bugün

çocukken annelerimizin yemeğimizi bitirmemiz için kullandığı dramadır, çocukken arkamdan bir lokmanın nasıl ağlaycağını hep merak ederdim. onu yemeyince ağlıyor ama dişlerimizin arasında parçalayıp mide asidimiz ile eritmek için yuttuğumuzda ağlamıyor.
bırakalim yemekler aglasin efendim, o istah kücükkenden bi kabarinca kapanmıyor, ergen ergen kizlarimiz arkalarina bakiip bakiiip agliyor ondan sonra.
annelerimizin acıdığı ama biz bir şekilde mutfaktan ayrıldıktan sonra akıbeti çöp olan yemektir. anne sen yesene o zaman.
değişik bir yemek, anneyi bu kadar çok etkilemesi de gerçekten ilginç bir ayrıntı. çocuğa gösterilmeyen ilginin bu ağlayan yemeğe gösterilmesi, yedirtilmeye çalışılması falan değişik birtakım güçlerin etkisiyle olan şeyler bence.***
obezite nedeni olabilitesi yüksek yemektir. yaş ilerledikçe de ziyan olmasın mantığına bürünür ki vay yiyeyin haline.
anneler tarafından duygu sömürüsü yaparak saf çocuğun duygularıyla oynanması durumudur.
görsel
böyle birşeydir heralde..
beğenilmeyerek tabakta bırakılması durumunda eziyet hatta zehir sayılabilecek yemektir. kadına "beğenmedim ondan yemiyorum" desen ayıp olur düşüncesiyle, son bir gayretle gözler kapanarak bitirilir.
küçükken anneler tarafından sırf çocuk yemeğini bitirsin diye söylenmiş pembe bir yalandır ve o yemek hiç bir zaman ağlamamıştır tek ağlayan bu yalandan ötürü kilolu grubuna giren kişidir.
işte bunlar hep löp löp yağ...
toplum olarak löp löp et olmamıza yol açmış yemeğin gözyaşlarıdır.

(bkz: o son yemek ağlamayacaktı)
en asil duygunun yemeği. içli köfte bu kategori altında pekala değerlendirilebilir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar