bugün
- icardi190520
- galatasaray14
- fettullah gülen'in ölmesi10
- dinci geri zekalılar ile insanlığın mücadelesi17
- sokak hayvanları uyutulacak66
- kızlar kendi aralarında ne konuşuyor13
- online 28 yazar şu an ne yapıyor16
- neden yazarlık yapıyorsunuz15
- bir kadın nasıl susturulur27
- yaya geçidinde kendini yola atan alman11
- 24 mayıs 2024 panathinaikos fenerbahçe beko maçı16
- türk kızlarındaki zenci merakı15
- menzilcilerin gay gay hareketleri13
- namaz kılan kemalist fayda görür mü10
- bir kadına söylenebilecek en güzel iltifat20
- iremga'yı taşlamak17
- mert hakan yandaş20
- türkiye fakirse halk neden obez37
- dünya türkiye'nin neyini kıskanıyor27
- istanbul'a taşınmak isteyenler için tavsiyeler9
- lise eteğini saklayan hatun13
- karşı cinste çekici gelen özellikler14
- yazarların bugün içtiği sigara sayısı16
- putine bir savaş taktiği ver12
- ideal erkek boyunun 195 olması16
- ameliyatla erkek oldum soruları alayım19
- rüyada olduğunu fark etmek8
- zalbert kızsa kanıtlasın11
- hayırlı cumalar9
- türk kızları neden gülümsemiyor14
- biontech aşısı olan insan9
- kitap okumanın zararlı ve gereksiz olması9
- iran cumhurbaşkanının cennete girişi12
- geldi yine deli9
- sokak köpeklerini çin'e ihraç etmek12
- türk erkeklerindeki iğrenç detaylar15
- beşiktaş ın fenerbahçe yi geçmesi12
- 23 mayıs 2024 beşiktaş trabzonspor maçı25
- e f e8
- aydinoglu bombala21
- bir erkek nasıl rahatlar15
- kocaeli de asansöre sıçan adam8
- 6 ayda yazılımcı olmak10
- mecidiyeköy metrosunda intihar eden kız10
- 23 mayıs 2024 ali koç basın toplantısı11
- bik bik için diktiğim etek17
- insan olmaya ceyrek kala8
- türkiyedeki rusların gövde gösterisi yapması11
eziyet gibi bir şeydir sanırım ya da bana öyle gelir zira ben anılara bakınca kahrolan bir insanım.
şehri bir sis mi kaplar, melankoli şehrin paçalarından mı akar, akasyalar, gürgenler, çınarlar, kestaneler, ceviz ağaçları ve kara dut bu ağaçlar şehrin griliğine battığı vakit ve yıllanmış şehir yapıları yani bir cümle tarih sisin, yağmurun ve erken çöken günün alacalı bulacalı atmosferine battığı vakit bilin ki şehir en duygusal en ağlamaklı haline bürünmüştür. çünkü şehir doğduğu mahalleye dönmüştür. kaç hayat eskitmiş kaç yıllanmış şarap kaç yıllanmış aşk kaç kadın köşede duran ahşap evden baktı, şehir bunları bir yaşar. şehirlerinde insanlar gibi bir ruhu var sanırım ama insanlardan daha ölümsüz daha gerçekçi ve daha acılar içinde kıvranan.
misal bursa'da bir çınar vardır. yaşı 600 küsür yıl. dalları öyle uzar ki gökyüzüne insan dona kalır, baka kalır. gövdesinin önünde eğilir. kaç insan gördü? kaç hayat gördü? kaç tımarlı sipahi burdan geçti kaç efe yüz sürdü. acaba bizim gibi miydi yeni doğduğu vakit. ilk nasıl açtı gözlerini? hangi dalı ilk fırladı lüverinden? ve o dal şimdi altında oturup çayını içtiğimiz dağlara sevdalı sevdalı bakar mı acaba. bu çınar o dağın gövdesinde ölecektir. bütün bir haşmetiyle çökecek belki bir gün. hemen altında 2 sokak dibinde duran kelepir evin balkonundaki yeşil fesleğen de muhtemelen bu hazin devrilmenin etkisiyle kendini boşluğa bırakacaktır. kadın balkona fırlayacak, adam belki yatağından kalkamayacak genç bir elini camın demirin uzatıp ah diyecek. aynı mahallede doğup aynı mahallede büyüyüp aynı mahallede ölecek.
ben yıllar önce sonradan geldiğim bir mahallede henüz küçümencik çocuklar "cilli" oynarken... küçümencikti o çocuklar. yıllar sonra gidipte gördüğüm, boş arsalarında cilli oynadığımız mahallenin iyice betonarmelere gömüldüğünü görünce şehrin değişen yüzünün yanında o küçücük çocukların da değişen yüzlerine tanık olunca, aynaya bakma gereği duydum. alnımda bir iz çıkmış, saçlarıma epey bir aklar düşmüşken gördüm kendimi. nice şehirlerden geçtim. ishak paşa sarayının hemen dibinde çay içtim, akdamar kilisesinin duvarlarına yaslanıp ölü keşişlerin sesini dinledim, bir sabah mersin adana arasında kendimi portakal bahçeleri arasında buldum. alaplı'da açtım gözlerimi bir kız karşıladı, kocamandı gözleri. sığındım limanına. tuttu elimden şehre girdik. bir boğaz vardı ölüm gibi soğuk. yepyeni yüzler. merhaba dedik yukarıda duran adam. sonra izmir'de hiç bilmediğim şimdi hiç hatırlamadığım bir sahilin akşamüstünü kovalarken yoruduk ve uzandık banklara. yine bir el vardı elimin içinde trabzon'da sümela manastırında çarpıyordu kalbi. kalktım ayağa ufka daldım. yürüdü insan kayboldu ufukta. derken ankara'da kendimi yolları adımlarken buldum. ben o şehiderde denizin olmamasına o kadar geç alıştımki. yoktu benim yurdum. nereye esse rüzgar çırpı takıp önüne götürüyordu beni.
ben, mahallesinde doğup büyüyüp ve ölüp giden insanların hikayelerini dinlediğim vakit öyle bir hüzne gark olur ki yüreğim... işte mahallesinde doğup, mahallesinde büyüyen, mahallesinin bakkalından alış veriş yapan, kendinden sonraki nesle hep bir şeyler öğreten, o mahallede evlenip o mahallede çocuk sahibi olan bütün acılarını sevinçlerini o mahallede yaşayan insanların hayat karşısındaki ısararcılığı karşısında şaşırırım. çünkü benim ayaklarım, ellerim, kalbim hep göçebe yaşadı.
şehri bir sis mi kaplar, melankoli şehrin paçalarından mı akar, akasyalar, gürgenler, çınarlar, kestaneler, ceviz ağaçları ve kara dut bu ağaçlar şehrin griliğine battığı vakit ve yıllanmış şehir yapıları yani bir cümle tarih sisin, yağmurun ve erken çöken günün alacalı bulacalı atmosferine battığı vakit bilin ki şehir en duygusal en ağlamaklı haline bürünmüştür. çünkü şehir doğduğu mahalleye dönmüştür. kaç hayat eskitmiş kaç yıllanmış şarap kaç yıllanmış aşk kaç kadın köşede duran ahşap evden baktı, şehir bunları bir yaşar. şehirlerinde insanlar gibi bir ruhu var sanırım ama insanlardan daha ölümsüz daha gerçekçi ve daha acılar içinde kıvranan.
misal bursa'da bir çınar vardır. yaşı 600 küsür yıl. dalları öyle uzar ki gökyüzüne insan dona kalır, baka kalır. gövdesinin önünde eğilir. kaç insan gördü? kaç hayat gördü? kaç tımarlı sipahi burdan geçti kaç efe yüz sürdü. acaba bizim gibi miydi yeni doğduğu vakit. ilk nasıl açtı gözlerini? hangi dalı ilk fırladı lüverinden? ve o dal şimdi altında oturup çayını içtiğimiz dağlara sevdalı sevdalı bakar mı acaba. bu çınar o dağın gövdesinde ölecektir. bütün bir haşmetiyle çökecek belki bir gün. hemen altında 2 sokak dibinde duran kelepir evin balkonundaki yeşil fesleğen de muhtemelen bu hazin devrilmenin etkisiyle kendini boşluğa bırakacaktır. kadın balkona fırlayacak, adam belki yatağından kalkamayacak genç bir elini camın demirin uzatıp ah diyecek. aynı mahallede doğup aynı mahallede büyüyüp aynı mahallede ölecek.
ben yıllar önce sonradan geldiğim bir mahallede henüz küçümencik çocuklar "cilli" oynarken... küçümencikti o çocuklar. yıllar sonra gidipte gördüğüm, boş arsalarında cilli oynadığımız mahallenin iyice betonarmelere gömüldüğünü görünce şehrin değişen yüzünün yanında o küçücük çocukların da değişen yüzlerine tanık olunca, aynaya bakma gereği duydum. alnımda bir iz çıkmış, saçlarıma epey bir aklar düşmüşken gördüm kendimi. nice şehirlerden geçtim. ishak paşa sarayının hemen dibinde çay içtim, akdamar kilisesinin duvarlarına yaslanıp ölü keşişlerin sesini dinledim, bir sabah mersin adana arasında kendimi portakal bahçeleri arasında buldum. alaplı'da açtım gözlerimi bir kız karşıladı, kocamandı gözleri. sığındım limanına. tuttu elimden şehre girdik. bir boğaz vardı ölüm gibi soğuk. yepyeni yüzler. merhaba dedik yukarıda duran adam. sonra izmir'de hiç bilmediğim şimdi hiç hatırlamadığım bir sahilin akşamüstünü kovalarken yoruduk ve uzandık banklara. yine bir el vardı elimin içinde trabzon'da sümela manastırında çarpıyordu kalbi. kalktım ayağa ufka daldım. yürüdü insan kayboldu ufukta. derken ankara'da kendimi yolları adımlarken buldum. ben o şehiderde denizin olmamasına o kadar geç alıştımki. yoktu benim yurdum. nereye esse rüzgar çırpı takıp önüne götürüyordu beni.
ben, mahallesinde doğup büyüyüp ve ölüp giden insanların hikayelerini dinlediğim vakit öyle bir hüzne gark olur ki yüreğim... işte mahallesinde doğup, mahallesinde büyüyen, mahallesinin bakkalından alış veriş yapan, kendinden sonraki nesle hep bir şeyler öğreten, o mahallede evlenip o mahallede çocuk sahibi olan bütün acılarını sevinçlerini o mahallede yaşayan insanların hayat karşısındaki ısararcılığı karşısında şaşırırım. çünkü benim ayaklarım, ellerim, kalbim hep göçebe yaşadı.
güncel Önemli Başlıklar