tarihli başka bir bildiriyle bağımsız Kürdistan talep etmeleri, imranlı'daki yönetimi ele geçiren isyancıların hükümet konağına Kürt bayrağı çekmeleri ve Baytar Nuri'nin, "ilk önce Dersim'de Kürdistan istiklali ilan edilecek. Hozat'a Kürdistan bayrağı çekilecek. Kürt milli kuvveti, Elazığ, Malatya istikametinden Sivas'a doğru hareket ederek Ankara Hükümeti'nden resmen Kürdistan istiklalini,i tanımasını isteyecek" diyerek Koçgiri isyanın amacını açıklaması, Koçgiri isyanı'nın bağımsız Kürdistan isteğiyle çıkarıldığını şüpheye yer bırakmayacak bir biçimde kanıtlamaktadır.

DersimYalanları Ve Gerçekleri
3. Koçgiri isyanının baş aktörleri Dersim isyanı'nda da karşımıza çıkmıştır:
Koçgiri isyanı'yla Dersim isyanı arasındaki bağın ve sürekliliğin en açık kanıtlarından biri, 1921 Koçgiri isyanı'nda ön saflarda yer alan Baytar Nuri, Alişer ve Seyit Rıza gibi isimlerin, Dersim isyanı'nda da karşımıza çıkacak olmasıdır. Dersim isyanı'nın ele başı Seyit Rıza'nın,Koçgiri isyanı'nın perde arkasındaki kışkırtıcılarından biri olduğu gerçeği nedense Cumhuriyet tarihi yalancılarınca hep gözden kaçırılmaktadır. Bazı Kürt aşiret liderlerinin ayrılıkçı Kürtlerden ayrılarak Ankara'ya gidip TBMM'ye katılmaları üzerine Seyit Rıza ön plana çıkmıştır. Adamlarıyla birlikte köyünden çıkarak Dersim'e gelen Seyit Rıza, Sivas'taki isyancılara gidecek yardımı organize etmeye başlamıştır. Bütün plan ve program hazırlanmıştır, kış atlatılır atlatılmaz bağımsızlık ilan edilecektir. isyancılardan Baytar Nuri, bu planı şöyle açıklamıştır:
"ilk önce Dersim'de Kürdistan istiklali ilan edilecek. Hozat'a Kürdistan bayrağı çekilecek. Kürt milli kuvveti, Elazığ, Malatya istikametinden Sivas'a doğru hareket ederek Ankara Hükümeti'nden resmen Kürdistan istiklalini tanımasını isteyecek."
isyanın yeni önderlerinden Seyit Rıza, TBMM'ye katılan Kürt milletvekillerinin Dersim'i temsil etmediklerini, çünkü Doğu Anadolu'da bir Kürt yönetimi kurularak bağımsızlığın ilan edildiğini bildirmiştir. Bu sırada Dersim'deki ayrılıkçı aşiret liderleri üzerindeki baskısını artıran
TBMM, Baytar Nuri'yi tutuklamıştır. Baytar Nuri'nin tutuklanmasına isyancı aşiretler büyük bir tepki göstermişlerdir. Seyit Rıza, Baytar Nuri'nin hemen serbest bırakılmasını aksi halde hiç zaman kaybetmeden Dersim'den Sivas'a saldıracaklarını bildirmiştir. Bir taraftan Yunan ilerleyişi, diğer taraftan da iç isyanlarla uğraşan TBMM, yeni bir isyanı göze alamayarak Seyit Rıza'nın isteğini kabul etmiş ve Baytar Nuri'yi serbest bırakmıştır. Bu arada Dersim mutasarrıfı da tehdit edilerek bölgeden uzaklaştırılmış ve bölgenin tüm hakimiyeti aşiretlerin eline geçmiştir.
4. Koçgiri isyanı da Dersim isyanı gibi "bastırılması sırasında aşırı güç kullanıldığı" iddiasıyla tartışma konusu olmuştur: Dersim isyanını bastırmakla görevlendirilen Nurettin Paşa'nın "aşırı güç kullandığı, Kürtlere baskı yaptığı, suçsuz insanları da öldürdüğü" iddiaları ve bu doğrultuda başlatılan propaganda çalışmaları sonunda, hem bir af çıkartılarak Kurtuluş Savaşı'nın en kritik aşamasında isyancı Kürtçülerin çoğu serbest bırakılmış, hem de Kürtçü propaganda çalışmalarıyla isyancı Kürtçüler adeta mağdur durumuna getirilmiştir. Bu mağdur edebiyatı, ayrılıkçı Kürtçü hareketin işini kolaylaştırmaktan başka hiçbir şeye yaramamıştır. Bilindiği gibi benzer bir aşırı güç kullanma iddiası ve bir mağdur edebiyatı da Dersim isyanı'ndan sonra başlatılmıştır. 1921 Koçgiri isyanı'nın TBMM temsilcisi Nurettin Paşa tarafından çok sert bir biçimde bastırılması ve bunun ayrılıkçı Kürtçülerce propaganda malzemesi haline getirilmesi, Kürt hafızasında "Kemalist sistemin Alevi-Kürtlere düşman olduğu" biçiminde yer etmiştir ve bu hafıza, sonradan 1937-1938'deki Alevi-Kürt Dersim isyanı'na meşruiyet kazandırmak için kullanılmıştır.
Özetle, emperyalizm ve onun yerli işbirlikçisi durumundaki ayrılıkçı Kürtçü aşiret liderleri, Kurtuluş Savaşı sırasında Koçgiri isyanı'yla gerçekleştiremedikleri bağımsız Kürdistan projesini, Cumhuriyet döneminde gerçekleştirmek için, bir anlamda kaldıkları yerden işe başlayarak Dersim isyanı'nı örgütlemişlerdir. Yani, Dersim'in kökleri Koçgiri'de gizlidir... Dersim'in kökleri bir başka yerde daha gizlidir...

