bugün

boktan bir duygulanım. boktan olmasının nedeni güzellikle alakasının olmaması. neden aşık oldun sorusuna verebildiğim tek cevap; diğerlerinden farklı olması. en guzeli, en seksisi, en zekisi bile onun yerini tutmuyor, hani unutabilmen için yerine koyabileceğin bir kişi yok, çok boktan bir durum. boktan ama güzel... aşık olmadan önce bir düşünün demek isterdim ama vaktiniz olmuyor. giren girmiş oluyor. hayatınız onun oluyor çünkü onsuz bir şey olmuyor.
nazan bekiroğlu'nun, isimle ateş arasında kitabından; anladım ki aşk tarihçesi olmayan bir eş zamanlılıktı. ne dünü vardı ne de yarını. bütün hükümleri an üzerinden mühürleniyordu. bütün birikimleri an gelip hükümsüz kalıyordu. teminatı yoktu. aşkın bedeli yoktu. yoktu, hiçbir şeyi yoktu. aşk o ki bir karanlık düşünce hikayenin orta yerine yok oluyordu.
#5394488 budur.
aşk: iki ucu boklu değnek.
sigara gibi ilk nefesi güzel bırakması zor,icki gibi ilk yudumu cakırkeyf eder diger yudumlar komaya sokar ama kim ne derse desin askı yasamak icin cekilen acı en güzelidir (bkz: tuuce)
tüm zamanların en spesyel yemeğidir aşk.başlarken tat sonsuz hazmederken hafif rahatsız çıkarken de acı verici olur çoğu zaman.
En sonunda bitirilen Elif Safak kitabi...

--spoiler--
Cok ama cok sevdim bu kitabi ben. Elif hanim birazcik daha kaynak arastirip cok belirgin hatalar yapmmamis olsa tamamiyle gercekci bir kitap olurmus ama bastan asagiya kurgu olarak düsünerek okunsa bile, yine de süper bir kitap olmus. konu süper cünkü.

Ne kadar yetersiz kaynak arastirmasi da olsa, $ems ve Rumi'nin arasindaki iliskinin gelisim süreci zaten hemen herkesin, en azindan Tasavvuf hakkinda bir seyler duymus hemen herkesin, bildigi bir hikayedir ki kitabin bu kadar sevilmesinin nedeni de tarihe mal olmus bu kahramanlar yüzünden diye düsünüyorum.

Bir yanda Elif $afak'in kendi yarattigi kitap kahramanlari; Ella, David ve Aziz...
Diger yanda gercekten bu dünyadan gecmis kahramanlar; Tebriz'li $ems, Mevlana Celaleddin Rumi ve Sultan Veled...

Bir yanda 2008 Boston'u, diger yanda 1244 Konya'si...

Kurgu kahramanlarin hic biri kitabi kurtarmaya yetmezlermis eger tek baslarina olsalar. Cünkü tuhaf bir sekilde yapay geliyorlar insana, en azindan bana öyle geldiler. Fazla basit buldum karakterleri ben ve eger sirf Ella'nin Boston maceralarini okusaydik asla bu kadar sevmezdim kitabi. Tipik Elif $afak tarzi olurdu o zaman eminim ki, Mahrem'den sonra bir türlü ayni coskuyu ve heyecani yakalayamadigi tarzi...

Ama olayin icine giren gercek kahramanlar kurtariyor romani. Hem de öyle bir kurtariyorlar ki, büyük bir keyifle okuyorsunuz onlari haklarinda hic bir sey bilmeseniz bile.

$ems'e bayildim hemen herkes gibi. Daha önce asla bu kadar ilgimi cekmedigini söylemeliyim üstelik acik yüreklilikle. Tamam Mevlana ile olan iliskini de bu iliskinin sonunu da, onun hocasi oldugunu da falan filan biliyordum ama hakkinda adam akilli hic bir sey okumamamistim dogru dürüsüt.
Ciddi bir kaynaktan okumak gerekiyor $ems'i artik, en dogal, en yalin haliyle.

"Bu dünyadan bir Tebriz'li Sems gecti, hem de bir kez degil yüzlerce kez.
Her asirda yeniden gelir onlar. Ama Sems'i görüp de kiymetini bilecek Rumi'ler olmadiktan sonra neye yarar?..."
--spoiler--

Sonuc itibariyle; okunmasi, en azindan bir sans verilmesi gereken bir kitaptir "Ask". Elif Safak icin degilse bile, Tebriz'li Sems icin...
Annenizin en sevdiğiniz yemeği önünüze getirdiğinde kaşığı yemeğe daldırıp ağzınıza götürürken sevgilinizin aklınıza gelmesi, doymanız ve kaşığı yere bırakmanızdır.
henüz bitirmeme karşın hem konu seçimi hem de karakterlerin kendi ağızlarından konuşturmasıyla orhan pamuktan çokça etkilendiğini söyleyebilirim elif şafak'ın. hatta kara kitapta okuduğu arayış bölümden esinlenerek yazdığını rivayet ederek edebiyat dünyasını sarsacak bir iddia ortaya da atarım, tam olur.
(bkz: benim adım kırmızı)
(bkz: kara kitap)
uzun bi zamanımı skip atan şey. olmasa daha güzel olurdu kimi zaman.
büyük beklentilerle okunduğunda tatmin edemeyen elif şafak kitabı.
eğer kanınız damarda sevgiyle akıyorsa, bilirsiniz ki bulutlar yollara uzakta değildir, onlara basabilirsiniz yolda yürürken bir an.

