bugün

çağımızın hastalığı. aslında ağzımı açsam bu konuyla ilgili saatlerce yazabilirim ama kaygı durumum buna müsaade etmiyor.
ama bu hastalıkla yeni tanışanlara demek istediğim bir kaç şey var: öncelikle ilaç tedavisini bırakmayın, korkmayın dünya batmadı, açıkta kalmadınız, hayatınız mahfolmadı ve geçecek bunlar. inanın bana geçecek.
sizi esaret altına alan...

suçunuzun ne olduğunu bilmeden müebbet hapse mahkum edilmiş olursunuz. içeride sadece siz varsınız. f tipi bir hücre. orada size eşlik eden mide krapları, bulantıları, çarpıntılar, kalp ağrıları, terleme gibi hisler var. arada kafanızda oluşan 2 kişilikten iyi olanı gelir sizi ziyarete. ziyaret sırasında "sen önemlisin hatta sen en önemlisisin" şeklinde telkinlerde bulunur. "hepsi geçecek" der. size moral olmaya çalışır. bir an olsun gülümsetir belki. bir umut ışığı olur. "sahiden geçecek mi? diye sordurur. zaten yıkım da orada başlar...

derken, içerideki sizin bir parçası olan gardiyan gelir. "görüşme bitti" der. tüm umudunuz, gülüşünüz oracıkta kalıverir. krapların, bulantıların sizi beklediği hücreye götürür sizi. her fırsatta arkanızda bir aile olduğunu, sevenleriniz olduğunu hatırlatır ölmemeniz için. sorumluluk duygusuyla işkence eder size. kahkahalarla "bırakıp gidemezsin onları" der. uyumayı bile çok görür...

ben mahkemesi olmayan bu yargılamada nereden geleceğini bilmediğim bir af istiyorum sadece. ne suç işlediğimi bilmediğim bu uğurda bir şans istiyorum. ufacık bir şans! biliyorum çıksam dahi peşimden gelecek bir geçmişim olacak ama dışarısının nasıl olduğunu görmeye hakkım yok mu?

bir umuttan fazlasını istiyorum ben. her ziyarette daha fazla koyan o duygudan daha fazlasını...

bir şans istiyorum...
bir çok olay ya da etkinlik karşısında aşırı kaygı, endişe, evham ya da huzursuzca bir beklenti içinde olmaktır. kişi gerilimini ve kaygısını kontrol etmekte zorlanır. bu kaygı durumunda huzursuzluk, kolay yorulma, düşüncelerini yoğunlaştırma da güçlük çekme, kaslarda gerginlik hissi ve uyku bozukluğu belirtileridir. sabırsız, çabuk heycanlanan, ürkek kişilerdir. baş ağrısı ve ense alın bölgelerinde ağrı bulunmaktadır.
her an ortaya çıkabilecek krizlere hazır olmayı gerektirir. en uzunu 20 dakika sürer. ama en kısası bile oldukça sarsıcıdır.
son 6 ayıma damgasını vurmuştur ayrıca. her gün yeni bir hastalıktan yakınırsınız. kafanızda yarattığınız senaryolarla.
Endişe bozukluğudur. Hayattaki en ufak konudan en büyüğüne kadar her konu hakkinda aşiri endişe duymak. O kadar ki, mutlu oldugunda bile, acaba mutlulugum ne zaman bozulacak diye endişe duymak. Bitmek bilmez bir huzursuzluk. Bir an olsun ferah hissedememek, içinde sürekli seni kemiren bir duygu. Tatmin olamazsin, iyi seyler seni tam anlamiyla tatmin etmez, cunku o anda bile icinde bir huzursuzluk vardir. Olaylari, durumlari sorgularsin, dusunursun dusunursun.. Belirsizlik duygusu, anksiyeteyi tetikleyen en buyuk etmendir. Bellirsizlige tahammul yoktur. iyi ya da kotu sonucu bilmek istersin. ( En azindan bende boyle) Belirsizlik beni çildirtir, sabir yok denecek kadar azdir. Duygular en uçlarda yaşanir, vs. vs.
aşırı daralma hali. sanki dünyada hava kalmamış gibi son havayı da içinize çekme isteme halidir. içinizde hoş bir serinliğin olmasını içinizi sıkan durumun ortadan kalkması için çabaladığınız ve o an için yaşamak durumunda olduğunuz depresif bir hal
kalpte sürekli bir sıkıntı hali. sanki küçük bir çocukmuşsunuz, bir suç işlemişsiniz ve suçunuzu her an anneniz öğrenecekmiş gibi kalbinizin sıkıştıran, hızla çarptıran, aşırı terlemeye yol açan, uykuya dalmanızı engelleyen, saatlerce bir yere gözünüzü dikip umutsuzca düşünmenize neden olan, tüm günlük işlerinizi aksattıran, özgüveninizi yerle bir eden, insanların bu tuhaf, endişeli halinizi fark etmesinden korkturan... ve bir hafta önce doktorumun teşhiste bulunduğu hastalık.
rahatlayın hayatımı sikenler, rahatlayın amını siktiklerim, sonunda hasta ettiniz lan benide..
sağolsunlar ebeveynlerim, küçüklükten bu yana hiç arkamda olmamışlar, önüme gelen ağzıma sıçmış..
düşünüyorum acaba baskın bir kişilik olmasam, sesim çıkmasaydı götveren falan olacaktım heralde?
bu hastalıktan kurtulayım, artık sikimde değil kimse amını siktimin yerinde.
aile olamadınız teşekkürler, her fırsatta da yansıttınız, amına koyayım daha kendimi bildiğim dakika 14 yaşımdan beri sizin sorunlarınızla uğraştım. sizin sorunlarınızı sikeyim.
benden şüphe eden herkesi sikeyim.
daha önceden adını duyduğum ancak içeriğini bilmediğimden kendimde olduğunu yeni fark ettiğim psikolojik hastalık.
örneğin biriyle tartışırsın ve biter. daha sonra sen o tartışmayı saatlerce kafanda onlarca farklı şekilde gerçekleşmiş gibi yeniden canlandırırsın ve neden şöyle yapmadım, neden böyle yapmadım gibi varyasyonlara girersin.
yada adama bir tane yapıştırırsın çok pişman olursun ve aynı şekilde kafanda tekrar tekrar simule edersin.
daimi tedirginlik hali, uykusuzluk, nefes darlığı gibi belirtileri de varmış.
kötü ama tedavisi olan bir şey.
moral bozukluğunun entelcesi.
kanımca vücudun kendini koruma mekanizması. bozulduğunda insanın psikolojik problemler yaşamasına sebebiyet verir.
(bkz: anksiyete bozukluğu)
hakkinda herkesin atip tuttugu psikodrama. oyle ki; birisi cikar "ic sikilmasinin gunumuz versiyonu" der, digeri gorur ve artirir, "entel hastaligi" diye yapistirir. nedense bu hastalik hakkinda en cok konusanlar, bu hastaliga sahip olmayanlardir. ha "anksiyetem bozuk agbi benim", "iki xanax cakayim kendime geleyim" insanlari varoldukca, bu hastaligin sik kirigi bi psikolojik rahatsizlik gorulme hali ortadan kaybolmayacaktir, dogrudur. ama bu hastalikla uc senedir mucadele eden birisi olarak, sadece "allah dusmanimin basina vermesin" diyebiliyorum.

bende ortaya cikisi, her seyin boka sardigi, uzerine cok sevdigim uc insani topraga verdigim zamanlara denk gelir. "hayat nedir? peki ya olum?" gibi, gayet masum, her normal insanin ara ara yastiga basini koydugunda muhasebeye giristigi sorularla basladi her sey. sonra bir girdap gibi icine cekti: "neden en iyisi icin didiniyorum? olup gidecegim kesinken, neden bu dunyayi onemseyeyim ki?" sorulari aklimdan cikmaz oldu. daha sonra beynimin oyunlari basladi; gogus agrilari, kalp ritmimde bozulmalar, nefes darliklari, terlemeler. savas verdigin sey, kendi beynin oldugundan da, olaya 1-0 yenik basliyorsun. tum aciklarini bilen bir dusman, nereden vuracagini iyi biliyor. farz-i misal; gogus agrisi sikayetiyle doktora gidip, tetkiklerin temiz ciktiginda, bu sefer cigerlerinde bir problem varmis gibi hissetmeye basliyorsun. nefes darliklari, hiriltilar, oksurukler. onu yendin mi, bir digeri. sonra en basa donuyorsun, "kalp tetkiklerimi yaptirali 2 sene oldu, ya yeni bi rahatsizlik ortaya ciktiysa?", ardindan yine ayni replikler "doktor bey merhabalar. sanirim suramda bir sorun var". hayattan zevk alamama kismini soylemeye gerek dahi duymuyorum. ilacimi da biliyorum. tum bunlar oldugumde son bulacak, ama direniyorum. direnmek zorunda oldugumu hissediyorum. beni sevenlere karsi kendimi sorumlu hissediyorum. ama bu sorumlulugu nereye kadar tasiyabilirim? bilmiyorum...
(bkz: kaygı bozukluğu) panik atağa kadar yolu vardır .
kısaca kısır döngüdür..bugüne kadar yazılan entrylerın tamamında sürekli kurtulma çabalarının boş olduğuna yer verilşmiş fakat bu hastalıktan kurtulmanın bir yolu vardır evet..

bununla yaşamaya alışmak..o kendiliğinden yavaş yavaş çekilecek zaten merak etmeyin..yani hayatınızı hastalık öncesi ve sonrası şeklinde bölmek gibi saçma bir düşünce aklınızda olmasın..bu korkularla yaşamanın faydalarını da tatmak ayrı bir deneyim olmuştur her zaman..hem bu bir bozukluk değil, bir koruyucu kalkandır..sadece inananlar için söylüyorum. bzaen hayırlı sandığınız olaylar sonu korkunç felaketlerle bitecek şer 'leri, hayatımızı belirli bir süreliğine alt üst eden bazı şerler ise, hayalini bile kuramayacağınız hayırlı bir hayat yaşamanızı sağlayabilir..kısacası bu bir deneyimdir..
hastalık değildir.
her insan gün içinde anksiyete yaşayabilir. kız arkadaşınız neden geç cevap yazdın diye trip atar mesela bu bir anksiyete sebebidir.
anksiyete duygu durum bozukluklarında (örneğin (bkz: depresyon)) (bkz: semptom) değil, bir (bkz: bulgu) olarak karşımıza çıkar. anksiyetenin içine öfke, korku, tedirginlik, kaygı vs vs.. aklınıza gelebilecek, sizi rahatsız eden herşeyi sığdırabilirsiniz.
hayatın her anını zehir edebilen hastalık. ilaçlar da bir süre sonra etki etmiyor. düşünmekten kafayı sıyırma noktasına getirir bu illet. ne pis bişeymişsin ya.
gitmesini istesenizde tüm ısrarlarınıza rağmen sizi yalnız bırakmayan kötü bir dost gibi. yaşadığınız en güzel anların katili, edindiğiniz arkadaşlıkların, hayatınıza giren aşkların düşmanı sizi herkesten kıskanan sinsi bir yaratık. sürekli fısıldar kulağına; o şimdi yanında seviyorsun evet ama ya bir gün bırakıp giderse, sen burada eğlenirken ya ailenin başına kötü birşey geldiyse, dikkat et! çok ses çıkarma işini her an kaybedebilirsin, 1 saat oldu neden hala cevap yazmadı? yoksa başka biri mi?, arabayı da sokakta bıraktık ama çizmezler dimi lan vb gibi benzer milyonlarcası, işin daha kötüsü bir kriz-nöbet gibi sınırlı belli bir zamanda değil, bilincinizin açık olduğu her an sizinle. herkes bu rahatsızlığı aynı dozda mı yaşıyordur, türleri var mıdır? bilmem fakat hayatın içine eden birincil faktör benim için.
--spoiler--
Yaygın anksiyete bozukluğunun temel özelliği, kişinin gündelik hayatta karşılaştığı olaylarla ilgili olarak, engelleyemediği aşırı bir endişe ve kuruntulu beklenti (evham) içinde olmasıdır.
Ekonomik durum, muhtemel iş yükümlülükleri, sağlık sorunları, çocukların yaşayabileceği olaylar, ev işleri, onarımlar, randevulara yetişememe gibi günlük konularla ilgili olarak aşırı/ölçüsüz bir endişe ve kuruntular sıklıkla görülmektedir.
Yaygın aksiyete bozukluğu, DSM-IV'te sosyal ya da mesleki işlevlerde önemli bozulmaya ya da hastada belirgin strese neden olan, çeşitli somatik belirtilerin eşlik ettiği aşırı ve yaygın endişe hali olarak tanımlanmıştır.
Yaygın anksiyete bozukluğu sıklıkla görülen bir durumdur. Yaygın anksiyete bozukluğunun bir yıllık yaygınlığı için akla uygun tahminler %3 ile %8 arasında değişmektedir. Yaygın anksiyete bozukluğu olasılıkla, genellikle diğer bir anksiyete bozukluğu ya da bir duygudurum bozukluğu gibi eşlik eden mental bozukluk ile birlikte görülebilmektedir. Öyle ki, yaygın anksiyete bozukluğu olan hastaların %50'sinin diğer bir mental bozukluğu bulunmaktadır.
Kadın/erkek oranı ortalama 2/1'dir, ancak hastanede tedavi gören hastalarda bu oran 1/1 dolayındadır. Başlangıç yaşını belirlemek güçtür, çünkü bozukluğu olan çoğu hasta hatırlayabildikleri kadar uzun zamandır endişeli olduklarını bildirmektedirler. Klinisyen ile ilk temas herhangi bir yaşta olabilirken, hastalar genellikle klinisyenle 20'li yaşlarda karşılaşırlar.
Yaygın anksiyete bozukluğu olan hastaların sadece üçte biri psikolojik tedavi için başvurmaktadırlar. Birçok hasta genellikle pratisyenlere, dahiliye doktorlarına, kardiyologlara, göğüs hastalıkları hekimlerine veya gastroenterologlara başvurarak, bozukluğun somatik, fiziksel belirtileri için tedavi aramaktadırlar.
Birçok mental bozukluk gibi, yaygın anksiyete bozukluğu'nun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak, biyolojik araştırmalar beynin kaygı ile ilişkili bölgelerinde (kortikal yapılar, limbik sistem, bazal gangliyonlar ve serebellum) nöral iletinin bozulmuş olabileceğini düşündürmektedir.

