bugün

bir daha hiç kimse ankarayı onun kadar sevemeyecek.
o şiirlerin bir sesi vardır tadı başka hiç bir şeyde bulunmayacak, bizzat ahmed arif in sesi. çokça geçmişle yüklü olduğundan mıdır ne, çok dokunur o ses "uy havar!" derken.
" ve ben şairim,
namus işçisiyim yani.."

dizeleriyle mesleğini belirtmiş şair.
bir gazetecinin kendisine tek kitapla şair mi olunur demesi üzerine;
peygamber olunuyor ya demiş ve gönlümde bir kere daha taht kurmuş ''şair'' dir.
yurdumun belki de en güzel şiirlerini yazan; nazım gibi, can yücel gibi aşkı vatan - vatanı aşk adletmiş yüce şair.

evet tek kitapla yücelmiş tek şair...

--spoiler--
Ve çatal yürek

Barışa, bayrama hasret

Uykulara, derin, kaygısız, rahat

Otuziki dişimizle gülmeye

Doyasıya sevişmeye,yemeğe

Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri

Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret

Ve asıl biz biliriz kederi
--spoiler--
bazı çiçekler bir tek zindanlarda açar. o sadece biyolojik yaşamı son bulmuş bir zindan çiçeğidir. o'nun kokusudur dilimize sinen. biz söyledikçe memleket kokan.
sabahın 3'ünde beni darmadağın eden dizelerin sahibi..
bu, ne ayıp, ne de yasak,
öylece bir gerçek, kendi halinde,
belki, yaşamama sebep...

evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
ve zehir - zıkkım cıgaram.
gene bir cehennem var yastığımda,
gel artık...

ahmed arif
Ahmed ARiF

21 Nisan 1927 tarihinde Diyarbakır'da doğdu, 2 Haziran 1991 tarihinde Ankara'da öldü. Asıl adı Ahmed Önal' dır. Ortaöğrenimini Afyon Lisesi'nde tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisi iken Türk Ceza Yasası'nın (T.C.K.) 141. ve 142. maddelerine aykırı davranmak savıyla (1950, 1952-1953) iki kez tutuklandı, yargılandı ve 2 yıl hüküm giydi. Cezaevi günleri sona erince Ankara'daki Medeniyet, Öncü ve Halkçı gibi gazeteler ve dergilerde teknik işlerle uğraşarak yaşamını kazandı.

Şiirleri Beraber, inkılâpçı Gençlik, Meydan, Militan, Kaynak, Seçilmiş Hikâyeler, Soyut, Yeni a, Yeni Ufuklar, Yeryüzü dergilerinde yayımlandı. Toplumcu gerçekçi şiirimizin ustalarındandır. Yaşadığı coğrafyanın duyarlılığı ve halk kaynağındaki sesini hiç yitirmeden, lirik, epik ve koçaklama tarzını kusursuz bir kurguyla kullanarak, özgün, tutkulu, müthiş ezgili çağdaş şiirler yazdı.
siirleri kendi sesinden dinlendiginde cok daha duygulu olmaktadir. dunya insanidir.
18 yıl önce aramızdan ayrılan haldan bilene sözlerini dostuna yarasını gösterir gibi söyleyen şair.
ahmed arif gerçek bir anadolu ruhudur. kelimeleri, imgeleri fosilleşmiştir anadolunun her bir taşında, yürekte, tarlada, ekinde, bir su damlacığında.
Bir de kendi sesinden dinlerseniz eğer Ahmed Arif'i, 'yüreğiniz bir dinamit kuyusu olur' coşar gider.
..............

bir mavi gül bahçesi yorganım
uyku saçlarımın meçhul şarkısı
sonra yastığımda ilk gölgen kızlık
ve ilk unutuluş hürriyet raksı

yumuşaklığında köpükten öpüşlerin
mukaddes günahlar cenneti oda
dikişsiz beyazlığında tüllerinin
bir ay süzülecek buluta

ve mavi bir şarap gözlerindeki
musiki gölgelerinde yorgun
sen hep öylesine güzel sevdalım
ben sana allahsızcasına vurgun

