bugün

babanı özlemek başka şeye benzemez,
ağlamak isterken akmayan göz yaşını beklemek gibidir,
mevsimsiz , üşümek, hiç çıkmayacağını bildiğin güneşi, bir umut kapkara bulutların ardından beklemek,
ellerin kudreti tükendiğinde, ayaklar yürümez olduğunda, bir "gel" nidası duyduğunu sanmak gibidir,
küçük dağları ben yarattım sanırken, aslında yaslandığının koca bir tek dağ olduğunun farkına varmak,
ve okyanuslar kadar nefesin var bilirken, ciğerlerini o güne kadar kimin üflediğini anlamak gibidir,
korkusuzluğunun, güveninin, delikanlılığının omuzlarında duran sıcacık bir çift ele ait olduğunu hissetmek,
koşarken düşmek, düştüğünde acımak, acıyan yerlerinin merheminin bitişi ile yüzleşmek gibidir,

ben varım, yok olsam da nasılsa o var diyememektir artık,
soramamak, bilememek, eskiden acıtmayan güneşe gözlerini dikip bakamamaktır,
amaların dolduğu cümleleri, ya yapamaz'samlarla bitirmektir,
bazen en çaresizken, ilk defa gerçekten çaresiz olduğunu anlayacak kadar, son çareni yitirmektir,
bir sevgi ki, ucu bucağı olmaz, bir bıyığın, iki kirpiğin ardına nasıl gizlenebildiğini anlayamamak
ve en ihtiyacın olduğu anda, tam zamanında nerden nasıl geldiğini bilmeden, düzlüğe çıkamamaktır.

ve en kötüsü bütün bunları kaybettikten sonra anlamaktır.

canım babam benden, bizden gidişinin 5. yılına çok yaklaştık, zamanla unuttum mu? hayır asla, seni unutturacak kadar geçecek zaman yok, zaman sadece bu fikre alışmayı öğretti ama unutmayı asla.
ve dostlar, eğer yanınızdaysa hala, eğer sıcacık nefesini hissedebilecek kadar yakındaysanız, bunları anlamak için kaybetmeyi beklemeyin, gidin mesela bugün, hatta imkan varsa hemen şimdi, hiçbir neden olmaksızın sarılın sımsıkı..
güncel Önemli Başlıklar