bugün

ya gerçekten yeteneksizdir ki eğer öyleyse neden takımda ya da teknik direktörün gazabına uğramıştır. ancak her iki şekilde de bahtsız bir futbolcudur.

ortaokulda sınıf arkadaşımın gazıyla güç bela girdiğim libadiye spor'da başıma gelmişti. teknik direktörümüz beni maça özel olarak hazırlıyordu. her hafta iki saat başbaşa oturup geleceğim hakkında konuşurduk. beni önümüzdeki hafta oynayacağımız maça motive ederdi. süper bir insandı.

ben de gerek hırslı yapımdan gerekse teknik direktör gazından antrenmanların en çok çalışan, en çok yırtınan oyuncusu olurdum. ödülümü ise zamanla alacaktım, öyle diyordu direktörümüz halil hocamız.
zaten takımımız fırtınalar estiriyordu ligde. gelenden altı gidenden on yiyorduk. söylentilere göre averajını artırmak isteyen takımlarla anlaşıp onlardan daha fazla fark yiyorduk. Ancak onca zaman biz futbolculara böyle bir şey yansımadı. zaten küçücük çocuğa yenil desen ne olur yen desen ne olur. biz onurumuzla çıkıp, elimizden geleni yaparak yeniliyorduk.
bizim için 3'ten az fark yediğimiz maçlar kılpayı kaçırılmış sayılırdı.
ben maçları hocamın yanından izlerdim hep. maçın ilk dakikalarında bağırmaktan bitap düşer, ikinci yarı ise hiçbir şeyi önemsemezdi.

yaşım ve yapım itibarıyla takım arkadaşlarımın hepsinden küçüktüm. hocam antrenmanlarda devirebildiğini devir derdi. bugün halısaha maçlarında ''olum bodozlama dalıyon lan'' tepkileri almamın nedeni o zamandan kalan bu alışkanlıktır.
söz dinleyen bir çocuktum ben. hocam ne derse yapardım. bundandır antrenmanların hırçın çocuğu oluşum.

tabii antrenmanlarda bu kadar çalışmanın karşılığı olarak zamanla onbirde yer bulmaya başlayıp daha sonra da ilk onbirin değişmez adamı olacaktım. hocamız da sürekli bunu söylüyordu.
takım iyi olsa inanmazdım ama zaten mal ortada. yani daha kötü ne olabilir ki!

sezon boyu yedek olarak kulübede oturdum. hep uygun zamanı bekledim. maçların son dakikalarında bile oyuna giremedim. defalarca hocayla konuştum. en azından son dakikalarda oyuna gireyim dedim, sizi mahçup etmem dedim... dedim dedim en sonunda maçların son dakikalarında oyuna girmeye başladım. bazı maçlarda ayağıma hiç top gelmeden maçı tamamladığım oldu. ama ben maça girer girmez deli dana gibi koşuyordum. taraftarlarımızın (futbolcu anne-baba-akraba-arkadaşları) maskotu olmuştum. fark dört beş olunca oyuna girip insanları neşelendiriyordum. benim amacım ise oyuna girip oyunun kaderini değiştirmekti. böylece bir sonraki maça ilk onbirde başlama fırsatı bulacaktım. belki bir kulüp beni keşfeder sonra birinci lige kadar yolu var...

sonuçta koca sezon hayaller dışında bir tek maçta bile on dakikadan fazla oynayamadım. hiç maçın adamı olamadım. hiç gol atamadım. hadi bunları geçtim, bir kez bile kart görmedim. oysa net olarak kırmızı kart almam gereken birçok pozisyon oldu. hakemlere de sempatik geldiğimden midir yoksa zaten halihazırda dört beş yemiş olduğumuzdan mıdır nedir; bir allah'ın kulu sarı bile göstermedi.
koca bir sezon silik bir futbolcu. beni sezondan çıkarınca hiçbir şey değişmiyor.

o gün o çok çalışıp yedek kalan bu futbolcu adayı bugün birinci ligde forma şansı bulan ünlü yıldız... demeyi çok isterdim ama olmadı. sezon sonu takımı ve olmayan futbol kariyerimi bıraktım. ama halısahalarda hala en çok koşan adam benim.
rezil rüsva bir futbolcudur. hemen kurtulmak gerekir. bunlara idman topcusu denir.
antremanda hiç çalışmayıp sürekli ilk 11 de oynayan furbolcudan çok daha şanssız kişidir.
şampiyonluk sonrası, sezon bitmiş, fb tv'de ''şampiyonlukta emeği geçenler'' diye bir program yapılıyor. her bölümde de bir futbolcuyla röportaj yapılıyor. stüdyo samandıra tesislerine bakan, arkası camekan bir stüdyo. o program esnasında arkada bir futbolcu koca sahada tek başına çalışıyor. aynı futbolcu için daha önce de samandıra tesisleri evi gibi, sürekli orada deniliyordu.
ve bu futbolcunun maçta nerede olduğu malüm.
çalışıp kazanamayanlar için geliyor;
(bkz: semih şentürk)
yaşlıdır, yaşlı denilesi futbolculardır.

(bkz: roberto carlos)
(bkz: real madrid)
(bkz: gecen haftanın en kötü entryleri)
(bkz: fenerbahce taraftarı)

yani faktör 1 + faktör 2 = obaleyy dir.
oturduğu yerden para kazanmaya devam eden futbolcudur.
yeteneksiz degildir. mamafih kapasite eksikligi vardir. tamamen yeteneksiz olan kimse zaten futbolcu olup degil o yedek klubesini,antreman sahasini bile goremez.
her daim hocasının kararına saygılı olan futbolcudur.
fenerli semih: en büyük sebebi ise bu futbolcu hem genç* hem de yedekten oyuna girmezse iyi bir performans gösterememesi.
kisa zaman sonra baska bir takima transferi gerceklesecek futbolcudur.
hocanın futbolcuyla sorunu olabilir. türkiye liglerinde çok görürmektedir. hatta 18 kişilik takım kadrosuna alınmadıklarıda görürmektedir. veyahut aynı mevkide oynadığı bir başka futbolcunun torpilli olmasından kaynaklanabilir. (bkz: adam kayırma)
(bkz: profesyonel olmak)