(ahmed arif'in afyon'da, lisenin birinci sanıfındayken yazdığı bir şiir.)
ahmet arif'e sorarlar;
-tek kitapla şair mi olunur? (bkz: hasretinden prangalar eskittim)
-peygamber olunuyor da şair niye olunamasın?!
resmi çevreler tarafindan pek hazzedilmeyen ama kitlelerin gönlünde hakkettigi değeri fersah fersah bulan memleketim şairi.
ne üniversite de okutulur şiirleri ne lise de ne de ilköğretimde ama sevenlerinin yüreğinde yer almiştir onun şiirleri okul kitaplarında yer almasada.
"bir şair: Ahmet Arif
toplar dağların rüzgalarını
dağıtır çocuklara erken".
şairin, başta kendi halkı olmak üzere, tüm bir insanlığın vicdanı olduğu gerçeğini, hemen tüm dizeleriyle kesin olarak kanıtlayan, yarattığı imgelerin tazeliği, inceliği halen aşılamamış, şiirlerinde zulmü, sevdayı, hasreti, isyan hissini, kardeşliği, bilgelik ve inanılmaz bir ustalıkla işleyen ölümsüz anadolu ozanı, şair.
(bkz: vurun ulan vurun ben kolay ölmem)
Attila ilhan misali N. Hikmet'ten etkilenmiş ve şairliğinin ilerleyen yıllarında bu etkiden yine bir çok şair gibi nasiplense de bu yoldan ayrılmıştır. Dizeleri kısa ve özdür ve her mısra kusursuz bir anlam bütünlüğüne sahiptir. Bu yüzden stili P. Eluard'a benzetilmektedir. Onu Attila ilhan'dan ayıran bir diğer farklılık ise; A. ilhan modern batı edebiyatının örneklerini sunarken, Ahmed Arif daha çok Anadolucu bir tavır sergilemiştir.
(bkz: Dağlarına Bahar Gelmiş Memleketimin)
terketmedi sevdan beni,
aç kaldım, susuz kaldım,
hayın, karanlıktı gece,
can garip, can suskun,
can paramparça.
ve ellerim, kelepçede,
tütünsüz, uykusuz kaldım,
terketmedi sevdan beni.

dizelerine sahip, aşk şiirlerinin üstadı şair.
2000'li yılların başı... bir devlet lisesine başlamış bir çömez liseli edebiyat dersini kırmış olmanın cezası olarak yeteneği ile cezalandırılıyor edebiyat öğretmeni tarafından. cezası iki gün sonraki derste üstad'ın "anadolu" şiirini ezbere okumak. eve geliyor ve telaşla karıştırıyor kitaplığı. yok! ahmed arif denen bu adamın bir kitabını bulamıyor kitaplıkta. oysa attila ilhan var, necip fazıl kısakürek var nazım hikmet ran var, nefi var, neyzen tevfik var, yahya kemal beyatlı var, can yücel var, behçet necatigil var, cemal süreya var, orhan veli var, sebahattin ali var ama yok işte ahmed arif.

aynı gün "hasretinden prangalar eskittim" kitabını ediniyor sahaflara kadar yürüyerek fatih'teki evlerinden. geri dönüş yolunda beyazıt'taki alt geçitten geçtiği sırada bir cd tezgâhı görüyor. cebindeki 1,5 lira ile skid row diskografi alacak ve kimbilir bir ara bütün şarkıları dinleyecek büyük bir şevkle. hatta eşlik edecek yer yer... sonra birden karışık bir mp3 cdsi dikkatini çekiyor. üzerinde ahmed arif yazıyor hem de. düşünmeksizin vazgeçiyor skid row cdsini almaktan. gidiyor eve ve kapandığı odasında şiiri ezberlemeye koyuluyor. bütün derdi şiiri üstad gibi okumak delikanlının. bir tur dinliyor üstadın kendi sesinden, bir tur aynı tonlama ile taklit ederek kendisi okuyor şiiri. kolayca ezberliyor. ve salı'dan perşembe'ye geçen bu süre zarfı içerisinde bildiğin ahmed arif oluyor şiiri okurken. "anadolu'yum ben, tanıyor musun?"

ve gelip çatıyor ceza dersi. sınıfta hasta olduğu bir kız var o aralar. okul yeni açılmış olduğundan hukukları belli ve genel konsepte uymak konusunda fazla isteksiz delikanlı gönül ilişkilerinde. bir kıza aracı yollayıp da "çıkma" teklif etmekten haz etmiyor pek fazla. veya gidip de doğrudan şişirilmiş cümlelerle iletişim kurmaktan. ama başka türlü de kızları etkilemenin en azından o yaştaki bir kızı etkilemenin zorluğunun da farkında.

derse girip hocayı beklemeye koyuldukları sırada kız geliyor esas oğlanımızın yanına... ve kız da ceza alanlar arasında. rıza polat akkoyunlu'ya ait nokta noktam şiirini okuyacak. ve heycanla son deneme performanslarından birisini sergiliyor delikanlıya. delikanlı mahçup bir şekilde "bu şiiri ben okumalıydım." diyor kıza. seviyor koşulsuz, kız okurken sesini kaydedip sonra dinletecek ve dinleyecek kadar da etkileniyor o anda.

ve ceza anı gelip çattığında herkes sıradan okuyor verilen şiirleri. sıra delikanlıda... delikanlı başlıyor şovuna ve gayet de güzel taklit ediyor üstadı. taa ki şiirin bir kısmına gelene kadar.

"gör, nasıl yaratılırım,
namuslu, genç ellerinle...
kızlarım, oğullarım var gelecekte,
herbiri vazgeçilmez cihan parçası,
kaç bin yıllık hasretimin koncası.
gözlerinden, gözlerinden öperim.
bir umudum sende, anlıyor musun?"

burayı okurken ve şiir tam da sonuna gelmişken delikanlı birden ve ansızın kendi oluveriyor. taklit edemiyor bir türlü üstadı... öğretmeninin son kısımdaki farkı sorması üzerine bütün sınıfın önünde cevaplıyor genç adam: "ben şiiri güzel okumak için insanüstü bir çaba sarfettim. ama şiiri ezberledim ve ezberden okudum her seferinde... ancak burada beni izleyen bir çift ışıltılı göz şiiri anlamama yardım etti hocam. ve şiirin sonuna geldiğimde anlayarak ve benimseyerek okudum. istemdışı bir durumdu, özür dilerim. isterseniz baştan okuyayım hocam..."

öğretmen kafasını tasdiklercesine sallayarak "oku" dedi ve ekledi "ama son bölümü okuduğun gibi oku, ezberden değil; algıdan oku..."

cibali lisesi, edebiyat öğretmeni ahmet tarım'a teşekkürler.

ahmed arif yitip gitmemesi gereken büyük bir değerdir türk edebiyatında. etnik kimliği üzerinden yıpratılmaya çalışılsa da hernekadar anadolu şiiri dahi yetecektir nasıl bir dünya görüşüne sahip olduğu konusunda birşeyler anlamamıza.

(bkz: adiloş bebe) *
(bkz: akşam erken iner mapushaneye) *
(bkz: ay karanlık) *
(bkz: hasretinden prangalar eskittim) *
(bkz: sevdan beni) *
(bkz: bir akşamüstüdür)
(bkz: bu zindan bu kırgın bu can pazarı)

"beride borazancıları, o puşt ölümün
hazır zilzurna keyfinden,
hazır ırzını vermeğe,
yiğitler vuruldukça.
timsah kısmı çünkü yavrusunu yer
akarsu duruldukça..."
Büyük bir edebiyat ustasıdır.Eşsiz bir şairdir.Şiirleriyle bizi bir yerden bir yere götürür.Hüznü anlatır.Zaman zaman isyanı o kadar nettir ki söylemleri okudukça okumak isteriz.

Kalbim dinamit kuyusu
Şafakları;
Taaa şafakları
Nice bir
Yangınları düşer alın çatıma
Gencecik ölüme gitmenin.
Yığılır boşkovanlar, dumanlı
Ve susar mitralyözler kuytularda.
Suskundur,
Karanlıktır,
Kayıtsızdır,
Her namlu.
Beni kurşunlar götürür
Kollarım vurulu
Gözlerim açık.
Şafakları,
Taaa şafakları,
Kınalı tavşanlar suya inmeden,
ilk çığlıklarındayken martılar,
Kamplarda idamcılar
Azgın ve manyak
Tan yerinde kızartılar...

Tan yerinde kızartılar
Hey canım,
Orada,
Sularla
Sınırlarla
Uzaklar uzağında
Ve benim şuncağızımda hemencecik
Göğüs kafesimin altında, solda,
Barajlar, yeşeren çöller,
Katarlar, traktörler,
Yani her vidasynda bin sevda,
Her civatasında bin saygı,
Bin ustalıkla,
işlenen ve yaratılan dünyaların kımıldanışı
Ve hayatı pırıl pırıl çarktan çıkaranların
.......
Açardın,
Yalnızlığımda
Mavi ve yeşil,
Açardın.
Tavşan kanı, kınalı - berrak.
Yenerdim acıları, kahpelikleri...

Gitmek,
Gözlerinde gitmek sürgüne.
Yatmak,
Gözlerinde yatmak zindanı
Gözlerin hani?

"To be or not to be" değil.
"Cogito ergo sum" hiç değil...
Asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı,
Durdurulmaz çığı
Sonsuz akımı.

içmek,
Gözlerinde içmek ayışığını.
Varmak,
Gözlerinde varmak can tılsımına.
Gözlerin hani?

Canımın gizlisinde bir can idin ki
Kan değil sevdamız akardı geceye,
Sıktıkça cellad,
Kemendi...

Duymak,
Gözlerinde duymak üç - ağaçları
Susmak,
Gözlerinde susmak,
Ustura gibi...
Gözlerin hani? * *
Leylim - leylim dünyamızın yarısı
Al - yeşil bahar,
Yarısı kar olanda
Gene kavim - kardaş, can - cana düşman,
Gene yediboğum akrep,
Sarı engerek,
Alnımızın aklığında puşt işi zulüm
Ve canım yarı geceler
Çift kanat kapılarına karşı darağaçları,
Mahpusanede çeşme
Yandan akar olanda,
Gelmiş yoklamış ecel
Kaburgam arasından.
Yoklasın hele...

Çağıdır, can dayanmaz,
Çağıdır, en çatal, en ası,
Cehennem koncası memelerinin.
Çağıdır, kırk gün - kırk gece
Kolların boynuma kement,
Ha canım kötüye inat...
Vah ki ne desem,
Kurşunları namlulara sürülü,
iki elleri kan,
Baskıncılar uykumuzu yıkar olanda,
Alır yüreğim:

Yankın yasak, aynalara.
inemem bahçende talan,
Tam, boş yanı bu, derim namussuzun,
Tam, bıçağım cehennem gibi güzelken,
Aklıma düşüyorsun
Ellerim arık...

Bilmiş
Bütün zulalar
Eğri hançer, kara mavzer, kan pusu.
Ve insan düşüncesinin o en orospu,
O en ayıp, frengili yemişi,
Çıldırtılmış uranyum
Bilmiş,
Bilsinler!
Sana nasıl yandığımı
Uuuuy gelin...

işte kan tutmuş korsanlar,
Haramla beslenmiş azgın,
Düzmece peygamberler
Ve cüceleri
Ve iğdiş ve aptal kölelerine karşı,
işte bir kez daha
Bu can bendeyken,
Delin, divanenim işte
Uuuuy gelin...

Bu yasaklar,
Firavun kalıntısı.
Yoksun,
Akdan - karadan.
Gizline, canevine kurulu faklar.
Gün ola, umut kesip korkunç yetinden,
Murdar tutkusuna dünyasızlığın,
Gün ola, düşesin bekler.
Düşme!
Ölürüm...
Gözlerinden, gözlerinden olurum.

Leylim - leylim
Ayvalar nar olanda
Sen bana yar olanda.
Belalı başımıza
Dünyalar dar olanda.
*
aç kaldım susuz kaldım vs. diye başlayıp devam ettiği sıradan sözleri "terketmedi sevdan beni" cümlesiyle ölümsüz bir şiire dönüştüren büyük şair.
güncel Önemli Başlıklar