bugün

özerkliği terör ve provakasyon oyunları ile kazandıktan sonra, tam bağımsızlıği amaç edinip buna ulaşmak için top yekün mücadeleye girişmemiş tek bir toplum yada coğrafi bölge malesef ki yok dünya üzerinde. Devekuşu beyni kadar tarih bilgisi olan, aynı zamanda düşünme kabiliyetini kaybetmemiş insanlar, bu ataktan sonra neler olacağını bilir. Konuyu hafife alanlar için söylüyorum. Şöyle bi göz atalım yakın çağ tarihine. Bağımsızlığını mücadele ile kazanmış devletler arasında kongre-bildirge eşgüdümünü, ülkelerinin kuruluş başlangıcı olarak kabul etmemiş tek bir oluşum var mı?. Amerika Birleşik Devletleri: bağımsızlık bildirgesi. Türkiye Cumhuriyeti: amasya genelgesi, erzurum, sivas kongreleri. Biraz daha yakından baktığınızda iki resmin arasındaki farkların 7den az olduğunu anlarsınız.

Şu anda söylenecek yada düşünülecek şeyler geleceğe yön verecek. Laf olsun diye fikir yürütmek hem tehlikeli, hem de tahmin edilenden çok daha zararlı olur. odaklanılması gereken tek nokta olmadığı için tüm bakış açılarıyla yaklaşmak lazım. Bir yaraya yokmuş gibi davranmak, yaranın büyümesinden başka işe yaramaz.

adına demokratik toplum örgütü denen bir oluşum istediği kararı istediği gibi verebilir, aslen pek de mühim değildir. Amaç gündem yaratmak ve bazı radikal fikirlere sahip kişilerin, akıllarındaki düşüncelere toplumu alıştırma çabasıdır. kısaca istedikleri gibi atıp tutabilirler ama bu konuda asıl söz sahibi taraflar olan türk ve kürt toplumları, öncelikle aşağıdaki soruları kendilerine sormalıdır:

- Meydana gelecek bir bölünmede Türkiye Cumhuriyeti içindeki kürtler ne olacak. Sınırdışı? Tehcir? Şartlı vatandaşlık?
- kürt kesimindeki türk yatırımlarının (gap, petrol kuyuları ve boru hattı gibi) durumu ne olacak?
- Türkiye Cumhuriyeti'nin gayrı safi milli hasılası kaç dolara yükselecek?
- bölünme meşrulaştığında, abdullah öcalanın serbet bırakılması da kesinlik kazanacak. bu olduğunda ülke içindeki kaosu hangi güç durduracak?
- ülke içinde doruğa çıkacak olan türk-kürt düşmanlığı sonucunda, vatan olarak tüm türkiye'yi benimsemiş, sayıları hiç de azınsanmayacak sayılarda olan asimile kürtler de saldırılara maruz kalacaklardır. (bu daha önce, kıbrıs türklerine uygulanan baskılar sonucu meydana gelen "6-7 eylül" olayları olarak tarihe geçmiştir. çok da değil günümüzden 55 yıl önce istanbuldaki azınlık rumlar bu tepkiyle karşılaşmak zorunda kaldı) Bu saldırılar sonucu yıkıma uğrayan insanların vebalini kim ödeyecek?

NOt: vikipedi'den alıntı 1955 saldırılarından bir kesit:
ilk saldırı saat 19.00 sıralarında Şişli'deki Haylayf Pastanesi'ne yapıldı. Ardından büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule, Beyoğlu'na geçerek gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte önce Rumların, ardından da Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkânlarına saldırarak yağmaya başladı. istanbul'daki Rum azınlığın ev, işyeri ve ibadet yerlerine yönelik bu saldırılarda emniyet pasif bir tutum sergiledi. Rum vatandaşların adresleri hakkında önceden bilgi sahibi olan, 20-30 kişilik organize birliklerin kent içindeki ulaşımı özel arabalar, taksi ve kamyonların yanı sıra otobüs, vapur gibi araçlar yardımıyla sağlandı. 7 Eylül 1955 sabahına kadar süren saldırılarda aralarında kilise ve havraların da bulunduğu "5.000'den fazla taşınmaz tahrip edildi ve milyonlarca dolarlık" mal sokaklara saçılıp, yağmalandı

- tüm dünya globalleşirken, ülkeler savunma masraflarından kurtulmak için mütemadiyen sınırları kaldırma girişimlerinde bulunup birleşme ve güçlenme yolunda kafa patlatırken, bizlerin özerkleşerek yada bölünerek küçücük parçalara ayrılma isteğimizden kimler rant sağlayacak?
- Sanayisi, tarımı, teknolojisi, düzenli ordusu, yerleşik bir devlet geleneği, eğitim sistemi, vergi sistemi, düzenli gelirleri olmayan, sadece bağımsızlık amacı ile aynı zamanda otorite altına tutmanın da bir o kadar zor oluğu güney doğu bölgesi, kürdistana dönüştürülünce kaçıncı dünya ülkesi olacak? Kimlerin sömürüsü olacak?

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Bu yazdıda fikir yoktur. fikir yürütülsün diye teşvik vardır. soru vardır...
kararları için götüyle gülmek deyimi bile az kalmaktadır.
bazı kararlarını uygulanamaz bulmama rağmen, türkiye'nin tek elden yönetilmeyeceğinibilen bizler, bu kararları cepte tutmalıyız..
(bkz: erzurum kongresi vs demokratik toplum kongresi)
üyelerinin kendi iradesiyle katıldığı* oluşum.
lakin şunu göstermiştir bize, yıllardır "inin dağdan ovada siyaset yapın" diyen çevreler pek de samimi değilmiş.
bugün özerklik ilanı yapmışlar.
ne kadar demkratik oldukları aynı şehit düşen askerlerin sayısından da anlaşılabilir.
(bkz: 13)
(bkz: demokratik orospu çocukları)
bülent arınç '' çayhane'', başbakan recep bey ise '' illegal meclis'' olarak tanımlamıştır.
şimdiden türkiye tarihine geçmiş kongredir. bazılarına göre sivas kongresi kadar tarihi bazılarına göreyse çay partisidir.

hükümetin söylemlerinin 1919'un dersaadet'ine benzemesi içimi ürpertmiyor değil. ancak bu saatten sonra eski usullerle hiç bir sorunun çözülemeyeceği de aşikar. ne olursa olsun kürdistan topraklarının türkiye içinde kalmasını sağlayacak çözümler bulunmak zorundadır.

ordu eliyle gerçekleştirilen askeri operasyonlara son verilmeli ve pkk'nın da derhal silahlara veda etmesi sağlanmalıdır. özerklikse özerklik, daha fazla kan dökülmesine engel olacak neyse o yapılmalıdır.
azınlık haklarına ehemmiyet vermiyen devleti zora sokan kongre kararlarından uygulanabilirlik dercesi olan kavramlarında devlet tarafından reddi ile sonuçlanan ve ülkede gereksiz kan dökülmesiyle sonuçlanan kongreler bütünü.