bugün

olay sadece sanat olsa, şarkı olsa, şiir olsa bu ahmet kaya tam benim adamım. şarkıları, sözleri ses tonu öyle işliyor ki yüreğime anlatamam.

ama hani balık yerken böyle en lezzetli yerinde kılçığı boğazınıza batar ve tüm yemek borunuzu çizer ya, rahmetlinin de şarkıları ben de hep aynı etkiye neden olur.

örneklendireyim;

1-şafak türküsü

bağışla beni güzel annem
oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana.

elleri değsin istemedim
gözleri değsin istemedim

ağlayıp kokluyacaktın
belki bir ömür taşıyacaktın koynunda.
yaşamak ağrısı asıldı boynuma
oysa türkü tadında yaşamak isterdim
ölmek ne garip şey anne

elleri değsin istemedim diyor ya ahmet kaya, (ya da şiiri yazan nevzat çelik), bu şarkıyı her dinleyişimde takılırım buraya. 1983 galiba şiirin yazılma tarihi ve ta o tarihte bu adam kendi halkını ötekileştirmiş. elleri değsin istemedim derken hapishane görevlilerin şahsını kastettiğini sanmıyorum. annesinin koklayıp koynuna alacağı mektubu kontrol etmek için okuyacak görevlilerin (diğer halkın) kirleteceğini düşünüyor. tamam sözler idama giden bir mahkumun sözleri ama bu yine de nefretini kişilere ve halka yöneltmesinin açıklaması değil bence.

2-(gerçi bu hususta bi kesinlik yok ama)

ağladıkça, dağlarımız yeşerecek
göreceksin
ağladıkça,geceyi tutacağız
göreceksin...

bu şarkıda geçen ağladıkça kelimesini konserlerde ''avladıkça'' şeklinde söylediği rivayet edilir.

anlamayanlar için; avladıkça size pusu kelimesini hatırlatmıyor mu?
(bkz: Kadınlar kadınlar dağlara doğru)
Vallahi biz apoyu özledik diyen şerefsizin şarkılarında şifre aramaya gerek yoktur.
''koynunda çiçekler içinde bir ülke getirirler''
Bazı şarkılarda şifreye de gerek duymamıştır:

Özgür çağrı

--spoiler--
sana yalan söylemem
darılırsın yavrucağım
ağabeyin bir gün dağdan döner
giden gelmez, geri dönmez
bilmiyor musun yavrucağım
sen üzülme, sıra bende
gideceğim yavrucağım

elverir ki çoşku
haylaz çocuklarını boğazlamasın
avunmak elbette kolaydır
şehri yiğit bir türkü gibi dolaşmak
dağlara destanlar, düşünmek kolaydır
hapislere bir sevinç çığlığı gibi düşmek
kızların diri gögüslerinde
matbaalarda
ve kongre zabıtlarında dünyayı tazelemek
yeryüzüne depremler düşürmek
çünkü binlerce militanın rüzgarlı macerası
bir kurşun bile değildir namusun mavzerine
gönlün kahpeliğine tutsaksın açıkçası
asıl savaş alanı suskundur arkadaş
sahipsizdir
asıl savaşcılar afyonlu,mütevekkil
öyleyse
şehrin girdabında çalkalanan zulüm
halkın şanlı isyanına işaret değil
bodrum duvarlarına öfkeli yazıları
tırnaklarınla kazıyorsan da

sana yalan söyleyemem
darılırsın yavrucağım
ağabeyin bir gün dağdan döner
giden gelmez, geri dönmez
bilmiyor musun yavrucağım
sen üzülme, sıra bende
gideceğim yavrucağım

bulvara dökülen bildiriler
harcanan bunca emek,bunca değer
fokurdayan metal potası
işleyen rotatifler
cesetleri iğnelemek gibi birseydir
ve zaman usulca göz kırpıp telaşına
homurdanarak çekip gitmiştir
yani bu
aşağılık bir dramdır artık
çünkü jarjuruna
boş kovanları dolduran adam
en azından kendinden utanmalıdır
yani yetsin diyorum
şarkılarınızı dağlarıma sürün diyorum
uzatın ellerinizi diyorum
uzatın tanışalım
helallaşalım..
--spoiler--
Şarkı 'ağladıkça'. Söylentilere göre aslında şarkının adı 'avladıkça' diyorlar. Beklenir ne diyelim.
''ağlama sen ağlamakanlı bezler bağlama''

mal değilsiniz herhalde, kanlı bezden kasıt türkiye bayrağıdır. diyarbakır'a diyor bunu sözde kürdistanın başkenti.
her ne kadar bir zamanlar "her zaman türkiye nin bölünmez bütünlüğünü savundum ama türkiye artık kürt halkını tanımalı" dese bile bu adamın şarkılarında böyle şeyler çok müsait dolayısı ile sesi güzel de olsa bölücü olmasada dinlemeye çekiniyoruz efem.

olmasaydı sonumuz böyle
şafak türküsü
ağladıkça
kum gibi
aklıma gelen bu şarkılarda o anlamda kulanılsada kullanılmasada öyle anlaşılabilecek yani kinayesi yüksek dizeler bulunmaktadır.