bugün

arşivlerini karıştırırken birkaç satır yazıyla karşılaştığında, onu okuduktan sonra söylediğin cümledir. "vay be.. ben bu yazıyı sana yazmışım demek..".

"Of.. Bana bir şey söyle! Metallere sardığım o kristali çıkarsın ortaya!

Bir şey söyle... Öyle bir şey olsun ki korkutmadan yaklaşsın, incitmeden dokunsun. Öyle bir şeyler söyle ki: Gözlerimi açmadan yürüyebileyim sana doğru..

Evet böyle bir şey olmalı. Karanlığımda emin olabileceğim bir yol açmalı bana. Gözlerim kapalı, ellerimi uzatmadan dahi sana gelebileyim. Bir şeyler söyle bana ki; kalbimde ince bir gülüş belirginleşsin. Kelimelerin alsın avuçlarına hislerimi, dudakların öpsün. Kalbin selamlasın kıymetlilerimi.

Bir şey söyle *****! Kulaklarım aklıma sormadan, kanıma karışsın kelimelerin!

Birden hazırlayabilirsin bu yıllardır seyahat etmemiş yolcuyu..

Şimdi daha iyi mi daha kötü müyüm bilmiyorum..

Ama bir şeyler söylemelisin, bunu biliyorum.

Bu, bu istek normal değil. Ve söylemelisin!

Bu uzun zamandır kimseden beklemediğim, istemediğim bir şey!

Ama senden bekliyorum.. bir şeyler söyle bana!

Cevapsız bırakma sakın. Oturduğum yerden aylar sonra doğruldum. Şimdi ayaktayım ve sana doğru döndüm. Gözlerinin içine bakıyorum: bir şeyler söylesin, öyle şeyler söylesin ki adımlarımın altına sağlam bir zemin olsun, boşluğa basmasam! Yanına gelsem ve.. Kalbinin üzerine başımı dayasam. Gözlerimi kapatıp sarılsam..

Evet öyle bir şeyler söylemelisin işte.."

ben bu yazıyı sana yazmışım işte. şimdi düşünüyorum da; iyi ki o maili bana atamamışsın. iyi ki bir şeyler söylemen için başka fırsat vermemişim sana. değmezmiş çünkü. gerçekten bazı şeylerde hayır varmış. sadece biraz sabretmesi gerekiyormuş insanın.. sana demiştim zaten "önemli değil. bir daha yollamayı deneme. okumam zaten. vardır bunda bir hayır.."
(bkz: ben bu yazıyı sana yazdım)