bugün

denizli'den kalkıp üşenmeden katılacağım mitingdir. mevcut hükümeti, kadrolaşma, ayrımcılık ve özelleştirme politikalarından dolayı deli gibi eleştiren her bir bireyin bir ses çıkarmasını umut ediyorum.
işci sendikaları konfederasyonlarının düzenleyeceği, alevi bektaşi derneği, pir sultan abdal kültür derneği, alevi kültür derneğinin de katılacağı gösteri*.

hadi diyelim kriz yeni peydah oldu, işsizlik ve zamlar en azından benim 30 yıldır yaşadığım, artık alışkanlık haline gelmiş hedelerdir. neden bugüne kadar ses etmiyorlar da bu seçim arefesinde toplanmak istiyorlar diye de düşünmedim değil hani. tamam ekonomik kriz olsun, işsizlik, zam olsun hiçbirimizin yüzyüze kalmak istemediği olgulardır. lakin alevilik konusunda hükümetin ılımlı yanaşmalarının ertesinde böyle bir mitingde alevi derneklerinin başrol oynayacak olması da ayrı bir düşünülmesi gerekli konu. daha düne kadar laiklik diye, memleket elden gidiyor diye feryat edenler bugün, diyanet işlerinin tasviyesi değil de alevilere de kurum açılması için mücadele ediyorlar.

bu tip gösteriler bana bir yerden tanıdık geliyor ama, hayırlısı artık. *
(bkz: 29 kasim 2008 emek baris ve demokrasi mitingi)
miting denince bakıyorum da hemen komplo teorisyenleri işe koyulmuşlar. neymiş seçim arifesiymiş. eee ne olmuş yani? seçim arifesi diye millet sokaklara çıkmayacak mı? kaldı ki demokrasi denen şeyi sadece dört yılda bir gidip oy pusulasına mühür basmaktan ibaret sanan yurdum insanı için en iyi zaman değil midir seçim arifeleri?

işin tuhaf tarafı nedense bir hak talebi olduğu zaman hemen işin içinde bir bit yeniği aramak adetten olmuş. alevilerin sokağa dökülmesinden daha doğal birşey olabilir mi? bu adamlara yıllardır yapılmadık hakaret kalmadı. mehmet yazıcıoğlu sanırım adamın adı; akp'den devlet bakanı olması lazım. geçen alevi mitinginde adamlar talep etmişler "alevi köylerine cami yapmayın" diye. bizim bakan çıkıp diyor "böyle uç fikirlere itibar etmiyoruz" ne demek lan uç fikir. senin zihniyetine ters diye uç fikir mi oluyor yani. bizim mahalleye kilise yapılsa ben gıcık olurum. havra yapılsa gene aynı. hoş camileri de istemiyorum o da ayrı mesele.

neyse konu dağılıyor. cumhuriyet mitinglerine gönderme yapmış beyefendi. yahu adamlar bu ülkenin vatandaşı, her ne kadar tasvip etmesem de çıkıp hakkını arayacak. ne diyor "laik düzenden sapma var, ben laik'im" diyor ve sokağa çıkıyor. bu da onun en doğal hakkı. şimdi sokağa her çıkanı komplo teorileri ileri sürerek eleştirmenin ne anlamı var.

alışmışız tabi götümüzü yaya yaya bişeyler beklemeye. ama iş lafa gelince biz vatanımızı çok seviyoruz zart zurt. lan vatanı evde götünü yere sererek mi seviyorsun.

ben de hayatım boyunca hep kriz gördüm ülkede. şimdi bu bizim kaderimizdir deyip yerimizde oturalım mı yani. zaten oturduğumuz için adamlar babalarının çiftliği haline getirmediler mi bu ülkeyi? son söz hak sokakta aranır, mücadele sokaktadır. ya sokağa çıkacaksın ya da kuyruğunu kıstırıp herşeyi kabulleneceksin.
düzeyli ve güvenli bir miting olacağını ümid ederek destek verdiğimiz mitingdir.

