bugün
- gece yazıp gündüz yazmayan erkek18
- bir kadının bir erkeğe arkanda ben varım demesi12
- hangi sözlük yazarının tipini merak ediyorsunuz29
- samet akaydın17
- abdülkerim bardakçı15
- ülkesi abd ce işgal edilsin isteyen mal cemaatçi8
- larisalisa24
- iran'ın pkk'ya eğitim verdiği iddiası8
- manyak olmaya karar verdim11
- stanley termos16
- yazarların en büyük dilekleri14
- yaşamak için geçerli sebepler19
- gecenin şarkısı12
- ilim vs bilim9
- anın görüntüsü18
- 22 haziran 2024 türkiye-portekiz maçı82
- arkadaşlar sınava çalışıyorum birşey diyor musunuz14
- incil çok uzun'ya okurken sıkılıyorum12
- gideon reid morgan jj33
- gideon reid morgan jj silik yesin kampanyası9
- 4 karısı 2 kız arkadaşı olan işsiz adam8
- hacda aşırı sıcaktan 500 den fazla kişinin ölmesi12
- karton toplayan çocuğun elleri13
- çıkma teklifi etmek24
- duşta işemek19
- kürtlerin dünya lideri olduğu gerçeği17
- sözlük yazarları nasıl eğleniyor13
- nihavend longa9
- michy batshuayi14
- ona bilmediği bir vergi önerisi yap14
- yalnızlığın anlaşıldığı anlar13
- antalya daki engelli çocuğa toplu tecavüz8
- en kaliteli türk kahvesi markaları13
- karşı cinste aranan özellikler15
- tacikistan'da başörtü takılması tamamen yasaklandı28
- hangi şarkı seni ağlatıyor22
- ucuz escort17
- donuz listesindekilerin yazdıklarının görünmemesi8
- milliyetçi olmamak14
- kürtlerin siklerinin daha büyük olması gerçeği16
- özlenen sözlük yazarları38
- mika raun ile sevişir misiniz11
- xdream12
- sari renkli seker8
- kız yazarların entryleri neden artı oy alıyor12
- fransa bayrağını yakan sığınmacı10
- jose mourinho8
- küçükçekmece de öpüşen yaşlı amcalar22
- hiçbir erkeğin size laf atamaması12
eziyet gibi bir şeydir sanırım ya da bana öyle gelir zira ben anılara bakınca kahrolan bir insanım.
şehri bir sis mi kaplar, melankoli şehrin paçalarından mı akar, akasyalar, gürgenler, çınarlar, kestaneler, ceviz ağaçları ve kara dut bu ağaçlar şehrin griliğine battığı vakit ve yıllanmış şehir yapıları yani bir cümle tarih sisin, yağmurun ve erken çöken günün alacalı bulacalı atmosferine battığı vakit bilin ki şehir en duygusal en ağlamaklı haline bürünmüştür. çünkü şehir doğduğu mahalleye dönmüştür. kaç hayat eskitmiş kaç yıllanmış şarap kaç yıllanmış aşk kaç kadın köşede duran ahşap evden baktı, şehir bunları bir yaşar. şehirlerinde insanlar gibi bir ruhu var sanırım ama insanlardan daha ölümsüz daha gerçekçi ve daha acılar içinde kıvranan.
misal bursa'da bir çınar vardır. yaşı 600 küsür yıl. dalları öyle uzar ki gökyüzüne insan dona kalır, baka kalır. gövdesinin önünde eğilir. kaç insan gördü? kaç hayat gördü? kaç tımarlı sipahi burdan geçti kaç efe yüz sürdü. acaba bizim gibi miydi yeni doğduğu vakit. ilk nasıl açtı gözlerini? hangi dalı ilk fırladı lüverinden? ve o dal şimdi altında oturup çayını içtiğimiz dağlara sevdalı sevdalı bakar mı acaba. bu çınar o dağın gövdesinde ölecektir. bütün bir haşmetiyle çökecek belki bir gün. hemen altında 2 sokak dibinde duran kelepir evin balkonundaki yeşil fesleğen de muhtemelen bu hazin devrilmenin etkisiyle kendini boşluğa bırakacaktır. kadın balkona fırlayacak, adam belki yatağından kalkamayacak genç bir elini camın demirin uzatıp ah diyecek. aynı mahallede doğup aynı mahallede büyüyüp aynı mahallede ölecek.
ben yıllar önce sonradan geldiğim bir mahallede henüz küçümencik çocuklar "cilli" oynarken... küçümencikti o çocuklar. yıllar sonra gidipte gördüğüm, boş arsalarında cilli oynadığımız mahallenin iyice betonarmelere gömüldüğünü görünce şehrin değişen yüzünün yanında o küçücük çocukların da değişen yüzlerine tanık olunca, aynaya bakma gereği duydum. alnımda bir iz çıkmış, saçlarıma epey bir aklar düşmüşken gördüm kendimi. nice şehirlerden geçtim. ishak paşa sarayının hemen dibinde çay içtim, akdamar kilisesinin duvarlarına yaslanıp ölü keşişlerin sesini dinledim, bir sabah mersin adana arasında kendimi portakal bahçeleri arasında buldum. alaplı'da açtım gözlerimi bir kız karşıladı, kocamandı gözleri. sığındım limanına. tuttu elimden şehre girdik. bir boğaz vardı ölüm gibi soğuk. yepyeni yüzler. merhaba dedik yukarıda duran adam. sonra izmir'de hiç bilmediğim şimdi hiç hatırlamadığım bir sahilin akşamüstünü kovalarken yoruduk ve uzandık banklara. yine bir el vardı elimin içinde trabzon'da sümela manastırında çarpıyordu kalbi. kalktım ayağa ufka daldım. yürüdü insan kayboldu ufukta. derken ankara'da kendimi yolları adımlarken buldum. ben o şehiderde denizin olmamasına o kadar geç alıştımki. yoktu benim yurdum. nereye esse rüzgar çırpı takıp önüne götürüyordu beni.
