bugün

acemilikten usta birliğine geçişin sembolü olan yemin...dinleyenlerin psikolojisini bilmem ama, son satırı da yüzlerce er tarafından okunmasıyla birlikte insanın sağ eliyle tuttuğu tüfeği kapıp, soluksuz dağlara çıkma ve her gördüğü bölücüyü ve demokrasi şakşakçılığından insan hakları savunuculuğuna terfi eden yine aynı derecede bölücü organizmayı yok etme isteği uyandırır. bu isteğin uyanması için bazılarının şehit yakını olması gerekir...bazılarına soksan geçmez zaten.

"Barista ve savasta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime dogruluk ve muhabbetle hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlere itaat edecegime ve askerligin namusunu, Türk sancaginin sanini canimdan aziz bilip icabinda vatan, cumhuriyet ve vazife ugrunda seve seve hayatimi feda edecegime namusum üzerine and içerim. "
soluksuz dağlara çıkma ve her gördüğüm kendimce karşıt organizmayı yok etme isteği nedense bende hiç uyanmamış şimdiye dek. lan şimdi vatan haini mi oluyorum ben? yoksa tüm bi dünya aksiyon-reaksiyon sığlığına kapılmış gidiyor mu? bir ülkenin bodrum katında nasıl bir savaş varmış?

(bkz: vicdani reddin tarihçesi ve türkiye)

edit: abdullah öcalan şerefsizin biridir. başka şerefsizler de vardır ve fakat onlara şerefsiz diyebilme legalliği yoktur. işte bu da demokrasidir.
bizim psikopat * uzman çavuşun * * tabiri ile..

"barışta ve savaşta, karada, yatakta ve batakta dik dururum, iyi vururum." diyerek söylediği söz öbeği.