eğer imkansızların imkanları olduğunu görürseniz bir gün, bilirsiniz ki masallardan hayatınıza gelmiştir saatinizde yürüyen yelkovan.

eğer yağmurlu bir günde kafanızı gökyüzüne kaldırıp gülümseyebiliyorsanız, bilirsiniz ki tanrıdır gökkuşağını gülüşünüzden ilham alan.

eğer yemeden doyuyor uyumadan uyanıyorsanız, bilirsiniz ki içeri çıkılır dışarı girilir bir dünyadır artık etrafınızda dolanan.

eğer koparmaya kıyamadığınız papatyalarınız varsa yollarınıza dizilen, bilirsiniz ki doğa size bir demet yapıp ayaklarınıza sermiştir o'ndan.

eğer bir gece uyanıp sağ yanınızı yokluyorsa eliniz, bilirsiniz ki düş'ten düş'müş katıksız bir yolcusunuzdur günün sevinçlerinden arta kalan.

eğer her şeyi yapabilecek gücü hissediyorsanız içinizde, bilirsiniz ki çevre artık sadece bir figürandır sahneden inmeye hazırlanan.

eğer aynaya bakıp o gün güzel göründüğünüzü düşünüyorsanız, bilirsiniz ki hayata gülümseyişinizdir yüzünüzde açan.

eğer bir masalda yaşıyorsa hayat kahramanınız, bir masal yaşatıyorsa, yani eğer bir gerçekte yaşıyorsanız masal tadında, bilirsiniz ki bunun adı aşk!
yüksekten aşağıya düşmektir.
a, ş ve k harflerinin yanyana gelmesiyle oluşan kelimedir. insanların üstüne fazla anlam yüklediği kelimedir.
acı çekmektir.
aşk çakar.
acısıda tatlısıda aynı olan şey.ne zaman ki acı çekersiniz ölmek istersiniz fakat ne zamanki aşkın içindesiniz cennetteyim dersiniz öldüm zannedersiniz.garip işte. (bkz: swh)
en güzel sertap erener şarkısıdır. hele demir demirkan'la düeti ölmeden önce dinlenmesi gereken şarkıların başında gelir.
ne bela bir şey olduğunu bir kez daha bugün anladığım zımbırtı.

kendi başıma gelen bir şey değil, bir arkadaşım sayesinde anladım bunu.

lisede yaşanmış 1 yıllık ilişkinin ardından o kızı unutamayan bir arkadaşım vardı. 3 yıldır cüzdanında o kızın resmi vardı. tamam başka ilişkiler yaşadı, ama o aşkın yeri ayrıydı. ve o resmi bir gün cüzdanından çıkartıp yırtmaya başladı, neden mi? kız telefonla arayıp nişanına çağırdı onu... yırtmaya başladı resmi, ve elinde bir parça kaldı, diğer parçalar yere düştü. arkası dönük parçanın önünü çevirip baktı; o kızın yüzü kalmıştı elinde sadece. ve o soğuk, hep umursamaz olan arkadaşım ağlamaya başladı birden... bir kez daha anladım işte, aşk çok garip.
"gerçek aşk tıpkı cinler, periler gibidir. bahsini herkes eder ama göz ile görmüş olan pek azdır."

francois de la rochefoucauld
"l'amour est enfant de boheme, il n'a jamais connu de loi" (aşk bir çingene çocuğudur, asla yasa tanımaz.)
(bkz: carmen by Georges Bizet)
Yaşama amacım. Sabah kalktığımda güne gülümseyerek başlama sebebim. Hep boktan bir duygu olduğunu düşünürdüm, insana acı verdiğini düşünürdüm aşkın. Acı veriyor bazen evet ama getirdiği mutluluk kat kat fazla. Varsın bir gün bitsin, varsın ilerde belki de acı çekeceğimi bileyim, olsun ya şu anımda mutluyum ya bana yeter o. 4000. entrymi yazdığım dünyanın en güzel duygusu. *
t bag ' e bile, şöyle bir entry yazdıran duygudur. daha ne olsun.

#5590982
aşk kavuşamamaktır özlemdir hasrettir elde edememektir birisiyle birlikte olsan bile hep ulaşamadığın bir yerinin olmasıdır zira insan istediği şeyi elde edene kadar hakettiği değeri verir bu yüzden aşk uzakta olandır, istemek ama elde edememektir, özlemek ama kavuşamamaktır.
kıl kurdu gibidir aşk, sadece geceleri anüsten çıkıp izlerini bırakır insanlığa.