http://www.youtube.com/watch?v=fr1y5F-hIO0&feature=player_embedded

canım. gözlerim dolu dolu oldu bak yine. annanne lafını duymam yeterli gözlerimin dolması için. en sevdiğin şarkıyı dinledim yine bak. üzgünüm son kez pamuk yanaklarından öpemedeğim için. sen de olsan son kez bir şey deme hakkın olsaydı bana "cenazeme gelme, dersine çalışcaksın sen kaymakam olacaksın vali olacaksın derdin." eminim bundan. ama çok kandırdım seni annanne. çalışmadım sandığın kadar iyi bir öğrenci de değilim. ufaklığın karaböcük dediğin torunun hala annane öldü mü diye soruyor biliyo musun? ölmedi diyoruz hala kunkullu tavuğa benekliye yem veriyor diyoruz. vişne topluyor diyoruz.

mavi gri eşarbını bir daha arkadan bağlayamayacak mısın. bir daha katmer pişirmeyecek misin?
senin çok özledim. senin o çakır gözlerini çok özledim. kızın hala ona verdiğin hediyelere bakıyor sarılıyor ağlıyor biliyor musun? içtiğin son yudum suyun şişesini saklamış. öpüp öpüp ağlıyor. ağlamasın diye ufaklığı gönderiyorum yanına. anca o yanına gidince susuyor ancak.
ağlamasın o. o da senin gibi. içine attığı dertlerle kanser olmasın.
senin gibi ölmesin diye.

özledim seni annanne.
şehirdeki mağrurluğunu özledim.
evindeki ellerinle yaptığın kuskusunu özledim.
dedemle kavgalarını özledim.
ufakken yaramazlık yapığmızda annemden kaçıp koltuğunun altına saklanmayı özledim.
bembeyaz ellerini özledim.
özledim seni.
soğuk su isteyip duruyorsun ama senin neyine soğuk su. üşütüyorsun falan sonra. ayrıca soğuk su getirmeyince 'atarım kendimi aşağı' diye tehtit etme bizi. (bkz: koltuktan atlamaktan bahsediyor)*
seni hiç görmedim. görseydim ve konuşsaydım ne öğrenecektim ? çok merak ediyorum.
Anneannem,canım,pamuğum bitanem,
öyle özledimki seni,öyle çok sarılmak isterdimki sana yeniden, çocukluğumda olduğu gibi hadi yine "guduş guduş" uyuyalım seninle... Her hafta sonu kalmak için can attığım,büyüdüğüm evinde... Sen bana yine dualar öğret,önce elektrikli battaniyemizi açalım,yatmaya yakın kapatırız. Sabah olunca da sen kahvaltı hazırlarsın sokaktan geçen simitçiden simit alırız. Sonra konuşur muhabbet ederiz. Azıcık sussam -eee anlat hadi. dersin. Bunları hatırlıyorum,iyi zamanlarındı. Sonra nefes darlığı,kireçlenme derken ,evde bile zar zor yürüyordun, hiç çıkmak istemedin dışarılara, dedem gidince küstün zaten tüm hayata... Ah anneannem gitmeseydin seni sarsaydım pamuklara, sadece sesin,nefesin olsaydı, bana yine sarı papatyam deseydin, bana seven gözlerinle baksaydin,küçük tatlı sitemler etseydin ve ben yine alsaydım gönlünü ne olurdu sanki. Şimdi gidip de bir taşta adının yazılı olduğunu görmek öyle ağır ki..her dönüşümüzde seni yalnız bırakmak orada öylece... Öyle zor ki... Rüyamda görmek için dualar edip yatıyorum hep,bazen görüyorum,sarılıyorum,bazen konuşuyoruz. Hep korkuyorum giderken bir kırgınlığın var mıydı diye. Öyle güzel bir sevgin vardıki yine de varsa bir şey affedersin beni. O sevgini özlüyorum, biri tarafından kayıtsız sevilebilmeyi özlüyorum. Öyle anlarda aklıma düşüyorsunki inanamazsın. Bir koku, bi insanın bakışı, bi kelime... Hemen yanı başımda oluyorsun adeta. Sesini unutmaktan korkuyorum anneanne, ne olur unutmayayım... Bilmiyorum sağlığında söyledim mi, ama hissettirdim bunu biliyorum.. Seni çok seviyorum,hep aklımın,kalbimin bir köşesindesin, her an benimlesin. Çok özledim. Çok...
Bitmis sivi sabun kutusuna su doldurarak maksimum verim saglama çabani farketmemle sana olan sempatik artti pamuk ninem, köy kokulum.
hala yoğun bakımdasın. 12 gün oldu tontonum. artık uyanmanın vakti gelmedi mi? uyumak için önünde sonsuzluk var ama uyanmak için de ömrün. ömründe de sevenlerin. hadi artık sevindir bizi.
kısa bir yazıdır çünkü daha fazlasını söyleyemez insan, düğümlenir kalır.