bazılarının seçim öncesi diye zart-zurt ettiği mitingdir. ben isterse sayayım geçen sene mart ayından itibaren yapılan bütün mitingleri. zaten ya seçim öncesine ya seçim sonrasına geliyor durum itibariyle.

hadi işçi sendikaları pay kapma peşinde diyelim, siyasi oluşumlarda yine aynı şekilde katıldığını var sayalım, alevileri de bölücü ilan ettiler zaten onu da geçtik, peki bu çiftçilerin türk tabipler odasının, tmmob'nin derdi ne ola ki? onlar da mı bir pay peşinde acaba?

artık milletin burasına kadar geldi. bu ülkenin temel direği çiftçidir. halk istediği kadar yoksul düşsün köyden yardımını alır annesinden babasından yine ayakta dururdu. o bazılarının alıştığı yoksulluk, işsizlik artık onları da vurdu. adamlar ekmeye tohum ,tohumu gübrelemeye gübre alamıyorlar.

(bkz: çiftçi sendikaları konfederasyonlaşma platformu)

işsizlik konusunda alışmış olmak da tabi ayrı bir at gözlüğü takmaktır. bir ülkede okullarda öğretmen ihtiyacı varken dışarda 10 binlerce öğretmen işsiz geziyorsa o ülkede bazı şeylerin değişmesi gerekiyor demektir. imf ile görüşmelerin açıklmasını bizzat ben yapacağım demenin altındaki mesajı da bazıları bu at gözlüğü nedeniyle anlayamaz tabi.
çiftçi sendikalarının da destekleyeceği gösteri *.

çiftçiler bu güne kadar ki ezilmişliklerini her nedense akp iktidardayken gün yüzüne çıkarmaya karar vermişler. 2003 yılından beri çiftçilik ve tarım konusunda yapılan teşvikler, yatırımlar türkiye cumhuriyeti devleti'nin bugüne kadar görmediği genişliktedir. buna itiraz edecekler evvela daha önceki dönemleri incelemelilerdir. çiftçilerin ürünlerinin ellerinde kalıyor olması acaba ne kadar hükümetin suçudur. ihtiyaç fazlası üretim eğer yurtdışına da satılamıyorsa hükümet cebinden para vermek zorunda değildir. çiftçi dediğin sadece tek bir ürün üzerine yoğunlaşırsa o ürün de rağbet görmemeye başlarsa tabi ki ürünü elinde patlayacak olandır. ürünüm daha fazla olsun, teraziye daha ağır bassın diyerek hormon kullananları saymıyorum bile. ihraç ettiğimiz tarım ürünlerinde son yıllarda fazlasıyla düşüş yaşanmıştır. bunun fiyatla alakası yoktur. sağlık koşullarına uyulmadığı için başta rusya olmak üzere, ihraç yaptığımız ülkeler ürünlerimizi iade etmişlerdir. aç gözlü çiftçinin günahını da hükümete yükleyebilir miyiz? adam gibi üretim yapan çiftçi malını da satar, parasını da kazanır. yeterki art niyetli olmasın. 2 sene evvel ayçiçeği ve zeytin üreticileri bir sene ellerinde mal tutma, yani ürettiklerini satmama hakkını kullanmışlardır. sonuç? o zaman 12 lira olan en iyi sıvı yağın* fiyatı şu an yaklaşık 24 liraya kadar çıkmaktadır. bu açgözlülüğü de hükümete yıkalım ve at gözlüğü takmakla başkalarını suçlayalım.

gübre fiyatlarında ki artış ithal ürünlerde olmuştur. 1.20 liranın altındaki doların şu sıralar 1.70 seviyelerine çıkması ve zaman içinde bu yükselişin sürekli olması fiyat artışlarını tetiklemiştir. gübreden kast hormon ilacı ise eğer, hakettiğini bulmuştur insan sağlığıyla oynayan çiftçi.

