bugün

kim istemez mutlu olmayı
ama mutsuzluğa da var mısın?
Bırak, bir acı yel gibi kalsın göğsümün orta yerinde. Bırak, bahar gelmesin, yapraklar dökülsün her yere. Bırak, geleyim ben sana.
Ne ikna edici bir intihar biçimidir; şimdi seninle göz göze gelmek....
eşini ciddi biçimde dövdüğünü öğrendikten sonra "hani nerede o şiirler" diye başladığım serzenişi "bu nasıl iş emmoğlu" diyerek bitirmeme sebep olan insan. anlayamadığım insan ama insan işte.

not: şiddet hikayesi araştırılırsa bulunur. kadınla yapılan röportajlar var. zor da olsa itiraf etmiş.
Benim sevgilimin babasi gercekten vefat etti. Ilk dizeyi okurken bir gun "evet" diye cevap vermisti. Bogazim dugumlendi. Bir daha bu siirin adini agzima almadim.
birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun mimar, kokun diyorum çok özledim, saçının üzerimde kalanlarını saklıyorum özledikçe dokunuyorum, biraz daha seviyorum bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil Üvercinka
Saat onikiden sonra,
Bütün içkiler
Şaraptır.
kadın yürekli bir adamcağız.
Kim istemez ki her gün ilk bahar günü şiirler izleyip kırmızı gülü.
Yan yanaydık
Ve şehir böyle mucize görmemişti.
Saçma saçma yazılarıyla gündemde tutulan ergenlerin son favorisi. Evet.
görsel
siz hiç sabunluyken ağladınız mı ?
(bkz: balon)

Bırakmayacakmış. Daha türk edebiyatcilarini okumamış türk edebiyatçılari desen aval aval bakacak gelmiş bir de burada seni hiç bırakmayacağım diyor tatlı su edebiyatcisi.

Nicke bak. Oldu olacak kahve kompostosunda sevişen kiz diye koysaydın.
Hepiniz tiksinti sebebisiniz.
Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir...

Üstü kalsın...
San isminde muhteşem bir şiirin sahibi.

--spoiler--

Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzümün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lazım.
--spoiler--
“Ben seni düşünüyorum seni
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi.”

En güzel şiirinden bir parça: “sevgilim bir günün..”
şiirleri fazla aşk ve duygu içerdiği için çok fazla okumam bi nazım hikmeti okumak daha zevk veriyor ama imzasındaki detaylara ve sırrına hayranım.
şu koşuşturmalı, memnuniyetsiz, mutsuz, yetinmeyi bilmediğimiz, hızlı tüketimden ibaret hayatlarımızı yaşarken, yaptığımız her şeyden çabukça sıkılıp, bir diğerinin peşinde koşarken; mutlulukla ilgili dizeleri yeniden gözüme ilişti de.
öyle güzel ve basit tanımlamış ki:

"mutluluk,
diyordu adam,
her konuda
tekrara düşecek kadar rahat olmak"
Sen el kadar bir kadınsındır
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli.
Bazı ağaçlara kapı komşu,
Bazı çiçeklerin andırdığı.
iş bu kadarla bitse iyi;
Bir insan edinmişsindir kendine,
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken
Besbelli arandığından haberli
Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
Sevgili.

(bkz: balzamin)
“kuşlar toplanmış göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“hızla geçen otobüslerin ardından benzeşmek…
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“iyi anlarında sesin kalınlaşıyor.
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“eşiklere oturmuş bir dolu insan
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
"Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz".

O şiirin en güzel bölümü.
"Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını.

Herkesin yüzü ıslak, başı eğik.
Herkes benim hep olduğum gibi…”
“masal dinlememiş çocuklar, büyüyünce kedi resmini bile cetvelle çizer.”
adreslerin değil adressizliğin şairidir. Cemal süreya hayatı boyunca bir göçebe olarak yaşamak zorunda kalmıştır. Pek çok adreste bulunmuş ama çocukluğundan itibaren başladığı göçebelik, yurtsuzluk durumu hiç sona ermemiştir. Gilles Deleuze göçebe oluşu şöyle tanımlar;

"Göçebelik bir yerden bir yere gitmek değil, mevcut düzenin kendisine direnmektir."

işte bu durum yani bu direnme hali Cemal Süreya'nın şiirine bile sirayet etmiştir. Yapılan ilk dönem eleştirilerde "bir mısra diğeriyle ilgisiz" denilmekte hatta "aforizma" olarak bile tanımlanmaktadır. Oysa durum bunun çok dışında hatta ötesindedir. Cemal Süreya'nın mısralarında görülen bu durum onun yalnızlığının, yurtsuzluğunun ta kendisidir.