bugün

okuldan, finallerden, vizelerden, hayattan, sevgili triplerinden bıkıp usanan bünyemi rahatlatmak için, küfür etmek için yazıyorum ben bu yazıyı.. ama tabiiki, gidip mastürbasyon da yapabilirdim ama sözlüğe yazmayı bi bok, bi marifet bildiğimden buraya yazıyorum;
okulun da, finallerin de, vizelerin de, hocaların da, trip atan sevgilinin de, bu hayatın da taa amına koyim. ohh, az da olsa rahatladım sözlükcüğümm..
(bkz: çaydanlıklar yazar olsa açacağı başlıklar)
yarın sınavım var ama çalışamıyorum ve zeynep de bana bakmıyor. zeynep'i önemsemiyorum aramızda bir şey olmadı sorun yok, çıksaydık koyardı belki ama hemen bitti. ders ne olacak ders, kalmak istemiyorum lan.
(bkz: adresi meçhul mektuplar)
ilk üniversite giriş sınavını ilk girişimde kazanıp, hazırlığı atlayıp üç sene sektirmeden teker teker dönem geçtikten ve dönem içine alttan ders bırakmadıktan sonra son sınıfa geçeceğim dönem tüm derslerimin kalma durumunun oluşması sinirlerime engel olamıyor evet. sen git en iyi yerlerden adam gibi stajlar ayarla, mesleğine düşkün düşkün etrafta gez, araştır, öğren, ales'e gir, master için temeller hazırla, tübitak projelerine katılmaya başla, tek arzusu zamanında diplomanı alman olan babanı tam da gururlandırırken elin herifi derste bir şey anlatmadan beş kredilik dersten geçmeni beklesin. çan sistemini kaldırıp yüksek puana geçme notu versin, o dersi geçeme ve bitirme projeni alama. bunlar adalet değil, bunlar sadece yüzüp yüzüp kuyruğuna gelip suratına bile bakmayacağın insanların adilikleri ve geleceğinle oynamaktan başka hiçbir şey değil. evet, ben bu yazıyı içimi dökmek için yazdım ama sadece burada bir giri olarak yer alacak, bana bir faydası dokunmayacak ve daha nice silik karakterli adamlar, basit bir şekilde gelecek rotası değiştirmeye devam edecek.
durumumuz o kadar kötü değildi sözlük. hala yapılabilecek şeyler vardı. böyle olmamalıydı sözlük...
Daha ne kadar kalbim kırılabilir diye düşünürken, koca bir yirmi üç yıl başımın üstüne çöktün kondun. ve şimdi sayende yirmi üç yıl ağlamadan duramıyorum. aşkımı, arkadaşımı, inancımı ve hayallerimi kaybettim sözlük. yirmi üç yıl boyunca tüm saflığımla inandığım şeyler bir cümle ile yıkıldı tepeme. şimdi nasıl toparlanır bu yürek? nasıl herşeyin düzeleceğine inanılır. koskoca bir yalnızlık benimkisi. belki zaman, uzun zaman, iyi gelir, ne dersin sözlük?
http://www.youtube.com/watch?v=t-eolkqfmm0
koray candemir-içini dök
yüksek sesli şarkıların es'lerine sıkıştırıp saklıyorum isyanlarımı...

özlemek, kalp spazmı gibi biraz.
kolları güçlü bir kadın istiyorum tanrım. eğer biri olacaksa lütfen kolları güçlü ve ellerini kirletmekten çekinmeyecek biri olsun. göğüs kafesimdeki foseptikten kalbimi çıkartıp temizleyemeyecekse fark yaratmayacaktır. eğer mümkün değilse, yok dersen, olmaz dersen reddedersen söyleyeceğim, söyleyebileceğim tek bir şey var; "tamam, böyle kalsın."
sevgilimin tiripleri son zamanlarda bu kadar da olmaz dedirtecek boyutlara geldi. dua edin kardeşinize, sabır dileyin. ateistseniz gelin akıl verin.
evet sözlük ben bu yazıyı içimi dökmek için yazıyorum . hani bazen için yanar kelimeler boğazına düğümlenir ya işte o durumdayım . çaresizim annesiz kalmış çocuklar gibi hissediyorum kendimi . sözler yeminler hepsi birer yalan oldu biz kaybettik sözlük belkide en başından kaybettik...
-neden hava yağmurlu? -neden balıklar kokarlar? - neden toprağa basıp yürümedim? - neden sabırsız biriyim? - neden kuşlara ekmek döktüm? - neden buraya içimi döktüm? (dökmek denirse buna.)
dökül bebeyim.
zamanla insan hissizleşiyor. yalancı insanlar, çıkarcı arkadaşlar, gerçekten sevmeyen sevgililer falan filan. eğer bu yazıyı okuyorsan ve bana hak veriyorsan yalnız değilsin. zamanla mutsuzluktan zevk almaya bile başladım. ama bazen çocuksu mutluluklarım da yok değil. sokakta yürürken zıplıyorum, tanımadığım kızlara notlar yazıyorum. ama gece yatağıma yattığım da yine mutsuzum. sabahları çok susuyorum. her iki anlamda da. uzun zamandır rol yapma yeteneğimi kaybettim. bu gidişle işimden olacağım. öyle laf olsun diye kızlardan hoşlanıyorum. gerçekte hoşlandığım falan yok kendimi kandırıyorum o kadar. ister okuyun ister okumayın bana ne. ben buraya içimi dökmek zorundayım. olum hayatımın aşkını buldum diyelim, öyle farz edelim. hala mutsuz olur muyum acaba? saçmaladım yine neyse.
edit:itiraf değil bir iç dökme.
aile ve arkadaş zorbalıklarından bıktım gençlik yıllarımı bana geri verin. herkes arkadaşlarıyla gezip tatil yaparken benim çalışmak zorunda olmam çok zoruma gidiyor. Emeklerimin çoğunun boşa gitmiş veya gidecek olması beni sinir ediyor. Çevremin sürekli bana baskı yapması beni ayrı çileden çıkarıyor. içim baya dolu belki biraz yazar rahatlarım diye düşündüm.
Ebeveyn terörü diye birşey var. Her adımımı didikleyen, her mutluluğumu terörize eden narsist annemi ruhen terk etmeme çok az kaldı.

(Rumuz: bihter ziyagil)