Normalde stres yanıtlarında olması gereken otonomik esnekliğin azaldığı görülmektedir.
Hastaların 1.derece yakınlarında %20 gibi yüksek oranda yaygın anksiyete bozukluğuna rastlanması genetik etkenleri düşündürmekteyse de genel kabul çevresel etkenlerin daha önemli olduğu yönündedir.

Kaygı ile kişilik özelliklerini araştıran çalışmaların çoğunda "çekingen, bağımlı, kompülsif ve düşük benlik saygısı" özelliklerinin önemli yatkınlaştırıcı etkenler olduğu gösterilmiştir.
Stres verici yaşam olayları yaygın anksiyete bozukluğunda en azından tetikleyici bir etkendir.
Sonuç olarak bu bozukluğun kalıtsal ve biyolojik bir temel üzerinde çevresel olumsuzluklarla ortaya çıktığı düşünülmelidir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğunda özellikle önemli olan ruhsal süreç, kişinin "çevre üzerinde denetiminin olmadığı" inancıdır. Denetlenemez olaylardan kaynaklanabilecek tehlikeler (kazalar, hastalıklar, felaketler v.s.) zihni sürekli meşgul etmektedir. Kişi sürekli olarak potansiyel tehlike yaratan uyaranları izlemekte, tehlike oluşturmayan (hoş) uyaranları ise dikkate almamaktadır. Bu durum, hastalarda otomatik ve farkında olunmadan işleyen bir zihinsel düzenektir.
Hastalar endişelerinin aşırı ve yersiz olduğunu her zaman kabul etmeyebilirler.
Kişi yoğun endişesini durduramadığı için dikkatini olağan işlere odaklamada güçlük çeker, dalgınlaşır.

Hastalar huzursuz, çabuk heyecanlanan ve sabırsız kimselerdir. Yüz ve beden gergin, eller genellikle titremektedir. Kas gerginliğine bağlı seyirmeler, titreme, ağrı ve sızılar olabilir. Baş, sırt, omuz ağrıları ve sertliği sıktır. Kas gerilimi özellikle alın kaslarında çok yoğundur. Çoğu hasta uyku sorunları, kabus ve karabasanlar yaşar.
Kolay yorulma, ağız kuruluğu, aşırı geğirme, soluk alma ve yutma güçlüğü, çarpıntı, sık idrara çıkma, erken boşalma- ereksiyon güçlüğü, kulak çınlaması, baş dönmesi, uyuşmalar gibi yakınmalar ayırıcı tanı problemleri doğurmaktadır.
Kaygı belirtilerinin hastalar tarafından bedensel hastalık kaygılarına yol açması kaygıyı daha da ağırlaştırmaktadır. Bu durumda hipokondriyazis (hastalık hastalığı) ile ayırt etmek güçlük arz edebilir.

Yaşın ilerlemesi ile genellikle kaygı bozukluklarının görülme sıklığı ve belirtilerin şiddeti azalmaktadır. Yine de yaşlılık döneminde karşılaşılan kaygı hastalıklarının % 60-70ini YKB oluşturmaktadır.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Tanı Ölçütleri
A. En az 6 ay süreyle hemen her gün ortaya çıkan, birçok olay ya da etkinlik hakkında ( işte ya da okulda başarı gibi) aşırı anksiyete ve üzüntü (endişeli beklentiler) duyma.
B. Kişi, üzüntüsünü kontrol etmeyi zor bulur.
C. Anksiyete ve üzüntü, aşağıdaki altı semptomdan üçüne (ya da daha fazlasına) eşlik eder(son 6 ay boyunca hemen her zaman en azından bazı semptomlar bulunur). NOT:Çocuklarda sadece bir maddenin bulunması yeterlidir.
(1) huzursuzluk, aşırı heyecan duyma ya da endişe
(2) kolay yorulma
(3) düşünceleri yoğunlaştırmada güçlük çekme ya da zihnin boşalmış gibi olması
(4) irritabilite
(5) kas gerginliği
(6) uyku bozukluğu (uykuya dalmakta ya da sürdürmekte güçlük çekme ya da huzursuz ve dinlendirmeyen uyku)
D.Anksiyete ve üzüntü odağı, bir Eksen I bozukluğunun özellikleri ile sınırlı değildir, örn;anksiyete ya da üzüntü bir Panik Atağı olacağı (Panik Bozukluğunda olduğu gibi ), genel bir yerde utanç duyacağı (Sosyal Fobide olduğu gibi), hastalık bulaşmış olma (Obsesif-Kompulsif Bozuklukta olduğu gibi), evden ya da yakın akrabalarından uzak kalma (Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğunda olduğu gibi), kilo alma (Anoreksiya Nervozada olduğu gibi ), birçok fizik yakınmanın olması (Somatizasyon Bozukluğunda olduğu gibi ) ya da ciddi bir hastalığının olması (Hipokondriyaziste olduğu gibi), ile ilgili değildir ve anksiyete ve üzüntü sadece Posttravmatik Stres Bozukluğu sırasında ortaya çıkmamaktadır.
E. Anksiyete , üzüntü ya da fizik yakınmalar klinik açıdan belirgin bir strese ya da toplumsal, mesleki ya da önemli diğer işlevsel alanlarda bozulmaya neden olur.
F. Bu bozukluk bir maddenin (örn; kötüye kullanılan bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn; hipertiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir ve sadece bir Duygudurum Bozukluğu, Psikotik bir bozukluk ya da bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk sırasında ortaya çıkmamaktadır.

En yaygın olarak, yaygın anksiyete bozukluğu olan hastalar bazı somatik belirtiler konusunda yardım için genel pratisyene ya da dahiliye uzmanına başvururlar. Alternatif olarak, hastalar özgün bir belirti için bir uzmana başvururlar – örneğin, kronik diyare. Özgün psikiyatrik olmayan tıbbi bir hastalık nadiren bulunur ve hastalar doktor arama davranışlarında çeşitlilik gösterirler. Bazı hastalar yaygın anksiyete bozukluğu tanısını ve uygun tedaviyi kabullenirler, diğerleri sorunları için ek tıbbi konsültasyonlar isterler.
TEDAVi
Yaygın anksiyete bozukluğu olan hastaların en etkili tedavisi psikoterapötik, farmakoterapötik ve destekleyici yaklaşımların kombinasyonudur.
Özellikle davranışçı-bilişsel psikoterapiler ile yaygın anksiyete bozukluğunda başarılı sonuçlar alınmaktadır. Düşünce biçimlerini ve bunların rahatsızlık verici işlevini hastalara göstermek hedeflenir. Kötü işlevli düşünceleri yeniden yapılandırma, gerçek yaşam şartlarında üzerine gitme denemeleri, derecelendirilmiş ev ödevleri yanında solunum eğitimi, kas gevşetme teknikleri kullanılır. Yagın Anksiyete Bozukluğu yaşadığından şüphelenen kişilerin mutlaka bir uzmana başvurmaları ve profosyonel destek almaları gerekmektedir.
--spoiler--
önlem alınmazsa depresyondan, iktidarsızlığa kadar bir çok probleme de sebep olabilecek özetle kaygı ve endişe hali..

uzman yardımına başvurarak tedavi edilmelidir.. anksiyete bozukluğunuz varsa siz en iyisi namaza başlayın ve uzman yardımına başvurun daha güzel olur..
+ dostum, başım ağrıyor. beyin kanseri mi geçiriyorum acaba?
- yok dostum Allah korusun olur mu öyle şey hiç?
ertesi gün:
+ dostum, elimde sivilce çıktı. deri kanseri olma ihtimali varmış. bir görünsem mi doktora?
- allah allah şaka mısın oğlum sen? siktir git. beni de hasta edecek.
her şey yolundayken aniden gelen allahın belası şey.
şuan içimden yaşamak bile gelmiyor. rapor aldım evime geldim. pazar günü dönüyorum yalnız da dönmüyorum annem de gelecek yanımda ama gitme anını kastamonu'ya giden o yolları düşündükçe bile hem midem ağzıma geliyor hem de bacaklarımdaki derman bitiyor gidiyor.

mahfetti beni 4 gündür. her arayıp sorana diyorum dua edin bana diye. ben de ediyorum. biraz önce yatağa yattım sesli sesli konuştum kendimle geçecek kızım, sen bunu da anlat daha senin sırtın yere gelmez, bak annen sevgilim herkes yanında diye diye biraz uykuya daldım. uyandığımda yine birileri kalbimi ellerine almış sıkıyordu.

bilemiyorum bozukluk nerde. nerde hata yapıyorum nasıl bir kişiliğim var. hep yaşayacak mıyım ben bunu?

aylardır o kadar iyiydim ki!

hep derim allah düşmanıma bile vermesin. böyle bir acı böyle bir eziyet yok bu dünyada. acı üstüne acı. tam sevgilim var evlenicez derken yine yaşıyorum aynı acıları.

anneme dedim biraz önce: hayatımı bitiriyor tüketiyor anne ömrümü yiyor yardım edin bana.

ben anneme anksiyete harici hiç bir zaman yalvarmamışımdır; "anne yalvarırım bana yardım et" diye.

geçicek biliyorum. ve geçtiğinde burda editlicem.
şahsım için bugün teşhisi konulmuş olan hastalık. tedavisi için de prozac yazdı doktor ancak meraktayım. hayır, ilaç işe yarayacak mı diye de ayrı bir kaygı durumu oluştu bünyemde.
Entrylere baktigimda tek bende olmadigini ogrenmis oldugum hastalik. Insani cok celiskiye getiren ve durduk yere heycanlandirir ayrica.
insanı yavaş yavaş eriten hastalık.
yaklaşık bir buçuk yıl önce kalp çarpıntısı, nefes alamama ve sürekli kötü bir şey olacakmış gibi düşüncelerle kendi insanlardan soyutlama hem kaçmak isteme, sürekli yalnız kalma isteği hem de ya yalnız kaldığımda herkese birşey olurda dünyada tamamen yalnız kalırsam gibi düşüncelerle ailemin beni zorla psikiyatri servisine götürmesiyle tanıştığım hastalığım. ilk nasıl başladı bilemiyorum ama durduk yere ağlama nöbetlerimin geldiğini, geceler boyu hiç uyumadığımı ve sürekli gecenin bir vakti kalkıp dışarı kaçtığımı hatırlıyorum ve sonrası tedavi süreci doktorumun hastaneye yatman gerekiyor diye ısrarları ve benim hastanede başıma daha büyük bir felaket geleceğine inanmam, yeşil reçetelerim onları herkesten saklama isteğim, xanax, prozac ve atarax ın faydasız olması ve tam iyileştiğini düşünüp artık kafam rahat dediğin anda gelen kaygı nöbetleri ne yapacaını bilmezleştiriyor insanı, önce yüze bir sıcaklık geliyor kalp her zamankinden daha hizlı çarpıyor, nabız bir anda iki katı oluyor ve kendini bir anda kusmak üzere buluyorsun. mideden boğaza doğru gelen bir sıkışmışlık hissi ve çaresizlik, birde çevrendeki herkesi kendinden uzaklaştırma hissi, nefret edersin görmek dahi istemezsin insanları..
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar