bugün

HASRETiNDEN
PRANGALAR ESKiTTiM

Seni, anlatabilmek seni
iyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni
Namussuza, halden bilmeze
Kahpe yalana.

Art arda kaç zemheri
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım
Kaç leylim bahar
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni
Dipsiz kuyulara
Akan yıldıza
Bir kibrit çöpüne varana
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin
Yitirmiş öpücükleri
Payı yok, apansız inen akşamlardan
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
henüz lise çağında yazdığı şiirleri dönemin önemli hiciv şairlerinden neyzen tevfik'in şiirleriyle aynı dergi sayfasında yayımlanmış büyük şair.
onur da ağlar

Gözlerinin pınarında
Bir bulut,
Boşandı boşanacak
Nerdeyse.
Aklımdan geçenleri
Okuyorsun su gibi.
Dünya gördü
Bizi boğazladılar...

Tutma gözyaşlarını
Onur da ağlar...
Bırak yıkansın gökyüzü,
Lacivert, yeşil, altın
Işıkları günbatımın.
işte şafaktayız gene
Çırılçıplak
Ve mavi.
işte sanki dağ yeli
Ve işte sanki meltem...

Kimse toz konduramaz
Kesip attığımız tırnağa bile.
Sen en güzel kızısın
Bütün galaksilerin
Bense tözüyüm artık
Akkor tözüyüm
Prometheus'u yakan
Kara sevdanın...

Ne alnımızda bir ayıp
Ne koltuk altında
Saklı haçımız
Biz bu halkı sevdik
Ve bu ülkeyi.
işte bağışlanmaz
Korkunç suçumuz..
Dört yanım puşt zulası
Dost yüzlü
Dost gülücüklü
Cigaramdan yanar.
Alnım öperler
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş
Etme gel
Ay karanlık...
vurulsam kaybolsam derim,
çırılçıplak bir kavgada,
erkekçe olsun isterim,
dostluk da, düşmanlık da..

akşam erken iner mapushaneye şiirinin yazarıdır. oktay kaynarca seslendirmişti.
Büyük insan, büyük usta, büyük şair.

Nasıl anlatılabilir ki ahmed arif? Yaşadığı memleketi ve insanını çok iyi tanıyan,anlayabilen ve anlatabilen bir adam. Öyle samimi, öyle içten... Benzemez ipek giysilerle, elinde viski son kalite purosuyla şömine önünde keyif çatıp toplumsal duyarlılık masalları anlatanlara. Halktan biridir, halkın sesidir, insanın sesidir o. Bu toprakları ve bizleri o kadar çok sevmiş ki, sanıyorum budur onu şairliğe götüren sebep. Bu uğurda 141. ve 142. maddelerden yargılanmış, 2 yıl hüküm giymiştir. işte böyle ödüllendirilmiş bu büyük yürek işçisi...

Şiirlerini herhangi bir şekilde incelemeye benim çapım yetmez. Hele bir de, kendi sesinden dinlenirse eyvah ki ne eyvah. Öyle bir sızı yerleştirir ki göğsün sol yanına tarifi imkansızdır. Özellikle son mısralarda hiç affı yoktur. Dedim ya anlatamam. Tüm şiirleri okunmalı hatta kendi sesinden dinlenmelidir.

Buraya, hangi şiirinden alıntı yapsam bir diğerine haksızlık yapmış olacağımı biliyorum. Fakat sigarayı bırakıp tütün içmeye başladıktan sonra, yalnız değiliz isimli şiirinin şu dizeleri pek bir hoş geliyor, sarıp verdiğim herkese okuyasım geliyor.

--spoiler--
tütünü bilir misin?
"kız saçı" demiş zeybekler,
su içmez her damardan,
yerini kolay beğenmez,
üşür
naz eder,
darılır
iki yaprak arasında kıyılmış,
bir parçası var kalbimin
incecik, ak kağıtlara sarılır,
dar vakit yanar da verir kendini.
dostun susan dudağına...
--spoiler--
''AY KARANLIK'' şiiriyle beni benden götüren şair...
ölüm buyruğunu uyguladılar
mavi dağ dumanını
ve uyur uyanık seher yelini
kanlara buladılar
sonra oracıkta tüfek çattılar
koynumuzu usul usul yoklayıp
aradılar
didik didik ettiler
kirmanşah dokuması al kuşağımı
tesbihimi, tabakamı alıp gittiler
hepsi de armağandı...
ahmed arif
Rüya, bütün çektiğimiz.
Rüya kahrım, rüya zindan.
Nasıl da yılları buldu,
Bir mısra boyu maceram..
Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?
dizeleriyle kalplerde yer edinmiş şairdir.
evet ağlamaklı oluyorum, demdir bu
hani kurşun sıksan geçmez geceden, anlatamam, nasıl ıssız, karanlık...
ve zehir-i zıkkım cigaram
gene bir cehennem var yastığımda
gel artık...
ahmed arif
içine sindiremeyip yayımlamadığı ama yine de güzel şiirleri hatta kendi tabiriyle karalamaları, o öldükten sonra ticari bir amaçla yayımlanan, kemikleri sızlayabilitesi yüksek olan şairdir..

aşağıdaki dizeyle aşıkların tüylerini ürpertir

"...üşüyorum,
kapama gözlerini.."
''Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
Gülünç, acemi, çocuksu...

Vurulsam kaybolsam derim,
Çırılçıplak, bir kavgada,
Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da, düşmanlık da...''
''Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni...''
'' Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...''
''Serabın bir sonu vardır,
Ufkun, sıradağın sonu.
Uçarın, kaçarın bir sonu vardır
Senin sonun yok...''
''Nelere, nelere baskın gelmez ki
Seni düşünmenin tadı...''
seni, bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara,
akan yıldıza,
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun en ıssız dalgasına,
düşmüş bir kibrit çöpüne.
gitmek
gözlerinde gitmek sürgüne.
yatmak,
gözlerinde yatmak zindanı.
gözlerin hani ?
( '' unutamadığım '' adlı şiir'inden )

hırsla çakarım kibriti,
ilk nefeste yarılanır cigaram,
bir duman alırım dolu,
bir duman, kendimi öldüresiye.
biliyorum, '' sen de mi '' diyeceksin,
ama akşam erken iniyor mahpusaneye.
ve dışarda delikanlı bir bahar,
seviyorum seni,
çıldırasıya...
( '' akşam erken iner mahpusaneye '' adlı şiir'inden

yukarıda ki dizelerin de sahibi, türk şiiri' nin nazım kadar değerli, nazım kadar iyi bir şairidir. en az onun kadar da sistematik zulüm görmüştür.
''vurulmuşum
dağların kuytuluk bir boğazında...''
''Tutma gözyaşlarını
Onur da ağlar...
Bırak yıkansın gökyüzü,
Lacivert, yeşil, altın
Işıkları günbatının.
işte şafaktayız gene
Çırılçıplak
Ve mavi.
işte sanki dağ yeli
Ve işte sanki meltem...''
''Ve güneş yasak
Duvarlar vardır
Ve korkunçtur yalnızlığı ranzaların
Sen yatağında yanüstü düşmüşsün
Dudaklarında dost cıgaran
Kaysılar belki bu gece çiçek açacaktır
Çalmış kışlaların yat boruları
Kalmışsın en güzel kavgaların haricinde
Kalbin, Zonguldak'ta çökmüş bir kuyu
Kafan, sokak çarpışmasıdır Çin'de...''
''...Beni, gözlerin götürür
Gözlerin
Aşkla, acıyla...
Kuşatmışlar
Sesimi, soluğumu
Kesilmiş
Tuz-ekmek payım
Vurgunum
Ve darda,
Gözaltındayım.
Dal, kor keser
Penceremde açarsa
Kuş, vurulur
Üzerimden uçarsa.
Ve hal böyle böyle,
Yol bu yöndeyken
Gelir,
Ki her gelişinde
Daha da içten
Gelir,
Soluk soluğa
Benim olursun.
Amansız sarmasında
Kollarımın
Esrik,
Çığlık çığlığa
Erir, kar gibi vücudun...
Nicedir,
Kahpe ağzında
Bir salgın,
Bir deprem gibi künyemiz.
Nicedir,
Başımıza zindan dünyamız.
Biz ki
Yarınıyız halkın,
Umudu, yüzakıyız,
Hıncı, namusu...
Şafakları,
Taaa şafakları
Hey canım,
Kalbim
Dinamit kuyusu...''
''Önce şeyhulislam fetva buyurur
Katlim dört mezhepte vacip görülür
Sonra saray ferman eyler

Salavat getirir dağ dağ taburlar
Narlı bahçe üzre kanlı bir akşam
Gelen elçi değil
Azrail olsun
Anam avradım olsun kaçarsam...''
kimsenin benim kadar sevemeyeceği...

gecelerimin cigarası...

hani diyorya,

vurulmuşum
düşüm, gecelerden kara
bir hayra yoranım çıkmaz
canım alırlar ecelsiz
sığdıramam kitaplara
şifre buyurmuş bir paşa
vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız

kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
rivayet sanılır belki
gül memeler değil
domdom kurşunu
paramparça ağzımdaki..
vurun ulan,
vurun,
ben kolay ölmem...

ustaların ustası, koca yürek...
güncel Önemli Başlıklar