şimdi ben bu diyarları geçmişe doğru terkederken, hani vardır ya; neşeli bir musikinin demlerinde antika kokan bir dostun mavi bakışlarına saatlerce dalıp gitmek...
ona hiç bir şey demeden, şişede bir o yana bir bu yana gezerken, saatlerce onu seyredip hiç konuşmadan, tek kelime etmeden, deniz mavisi gözlerine sadece ve sadece bakarak; sevgi ve saygıyı çelik bir su gibi çakmak gözlerine vurmak!
evet canlarım: içkinin yakıştığı ve içtikçe gönlünün arşa değdiği o büyük insanın rakı şişesinde turuncu bir balık olmayı, sahi kim istemez?
istemeyenler bir adım geri adım atsın lütfen!
recep in sofrasında meze olmakla imkanı yok kıyaslanamaz. ama maalesef durum ortada.