D ersim isyanı'nın Kökleri: Hoybun Cemiyeti ve Ağrı isyanları

Türkiye'de 1919'daki Koçgiri isyanı'yla 1937-38'deki Dersim isyanı arasında, emperyalizm destekli, "bölücü" ve "irticacı" çok sayıda Kürtçü isyan çıkmıştır. Bu isyanlar içinde, Şeyh Sait isyanı'ndan sonra en etkili Kürtçü isyan Ağrı isyanlarıdır.
Koçgiri isyanı, Nasturi isyanı, Şeyh Sait isyanı ve Ağrı isyanlarının başarısız olması üzerine Dersim isyanı; tertiplenmiştir. ilk Ağrı isyanı Mayıs 1926'da, ikincisi Eylül 1927'de,üçüncüsü de Eylül1930'da çıkmıştır. Ağrı isyanlarının arkasında Kürt-Ermeni dayanışmasıyla kurulan ayrılıkçı Hoybun Cemiyeti vardır. Hoybun Cemiyeti, Şeyh Sait isyanı'ndan sonra yurt dışına kaçan ve ingilizlerle işbirliğine giren Kürt liderleriyle Ermeni Taşnak liderleri arasındaki işbirliği sonunda kurulmuştur. Hoybun Cemiyeti'nin kuruluşuyla ilgili ilk toplantı 1927 Şubat'ında ingilizlerin Revandiz Kaymakamlığı'na getirdikleri Seyyit Taha'nnn evinde yapılmıştır. ingiltere'nin Irak olağanüstü komiser yardımcısı Edmons'un organize ettiği bu toplantıda Türkiye'de çıkarılacak bir isyanla ilgili olarak şu kararlar alınmıştır:
a)ingilizler, Kürtlere para ve ihtiyaç halinde silah yardımı yapacaklardır.
b)Nasturiler, Kürt kıyafetleri giyerek isyana katılacaklardır.
c)Hazırlıklar tamamlandıktan sonra harekete geçilecektir.
d)isyan Şemdinli Yüksekova'dan başlayacak ve hedef Van'ın ele geçirilmesi olacaktır.
Taşnak Ermenilerinden Leon Emirizyon, Sultanyan ve Aris adlı kişilerinde katıldığı ikinci toplantı Mart 1927'de yine Siyyit Taha'nın evinde yapılmıştır. Şeyh Sait'in oğlu Ali Rıza ile kaçak subaylardan Kasım ve ihsan Nuri'nin de katıldığı bu toplantıda Cemiyetin adı Hoybun olarak tesbit edilmiştir.
Kuruluş hazırlıklarına Irak'ta ingilizlerin kontrolünde başlanan Hoybun Cemiyeti, esas kuruluş kongresini Fransa'nın kontrolünde ve Ermenilerin güçlü olduğu bir bölgede yapmıştır. Kongrede cemiyetin başkanlığına Celadet Ali Bedirhan seçilmiştir. Merkez heyeti üyeliklerine ise, Süreyya Bedirhan, Kamuran Ali Bedirhan, Memduh Selim, Nizamettin, Tevfîk Cemil, Haso Ağa, Mustafa Bozan, Halil Rahmi, Cesim Ağa (Şihnu) Şerif, ibrahim ve Emin Ali Ağa seçilmişlerdir. Hoybon Cemiyeti, doğrudan genç Türkiye Cumhuriyeti parçalamak için kurulmuştur. Nitekim, kongrede Hoybun Cemiyeti'nin kuruluş amacı belirtilirken, "Türk Kürdistanı'nın bağımsızlığı olarak" tespit edilmiş, Türkiye'nin dışındaki "hiçbir millet ve devlete karşı aleyhtar ve tecavüzkar bir vaziyet almamayı şiarı ittihaz eylemiştir" denilmiştir. Hoybun Cemiyeti, isyan hazırlıklarına başlamış ve bu amaçla 1928 yılında, "Türkiye'de Kürtlerin Katliamı" adlı 48 sayfalık bir kitapçık bastırmıştır.

DersimYalanları Ve Gerçekleri
Hoybun Cemiyeti, özellikle para toplamak ve propaganda yapmak amacıyla Paris Taşnak Merkezi üyesi Çamlıyan ile Süreyya Bedirhan yoğun faaliyetlerde bulunmuşlardır. Çamlıyan faaliyetlerini daha çok Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Mısır gibi ülkelerde yoğunlaştırmışken, Süreyya Bedirhan, Hoybun Cemiyeti'nin Avrupa temsilcisi olarak Paris'te bir büro açmış ve Avrupadaki faaliyetleri yürütmüştür. Süreyya Bedirhan, Avrupa'daki faaliyetlerinin yanında para toplamak ve Amerikan kamuoyunu etkileyerek ABD desteğini sağlamak amacıyla 1928 yılında ABD'ne gitmiştir. Hoybun Cemiyeti adına ABD'nin çeşitli yerlerinde konferanslar veren Süreyya Bedirhan ilk aşamada 20 bin dolar para toplamıştır.
Bedirhan, ABD'ndeki faaliyetleri esnasında Ermenilerle de yakın işbirliğine girmiş, Ermeni Kilisesi'nde de bir konferans vermiştir.
Süreyya Bedirhan'ın ABD'ndeki konferansları bir kitapçık halinde 1928 yılında Hoybun Cemiyeti tarafından ingilizce olarak yayınlanmıştır. Kitapçığa "Aynı Türk" başlığı adı altında bir giriş yazan Herbert Adams Gibboms; Süreyya Bedirhan'ın Kürt Milli Meclisi Hoybun'un temsilcisi olarak Kürdistan'ın durumunu Amerikan hükümeti ve insanlarına anlatmak için geldiğini belirtmiş ve Bedirhan'ın kısa bir biyografisini vermiştir.
Süreyya Bedirhan, Kürt isyanı ve medeniyeti adına Hoybun ve Kürdistan adına Amerika, ingiltere, Fransa ve italya'yı 1925 yılından beri Kürdistan'da Türklerin yaptıkları gaddarlığı incelemeleri için uluslararası bir komisyon kurmaya davet etmiştir.
Cemiyetin faal üyesi ve Ağrı isyanlarının elebaşısı ihsan Nuri, 1924 yılında Türkiye'den kaçarak Irak'a, dolayısıyla ingilizlere sığınmış, daha sonra 1930 yılında çıkan Ağrı isyanları sırasında Kürtlerin davalarını Milletler Cemiyeti'ne götüreceğini basın aracılığıyla dolaylı yoldan duyurmuş, hatta Irak'ta yaptığı temaslarda böyle bir müracaatı teşvik etmiş, ayrıca Ağrı isyanları sırasında ingiltere'nin kontrolündeki Barzani Kürtleri, Irak sınırını geçerek Türkiye'ye saldırmıştır. Bütün bunlar dikkate alınacak olursa ingiltere'nin bölgedeki gelişmelerle yakından ilgilendiği ve en azından Türkiye'ye karşı yönlendirmeler ve kışkırtmalar yaptığını görülmektedir. 12 Nisan 1931 tarihinde içişleri Bakanlığı'ndan Başbakanlığa gönderilen bir yazı ekindeki rapora göre; ingiltere'nin bölgedeki aşiretler ve gelişmelerle yakından ilgilenmesinin amacının,"Hakkari vilayeti ile Cizre'de dahil olmak üzere Irak Kürtleri hakimiyeti altında Irak ile Türkiye arasında bir Kürt hükümeti teşkil etmek" olarak değerlendirilmiş, bu amaçla Şeyh Mahmut'un Kürdistan Prensi ilan edileceği, Barzani şeyhi emri altına verecekleri, ve Nasturileri Kürtleştirmeye çalıştıkları belirtilmiştir.
Hoybun Cemiyeti, Temmuz 1929'da Halep'te iki toplantı yapmıştır. Bu toplantılara başta Celadet Ali Bedirhan, Memduh Selim, Cemilpaşa-zade Mehmet, Cemilpaşazade Kadri, Yado, Vahan Papazyan, Hrrşak Papazyan ve Karabet olmak üzere 45 kişi katılmıştır. Toplantılarda, Suriye'deki yerli ve Türkiye'den firari Kürtlerden "azami istifade edilmesi", Türkiye'ye karşı yapılacak herhangi bir hareketin tam ve mükemmel olarak tamamlanmasına karar verilmiştir.

Hoybun-Taşnak ittifakında önem verildiği vurgulanan Dersim bölgesinde Koçgirili Alişir, Hoybun bildirilerini aşiretler arasında yayarak bu bölgelerin de Ağrı isyanı'na destek olmasına zemin hazırlamıştır. Sonuçta Dersim aşiretleri üzerinde dini bir otoriteye sahip olan Seyit Rıza, devlet görevlilerine karşı direnişe geçmiş, bunun üzerine Ağrı bölgesinden oraya da kuvvet kaydırılmak zorunda kalınmıştır. Böylece merkezi Ağrı olan ayaklanmanın bütün Doğu Anadolu bölgesine yayılması hedeflenmiştir. Hoybun Cemiyeti dağıttığı bildiriler ve yaptığı propaganda ile isyancıların moralini yüksek tutmaya çalışmıştır. Nitekim Cemiyet, 1 Eylül'de yayınladığı bir bildiride, Türk ordusuna büyük kayıplar verdirildiği belirtilmiş ve aynı zamanda Türk kuvvetlerini, bazı köyleri yağmalamak ve bir çok insanı öldürmekle suçlamıştır.
Birinci Ağrı isyanı, 16 Mayıs 1926'da Yusuf Taşo ve çetesinin iran sınırını geçip Beyazit köylerinden hayvan çalarak Ağrı yayalarına sığınması ve Hası Telli'nin halkı kışkırtmasıyla başlamıştır. isyan başarıya ulaşmadan bir ay sonra bastırılmıştır.
1927 Eylül'ünde ikinci Ağrı isyanı başlamıştır. Avrupa'da ve Amerika'da etkili olan ve Amerika'da bir şubesini açan Hoybun Cemiyeti, ikinci Ağrı isyanı'nı desteklemiştir. Türkiye, Temmuz 1927'de Sovyet Rusya ile yaptığı bir anlaşma ile Kürt isyanlarına karşı Rusya'yı kendi yanına çekmeye çalışmıştır. Ağrı isyanı'nda Sovyet orduları sınıra asker yığarak isyancıların hareket alanını daraltmıştır. 1928 yılına gelindiğinde
ihsan Nuri liderliğindeki isyancı Kürt grupları Ağrı dağına hakim olmuşlardır. 2 bin kişiden fazla isyancı Kürt, dağlara çıkmıştır.
Hoybun Cemiyeti'nin organize ettiği Üçüncü Ağrı isyanı, 1930 yılında başlamıştır. Bölgedeki Celali, Süphanlı, Haydaranlı, Milanlı, Hasenanlı, Zirkanlı, Cibranlı ve Mokorlu aşiretlerinin katıldığı Ağrı isyanı'nın lider kadrosuna Türk ordusundan firari yüzbaşı ihsan Nuri, Ermeni Zilan ve Bro Haso Telli oluşturmuştur. isyana katılan aşiret mensuplarının yanında Ermeni ve Nasturi çeteleri de yer almıştır.
Genç Türkiye Cumhuriyeti, Hoybun Cemiyeti'nin organize ettiği Ağrı isyanına karşı 1930 Haziran'ından itibaren askeri harekata başlama kararı almıştır. Mayıs 1930'da 4. ve 6. Kolordular Ağrı dağı yakınlarında toplanarak Ağrı isyanı'nı bastırmak için harekete geçmiştir. isyancılar, Türk ordusunun bir bölümünü üzerlerine çekerek asıl büyük ayaklanmaya destek vermek üzere aynı anda iki olay daha çıkarmışlardır. Bunlardan biri, 20 Haziran 1930 tarihinde Kör Hüseyin ve Eminpaşaoğullarının iran sınırını geçerek Zeylan'da başlattıkları isyandır. Bu isyanda öldürülen isyancının birinin üzerinde halkı isyana teşvik eden birkaç Hoybun Cemiyeti bildirisi ile mührü çıkmıştır. Bu sırada Doğu Anadolu'nun Dersim, Palu ve Viranşehir bölgelerinde de Hoybun Cemiyeti bildiriler dağıtarak halkı isyana çağırmıştır. Türkiye bu olayları bastırmaya çalışırken Irak'taki Şeyh Barzani ve Molla Hüseyin Şerif idaresindeki bir grup, Irak sınırından geçerek Oramar, Şal ve Şemdinli bölgelerinde de isyan çıkarmıştır.
7-14 Eylül 1930 tarihleri arasında yapılan askeri harekâtla Ağrı isyanı tamamen bastırılmıştır.

Özetlemek gerekirse;
1919'daki Koçgiri isyanı'nı ingiltere desteklemiştir; Koçgiri isyanı'na katılan isyancıların ele başları 1937-38'de Dersim isyanı'nda da karşımıza çıkmıştır.
1924'te çıkan Nasturi isyanı'nı ingiltere desteklemiştir.
1925'te çıkan Şeyh Sait isyanı'nı ingiltere desteklemiştir.
1925'teki Şeyh Sait isyanı sonrasında yurt dışına kaçan isyancılardan bazıları
1927 yılında Ermenilerle birlikte Hoybun Cemiyeti'ni kurmuştur. Hoybun Cemiyeti'ni ingiltere, Fransa ve ABD desteklemiştir.
1930'daki Ağrı isyanı'nı Hoybun Cemiyeti'nce desteklenmiştir.
1937-38'deki Dersim isyanı'nın alt yapısı 1928-29'da hazırlanmıştır.

Not:"Dersim Dosyası"ndaki bilgi ve belgelerin kaynaklarına, "Cumhuriyet Tarihi Yalanları, 2.Kitap" adlı kitabımdan ulaşılabilir.

Sinan Meydan
Dersim Yalanları ve Gerçekleri - 1 - Sinan Meydan
Dersim Yalanları ve Gerçekleri - 2 - Sinan Meydan
Dersim Yalanları ve Gerçekleri - 3 - Sinan Meydan
Dersim Yalanları ve Gerçekleri - 4 - Sinan Meydan
Dersim Yalanları ve Gerçekleri - 5 - Sinan Meydan
bu katliamlara ek olarak birinci inönü katliamı, ikinci inönü katliamı, sakarya meydan katilamı, büyük taaruz katliamı eklenebilir.
dün suruçta uçan kürtlerin tarihlerinde ilk kez uçtukları sözde katliamdır. süperman misin mübarek ne bu uçuş merakı denilesidir.
https://www.youtube.com/watch?v=Fb0kgR-a9Ys
Terörle mücadeledir.
hem de tam olması gerektiği gibi.
Kanıtı da isyanın bastırılmasıdır.

Dolayısıyla olmayan katliamdır.
atamızın 33 askerimizin şehit edildiği singeç köprüsü katliamına ve 9. Seyyar Jandarma Taburu baskınına verdiği cevaptır. ilk kurşunu sıkan, ilk kanı döken seyit rıza iti ve avaneleridir. cezalarını bulmuşlardır...

görüyorum ki atamızın ne kadar haklı olduğunu kendisinden pek hazzetmeyen yandaşlar bile anlıyorlar bugün..
yeteri kadar olmayan katliamdır. zira tam bir katliam olsaydı şimdi çözüm süreci, pkk zırvalıklarıyla uğraşmazdık.
küçücük çocukların bile katledildiği katliam.
aslında hiç şikayetçi olmadıkları halde sırf atatürk düşmanlığı yapmak için şikayetçi gibi görünen osmanlıcıların, aynı aşiretlerin osmanlı'ya yaptıklarına bakmasını gerektiren olaylardır.

https://tr.wikipedia.org/...Dersim_ayaklanmalar%C4%B1

osmanlı'ya tam olarak ne zaman isyan etmişler ve ölü sayıları nedir bir bakın...