bugün

"martın sonlarında bir akşam, odasına gitme zamanı geldiğinde yine sessizce koltuğundan kalkmış, "biraz yürüyelim mi?" diye sormuştu. tindersticks'in "let's pretend"i çalıyordu. önerisine sevinmiştim ama güzelim şarkıyı dinlemeden kalktığı için de sinirlenmiştim. şarkının bitmesini beklemiş, sana bir not yazmıştım: "bu kız kemanları duymuyor çetin!"
**
-nihal mektubunda dunyanın en iyi iki insanına yazmıs. neden oyle yazmıs?
-iyi insanlarız olm biz. degil miyiz?
-geri mektup yazacak mıyız?
-yazarız.
-ne yazıcaz?
-var aklımda bi seyler. ama pul pastırmayalım. boyle cicekli kelebekli pullar var, alıp onlardan yapıstıralım.
-anlastık.
Üstün körü gerçeklerim.
höt deseler bir anı yazarım kenara ve unutmam ama hafızam bana düşman aslında hatırlamam çoğu şeyi. bu kitapta, tanıştığım herkeste onu aradım hatta can eriklerinde bile gibi bir laf ediyordu bir karakter, unutamadım ve gerçekten yüreğimde hissediyorum onu.
Barış Bıçakçı'nın sakin kelimelerin arkasına hüzünler işlediği kitabı. Ayrıca Ankara'yı anlatışı çok güzel. Okurken Ankara'ya gidip soğuğunu içime çekesim geldi.
Bir çırpıda biten kitaplardan ama bittikten sonra bizde bıraktığı yumru hissi çok değişik.
Filmini biraz izledim. (Çünkü o sıra ösymnin bıraktığı yumru hissini yaşıyordum)
Başrol kadın Nihal hiç hayalimdeki gibi değildi,oyunculuğunu beğenmedim. Filmin kalan yarısını da izlediğimde burayı editlemiş olurum.

" küçük bir çocukken birdenbire, ilaçlarını plastik bir margarin kabında saklayan bir ihtiyar oluveriyorsun. Kendin için, çocukların için, ülken için güzel şeyler ümit ederken, seni biçimlendiren şeyin güzel bir gelecek hayali olduğunu düşünürken, birdenbire kaderinin, güne ayak uyduramamak, gençliğini, geçmişini özlemek ve hızla dönen dünya tarafından hep kenara savrulmak olduğunu görüyorsun. "
Modern zaman romanlarına hep mesafeli olmuşumdur.Ben hep “ ya bu kadar şahane, efsaneleşmiş eserler varken bunu mu okuyacağım?” gibi hissederim.

Bir arkadaşımın önerisi ile bu kitabı okumaya başladım.

Önce çok karışık geldi, ilk 40 sayfa falan “ne anlatıyor bu, Nihal kim?” Gibi muallakta kalan bir hal...Sonra sonra hikaye oturmaya başlıyor.Alıyor sizi de bir çaresizlik...

Barış bıçakçı’yı bir yazar olarak değerlendirmek gerekirse adam müthiş bir betimleme ustası...Dediğim gibi çok modern zaman romanı karşılaştıracak bir birikimim yok ama adam film gibi kitap yazmış, bildiğin izliyorsun karakterleri, senaryoyu...

Sonuç olarak; modern zaman romanlarına karşı ön yargım yıkıldı.Herkese de bu kitabı tavsiye ederim.
okumaya başladığım andan itibaren ender ve çetin ile yaşamayı çok istediğim, muhteşem kitap. o naif sevgileri, kendi hallerindeki sakinlik, arkadaşlık ve tanımsız güzellikteki pek çok duygu geçişi. seni çok sevdim barış bıçakçı. iyi ki bu kitabı yazdın.
henüz bitirdiğim ve yazarının* samimi, naif anlatımına hayran olduğum kitap.

kitabın odağının "aynı kadına aşık olan iki yakın arkadaş" olmasını beklerken o kadının aslında orada bulunmasının tek sebebinin iki arkadaşın arasındaki muazzam samimiyete arka plan hazırlamak olduğunu idrak etmek, yazarın karakter gözlemleri ve tasvirleri, her sayfada varlığını hissettiren ankara manzarası derken müthiş keyifli bir deneyim oldu şahsım adına. ilk baskısının üstünden 14 sene geçmesine rağmen kitaptan yeni haberi olmuş birisi olarak, bu entryi okuyana kadar hala haberi olmayan ve kısa dönemli bir kitap arayışında olan herkese tavsiyemdir.

filmini henüz izlemedim, izledikten sonra görüşlerimi buraya editlerim diye tahmin ediyorum.
hangimiz yaşamadık, savruluşların sonunda bir yerde bizi bekleyen ismimize düzenlenmiş kimlik arayışını? hangimizin kendini var etme sorunu olmadı?
Kalp vücuda kan pompalıyordu değil mi Çetin? Geceleri uyuyorduk değil mi?
" Bana, insan yalnızca kendini anlayabilirmiş gibi geliyor. O da zaman zaman. "

görsel

birine itafen.
'bana,insan sadece kendini anlayabilirmiş gibi geliyor.
o da zaman zaman '
Kitabını okuyunuz ve izleyiniz
Kitabında barış bıçakçı'nın üslübu paha biçilmezdir. sizi bir çırpıda kitabı bitirip yazarın diğer kitaplarıyla tanışmaya iter. tadı damakta kalan kitaplardan.
Filmini izlemedim ama kitabını okudum. Ankara'da Ankara'ya dair şeylerin olduğu bir kitabı okumak beni mutlu etti. Basit anlatımlı güzel bir barış bıçakçı kitabı.
Mutlu olmak için bir kişiye ihtiyaç duymamız.
okumak bana yazmamayı öğretti.
https://youtu.be/r4RvKZ0jml4
http://odatv.com/evet-yuz...n-caresiz-1603171200.html

rasim, nagehan, memo lan siz misiniz?

durun lan kaçmayın. yalnız bırakmayın lan beni....
çok net ifade ediyorum, efsane filmdir.

buyrun burdan izleyebilirsiniz: https://youtu.be/1uG_9IlYpHQ
--spoiler--
"kalp vücuda kan pompalıyordu değil mi çetin? geceleri uyuyorduk değil mi?"
--spoiler--
her şeyi yapmak isterken hiçbir şey yapamayaşımız.
siz araf diye bilin, biz evimiz diyelim.
" gülüşümüzün bütün dişleri tamamdı da gençliğimizin üç dişi eksikti. "
Zamandır. Güzel olanı alır, anıları alır, iyiyi alır kötüyü verir. belki kötüyü alır iyiyi verir ama eninde sonunda o iyiyi de alır. sonuç olarak her şeyi tüketir bizde çaresiz çaresiz izleriz olanı biteni. Bizim büyük çaresizliğimiz takvim yapraklarıdır, duvardaki saattir, eski fotoğraflarımızdır, dündür, bugündür ve yarındır.
barış bıçakçı'nın kitabını ne kadar sevdiysem, seyfi teoman'ın yönettiği filminden bi o kadar nefret ettim.

filmi bunca zaman bekletmem aradığımı bulamama korkusuydu, tam olarak da başıma gelen budur. filmde özellikle tinderstick'ten let's pretend in çalacağı anı bekledim ama yok. bu sahne benim için kitabın en can alıcı kısımlarından biriydi ve filmde o şarkıyı duyamamak büyük eksiklik. kitapta ne kadar derine işlediyse cümleler, filmde o kadar havada duruyordu.

--spoiler--
MArtın sonlarına doğru bir akşam, odasına gitme zamanı geldiğinde yine sessizce koltuğundan kalkmış, "biraz yürüyelim mi?" diye sormuştu. Tinderstick'in Let's pretend i çalıyordu. Önerisine sevinmiştim ama güzelim şarkıyı dinlemeden kalktığı için de sinirlenmiştim. Şarkının bitmesini beklemiş, sana bir not yazmıştım: "Bu kız kemanları duymuyor! Yemeğe girişme, lahmacun alıyoruz.

--spoiler--
hemen arkasından filmi de izlenince acayip tatlı olan barış bıçakçı romanı.
Barış bıçakçı romanı.
iki saattir ağlamamın da nedenidir. Cümleler bu kadar mı güzel seçilir? Okurken koptu yüreğimden bir kaç tel. Kitabı pasta yer gibi hemen bitmesin de azar azar okuyorum.
Bazen bir ankara sokağını fısıldıyor o zaman dağılıyorum gitmek geliyor aklıma yine özlemek...
saç okşama sahnesiyle zihnime yer etmiş ankaralı film. aynı zamanda barış bıçakçı romanı.