bugün

Geçinmek için çalışmak ve çok daha fazla çalışmak gerekir oldu.
A bu da elbet biraz da şu kapitalist düzenin bize pompaladığı durum.Afilli mağazalar açtılar,'tüketin daha çok tüketin' diye bizi itelediler.Süpermarketlerle gözümüzü boyadılar.Öyle çocuk mağazaları açtılar ki hani ya ordan alışeriş yapmayan anne 'evladını düşünmeyen anne' oldu.Oysa hala ne güzel ciciler vardır çocuklar için pazarlarda ve ne ucuza rengarenk giydirilebilir yavrularımız.Ama alt tarafı bir çift çoraba 10TL para vermeyi iyi annelik bildik.
Sonra okul hırsı bürüdü hepimizi.Kolejden geçtik,anaokulunun özelini aramaya başladık.Çocukken parklarımız vardı,şimdi özel 'oyun grupları'..'Ulan b..mu çıktı bildiğin çocuk parkının,debelene debelen oynasın orda,kir pas gelsin eve' dediğinde anne, ' aa ama o grupta bilmem ne etkinliği de var' denildi.
3 yaşında ingilizce öğrenimin ne kadar gerekli olduğunu savunur olduk..
Oysa ben değil miydim sümüklü sümüklü sokakta gezen ve tek maaşlı evimin ortanca çocuğu olarak mutlu yaşayan.
Farkına varmadan bir at yarışına girdik,sokulduk zorla..Neyimiz eksikti bir tek babamızın çalıştığı zamanlarda.Tersine herşeyimiz daha kıymetli değil miydi..
Ama herşeyi bir arada istedik..Bir an durup sakin olabilsek aslında tükettiklerimizin yarısından fazlası bile olmasa yaşayabileceğimizi anlayabiliriz.
işte o zaman da kadın olarak yırtınırken en güzel günleri de kaçırmamış olabiliriz.
Her kadın çalışsın,elbet çalışsın.Sadece ekonomik katkı için değil ,sosyal hayatı için de çalışsın.Ama arada soluklanarak çalışmasında ne sakınca var.Çalıştığı paranın yarısını bakıcıya verecekse evladının ona en muhtaç olduğu dönemde evde oturmasının ne sakıncası var.80 yıl yaşasak şu hayatta, dip dibe evladımızla geçireceğimiz en fazla 6 yıl yok mu?Okul hayatından sonra zaten bu yapış yapış halimiz sona ermeyecek mi?O zaman ne sakıncası var birkaç sene durup da o ilk anları kaçırmamanın..Hangi bakıcı o çocuğa evdeki bir anneden daha sağlıklı çorba yapar,hangi bakıcı herşeyi ile anne gibi ilgilenir.
Daha az tüketip daha çok anne olamaz mıyız?
akp zihniyetinin eski moda kadın modelini görmek isteyen tipleri pek rahatsız eden durumdur.

kadını evinde oturan, tek işi çocuk bakmak olan biri olarak görmek istiyorlar. bunun için tüm bu ''oo kapitalist düzen, bilmem ne'' tantanası. dünya değişiyor. değişime ayak uydurmak gerek.
Doğurganlığını kanıtlamak için çocuk sahibi olup, çocuğu ziyan etmektir.
çocuğun büyümesini kaçırmaktır. sırf doğurmuş olmakla anne olunmuyor, bu nedenle bir seçim yapmalı kadınlar. annelikle iş hayatı bir arada yürümez (yürüyemez) ne yazık ki.
mecburiyettir. günümüz şartlarında ortalama bir hayat yaşamak için kadının da çalışması gerekmektedir. 23-24 yaşında fakülteden mezun olan kadın, işe başlayıp, kıdemlenip, evlenip, evliliğini rayına oturtup, kendinden ve eşinden emin olup çocuk doğurmak istemesi 30'lu yaşlarına tekabül eder. bir kadın için +35 yaşın çocuk doğurmak için normalden daha fazla risk taşıdığı gerçeğini de göz önünde bulunduran kadın 30'lu yaşlarının başında anne olur. yasal doğum izni, raporlu izin, ücretsiz izin, süt izni toplamları ile 1 seneye yakın bir zaman çocuğu ile vakit geçirir ve sorumluluğunu aldığı yeni bir hayatın gereksinimlerini mümkün olan en iyi şekilde karşılamak için hiç istemeyerek, içi kan ağlayarak işe dönmek zorunda kalır. çocuğunu bırakacak bir annesi yada kayınvalidesi yok ise bakıcı tutmak zorundadır. hiçbir anne, gözünden sakıdığı minicik evladını henüz bir kaç aydır tanıdığı bir yabancıya isteyerek bırakmaz. mecburdur, çünkü ekmek, artık aslanın midesinde bile değildir, sindirilmiş kalıntıları neredeyse bağırsaklarındadır.
'kadınlar hiç çalışmasın mümkünmertebe' diye düşünen zihniyetin doğurduğu söylemlerdir...
zira
kimse neden işverenler kadına gereken izinleri hakkınca vermiyor,
neden erkekler de çocuk bakımında etkin bir rol oynamıyor,
neden çocuk bakımı sadece kadının üzerindeki bir yük oluyor,
neden işbaşvurularında evlilik ve çocuk sahibi olma üzerine onca sorular dönüyür,
neden doğum ile işine ara veren kadın, işine dönmeye karar verir vermez karşısına gıllıgışlı engeller dikiliyor,

gibi
haklı sorular sorulmuyor da -şimdilerin ünlü deyimi ile- 'duygusala bağlanılıyor'
bir de çocuğu bakıcıya baktırdığı için neredeyse suçlanıyor
ne yazık ki bir çok kadın iş güvencesini yitirmemek için o bakıcı parasını bile sadece kendi maaşından veriyor.
bilinmediği konularda çok fazla konuşulmaması gerçeğini gösteren bir cümle.