ben, mahallesinde doğup büyüyüp ve ölüp giden insanların hikayelerini dinlediğim vakit öyle bir hüzne gark olur ki yüreğim... işte mahallesinde doğup, mahallesinde büyüyen, mahallesinin bakkalından alış veriş yapan, kendinden sonraki nesle hep bir şeyler öğreten, o mahallede evlenip o mahallede çocuk sahibi olan bütün acılarını sevinçlerini o mahallede yaşayan insanların hayat karşısındaki ısararcılığı karşısında şaşırırım. çünkü benim ayaklarım, ellerim, kalbim hep göçebe yaşadı.
şehri bir sis mi kaplar, melankoli şehrin paçalarından mı akar, akasyalar, gürgenler, çınarlar, kestaneler, ceviz ağaçları ve kara dut bu ağaçlar şehrin griliğine battığı vakit ve yıllanmış şehir yapıları yani bir cümle tarih sisin, yağmurun ve erken çöken günün alacalı bulacalı atmosferine battığı vakit bilin ki şehir en duygusal en ağlamaklı haline bürünmüştür. çünkü şehir doğduğu mahalleye dönmüştür. kaç hayat eskitmiş kaç yıllanmış şarap kaç yıllanmış aşk kaç kadın köşede duran ahşap evden baktı, şehir bunları bir yaşar. şehirlerinde insanlar gibi bir ruhu var sanırım ama insanlardan daha ölümsüz daha gerçekçi ve daha acılar içinde kıvranan.
misal bursa'da bir çınar vardır. yaşı 600 küsür yıl. dalları öyle uzar ki gökyüzüne insan dona kalır, baka kalır. gövdesinin önünde eğilir. kaç insan gördü? kaç hayat gördü? kaç tımarlı sipahi burdan geçti kaç efe yüz sürdü. acaba bizim gibi miydi yeni doğduğu vakit. ilk nasıl açtı gözlerini? hangi dalı ilk fırladı lüverinden? ve o dal şimdi altında oturup çayını içtiğimiz dağlara sevdalı sevdalı bakar mı acaba. bu çınar o dağın gövdesinde ölecektir. bütün bir haşmetiyle çökecek belki bir gün. hemen altında 2 sokak dibinde duran kelepir evin balkonundaki yeşil fesleğen de muhtemelen bu hazin devrilmenin etkisiyle kendini boşluğa bırakacaktır. kadın balkona fırlayacak, adam belki yatağından kalkamayacak genç bir elini camın demirin uzatıp ah diyecek. aynı mahallede doğup aynı mahallede büyüyüp aynı mahallede ölecek.
ben yıllar önce sonradan geldiğim bir mahallede henüz küçümencik çocuklar "cilli" oynarken... küçümencikti o çocuklar. yıllar sonra gidipte gördüğüm, boş arsalarında cilli oynadığımız mahallenin iyice betonarmelere gömüldüğünü görünce şehrin değişen yüzünün yanında o küçücük çocukların da değişen yüzlerine tanık olunca, aynaya bakma gereği duydum. alnımda bir iz çıkmış, saçlarıma epey bir aklar düşmüşken gördüm kendimi. nice şehirlerden geçtim. ishak paşa sarayının hemen dibinde çay içtim, akdamar kilisesinin duvarlarına yaslanıp ölü keşişlerin sesini dinledim, bir sabah mersin adana arasında kendimi portakal bahçeleri arasında buldum. alaplı'da açtım gözlerimi bir kız karşıladı, kocamandı gözleri. sığındım limanına. tuttu elimden şehre girdik. bir boğaz vardı ölüm gibi soğuk. yepyeni yüzler. merhaba dedik yukarıda duran adam. sonra izmir'de hiç bilmediğim şimdi hiç hatırlamadığım bir sahilin akşamüstünü kovalarken yoruduk ve uzandık banklara. yine bir el vardı elimin içinde trabzon'da sümela manastırında çarpıyordu kalbi. kalktım ayağa ufka daldım. yürüdü insan kayboldu ufukta. derken ankara'da kendimi yolları adımlarken buldum. ben o şehiderde denizin olmamasına o kadar geç alıştımki. yoktu benim yurdum. nereye esse rüzgar çırpı takıp önüne götürüyordu beni.
ben, mahallesinde doğup büyüyüp ve ölüp giden insanların hikayelerini dinlediğim vakit öyle bir hüzne gark olur ki yüreğim... işte mahallesinde doğup, mahallesinde büyüyen, mahallesinin bakkalından alış veriş yapan, kendinden sonraki nesle hep bir şeyler öğreten, o mahallede evlenip o mahallede çocuk sahibi olan bütün acılarını sevinçlerini o mahallede yaşayan insanların hayat karşısındaki ısararcılığı karşısında şaşırırım. çünkü benim ayaklarım, ellerim, kalbim hep göçebe yaşadı.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar