bugün
- icardi19059
- ideal duş alma sıklığı8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi21
- evlilik14
- patiswiss9
- anın görüntüsü22
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım24
- artificialintelligence11
- erkeğe ne hediye alınır10
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı22
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı51
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- sitede birine sövseniz entry 3 gün kalıyor8
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- futbolcu ismiyle nick almak9
- uzağı göremeyen insan19
- bir şarkı sözü der ki10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız10
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- ali erbaş12
- bik bik moderatör olsun19
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- kent lokantası niye bedava değil demek24
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır21
- istanbul suriyenin başkentidir12
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- icardi1905 silik olsun kampanyası27
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- sözlük kızlarının don renkleri10
- kanınıza rengini verir misiniz14
- aristoteles'in orta yolu10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri12
- integralin müfredettan kaldırılması12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız8
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi9
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı8
entry'ler (24)
Yalnızlık...
Saçmalık...
Her müslüman anlayarak okusa hayat bizim için daha kolay olacak..
Saint goll manastırı, ortaçağ manastırları için öncü bir plan şemasıdır.
Her an onun yok olabileceğini düşünün ve o an ne yazmak istiyorsanız onu yazın. Bahane aramayın.
Ölen kimden diye sormadığımız zaman barış gelecek...
(bir ihtimal)
(bir ihtimal)
insan ulaşamadığı her şeyin delisi, ulaştığı her şeyin nankörüdür.
"Ne güzel gülüyorsun Andre! Oysa çok gülenlerin yüreğinde keskin bir acı saklıdır."
# Maksim Gorki #
# Maksim Gorki #
iyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok...
Çocukları ürkütülmüş bir dünyanın denizi mavi olsa ne yazar, olmasa ne yazar..!!
Sınırların ardındaki bilinmezliği anlatan bir çocuk kitabı: KUŞ OLSAM EViME UÇSAM
“…Kaçıyorsunuz demek? Nereye giderseniz gidin savaşı da yanınızda götüreceksiniz. Kaçış yok! Anladınız mı, yok!”
Yaklaşık iki ay önceydi. Bir çay bahçesinde oturuyordum. Çay kaşığının bardağa vuruşuna karışan ses öfkeli bir çocuğa aitti… Arapça konuşuyordu. Ne dediğini anlamasam da kendisini “yakalarsam canına okuyacağım” diyerek kovalayan yaşlı adama küfrettiği belliydi. Kaçıp gitti çocuk ve kafenin yol kenarındaki sandalyelerden birini fırlatıp attı geçerken… Arkasından bağırdı çay bahçesinin şef garsonu:
“Allah belanı versin uğursuz… Çocuk değil bunlar Suriyeli canavarlar…”
Şef garson, ardından atıp tuttuğu Suriyeli çocuğun az önce fırlattığı sandalyeyi söylenerek düzeltirken, aklımdan Güzin Öztürk’ün Kuş Olsam Evime Uçsam isimli romanı geçti. Göz dövmeli adam savaştan kaçmaya çalışan Beşir’in ailesine böyle sesleniyordu:
“Nereye giderseniz gidin savaşı da yanınızda götüreceksiniz…”
Üstelik haksız da değil. Savaş peşlerinden geliyor, kah çocuğuyla kaçmaya çalışana çelme takan kameraman, kah botla açılacaklara sahte can yeleği satan esnaf, kah savaştan kaçıp gelen bir çocuğun herhangi bir çocuk gibi davranmasını bekleyen şef garson olup onları takip ediyor. Oysa biraz olsun düşünebilsek… Bir insan, şehirler arası göç bile öylesine zorken, evini bırakıp başka bir ülkeye, üstelik hiçbir güvencesi olmadan, hatta ailesini tehlikeye atıp neden kaçar? Acaba o çay bahçesindeki sandalyeyi savuran çocuk hangi bombayla savruldu, ailesinden kimleri kaybetti ya da bütün o yaşadıklarından sonra hala çocuk mu gerçekten, yoksa erken büyümek zorunda kalmanın sancıları mı bunlar?
Günden güne karanlığa gömülen dünyamızda bir umudumuz edebiyatta. Güzin Öztürk, küçük kahramanı Beşir’in ağzından anlattığı romanında bize savaşın gerçekliğini incelikli bir dille aktarıyor. Çocuk, savaşın içinde de olsa çocuk; aklı kırmızı arabada. Bombalara rağmen Beşir’le beraber oyun peşine düşüyoruz. Ağbimizin eve dönüşünü bekliyoruz, rüyalar görüyoruz, kamyona binip sınır kapısına doğru yola çıkıyoruz. Acaba Beşir savaştan kaçabilecek mi sorusu kitap boyunca okurun aklını kurcalıyor.
Yazar Güzin Öztürk’ün çocuk dilini kullanmadaki başarısı okurunu kendisine hayran bırakıyor. Öyle ki, insan Beşir’in gözünden dünyayı bir kez görünce, sıcak evinde oturduğu koltuktan utanıyor, elleri üşüyor sayfaları çevirirken. Dünya tarihi savaşlarla ve incinmiş çocuklarla dolu. Beşir kendi öyküsünün içinde bizi önce Zehra’yla tanıştırıyor, ona dil oluyor, ses oluyor; sonra Halep’ten Hiroşima’ya doğru çıkardığı yolculukta Sadako Sasaki ile buluşturuyor. Kitabın sayfaları arasından 644 turna kuşu uçup aklımıza üşüşüyor, sakız kokusu geliyor burnumuza biraz da…
Güzin Öztürk kelimelerle adeta yüreğimize dokunuyor.
Son sayfa çevrildiğinde ince bir sızı kalıyor içimizde. Çocukların bu yaşadıklarına gözlerini yumanlar, sınır kapılarına kilit vuranlar, kameraman, esnaf, şef garson… Ah diyor insan, belki Beşir’in hikÂyesini okusa, başka türlü bakar mıydı Suriyeli çocuklara? Yoksa gerçekten kaçış yok mu savaştan?
# Gaia Dergi'den alıntı #
“…Kaçıyorsunuz demek? Nereye giderseniz gidin savaşı da yanınızda götüreceksiniz. Kaçış yok! Anladınız mı, yok!”
Yaklaşık iki ay önceydi. Bir çay bahçesinde oturuyordum. Çay kaşığının bardağa vuruşuna karışan ses öfkeli bir çocuğa aitti… Arapça konuşuyordu. Ne dediğini anlamasam da kendisini “yakalarsam canına okuyacağım” diyerek kovalayan yaşlı adama küfrettiği belliydi. Kaçıp gitti çocuk ve kafenin yol kenarındaki sandalyelerden birini fırlatıp attı geçerken… Arkasından bağırdı çay bahçesinin şef garsonu:
“Allah belanı versin uğursuz… Çocuk değil bunlar Suriyeli canavarlar…”
Şef garson, ardından atıp tuttuğu Suriyeli çocuğun az önce fırlattığı sandalyeyi söylenerek düzeltirken, aklımdan Güzin Öztürk’ün Kuş Olsam Evime Uçsam isimli romanı geçti. Göz dövmeli adam savaştan kaçmaya çalışan Beşir’in ailesine böyle sesleniyordu:
“Nereye giderseniz gidin savaşı da yanınızda götüreceksiniz…”
Üstelik haksız da değil. Savaş peşlerinden geliyor, kah çocuğuyla kaçmaya çalışana çelme takan kameraman, kah botla açılacaklara sahte can yeleği satan esnaf, kah savaştan kaçıp gelen bir çocuğun herhangi bir çocuk gibi davranmasını bekleyen şef garson olup onları takip ediyor. Oysa biraz olsun düşünebilsek… Bir insan, şehirler arası göç bile öylesine zorken, evini bırakıp başka bir ülkeye, üstelik hiçbir güvencesi olmadan, hatta ailesini tehlikeye atıp neden kaçar? Acaba o çay bahçesindeki sandalyeyi savuran çocuk hangi bombayla savruldu, ailesinden kimleri kaybetti ya da bütün o yaşadıklarından sonra hala çocuk mu gerçekten, yoksa erken büyümek zorunda kalmanın sancıları mı bunlar?
Günden güne karanlığa gömülen dünyamızda bir umudumuz edebiyatta. Güzin Öztürk, küçük kahramanı Beşir’in ağzından anlattığı romanında bize savaşın gerçekliğini incelikli bir dille aktarıyor. Çocuk, savaşın içinde de olsa çocuk; aklı kırmızı arabada. Bombalara rağmen Beşir’le beraber oyun peşine düşüyoruz. Ağbimizin eve dönüşünü bekliyoruz, rüyalar görüyoruz, kamyona binip sınır kapısına doğru yola çıkıyoruz. Acaba Beşir savaştan kaçabilecek mi sorusu kitap boyunca okurun aklını kurcalıyor.
Yazar Güzin Öztürk’ün çocuk dilini kullanmadaki başarısı okurunu kendisine hayran bırakıyor. Öyle ki, insan Beşir’in gözünden dünyayı bir kez görünce, sıcak evinde oturduğu koltuktan utanıyor, elleri üşüyor sayfaları çevirirken. Dünya tarihi savaşlarla ve incinmiş çocuklarla dolu. Beşir kendi öyküsünün içinde bizi önce Zehra’yla tanıştırıyor, ona dil oluyor, ses oluyor; sonra Halep’ten Hiroşima’ya doğru çıkardığı yolculukta Sadako Sasaki ile buluşturuyor. Kitabın sayfaları arasından 644 turna kuşu uçup aklımıza üşüşüyor, sakız kokusu geliyor burnumuza biraz da…
Güzin Öztürk kelimelerle adeta yüreğimize dokunuyor.
Son sayfa çevrildiğinde ince bir sızı kalıyor içimizde. Çocukların bu yaşadıklarına gözlerini yumanlar, sınır kapılarına kilit vuranlar, kameraman, esnaf, şef garson… Ah diyor insan, belki Beşir’in hikÂyesini okusa, başka türlü bakar mıydı Suriyeli çocuklara? Yoksa gerçekten kaçış yok mu savaştan?
# Gaia Dergi'den alıntı #
"Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz."
# Heraklitos #
# Heraklitos #
Ebru, kitreli su üzerine serpilen boyalarla bezenmiş kâğıt ve bunu hazırlama sanatıdır.
Üzgünsün diye, ağlaman gerekmiyor.
# Şeker Portakalı #
# Şeker Portakalı #
1. Gerçek sevgi nedir?
2. Sonumuz ne olacak ?
2. Sonumuz ne olacak ?
..............#Şükretmeli#..............
"Sanma ki tesettür sadece kadınlara farzdır. Erkeğin tesettürü göz kapaklarındadır."
# Hz. Ali #
# Hz. Ali #
Yaşananlar insanlık adına utanç verici...
Düşüncelerim karışık...
Kendimi toplamam lazım...
Kendimi toplamam lazım...