bugün

oncelikle beynin fiziksel (noronlar, bunlarin baglantilari, vs.), ve fiziksel olmayan (dusunce, anlam); ya da bilgisayar dili ile konusursak, donanim ve yazilim alanlarini iki ayri disiplin olarak birbirlerine karistirmadan ayirmayi basarir, ve daha sonra bu iki alanin birbirini arasinda kurdugu iletisimin dogasini formullestirmeye calisirsa, beynin calisma prensiplerini anlamak adina daha cok verim elde edebilir.

beynin donanimi konusunda olusturulan tarafsiz bilgi birikimi, ne yazik ki henuz aklin yazilimi konusunda yaya kaldigi icin bir turlu bilim statusu kazanamamaktadir.
bilişsel terapinin kurucusu olan Aaron Back yarattığı devrimin belki de kendisi de afarkında değildi. ve ya yapacağı uygulama ve kuramın bu kadar ses getireceğini kendisi de tahmin etmiyordu.Peki bilişsel terapi nasıl ortaya çıkmıştı;

Bilişsael terapiyi back asadece başta depresyondaki hastalara uygulamak için ortaya atmıştı.bilişse terapi 1960;lı yıllarda Aaron back tarafından geliştirilen psikolojik tedavi kuramı ve uygulamasının genel adıdır.Başlangıçta depresyon tedavisi için geliştirilen bilişsel terapi daha sonra back;in ardından gelen diğer terapistlerinde katkısıyla birçok ruhsal problem için uygulanmış ve tedavi açısından son derece olumlu sonuçlar alınmıştır.

Bilişsel terapi modelini kısaca tanıtırsak şunu söyleyebiliriz; Bu ekol birçok ruhsal bozukluğun altında işlevsel olmayan çarpıtılmış düşünce biçimlerimizin olduğuna inanır, yani en yalın haliyle söylersek, bizi hasta yapan düşüncelerimizdir.O halde bir insanın ruhsal durumunu düzeltmek (tedavi etmek) kendisine zarara veren duygularını ve davranışlarını değiştirmek için bu düşünce inanç ve tutumları gerekçi bir biçimde yeniden değerlendirerek olur.bunu hastanın (danışanın) kendisine akıl yürütmelerle göstermek ve fark etmesini sağlamak yeni tür düşünce geliştirme alışkanlığı geliştirmesini sağlamak terapistin görevi.Bilişsel terapide bu anlatılan süreç başarıyla gerçekleştiği zaman hem bireyin tedavisinden söz etmek hem de o bireyde ileride oluşabilecek yaşam stresleri karşısında kendini koruyabilen, psikolojik donanımlı, kendini eğitebilen bir birey haline gelmesi söz konusu.

Bilişsel terapi sürekli pozitif düşünme alışkanlığı yaratmak değil-nitekim bu bilişsel terapi için çok hafif bir dildir - gerçekçi düşünme alışkanlığını kazandırmaktır.Biz bu tür gerçekçi olamayan düşüncelere öylesine alışmışızdır ki aslında bunu gerçek düşünce zannederiz.işte bilişsel terapinin bize kazandırdığı en önemli özelik bireyin alışmış olduğumuz zihinsel (bilişsel) çarpıtmaları bir kenara koyup gerçekçi ve işlevsel düşünme alışkanlığını yaratmaktır.bu terapi ilk aşamada bireyin çeşitli olaylar ve durumlar hakkında zihninden geçen otomatik düşünceleri yakalamasıyla başlanıyor.Birey bu noktada başarılı oldukça bu düşünceler yeniden sorgulanarak terapi ilerliyor.Otomatik düşünceler dedikte, bu otomatik düşünceleri üreten bazı düşünme biçimlerimiz var bunu bilişsel terapinin diliyle söylersek bunlar aslında bilişsel çarpıtmalar yani alışkanlıklarımız gereği farkına varmadan yaptığımız akıl yürütmeler.bu bilişsel çarpıtmalardan örnekleriyle beraber birkaçından bahsedelim;

ya tam düşünme vaya hiç düşünmeme 8 yani y siyah ya beyaz gri yok)
Günlük yaşamımızda sıklıkla kulak misafiri olduğumuz yine son derece alışık olduğumuz için bize garip gelmeyen bir düşünme tarzıdır yukarıda belirttiğimiz gibi psikolojik problemleri olanlar bu bilişsel çarpıtma dahil olmak üzere aşağıda sayacağım diğerlerini de sıklıkla kullanırlar.”Okulda ilk beşe giremezsem başarısız sayılırım; bu öğrencinin kalabalık nüfuslu üstelik sınavla alınana başarılı bir okulda okuduğunu varsayarsak kendine yaptığı haksızlık gerçekten büyük olduğunu anlarız. Bu öğrenci amaçları ve idealleri bakımından gittiği yolda belki de geriye düşmüştür ve kendini duygusal olarak gerçekten başarısız görüyor.burada bunu söyleyen öğrenciyi anlamakla beraber nesnel olarak TÜMÜYLE BAŞARISIZ öğrenci değildir, üstelik bu düşünme biçimi kendisine zarar verip derslerde daha da gerilemesine neden olabilir.

herşeyi kendi üstüne alma(ir bakıma kişiselleştirme)
Aslında bu biarazda yalnızlığa itilip yalnız kalınca kendimiazi koruma içgüdüsnden gelen ego'nun aşırı şişirilmesinden kaylaklanmaktadır.
bu düşünme tarzı da sıklıkla kullandığımız bilişsel çarpıtmalardan bir tanesi.Yolda bizi fark etmeyip selam vermeyen bir arkadaşımızı gördükten sonra kendi kendimize “zaten beni sevmiyordu bu yüzden görmezlikten geldi; diye zihnimizden otomatik bir düşünce geçirebiliriz arkadaşımızın bize selam vermeyişi dalgınlık ve gerçekten görmemek olabilir fakat biz bu durumu üzerimize alarak bir yanlış düşünme gerçekleştirmiş oluruz. oysa bunu arkadaşımıza sorduğumuzda belki de gerçek ortaya çıkacak, Ogün telaş içinde önemli bir işinin koşturmasından dolayı bizi görmediğini anlaşılabilirdi.

Gerklilikler(herşeyde meli malı olması gerekliliği)
Daima herşeyin sorumluluğun bizde olduğunu sanıp düşen yapraktan bile kendimizi sorumlu tutmamızda yatar.
Kendimize bazen ağır görevler yükleyen cümlelerdir, insan bunu kendi kendine söylemeye başladıktan başka seçeneğin kesinlikle olmaması ve ardından gelen çaresizlik düşüncesine kapılabilir.Gerçekte bir çok durumun yeni veya farklı seçeneklerini istediğimiz zaman bulabiliriz seçeneksizlik gerçektende en son durumun bu olduğu anlamına gelir;Bu sınavı kazanmalıyım; dediğimizde güzel bir motive edici cümle gibi görünse de bunu içten söyleyen bir öğrenci için son derece stres yaratıcı bir durum olabilir. sonuç olarak sınav kaygısı yaratıp sınavda beklenen başarının çok altında bir başarı gösterebilir, çünkü bu çarpıtma başka seçenek yoktur ve gelinen son nokta budur anlamını taşır.
Yukarda saydığım örnekler bilişsel çarpıtmaların sadece birkaçı Bunların bazıları gerçekçi olabilir önemli olan bunları yeniden sorgulamak ve yeni bir düşünme alışkanlığı ortaya çıkarmak ve bir anlamda düşüme biçimimizi yeniden yaratmaktır.

Tabi ki bütün bunlar öneki paragraflarda anlatıldığı gibi basit ve bir çırpıda oluşan bir tedavi / danışma süreci değil, burada danışanın yeni türden düşünme alışkanlığı geliştirmesi temel amaç.Tabi bunun için eski düşünme alışkanlıklarımızı da yavaş yavaş ortadan kaldırmamız gerekiyor bunun için bu konuda eğitilmiş terapistin yardımına ihtiyacımız oluyor.Bu güven ilişkisi kurulduktan sonra düşünceler ile duygular arasındaki bağlantıları fark etmek, alışık olduğumuz kafamızdan hızla geçen olumsuz otomatik düşünce ve imajları (hayalleri) yakalamak, bunların doğruluğunu yeniden sorgulamak, test etmek , bu düşüncelere danışanın alternatif seçenekler üretmesine yardımcı olmak ve diğer terapotik uygulamalar terapistin (danışmanın) temel uygulamalarıdır.

Bilişsel terapide birde bireyin kendine ve çevresine ilişkin düşüncelerde ara inançları ve temel şemaları var yine terapist danışanın düşüncelerine ilişkin formülasyonu yaratarak temel şemalarına ulaşmaya çalışıyor ve hastanın kabulü sağlanıyor ve temel şemalar tekrar danışanla (hastayla) beraber yeniden sorgulanıyor.aynı zamanda bu formülasyon hastaya duygularının ve davranışlarının kısacası yaşamı algılamasının aslında onun geliştirdiği fenomeninin nedenlerine ilişkin (terapi diliyle söylersek) içgörü, farkındalık kazandırıyor.Bu fenomenin neden oluştuğunu algılaması, yani yaşadığı dünyayı, geçmişi ve gelecek tasarımlarının artık daha fazla anlaşılabilmesini ve dolayısıyla bütün bunların kontrol edilebilirliğini mümkün kılıyor.Yani birey için formülasyon yaratmak aslında başlı başına güçlü bir terapötik unsur.

Bu yazı birkaç önemli noktasına değindiğim bilişsel terapinin elbette bütününü kapsamıyor bu terapiyi uygularken daha birçok teknik kullanılıyor.En önemlisi ise terapistle(danışmanla)kurulan güvenli bir terapi ilişkisi.

Peki bu tersapi hangi durumlarda kullanılıyor?literatürde bilişsel terapi günlük yaşamın stres yaratan birçok durumunu en hafif biçimde atlatma, kısaca stresle başaçıkma, öfke kontrolü, sinirlilik ,aile ve evlilik terapileri, iletişim becerilerini artırmaktan ruhsal sorunların tedavisine kadar geniş bir uygulama alanı bulmuş ve bunda da çok başarılı olmuş bir yöntem.Yine bilişsel terapinin etkili olduğu ruhsal sorunlar arasında depresyon,
Anksiyete(kaygı) sorunları, Panik bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk (saplantı zorlantı), yeme bozuklukları, Cinsel işlev bozuklukları , Psikotik bozukluklar , sosyal fobi, Kişilik bozukluklarını sayabiliriz.
Yukarıda saydığımız problemlerin bizde olup olmadığını ve ne zaman yardım alacağımızı nasıl anlarız?Şu belirtilerin bazıları bize yardımcı olabilir;Depresyonda uyku düzeninin bozulması, iştahsızlık, mutsuzluk , elem, çevreye olan ilginin kaybı, kederlilik, anlamsızlık, iş veya okul yaşamında gerilemelerle kendini gösterir bu belirtilerin birkaçının bulunması ve en az 2 hafta sürmesi halinde bir uzman yardımı gerektirir.Anksiyete de sürekli bir endişe, huzursuzluk, kötü bir şey olacak korkusu, gerginlik gibi belirtiler bulunur.Panik bozuklukta birden bire gelen terleme ile beraber kalbin hızlı çarpması kalp krizi geçirme korkusu, boğulma korkusu veya felç olma korkusu gibi belirtilerle kendini gösterir ve bu belirtiler sık sık acil servislere gitmeye neden olur.Obsesif kompulsif bozukluk sürekli bir kirlilik hissi ve buna bağlı uzun süre yıkanma , kontrolü kaybetme korkusu.Yeme bozukluğu yemek yememe veya yemeyi durduramama.Cinsel işlev bozukluğu geç boşalma, erken boşalma, boşalmama, vaginismus (kadın cinsel organının kasılması) gibi sorunlar.Sosyal fobide sosyal ortamlarda şiddetli utanma hissi ile beraber bu ortamlardan kaçınma ve heyecan duyma denilebilir.

Bu belirtilerin birkaçı uzun süreden beri bizde olduğu takdirde artık uzman yardımı gerektirir,ha bu arada uzman ise özellikle bu konuda eğitim almış psikoterapistlerdir
güncel Önemli Başlıklar