bugün

Çukulatadan sonra, asla vazgeçemeyeceğim ikinci takıntım.. (bkz: http://eskicizgifilmlerim.blogspot.com/)
çzimesinin ayrı, oynatmasının ayrı dert olduğunu öğrendiğim hede.
ingilizcesi için; cartoon
çizgi film sahnesinde karekterin eğilip kalkması ondöet kare çizimden oluşur.
onbeş dakikalık bir çizgi film de yaklaşık 70.000 kare çizim kullanılır.
bir zamanlar, sabahın köründe uyanıp izlendiği için midir bilmem, daha güzel gelen şey.

şimdi 24 saat çizgi film yayınlayan kanallar var, ama yine de sabah 8de izlenen çizgi filmin tadını vermiyor hiç biri.

mesela şu an 8:30, birazdan tom ve jerry başlayacak; beklemedeyim.*
sabahın 4 ünden itibaren yayınlanmaya başlanan her nasılsa izleyecek çocuk bulabilen tv programlarıdır..
şu saatte aynı işi yaptığım şeylerden biri bunu yazıyor olmak diğeri de televizyonda açık olan çizgi filmi izliyor olmam.
Hep çocuk işi diye herkesin küçümsediği filmler, Çizgi filmler o kadarda çocuk işi değil aslında. Altında 'Öldürmeyen Allah öldürmez' ana fikri yatan bi görsel şölen bence.
nickelodeon kanalı, southpark, family guy ve üzerine anime bağımlısı biri olarak vazgeçemeyeceğim türdür.
(bkz: red kid)
artık pornografiyede alet olan cocuk oyuncagı.
insanı büyüten asıl şey olduğuna artık emin olunan şeydir.
pek çoğuda piyasadaki bir sürü gereksiz dizi filmlerden kat be kat güzeldir. çoukta olsanız büyükte olsanız izledikçe hala gülersiniz ve hala da bağımlılık yaratır. bu kategoriye en iyi örnekler;

(bkz: tom ve jerry)
(bkz: tweety ve silvestr)
(bkz: bugs bunny ve duffy duck)
(bkz: tazmanya canavarı)
(bkz: saftrik avcı elmar)
büyüklerin izlemesi ayıp değildir.
genel anlamda iyiler her zaman kazanır mantığı ön planda olan çocuklara eğlenceli gelen büyüklere bu kadar da olmaz artık dedirtebilen çizgilerdir. ciddiye almamak gerek tabi çizgi film neticesinde.
her çocuğun doğasında var olan bir durumdur çizgi film sevdası. sabahlayabilir her çocuk çizgi film izleyerek.
eğlenceli olduğu kadar zahmetlidir de yapım aşaması. bir ton süreçten geçer. 'canlandırma sineması' olarak da duyulması olasıdır.
sanat camiasında en eğlenceli alandır. bir saniye başına çizilen kare sayısı 24 tane a4 kağıdıdır. yani bir dakikalık bir çizgi film için yaklaşık olarak 1440 resim çizmelisiniz. bunu da uzun soluklu bir çizgi film için baz aldığınız zaman; ciddi bir iş gücü ve çalışma sabrına ihtiyaç vardır.
bakınız ' disney' gibi animasyon-çizgi film şirketlerinin yıllık kazançları 85 milyon$ civarında gösterilmektedir. ciddi yatırımlar ve kazançlarla dolu bir piyasadır.
ülkemizde bu bölüm sadece eskişehir-anadolu üni. de güzel sanatlar fakültesinde eğitim vermektedir. yıllık öğrenci alım kontenjanı 20 ile sınırlıdır. bu okulda eğitim alan şanslı öğrencilerden biriyim artislik olsun diye diil hea. ciddi yetenek sınavlarıyla sınanan öğrenciler yeterlilik derecelerine göre bölüme alınmaktadırlar.
kısa bir zaman önce kütahyada da açılan bu bölüm yavaş yavaş türkiyede de gelişmektedir.
gerçekten izlemenin yaşı var mıdır diye merak ettiğim hededir.

bazıları için gerçekten var sanırım...
izlemekten en çok keyif aldığım film çeşididir.

ama subliminal mesaj denen şeyi araştırırken bu tarz filmlerin çok kullanıldığını öğrendikten sonra çok üzülmüşümdür.

artık mümkünse çocuklara izletilmemelidir. zira küçük beyinler, geleceğin beyinleridir. ve bilinçaltı olayını en fazla geleceğin beyinlerinde kullanıyorlar.
hayatımın en şaşırtıcı gerçeklerinden birini öğrendiğim filmlerdir.

boşlukta koştuğunuzu anlayana kadar düşmezsiniz.
eskidendi oturup heycanla çizgi film beklemeler. Ben erken yatıp erken kalktığımı bilirim ay savaşçısını izlemek için. Şimdi ki cartoon network, yumurcak aynı tadı etkiyi vermiyor, veremiyor.
çocukken izlerdim, büyüdüm yine izliyorum ama bu sefer animelere kaydım. çok sürükleyici animeler var, bu japonlar gerçekten harika.
animasyon a bırakmıştır adını, pazar sabahları çoğu kez izlenendir, isim vermeye gerek yok, hepsi ayrı zaten..*
bu zaman da çizgi filmler de bir tuhaf, çocukları neye karşı eğitiyorlar, neyi aşılamaya çalışıyorlar bu kısmı tartışılır.
az önce vuku bulan ve küçük kuzenimin izlediği çizgi filmde geçen konuşmalar;
*"nasıl bir adama ihtiyacın var?"
-"bana ölümün gözlerine bakıp gülümseyecek bi adam lazım!"
sonra bu çocuklar neden böyle yetişiyor derler.
bu nedir yahuu.
bu nedir lan.
yanınızda kardeşinizle birlikte seyrettiğinizde,mutluluğun resmini yaşamınızda çizmiş olursunuz.
tutkudur. kazık kadar olunmasına karşın hala oturup tom ve jerry, spongebob, sevimli kahramanlar, johnny bravo, şirinşler izlemektir. genelde kapalı havalarda battaniye altında olanı makbuldür.

edit: küçükken bunlar için sabahın köründe kalkardınız hatırlatayım.
insana yaşını unutturan çocuksu tutku.yaşınız ilerledikçe seçicileşseniz de izlerkenki heyecanınız baki kalır.entrylerimin çoğu kısa,hadi bu da uzun olsun,size çizgi filmle olan münasebetimi anlayayım:
Ben 96'lıyım ve yaşıtlarımın çoğu sokakta büyüse de ben büyüme mekanı olarak evimi ve internet kafeleri seçtim.Ne yazık ki top atamıyor,bisiklete binemiyor ancak çok güzel hayal kuruyor,kendi kendime Barbie bebeklerimle oyunlar yaratıyordum.Çocukken benim dünyam kendi hayallerimden ve bağımlısı olduğum Fox Kids'den oluşurdu.Bir de arkadaşlarıma pek takıntılıydım.
Fox Kids dedim ya şimdi bunu ancak liseliler ve çizgi film manyakları hatırlar,2005'e kadar kablolu televizyonda böyle bir çizgi film kanalı vardı ve yayın akışı harikaydı.içimi bayan pembe dizi jr. kalitesindeki Prenses Sissi haricinde neredeyse her çizgi dizisine bayılırdım.Şimdiki TRT Çocuk dizileri gibi didaktik ötesi değillerdi,yer yer absürdlerdi,büyükler için yapılmış izlenimi verirlerdi,bazen korkuturlardı ama izlemesi acayip zevkliydi!Kedilere karşı örgütlenmiş casus köpekler,kene kostümünde bir süper kahraman,talihsiz ötesi bir korsan,zavallı bir kedicik...Sadece bunlar yoktu tabii! Normal bir Amerikan ailesinin(!) son derece normal oğlu Louie Anderson'un anıları,komedyen Howie Mandel'in hayatından izler taşıyan küçük Bobby,ve dünyanın en iyi sınıfı olduğuna inandığım 402 nolu sınıf...Hepsini anlatabilirim ama anlatmaya kalksam buradan memleketime yol olur,ben de çizgi dizi bağımlılığımın bir sonraki safhasına gelemem.

2005'te Fox Kids,Fransız Jetix şirketine satıldı ve sonrasında ABD'de 4Kids,Avrupa ve Türkiye'de ise Jetix olarak anıldı.Jetix sonradan boka dönse de bu kanalın ilk zamanları dadından yinmezdi.Eski kahramanlarımızın bazılarının yanına biz yapsak dayaktan öleceğimiz şakaların sahibi cool Kanadalı Andy,bütün kızların favorisi olan W.I.T.C.H ve dünyanın en komik süper kahramanı Kaptan Flamingo.Sonradan yenileri de eklendi ama Jetix,Fox Kids'in absürt ötesi,aşırı komik çizgi filmleriyle kıyaslanıyordu sürekli.Nitekim 2010'da kanal kapandı ve kablolu tv'de yerine Nickelodeon,diğer platformlarda ise yerine Disney XD geldi.

Şimdi Nickelodeon dedim ya,ben daha Jetix zamanlarındayken Cnbc-e,Nickelodeon'un en sevilen çizgi filmlerini sabahları yayınlardı.Hala da yayınlıyor ama yaptıkları dublaj değişiklikleri ve eskinin yerine yenisinin gelmesinden ötürü,artık eskisi gibi izlemek içimden gelmiyor Nick Kuşağı'nı.Cnbc-e'nin o zamanki yayın akışını bulamasam da hatırladığım kadarıyla şafak söktüğünde,yamulmuyorsam 5.30-6.00 gibi(o zamanlar kabuslardan ve karabasanlardan muzdarip olduğum için erken kalkardım) Muppet Show'la olaylar başlardı benim için.Sonrasında ise Kaşif Dora(pek sallamazdım hatta bu ne la derdim),Rugrats,benim gibi korkak tipleri bile korkutmayan canavarlar,Rocko ve bana o zamanlar korkutucu gelen absürd ötesi hayatı,daha da absürdü Ren&Stimpy...Nick kuşağı bir zamanlar mükemmeldi.Aralarda reklam yerine kısa filmler geçerdi hatta,hala değişmemiş Loopy vardı mesela.Cnbc-e zaten hayatımın sallantıda geçen 7-12 yaş aralığında kurtarıcım oldu,arada South Park izleyip balataları sıyırsam da gecenin dibinde uyandığımda altyazılı Süngerbob'la karşılaştırırdı beni.Cnbc-e'ye bir ara şükran maili falan mı atsam...Neysse.

Daha öncesinde Teletubbies ve Kanal D'de yayınlanan Loony Tunes de vardı tabii ki,ancak benim genel olarak çizgi dizi dünüm bu.bugünü ise sadece dünden kalanları netten izlemem,bir de cartoon network.