bugün

oğlum bazen kafaya çok fazla şey takıyorsun çok ve gereksiz şeyler sorunların var biliyorum. herkezin var şimdi diyeceksin benimki farklı aslında değil hepimizin aynı kimine sıradan kimine ağır belki sana ağır geliyor. azla yetinmeyi sevmiyorsun ve böyle olması gerektiğine inanıyorsun bence haklısın ne kadarlık ömrün varki zaten daha fazlasını istemeyeceksinde ne yapacaksan insansın haliyle daha fazlasınıda istemelisin. biliyorum çok üzülüyorsun bazı şeylere istersen olur daha çok çık dışarıya hayat sokaklarda bu bir gerçek. istediğin şeyler zor kimine göre imkansız başardın bazı şeyleri gerçekleştirdin bazı şeyleri zorlandın ama oldu bırakma, pes etme yapabilirsin hayallerin yolunu aydınlatacaktır muhakkak, takma yarın ölebilirsin. demek istediğim boşuna yani gereği yok. eğer istersen gerçekten olur...
uykun geldi önce bi helaya sonrada yatağa hadi bakayım.
(bkz: sakin ol ve klavyeni yavaşça yere bırak)
-hiç çekinme tanı kendini.
yeni bir hayat bana göz kırparken, bu kararsızlıklar silsilesi niye?
aylardır beklediğim an gelmişken, keşkeler neden?
hiçbir şey değil de, ya hayallerim gerçek olmazsa, ya birlikte gidemezsek can arkadaşımla, ya her gezişimizde kurduğumuz hayallerimizi gerçekleştiremezsek düşünceleri bunlara sebep sanırım.
silkelenip kendine gelme vakti, herşey güzel olacak.*
güzel olacak, güzel.
önüne bak artık.
iç, iç. biranın kalanını çabukça. zaten sıcaktan o yudum da çoktan piç.
başla.

''...eski sevgilim, diyor. hala eski. hala sevgili. ne korkunç bir gerçek. anlatıyor sordukça. bir gün, beş gün sonra ama illa ki anlatıyor. dürüst oldukça batıyor yüzü, elleri, dedikleri. soruyorum işte, hata bende.
anlattıkça utanıyor, dönüyor sırtını, küsüyor. uyuyorum ben de.uykuya doyamadan uyuyorum. uyumakla şimdiye kadar hiçbir şeyi çözemediğim halde.
çok zaman olmadı ya beraberliğimiz, yine de ilk zamanlar konuştuklarımız geliyor aklıma.
'çok dürstsün' diyor. 'hiç yalan söylemedin bana. biliyorum söylemediğini. nasıl bir insansın sen? neden her şeyin böyle apaçık? korkmuyor musun hiç? saklayacak hiçbir şeyin yok mu senin?'
yok, diyorum. gerçekten yok. söylediğimde utanacağım, arkasında duramayacağım bir şey yaşamadım ki. hep anlattım herkese ne yaşadıysam. çok da kırdılar kalbimi üstelik bunları kullanarak. yine de sevdim insanları. saklamadım hiçbir şeyimi. ne düşüneceklerini kendimden bildim hep. kötü düşüneceklerini hiç düşünmedim.
zamanla kimisi gitti, kimisi kjaldı. kimisi uyurken uyandırdı vurmak için yüzüme. kimisi uyutmadı gecelerce, huzurlu uykularımı çaldı ama ben yine de. yine de...

acı şeyler yaşadık. acımı yaşayamadım. acım içimde bir bütün olarak kaldı. bir yük oldu sırtıma, artık hep tökezleme sebebim olarak.
hiç kıskanmadım onu, öyle yaralayacak kadar. oysa o çok kere, oysa o çok şiddetle kıskandı. kıskançlıkla yaraladı beni. geçti hepsi. geçeceğini biliyordum. tokatlar attığında, ertesi sabah ağlatacak kadar büyük çürüklerle uyandığımda hala onu seviyordum. geçecekti hepsi. geçti nitekim. unuttum gitti.
bir tek, eski sevgili. onu hiç unutamayacağım içindir herhalde üzüntüm.

evlerinde fotoğrafları vardı hala ben hayatına çoktan girdiğimde. daha evvel ona sarılmışlardı, onunla yemek yemişlerdi. onu sevmişlerdi.
o da öyle. içim burulmuştu ki hala öyledir.
geçmişi hiç değiştiremeyecek olmanın acizliği. o fotoğrafların hala durduğunu biliyor olmanın ezikliği
onun, o kadının meleksi güzelliği. simsiyah, dümdüz uzun saçları. incecik beli, iri pırıl pırıl siyah gözleri. fotoğraflardaki mutluluğa güveni.
benim çirkinliğim. şişman bedenim, çirkin ellerim. şekle girmeyen karmakarışık saçlarım.
neden dedim hep. neden ayrıldınız, neden bitti. haddim değildi ama hakkımdı. işte ilişkilerin gerçek hayata ters orantısı.

söylemedi, kızdı, bağırdı, ağlattı.

sonra, sonra söyledi. içimdeki aşk başka hiçbir şeyden bu kadar yara alamazdı.

'benden önce başka biriyle beraber olduğun için artık seninle beraber olamam.'

böyleymiş ayrılık hikayeleri. kısa ama çok keskin bir bıçak gibi deldi geçti içimi bu cümle.

karnımda taşıyıp sonrasında vazgeçmek zorunda olduğum bebeğimin, ağlayamayıp içime attığım tüm acıların birdenbire karşıma dikilip hesap sorduklarını farkettim.
dediler ki: ''sana da aynı şeyi yapacak.''
dedim ki: '' biliyorum.''
dediler ki: '' bu ömrünün hatası.''
dedim ki: '' o yakında gidecek ve bir daha ömrüm olmayacak. umrumda değil.''

siyah saçlı kadını hiç unutamayacağım. vazgeçmek zorunda kaldığım bebeğime de nasıl olsa veremeyeceğim hesap.
ömrüm olmasın artık.
nolur...''

esinlenmeler için pablo neruda'ya ve peyk'e teşekkürler.*
evde yalnız kalmak sana yaramıyor.*
tebessüm ederek başlıyorum yazıma..
kaleme, kağıda tebessüm ediyorum...Yeniden sevdi yüreğim,
yeniden mutlu oldu,
yeniden güller açtı dört bir yanında..
meğerse unutmuşum ben sevmeyi.
ilk defa gördüğümde gözlerini,
özlediğimi anladım sıcak bir çift eli..
sesine bile aşık olunurmu bir insanın?
olunuyormuş, çocuksu konuşmasına daldığımda, arkadaşım dürterken anlıyordum...
biliyordum yaşanacakları aslında, sezebiliyordum..
susmak acı veriyordu başlarda.
sonraları aşkının verdiği mutluluk unutturmaya başladı herşeyi.
öyle ya... aşk bu!
başka bişey değil...
zor olanını başardım ben. söyledim içinmdekini..
ölüm sessizliğine büründü bedenim..
yerimden kıpırdayamadım.
ellerim uyuştu, kalbim duracak gibiydi.
dudaklarım tüm vazifesini yerine getirmişti.
sırada 'o' vardı..
'üzülmeni istemem ama...' diye başlayan bir cümle çıktı ağzından..
sonunu duymadan uzaklaştım yanından. giderken sadece 'kendine iyi bak' diyebildim..
şimdilerde kendimi avuttuğum bir cümle;
'zor olanı haykırabilmekti aşkı.. zor olanı yaptım. şimdi acı çekmekte sıra...'
ve gene tebessüm...

alıntı.
o umursamadığın çocuk varya.
ah işte o.
oda seni umursamıyor zaten.
evden çıkıp insan içine karışmalısın.
neler düşünürken neler yaşadım hayat gerçekten çok enteresan o bu kadar enteresansa benim dahabi enteresan olmam gerektiğini bir kez daha anladım.
yumurta kapıya dayanıncaya kadar bekleyeceğim herşey son anda olmalı.
kıçını yerinden kaldırmayan, şişko, yerden bitme türk kızlarıyla dalga geçen sen miydin? öyle kırar bacağı oturursun. haklarını helal etseler düzelir mi ki?
bunca ömrümü boşa geçirdim, sorma be canım! pişmanım bugün...

karşılıksızca sevmekle geçti hayatım... dostlarımı, sevdiğimi ölesiye sevdim. hiç ihanet etmedim. hiç satmadım. tam tersine hep sevdim. hep hakkını verdim en yabancı insanın bile. bir derviş gibi hakkı gözettim, hakkı kural aldım. sevdim, sevildim... her ne kadarsa. çok mu önemli sanki ne kadar olduğu? önemli olan insan gibi yaşamak değil miydi? insanlığın gereğini yapmak değil miydi? vefa beklemedim insanlardan. insanın kimyası zaten belliydi. insan hep aynıydı. kardeşin de olsa, en iyi arkadaşın da olsa, hatta anan, baban dahî olsa çiğ süt emmişti. ve yapabilecek hiçbir şey yok. alışırsın her şeye. haketmediklerin ve hatta hakettiklerin hepsi yanında. peki gerçekten de hakettiğin güzellik ve iyilik... asla seni bulmaz. çünkü hayat söküp aldıklarındır*.

sözün özü... her şey yalan derler ya, doğrudur. herkes hayatta yalnızdır derler ya... o da doğrudur.

şöyle bir arkama bakıyorum da bunca emeği verdiğim hiç kimse şimdi yanımda değil.

galiba hakkım budur.

indir giyotini.
çok çabuk beklentilere kapılıyorsun ve hala herkesin gönlünü aynı anda hoş tutamayacağını ve birazcık da olsa kendini düşünmeyi öğrenemedin. gerizekalı!
malsın.
mal ötesisin! dünyalar malısın! bilmiyor muydun sanki üniversiteden çıkar çıkmaz bu kadar kolay iş bulamayacağını? niye daha fazla asılmadın ki derslere? neden yapabileceğinin en iyisini yapmadın? neden kütüphanede çalışmayı bir bira içmeye tercih ettin? şimdi de at suçu başkalarına.. kpss'ye at suçu, yök'e at, annene-babana at, at oğlu at.. birazcık daha başarılı olsaydın bunlara laf atmak için çeneni yormıycaktın bile.. olan oldu! bundan sonra böyle yapma! kaldın beş kuruşsuz! orda burda çalış biraz para biriktir. sonra da git bu diyardan.
öküz gibi yerken iyiydi, şimdi yine mide bulantılarını çekmek zorundasın. zaten alışkınsın; çek bakalım midenin acısını. ben sana diyorum ki, sabah kahvaltısı akşam 6'da yapılmaz. dinlemezsen, ebeninkini işte böyle görürsün. bu gece yarısı yine yemek yiyeceksin ve hep aynı boku sen yine yiyeceksin. ne de olsa evde teksin, tadını çıkar midenin acısından zaten zevk almadın mı lan?*
üstü örselenmiş tutkuların, gün ışığı görmemiş niyetlerin, ruhun bedenden firakını bekler benliğim. çarpışan fikirler ve kabaran duyguların eşliğinde karanlık mil çekiyor gözlerime. sansürleyemediğim zihnim oyun oynuyor bana, farkında olmakla başlıyor herşey yada hiç birşeyin yasını tutmakla. kararmış kelimelerin silik gösgesinde saklanıp avutuyorum kendimi. okul, iş, çoluk-çocuk derken unuttuğum herşeyi hatırlıyorum tekrar..
git de uyu artık. sonra sabah kalkıp ulan niye hal uykum var deme. ha bir de artık onu düşünmesen iyi edersin güzelim. öptüm seni.
akıllı ol olm. düzgünce git gel şuraya. seni seviyom.
uykusuz geçen bir gece ve feda edilmeye hazır bir beden var sadece dünden kalan. ölüm sessiz çığırtkanlığıyla çağırıyor beni. umutlar tükendi derken hayal dünyama bir ışık sızıyor ve arada kalan ruhuma destek oluyor. bir sonraki raunda ayık çıkmam için. gelecek ne getirecek muamma ama anın hazzı tadılmaya değer..
ASLANIM KENDiM YAA. FMF FALAN DEĞiLMiŞSiN. BAKALIM CERRAHPAŞA DA NE DiYECEKLER. ULAN O ZAMAN NiYE AĞRIYOR ORAN BURAN. YOK YOK DÜZENLi YAŞAMALISIN HASTASIN DA ÇEŞiTi YAKINDA ORTAYA ÇIKAR BAKALIM. GEÇMiŞLER OLSUN BENN. HADi BAKAYIM MORALiNi YÜKSEK TUT.
seninle gurur duyuyorum, aferin böyle devam et dostum...
az kaldı kendimden kaçmaya,alışmaya çalışmaya.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar