bugün

aşkın;
-aradaki yaş farkı,
-aradaki yol farkı,
-aradaki eğitim farkı,
-aradaki kişilik farkı,
-aradaki din farkı,
-aradaki sosyal fark,
-aradaki bedensel fark,
-aradaki siyasal fark,
-aradaki ırk farkı gibi konulara takılmaması ve bunlara rağmen sürdürülebilmesi olayıdır. **
(bkz: yalan)
notting hill filminin türkiye de bu isime cevrilmiş hali. ayrıca gercekten bu film,gercek askın hiç bir sekilde engel tanımayacagını muhtesem bi şekilde anlatır. basroller de julia roberts ve hugh grant oynamaktadır.
engel aşkı tanımaz diye düzeltilmelidir.
(bkz: ask laftan anlamaz ki)
aşk engel tanımaz tabi.. hatta ben 2010'da altın madalya bekliom 1500 engellide.. aşk kenya'lı yada etiyopya'lı olsa gerek..
çünkü engeller aşkı yüceltir diye devam edilesi söz.
engelli aşklar gün gelir bıktırır. aşk engel tanımasa da engellere yenik düşebilir.
(bkz: notting hill)
doğrudur. çünkü zaten engelleri oluşturan bizleriz aslında. göze alamıyorsak eğer aşkın uğrunda mücadele etmeyi ve zora gelemiyorsak, pes ediyorsak hemen ve korkuyorsak en büyük engel zaten kendimiz değilmiyiz aşkın önünde?
(bkz: aşkta yarın yoktur sevgili)
dibine kadar doğru olan önermedir...
tabi, insanın olur mu lan öyle, olmayınca olmuyor işte demesi muhtemeldir o da aşkın aslında ne demek olduğunu bilmemesindendir...
Yeryüzündeki en büyük mutluluklardan biri, belki de birincisi, hiçbir endişe bulutuyla gölgelenmeden erkeğin sevdiği kadınla, kadının da sevdiği erkekle beraber olması galiba.
Böylesine güzel bir dünya kurmak ve yaşamak, sadece ve sadece kadınla erkeğin elinde olduğu halde; bu mutluluğa bir türlü eremeyenlerin sayısı, erenlerinki yanında neden çok daha fazla? Bu sorumun cevaplarını bulmak, atomun sırrını bulmaktan da önemli bir bakıma...
Bir defa doğuyorsun ve sevdiğinle, arzuladığınla kolay kolay beraber olamadan çekip gidiyorsun.
***
Bir anket yapılsa da araştırılsa, acaba kaç kişi gerçek aşkı dolu dolu tatmakta ve yaşamakta?
Herhalde pek az kişi. Yüzyıllar boyunca dünyayı kaplayan ve ortak duyguları dile getiren hüzünlü, sitemli kırık aşk şarkıları, aşk şiirleri, aşk hikayeleri, aşk romanları, aşk filmleri bunun en sağlam ispatı...
Milyonlarca erkek, milyonlarca kadın, gerçekten sevdiğini bulamamanın boşluğuyla devamlı bir aranış içinde...
***
Kazara bulanların da, büyük bir kısmı, aşılmaz duvarların önünde boynu bükük kalakalmış.
- Birbirimizi sevdik ama anası babası vermediler.
- Ben sevdim ama, o beni sevmedi.
- O da beni sevdi ama, koparamayacağı engelleri vardı.
- En çok onu sevdimdi ama, ecel aldı götürdü.
- En seviştiğimiz zamanda savaşa çağırdılar.
- Sevgimizi parasızlık yıktı.
- Tam birbirimizi bulmuştuk, uzaklara gitmek zorunda kaldı.
- Çok sevişiyorduk, fakat yetişiş tarzlarımız başkaydı.
- Seviyordum, inandıramıyordum.
***
Kadınla erkeğin arasına giren böyle binlerce engel... Ne gariptir ki, bu engeller hep sevişenlerin arasına giriyor. Sevişmeden beraber olanlar çoğunlukta bulunduğuna göre, onların arasına bu kadar engel girmiyor. Bir terslik var bunda. Bu tersliği ortadan kaldırmanın bir yolunu yordamını bulmak gerek. Gerçi:
- Aşk bir Çingene çocuğudur, kanun tanımaz, diyorlar ama; kanun tanımayan sadece aşk; aşıklar kolay kolay kanunlardan daha kuvvetli olamıyorlar.
***
insanları aşk konusunda, hiç değilse hayvanlar, hiç değilse ilk çağ insanları kadar olsun, rahat ettirecek bir ortamı sağlayamamışız.
Kadın erkek arasındaki en tabii, en mutlu olayları ayıplamış, küfür sözü yapmışız. Bunun nedenlerini araştıranlar, sosyal ve iktisadi korkunç gerçeklerle karşılaşıyorlar.
Vaktiyle kendi çıkarlarını bir muayyen düzende görenlerin; insanların rahatça seviştikleri zaman, bu düzenin disiplinine kolay kolay uyamayacaklarını sezdiklerini ve bunu önlemek için birtakım baskı unsurları yarattıklarını söylüyorlar...
Kadınla erkeğin beraber olmak arzusunu denetleyerek; bundan, kişileri bakım mükellefiyetlerine yöneltip, iktisaden boynu bükük bir duruma sürüklemek istediklerini iddia ediyorlar.
***
Doğru yanlış, ancak sevişenlerin çokçası beraber olamayışlarındaki en büyük sebeplerden birinin, iktisadi şartlar olduğu inkar edilemez. Fakiri fakirle evlenmeye zorlayan, sonra da:
- Ne yapayım, evde evlad - ü iyal var, diye baş eğdiren unsurlar nereden geliyor?
insanlık bunu hissettiği için, masallarında padişah kızlarını çobanlarla evlendirerek, isyanını haykırmak istemiştir.
***
Bekar:
- Ağaca çıksam pabucum yerde kalmaz, diye övünür.
Ancak tabiat kanunu icabı, bir kadına muhtaçtır ve onu bulmak için evlenmek ve bakım mükellefiyeti altına girmek zorundadır. Bu mükellefiyet bir defa boynuna dolandı mı, bir daha kimseye karşı kolay kolay dikilemez. Hele karşılıklı sevişmiyorlarsa, gücü büsbütün kırılır, küskünlüğe uğrar. Çeşitli telkinlerle bu usulün bozulması asla istenmez.
Çağımızda kadınların da çalışmaya başlaması, yüzyıllar sürmüş olan manevi işkenceleri nispeten yumuşatmıştır. Bağlar, telkinler, baskılar eski sertliğini kaybetmiştir.
Önümüzdeki çağda büsbütün kaybedecektir. insanlar günden güne sevdikleriyle beraber olmak imkanlarına kavuşuyorlar. ileride daha da çok kavuşacaklardır. Dünyamıza gerçek mutluluk o zaman gelecektir.

çetin altan
kendimizi avutmak için kendi kendimize söylediğimiz yalanların 1.si
aşk kör oLduğu için engeLLeri hiç'e sayar.. fakat engeLLe takıLınca şaşırır.. çünkü engeL nedir biLmez.. "bu takıLdığım ne" der.. arkasına bakıncada aşk biter.. engeL tanımayan aşkLar bitmeye mahkum aşkLardır..
Bence tamamen insanın bencilliğiyle alakalı bir durum bu. Eğer sevgi konusunda bonkör olabiliyorsanız gerçekten engel tanımıyor. Sanırım çok zor bir durum bu.
sadece filmlerde gördüğümüz bir durum. gerçekte ise aşktan başka herşeyin (para, statü vs şeylerin ) daha önemli olduğu bir dönemde yaşadığımız için artık ne yazık ki önemini yitirmeye ramak kalmış bir durum.
kızın erkekten yaşca büyük olmasıyla engel tanıdığını gösteren yalanlar bütünü.
nah tanımaz tanır tabi. adam yüzümüze bakmıyor adamın umrunda değiliz. insan bir kere kafasını kaldırıp bakmaz mı. böyle herife ben gidip nasıl diyip aşığım. elin kolun bağlı baksın diye beklersin. konuşsun diye ağzının içine bakarsın. olmayınca olmuyor.