"özledim seni. özellikle her hasta oluşumda."
öğrenci evine gelsen, bir ay kalsan, bizde o yemeklerden bi faydalansak..
keske az daha dayansaydın be anneannecıgım, yasatmasaydın bu acıyı bıze "ıntıhar ettı." deyıp bukturmeseydın boynumuzu.
annemın sana cok ıhtıyacı var, dedemın de.
nasıl pısman, nasıl muhtac sana bılsen...
o dag gıbı adam yerle bır sımdı.
zamanı gerı alma ımkanı olsa keske..
keskeler gercek olsa..
elımızı kolumuzu bagladın boyle, sana nur ıcınde yatman ıcın dua etmekten baska bır sey bırakmadın bıze, nıtekım oyle de yapıyoruz, umarım dualarımız sana ulasır.

ama bıl, ben en cok bana kozlenmıs mısır yedırmenı ozledım.
Sen olmasan, bırak bu eve yerleşmeyi bir dakika durmazdım anneannem.. Sen olmasan, çorabını neden giymiyorsun? çay demleyeyim mi? üşüyor musun? gibi kulağa hoş gelen sorularına rağmen dedemin sesine katlanmazdım.. Sana, dolaylı olarak bize zamanında yaptığı onca şeye rağmen hala ona katlanan meleğim.. 4 yıldan fazla süren yalnızlıktan sonra senin gibi bir oda arkadaşım olduğun için çok mutluyum.. ne olursa olsun seni bir daha asla yalnız bırakmayacağım. sen de beni bırakma e mi...
anneanneye duyulan özlemin bir feryadıdır...
anneanne kible o tarafta degil..
galiba bir tek sen varsın. sen gidersen hepten yalnızım be aney.
Ben bilgisayar başındayken beni izleme senin yüzünden spartacusü izleyemiyorum.
hani alzheimersın nereye gideceğini ne yapacağını bilmezsin diye, bir yere giderken eline günde on defa baktığın fotoğraf albümünü verip, kapıyı üstünden kilitliyordum ya işte o anahtarı çevirdiğim anlar beni hep mahvetmiştir. Hatırladıkça hala bi değişik olurum.
sen gittin ben boyle oldum.
görsel
sadece 3 saat bekle. ya yanında ya da...
anneanne kulakların az işidir, işine gelen şeyi duyarsın işine gelmeyen şeyi duymazsın, yastığının altında hep amerikan dolarları olur (evet amerikan doları olur ne hikmetse), anneanne devamlı tıkınırsın 100 kilo oldun, şu anda ben bu entry girerken sen tıkınıyorsun, az önce bana ''dersini çalış dedin'' ya bende ''zaten çalışıyorum anneanne'' dedim ama yalan söyledim şu anda bu entry giriyorum senin bundan haberin yok hala yiyorsun, biraz sonra çayı da demlersin, televizyonun karşısına geçer, kanal d de yayınlanan intikam dizisine bakarsın, anneanne ot gibi yaşıyorsun sende bunun farkındasın, ölsen o evler arsalar annem'e kalacak hali ile benim olacak, ama nasip ne diyelim allah uzun ömürler versin anneanne sana, hadi bana diyorsun ya ''en çok benimi seviyorsun yoksa o yılan babannenimi'' diye o yılan babannem senin tırnağın olamaz, neyse anneanne entry'me son verirken mutfağıya geçeceğim bekle beni keke.
Şu an hafızamda görebildiğim en eski anı: kaç yaşındayım hatırlamıyorum ama bildiğin kısa şortlu bir fırlamayım (Annemin deyimi ile fıs sineğim, sokar kaçarım), ne kadar kızdırdıysam seni doldurmuşşun ağzıma acı biberi, bir yan dan üfülüyorum bir yandan acımadiki dansı yapıyorum. Ondandır belki acıyı baharatı bu kadar sevmem.

sonra arabadayız. ailecek pikniğe gidiyormuyuz yoksa dönüyormuyuz orası muamma, bir arabada (anadol) çocuklarla beraber rahat 9-10 kişiyiz. kardeşim koltuklara sığmamış arka camın dibine yerleştirmişiz; boylu boyuna yatıyor oyle. bizden daha rahat köftehor. arada sırada bana "bu da mı gol değil " bakışı atıyor sanırım. sen almışın eline teştiyi (bakır çiğ köfte leğeni) darbuka misali ritm tutuyorsun, hepimizin dilinde sırasıyla "indim havuz başına", "telgrafın telleri", "ayva çiçek açmış". nede güzel sesin vardı. O sesin, o neşenle o yol bize eğlenceydi. Eee kolay değil 3,5 saat yol. piknik mekanı Malatya da "Takas" denilen yer, biz çıkmışız yola Gaziantepten. ne bu ! piknik yapacağız.

sonra biz başka şehirdeyiz, ben lisedeyim, sen "memleket" ten ziyarete gelmişsin. Soruyorsun anneme niye kızım bu gurbetlik. Annemin gözleri ağlamaklı diyor ki " biliyorsun durumları". ama ben bilmiyorum. öfkeliyim. bir gecede, arkadaşlarımı bırakmışım, mahallemi, bırakmışım, o güne kadar kurduğum hayallerimi bırakmışım geride. yeni hayaller kurmak zorunda bırakılmışım "bir gece" de. Beni bir sen anlıyorsun. seni görünce içim sevinçle kıvranıyor.

sonra ben universiteye başlamışım adana da. GAziantep yakın adanaya. hasretin kilometresi azalmış hayatımda. haftasonları elimde kirli çantası çalıyorum kapını. pamuk yüzünle açıyorsun kapıyı. " bak hediyeni getirdim " deyip veriyorum çantayı eline. doğru balkona gidiyorum. biliyorumki dedem balkonda, sofrada benim gelmemi bekliyorsunuz yemek için. sofra basit, sade ama "ibrahim sofrası" işte, senin güzelliğinle, sevginle, dedemin gururlu bakışlarıyla bezenmiş. kolay mı, memleketten ayrılınca "eroinman" olur, "serseri " olur başımıza dedikleri torunu Universiteyi kazanmış öğrenci olmuş. Neşeyle yiyoruz yemeği. ben okulu anlatıyorum. eve çıkacağım diyorum yurttan. Sen habire buzdolabından yemek taşıyorsun bana. oğlum bunuda ye. şunuda ye. Doyduğumu bildiğini biliyorum. Ama kıyamıyorsun işte. biliyorsun öğrenci yurt yemeğine talim eder, patatese hucum eder. Bir de öyle çok yemek yemez dedem, ben yemessem çöpe gider onlar. biliyorum.

sonra bir telefon geliyor annemden " deden hasta adanaya getiriyorlar universiteye" diyor telefonun diyer ucunda ki endişeli sesi. ben hastanedeyim, kuzenimle beraber. dedemin başında. daha geçen hafta sapasağlam ayaktaydı dedim şaşkındım. Brucella demişti Gaziantepteki doktor. ilaç kullanıyordun geçecekti bir iki haftaya. kızmıştım sana hala kapıdanmı alıyorsun sütü diye. Ama üniversitedeki doktorlar ın başkaydı dediği. Akciğer kanseri demişti hoca. Hazırlıklı olun. Hayatımda yaşadığım en zor anlardı o günler. Burada yazmayacağım. dedemle aramızda kalsın. Kısa sürmüştü bu hastalık. çabuk davranmıştı dedemi bizden koparması. Son nefesini verirken dedem, şahit olmuştum bir insan nasıl gülümser ölürken. SOn kelimesi "allah" olan bir insanın torunu olmak güzel bir şey.
O gülümseyerek veda ederken bizlere, sende bir seyler sönmüştü. ne bir türkü duydum sonrasında ağzından ne de eski neşeni gördüm gözlerinde.

Vehasıl mezun olduğumda sevinç vardı gözlerimizde bir de hüzün. Mezun olmam demek o "başka" şehire dönmem demekti. yine Artacaktı kilometresi hasretin. Birde biliyordum , artık "adam" olmam gerek. elim ekmek tutmalı artık. Sana buzdolabı almalıyım ilk maaşımla. Hani o çok istediğin buzdolabını. O zaman vakit kaybetmemeliydim. bir an önce gitmeliydim askere. yoktu oyle tecil mecil. Vatan borcunun tecili mi olurdu. istanbuldudaydı acemiliğim, viranşehiri çekmiştim kuradan. bende sevinç, viranşehir daha yakın sana buradan. Sende bir başka hüzün. Osman paşanın görevde olduğu yıllar. Sınıra vermişlerdi taburdan , ceylanpınara. Haftada bir gün çarşı izni vardı. pek kullanamadım biliyorsun. sınırdaydım. kullanabildiğim bir iki nadir anda senin yanındaydım, dizinin dibinde, ellerim saçlarında. Pamuk prensesim derdim hep. seni bu gece baloya götüreceğim. giy en güzel elbiseni. kıskansınlar beni. sende uyardın benim dalgama, he ya derdin, dansta edeyim mi orda.

Asıl askerden sonra anladım " diplomalı" işsiz ne demek. Sen Torununun çocuğunu görmek istiyordun. insanlar vermiyordu kızını işsize. patronlar iş vermiyordu., bana zulumdu babamdan para istemek. amele olmak icin başvuruyordum, sen universite mezunusun diyorlardı alamayız, masa başına verin o zaman diyordum, tecruben yok diyorlardı. 6 yıl sürmüştü hatırlıyormusun "torpille" tezgahtar olmam. havada uçuşuyordu yazar kasalar, anayasa kitapları o zamanlar.

1 sene sonra bir fabrikaya iyi bir "işe" giriş yaptım. Düzeliyordu ekonomi. Sende bir başka sevinç. Bende bir başka dua. Alzeimer demişti doktorlar. çaresi yok. zamanla kötüye gidecek. kimseyi tanımayacak bir zaman sonra. Dua ediyordum Allahım "eşimi" görsün, bilsin. O kadar uğraşmıştın çünki bana eş bulmak için.

Düğünümde benim baş konuğumdun sen. Zor yürüyordun, ama gözlerinde ki o gurur ve sevinç her şeye değerdi senin için, benim için. Bir ramazan günüydü, iftara baş davetlim sendin. Sofralar düzmüştüm senin için. Kolaymı. Pamuk prensesim gelecekti evime. Allah dularımı kabul etmiş eşimi görmüş bilmiştin. mutluydum. pencereden Annemle arabadan inişini görünce elim ayağım dolanmıştı heyecandan. Kapıya koştum seni karşılamak için. Sonra bir çığlıkla değişti her şey. Annemdi dışarden gelen cığlığın sahibi. YArdım edin diyordu. annem diyordu. sonrası karanlık bir uğultu benim icin hala. Tökezleyip düşmüşsün, başın çarpmış merdivene.

Tomografi, MR , derken o zaman ortaya çıktı senin alzeimerdan daha elem bir derdin olduğu. Bir tümor varmış beyninde. Oymuş herşeyin sebebi. Ameliyat ? diye sorduk doktora. Çok geç dedi. 80 yaşını geçmişsin. Bir operasyonun riski çok fazlaymış. biliyordum aslında yaşını ama o zaman algıladım, seninle bereber gececek zamanın ne kadar daraldığını.

Hüzünle seyrettim uzaktan yavas yavas bizden gitmeni. OĞlum doğduğunda uçarak gelmiştim sana. Yatağındaydın. Kalkamıyordun artık. çok konuşamıyordun. Çevrendeki insanlar ben yanına geldiğimde sana sormuşlardı hatırlıyormusun diye beni gösreterek. Şaşırdım. gayri ihtiyari bende sordum "Anneanne beni hatırlıyormusun" diye. O an gördüm gözlerinde nasıl bir hançer soktuğumu sana. Kimse görmedi o bakışı, ama ben gördüm. Şimdi dostlarıma diyorum, Sakın bu soruyu sormayın ninelerinize. sakın. Sizi gercekten tanımamış olsa bile.

Bu dedim sonra , Kucağına verirken torunun oğlunu, bu benim oğlum . . ÖLümsüzleştirdim o kareyi makinemle. Şu anda ofiste masamın üstünde bu resim var. Oğluma o gurur, sevgi ve özlemle bakışın var masamda. Dile getiremedin heyacanını biliyorum. Ama her şey açık orada. mutluyum.

Dedemde izin vermişti Allah, sende izin vermedi. yine annemdi arayan. seni görmeye gitmişti memlekete. "Anneanneni kaybettik" diyordu telefonda. ne o kolay söyleyebiliyordu ne de ben kolay algılıyordum. yine bir karanlık bir uğultu. son hatırladığım tam gaz yola çıktığım. Aramızdaki hasretin kilometreleri artık başka boyutlara taşınmıştı. Ve ben son nefesinde yanında değildim. göremedim son bir kere daha seni. izin vermediler. dedemin ellerini tuttuğum gibi Tutamadım senin ellerini. beni affet. Ne kolaydı diğerleri icin, namazını kılmak ve seni uğurlamak. ilk defa bu kadar çok kızdım taziyeye gelen insanlara. en fazla 5 dakikaydı başsağlığı dilekleri. sonra başlıyorlardı birbirleriyle sohbete,

- ee ahmetcim işler nasıl
- bildigin gibi be mehmet.
vs.
vs.
vs.

Simdi bunuda söylüyorum dostlara. Taziyeye gidiyorsanız, adam gibi gidin, acıyı paylaşmaya gidin. akşam ziyaretine gider gibi değil. Uzun kalmayın konuşacak bir şeyiniz yoksa. gelmeniz yeter. başsağlığı dilemeniz yeter. Siz ekonomiden bahsederken, size çay getiren acı sahibi küfür eder içinden.

Benim güzel pamuk prensesim, bir kızım oldu geçen hafta. görsen aynı sen. demiyorum kimseye ama * ben biliyorum, sen biliyorsun. yeter. gerek yok yok çok kimsenin bilmesine. Adını senin adin koyacaktım ama kardeşim benden önce davrandı, geçen bayram dünyaya gelen kızının adını senin adın koydu. Köftehor. arada golunu attı gene. Madem golu o attı, o kısmıda sana o anlatsın *

Oğlum gibi değil bu torunun. uyumuyor geceleri. oğlumun sesini 3 gün sonra duymuştuk , kızın sesi maşallah ilk gunden beri gecelerin vazgecilmez parçası. keşke burada olsaydında elinde teştiyle "indim havuz başına" dan başlasaydın. Biliyorum susardı o zaman. Oda bunu istiyor zaten biliyorum. Geldiği yerden seni görüp geldiğini. O yüzden sana bu kadar çok benzediğini.

Hazırlan pamuk prensesim. benim vaktimde geliyor. orada götüreceğim seni baloya.
ozledim seni hem de cok fazla bu oyle bir ozlem ki ateist olsaydim sirf senle cennette bulusabilmek umidiyle imana gelirdim.
Yazin geldigimde misirli yogurt corbasindan bir kazan isterim. itiraz yok bebek.
anneannesinin internet özürlü olması nedeni ile asla canı ninesinin okuyamayacağı yazıların başlığıdır.
bir gün gideceksin, biliyorum. ben bir gül tomurcuğu gibi açarken, sen mavisinde solacaksın gökyüzünün. gönül ister, sen kal, gitme. ömrümün çoğunu bir anda verebilecek denli seviyorum seni. ulu bir çınarsın hep sen, gölgeni daima sundun bana. gitme anneanne, gitme. sen gitme ve bırak ben hala çocuk kalayım.
mümkünse bir 10 yıl kadar daha ölmemeye çalış. seni çılgın!
Bir daha ki gelişinde seni plastik olarak istiyorum, doğada yok olman yıllar ve yıllar süreceği için ben sana doymuş olarak geçip gidebilirim.