bugün

önce haberi geçelim:

Gıda dağıtım işinden denizcilik sektörüne geçen Başbakanın büyük oğlu Burak Erdoğan ve ortağı Safran 1 adlı kuru yük gemisiyle taşımacılık yapacak...

şimdi yorumu:

Erdoğanın büyük oğlu Burak, denizciliğe ilk adımını geçen yıl amcası, eniştesi ve kayınpederi ile birlikte kurduğu Turkuaz Denizcilikle atmıştı. iki ay önce de kendisini denizciliğe teşvik eden Mecit Çetinkaya;nın oğlu Mertle ikinci şirketini kurdu. iki genç 19 Ocak 2007de kurdukları şirkete adlarının baş harflerini verdi: MB Denizcilik... 6 Şubatta da ilk gemileri Safran 1i, 2 milyon 350 bin dolara aldılar.
Peki, bu iki iş bitirici genç gemiyi kimden almıştı? Başbakanın kızlarını taa Amerikalarda bursla okutan iş adamı Remzi Gürün hem akrabası hem de iş ortağı olan Hasan Doğanın şirketi Gürgem Denizcilikten!.. Üstelik 500 bin dolar peşin, 36 ay vade ile!. Denizcilik piyasasını bilenler, böyle satışı babası oğluna yapmaz diyorlar!.. Hasan Doğan'a gelince; bu satıştan yalnızca bir buçuk ay sonra, dün, Başbakan Erdoğan'ın kuyumcusu Cihan Kamer ve Dubai Şeyhi El Maktum ile ortak olarak milyar dolarlık iETT arazisinin ihalesine katıldı.. Gerçi, Emaar Gayrımenkul kazanamadı ama kardeş şirket, El Maktum'un tümüne sahip olduğu Sama Dubai ihaleyi 705 milyon dolara aldı... Emaar Gayrımenkul, istanbul Büyükçekmece'de 555 villalık Toskana Projesini de yapıyor... Ne güzel!..
Bilmiyorum; bu ülkeyi ve içinde yaşadığımız vahşi süreci daha iyi anlatabilecek bundan daha açık, daha net bir örnek bulunabilir mi?..
- Varsa lütfen söyleyin!..


Şimdi de elinizi vicdanınıza koyup düşünün...
Dünyanın çağdaş, demokratik hangi ülkesinde bir başbakan oğlu 2 küsur milyon dolara gemi alabilir?. Dünyanın neresinde bir başbakan ailesi, gıda işinden çıkıp, daha karlı olduğu için denizcilik sektörüne girer ve daha dün kızlarını bursla okutan iş adamının ortağından milyonlarca dolarlık gemi satın alır?.
işsizliğin resmi rakamların en az iki kat üzerinde bulunduğu bilinen, yoksulluk sınırının 2 bin YTLye, açlık sınırının 1 milyar YTLye dayandığı bir ülkenin başbakanının oğlunun, aileden sayılan işadamlarının çocuklarıyla karlı işlere soyunması ve gazetelere manşet olması neresinden baksanız bir vicdan yarasıdır..
Ancak siz, Maliye Bakanının oğlunun 20 milyon dolarlık yatırımlar yaptığı, Ulaştırma Bakanının oğlunun 445 bin Euroya feribot satın aldığı bir ülkede Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının oğlu 2 küsur milyon dolara gemi almış çok mu? diyebilirsiniz...
- Çok ama çok haklısınız!!!.
Aslında en güzel değerlendirmeyi Radyo Tatlısesteki Sesli Gazete programında Mustafa Balbay yaptı:
- Nerede Burak, orada bırak!..

durum gayet iyi özetlenmiştir.söylenecek birşey bırakılmamıştır.

--spoiler--
http://www.haber3.com/artikel.php?artikel_id=101865
--spoiler--

edit:durumu normal karşılayacak zihniyete sahip bu kadar çok kişinin * olduğunu bilseydim maket gemilerini kendilerine * göndermeyi daha erken düşünememiş olmanın derin üzüntüsü içerisinde olduğumu belirtmeden geçmezdim.
basbakanin oglunun trafikte adam oldurup sonra da hapse girmemesinden daha az sasirtici olan eylem.
(bkz: yok artik lebron james)***

edit: içine almak gibi iğrenç bir espriyle alakası yoktur entrymin. şimdi aklıma geldi yanlış anlaşılmasın, gemisi bile olsa insan insandır.
babasına bak oğlunu al denilesidir.
bakkal aç, git rizede hamsi avcılığı yap, çay sat, ne biliim islamcı bir profesörün asistanı ol, imam ol; ne işin var gemi alıyorsun kardeşim, o gemi oyuncak da olsa üzerine oynarlar bilmiyormusun, bilmiyormusun adı gemi olan ne alsan üzerine oynarlar. kaldı ki 2,5 milyon dolardan bahsediliyor, bunun üstüne nasıl oynamasınlar. hani kasımpaşalı bir sade adamdı baban, hani körpe dizlerini cami halılarına sürte sütre iman ile, sabır ile, tevekkül ile halkın içinden çıkmıştı baban. kime anlatırsınız şimdi derdinizi, oğlunun gemisi olan bir başbakan bırakın dünyayı hangi gezegende anlatır derdini. nasıl dersiniz, küçük bir gemi aldı oğlan, ticaret yapıyor. nerden baksan gemi bu kardeşim. içinde kocaman kocaman dizel motorları olan, bandırası olan (ne demek hala anlamadım) bir taşıt. sadece bandıra tabiri bile sizi binlerce köylüden uzaklaştırır. köylümüz, ince hesaptan anlamaz ama bilmem ne bandıralı gemisi olan başbakanın oğlu denince şöyle bir küfrü savurur. bu kadar da mı aklınız yok, bu kadar da mı tarih bilinciniz yok, bu kadar da mı aceleniz var. gemi neden alırsınız kardeşim. hani ada ülkesi olsak, jamaika olsak, korsika olsak, trinidat tobaco olsak anlayacağım, orda makbul taşıt gemidir diyeceğim. ama türkiyede ticarete gemiyle devam eden bir adamı anlayamayacağım, üzgünüm. 40 yıllık milli görüş geleneğinden gelen seçmen kitleniz de bunu anlayamayacaktır. anlar gibi görünür belki ama onlar da başörtü, imam hatip vs. vaatleri tutulmadığında bir anda sırtlarını çevirecektir. un satsaydınız kardeşim, arpa satsaydınız, kaptanı, tayfası, limanı bilmem ne külliyatı olan bir şeyi neden aldınız.
özelleştirmelerin ve ülkenin elinden çıkan yerlerin hesabının sorulmasının zamanı geldiğini göstermektedir.
(bkz: burak erdoğan)
türkiyenin durumu kötü olsa kimse gemi alabilir mi ???