ön yargıları kırmak, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur demiş bizim sevimli bilim adamı*. ne kadar doğru söylediği açıkça gözükmekte şu an. kimileri akp hükümetine o kadar önyargılı ve insafsızca yaklaşıyor ki yapılan olumlu işleri her nedense görmezden geliyor. bunları gören de at gözlüğü takıyor*.

işsizlik, enflasyon, özelleştirme, global krizin ülkemize etkileri ve alınabilecek önlemler, eğitim, sağlık gibi konularda hiç ama hiç bir beyanatları olmayan tek işleri hükümeti eleştirmek olan, hükümetin yaptıklarına herhangi bir alternatif sunamayan zavallı muhalif partilerin ve destekçisi kimi örgütlerin katılımıyla gerçekleştirilecek bu şovun kime nasıl bir fayda sağlayacağını hep beraber göreceğiz.

alışılmış olmak tabiri kabullenmektir. sorunları önce kabullenirsin ki çözüm üretebilirsin. memlekette işsizlik ben bildim bileli var, enflasyon keza öyle, zamlar zaten hayatımızın parçası olmuş. şimdi bunları inkar mı edelim? alışmadığımız, yeni karşılaştığımız olgular mı diyelim a dostlar?

at gözlüğünü çıkarabilenler önyargıları da yıkabilir. bazı şeyleri olduğu gibi görmek, gerçekleri kabullenmek, olumlu sonuç alabilme adına atılmış güzel bir adımdır.
disk ve kesk'in yetersizde olsa bir krize karşı emek ve demokrasi programını açıklayacakları mitingtir. türkiye soluna her daim söylenen "ne öneriyorsunuz?" sorusuna geçici de olsa bir cevap olacak ve bunun başlangıcı olabilecek mitingtir. ancak bu durum yanıltmasın soyut emek programlarının karşılıkları kriz dönemlerinde olamaz. bugün siyasal iktidarı elde etmeye çalışmayacak bir solun 2001'den farksız işler yapacağı bellidir. ancak türkiye'de kronikleşmiş işsizlik, kriz ve zam gibi sorunların kaynağı sermaye düzeni olduğu bilmek gerekiyor. şimdi önyargıları bırakarak deliler gibi iktidarı destekleyenlerin asıl at gözlüklerini çıkarması gerekiyor. bu düzende iktidar kimdeyse, işçiler ve emekçiler ona karşı seslerini yükseltmedikçe somut bir şey ortaya konulamaz. buharı alınmaya çalışılan bir tencereye yapılan müdaheleyi andıran kimi solcu olduğu sanılan sermayedar partilerinin(shp, dsp, chp vs...) gibi partilerin o alanlara gelmesi ise, ancak solun kendi gücüyle o alana çıkması ile olur. onu da merak etmeyin, türkiye solu en zor şartlar altında büyük işler başarmıştır ve gene başaracaktır.
an itibariyle boku çıkan şov.

canlarım benim, görünen köye klavuz da verdik ama pek takan olmadı. noldu barışa, demokrasiye? ulan heriflerin tek amacı provakasyon yaratmak dedik dinlemediniz. aynen cumhuriyet mitingleri gibi, seçim öncesi hükümeti yıpratmak için yapılacak dedik dinlemediniz. katılan gruplara dikkat çektik, ne işi olur bunların krizi, zamı protestoda dedik yine dinlemediniz. sözde krize, pahalılığa, işsizliğe, zamlara karşı yapılacak gösteriye barış demokrasi adı yakışmaz dedik onu da dinlemediniz. şimdi gidin, zaten kriz yüzünden ebesinikini görmüş, bu yetmemiş gibi barış ve demokrasi yanlıları tarafından camları dökülen, yağmalanan esnafa derdinizi dinletin.

ama sakın bir daha akp neden bu kadar fazla oy alıyor diye sormayın hiç bir ortamda.