bugün

hissedilen her üzüntünün gözyaşları ile birlikte annenin kucağına bırakılabilmesi..
evimize her geldiklerinde mutlaka elimden tutup gezdirirdi beni dedem. pamuk helva alırdı, lunaparka götürürdü, hiç olmadı elimde bir çikolatayla mahallemizi dolaştırırdı. küçük ellerimin dedemin avuçlarının içinde kayboluşunu, sevdiğim insanlara vakit ayırmayı özledim.*
(bkz: benlik) *
karda , yağmurda okula giderken "-çocuklar okul tatil bugün dönün evinize! " diyen teyzeler.
yorucu gezintilerden sonra dönüşte uyuyakalırdım ben. ve eve kucakta taşınırdım. uykum hafif bölünür, ama tam olarak uyanmazdım. öyle tatlı bir histi; o zaman bile bunun güzelliğini farkedebilirdim.
şimdi aynı şekilde uyuyabiliyorum dönüş yollarında. ama yolculuk bittiğinde uyanıyorum, bagajdaki eşyalardan taşıyabildiğim kadarını yüklenip eve ayaklarımın üzerinde giriyorum.
galatasarayın 4 sene üstüste şampiyon olması.
duvardan gol atmak, 9 aylık oyununda anne çıkanla doyasıya dalga geçip ağlatmak, tadilat yapılan dükkanın mermerlerini aşırıp dokuz taş oyunu oynamak, günde 3 öğün uçurtma uçurmak ve evden gözüküp gözükmediğini balkondan kontrol etmek.
kızları kolayca öpebilmek. lan büyüyünce kendilerini bişey sanıp amma nazlı oluyorlar arkadaş. *
teli arabayla oynamak.
ağaca çıkıp erik çağla dut neyim toplamak.
yatağın üzerinde yatıp sınırsız kitap okuyabilme özgürlüğü.
susam sokağı...
tek problemin o gün oynanacak oyuna karar vermek olması.
annene ve babana her istediğini yaptırmak...
annenin yüksek sesle size kitap okuması.
çocukken iki kişi oturduğumuz
kapı eşiğine,
yanlız başıma zor sığıyorum şimdi
büyüdükçe
insan yanlız mı kalıyor ne...
Sunay Akın ın bu mısraları yeterince açık diye düşünüyorumm..
pazar sabahlari, yatak odasina sorgusuz sualsiz dalarak, yataginin ortasina kurulup anne ve baban tarafindan simartilmak.
(bkz: baba ilgisi)
babayla beraber yürürken, küçücük avucun ancak sarmaladığı işaret parmağının hissettirdiği saf güven ve korunma duygusu.
çocukluğumuz.
bir kız çocuğu için babası tarafından şımartılmak!...
pantolonun dizi yırtılana kadar sokakta top oynamak, misket oynamak, araba yarıştırmak yarım ekmeği eline alıp toz toprak içinde kimseyi umursamadan yemek v.s.
(bkz: ilk öpücük)

"Eğer, hayatınızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim. Biri, o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken... Öteki, bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim kadınla öpüştüğüm ilk gün... Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu.
Ama aslında bu kadar basitti işte: Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın."
asansöre işemek. * * *
annenin yaptığı yemekler. arkamdan ağlayan yemekleri düşündükçe... ulan şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler.