* filmin orijinal halini sevmek, oyuncuların gerçek seslerini duymak ve okuma alışkanlığı kazanmaktır.

(bkz: cnbc e)
(bkz: tnt)
(bkz: e2)

edit: uyarmak yerine ayar veren faideliye teşekkürler.
dvd alma sebebidir.
(bkz: divx)
(bkz: dvdrip)
orijinal sesleri duyabilmek adına daha mantıklı olduğunu düşündüğüm eylem.
yabancı filmler için komedi ağırlıklı filmler haricinde mutlaka tercih edilmesinin gerekli olduğu kanaatindeyim. (komedi filmlerinin dublajı hakkıyla yapıldğında gerçekten daha etkili oluyor son örnek: ice age 3) film indirip altyazı ekleyerek dvd ye çekmek eylemini artık, yemek, içmek gibi doğal bir eylem olarak gören filmleri altyazılı izlemeyi seven insan olmak iyidir, dolayısıyla altyazı candır.

"arkadaşa verilen filmin altyazısını değiştirmek" gibi bir potansiyeli kullanma yetisini de insana kazandırabilir.
izlenilen yabancı filmden keyif almanın yoludur.
kaliteli bi' çeviriyse altyazılı film tadından yenmez. ama bullshit'i lanetinek diye çevirilmişse yandınız demektir. altyazı mı takip edilir yoksa anlamaya mı çalışılır film mundar olur.
orjinali her zaman iyidir.ama yemek filan yerken izliyorsanız biraz sorun yaratabilir yoksa çerezle gayet iyi gider.
sinema izlemenin olmazsa olmazı , filmi ayrı bir keyifli kılan durum.mesela al pacino,robert downey jr. seslendirmeli izlenir mi kardeşim ? izlenmez tabi.
yabanci dilinizi gelistirebilen bir faaliyettir..
takdir edilesi bir ingilizceye hakimim, altyazıyı da okumuyorum tarzıdır. * *
Altyazılı filmlerde seslendirme ve efekt kalitesi orijinal olduğundan ötürü tercih edilmelidir. Unutulmaması gereken tek nokta ise en iyi dublaj türkiyede yapılmaktadır.
Tadından yenmeyecek olaydır. Dublaj izleyip yazık etmeyin.
eğer ki o film buz devri ise yekta kopan'a haksızlık olacağından yapılmaması gereken aktivitedir.
altyazı ile film izlemek aşk nefret ilişkisidir efenim. çok az filmin - ki ne kadar iyi olursa olsun bence asla orjinali gibi olmuyor - dublajı iyi. dolayısıyla bir çok kişi altyazıya yöneliyor.

(aşama 1)
şimdi, kişi bu dili bilmiyorsa, yavaş da okuyorsa olay birden kitap okumaya döner; hemde birileri anlamadığın bir dilde sana bağırırken ve arada kitaptan* kafanı kaldırıp ekrana* bakarken. film bittiğinde doktor oetker reklamındaki küçük kız gibi olursunuz; bu çilekler neden kırmızı?

(aşama 2)
kişi alt-yazı ile film izlemeye takmış durumda ise ilk önce altyazı dosyası bir metin düzenleyici ile açılır ve bütün replikler önceden okunur. bu sefer filmi anlamayı geçtim sonunu bile biliyorsunuzdur. filmi hizmetçinin katil olmasını bekleyerek izlersiniz.

(aşama 3)
kişi yavaş yavaş kitap okumaya başlamıştır ve okuma hızı bir nebze artmıştır. bu aşamada altyazıdan keyif alınmaya başlanır ve ''abi dublajla film mi izlenir yeeee'' diyaloglarina ufaktan girilir.

(aşama 4)
kişi artık düzenli bir okuyucudur ve bir dili iyi, bir kaç dilde de tanışma cümlesi olsun biliyordur. bu aşamada film yarı izlenir, yarı altyazı okunur.

(aşama 5)
iyi bilinen dilde ki film altyazısız izlenir.

(aşama 6)
boş zamanlarında kişi altyazı çevirmeye başlar.

ve son: bu entrydeki kişi tamamen hayal ürünüdür.
biraz dil biliyorsanız (özellikle aksiyon filmlerinde) orijinal sesleri, oyuncunun konuşurkenki vurgularını ve tabii ki efektleri tam olarak duymak açısından zevklidir (hele 5+1 ses sistemli bir home theater setiniz varsa, ayıptır söylemesi) ve o dili geliştirmeniz açısından da kulak dolgunluğu yaratmak ve bazı kalıpları öğrenmek adına eğiticidir.

(bkz: severek izliyoruz)

ama tamamen diyalog içeren filmlerde, hele bir de dil biraz ağdalı ise, tüm altyazıları okumak zorunda kalırsınız, hakikaten kasar adamı, okurken sahneler kaçar gider, kuş misali. ne acayip?
seslendirme;
-ingilizce
-almanca
-fransızca

olduğu müddetçe sorun yok.

(bkz: kendini beğenmiş yazar)
filmdeki konuşulan dili bilmediğini gösterir.
çoğu kişinin neden yaptığını teknik olarak tam bilmediği ama doğru seçim yaptığı izleme şeklidir. Şöyle ki, türkçe dublajda teknik anlamda -ucuza kaçıldığı için- bir takım sıkıntılar vardır. Bir dijital kasette üç adet ses kanalı vardır. birinde dublaj, diğerinde müzik, efekt vs vardır, üçüncü kanalda ise enterli miksaj yer alır. dublaj yapılırken, yabancı dublaj kanalına türkçe dublaj- ki türk dublaj sanatçıları dünyada sağlam yere sahiptir- konur ve sonra bir ses teknisyeninin oturup bu dublajı miksaj yapması gerekir ki, müzik ve efektler ile uyumlu aksın. ama çoğu tv ve video şirketi bunu yapmaz. miksajlı kanala türkçe sesi alır ve bütün efektleri ve hatta müziği öldürür. dublajın olmadığı anlarda gelir müzik ve efekt sesleri. dolayısıyla saman gibi tatsız tuzsuz dublaj olur.avatar gibi pahalı prodüksiyonlarda bu tür handikaplar yoktur ama geri kalan cümle filmlerde bu ucuzluk yapılacağı için film piç edilir. böyle devam ettikçe, en iyisi orjinalini izlemektir.
bir dil öğrencisi için çok yararlı, ilk başta sıkıcı, lakin filmin ortalarına doğru inanılmaz bir ekran- alt yazı senkronu olduktan sonra çok zevk veren bir durum. Ama see you later'a siğuledğ dedikleri zaman "lan biz elin amerikasına gidince alt yazı olmayacak. nasıl anlayacaz bunu" diye filmin ortasında iç hesaplaşma yaşanılabilir. benim saçların arka taraf burgaz adaya döndü mesela bu yaşta.
son derece sıkıcı bir film izleme şeklidir.
filmlerin orjinalliğini bozmadan, herhangi bir ses kaybına maruz kalmamış hallerini izleme biçimidir.
izlenilmesi gereken şekildir. daha çok keyif almak için. ayrıca alt yazılı film izlemek dil geliştirmekte de çok etkilidir.
çeviride iyi olursa tadına doyum olmaz.
mahvedilmiş türkçe dublajı filmi izlemek yerine alt yazı izlemek daha iyidir.