bugün

new york ta beş minare

önce şunu söyleyip film hakkında yorumlarıma geçeyim. kimse yapılan bir filmi beğenmek zorunda değil. kişinin tercihi ve zevki ile alakalı bir durum olduğu için kimi beğenir kimi beğenmez. fakat beğenmeme sebeplerini söylerken saçma sapan gerekçelere bağlamamak lazım. dublaj kısmına laf atanlar çok komiksiniz. kim dedi dublajla izle diye, adam alt yazılı da yapmış git onu izle.

gelelim filme;

ben beğendim. öyle on numara bir film diyemem ama asla izlenmemesi gereken bir film de olmamış. bazı sahnelerde eksiklikler olduğu gibi bazı sahneler ise gayet iyiydi.

haluk bilginer'i çok severim onun hakkında bir şey söylemeye gerek yok. zaten konuşulması gereken kişi bence mahsun kırmızıgül. bu adamın şarkı söylediği zamanları hepimiz biliyoruz. tam bir faciaydı. kulak tırmalayıcı bir ses, kötü şarkılar, kötü bir yorum vs. sonra bir anda ne olduğuysa kendisini beyaz perdede görmeye başladık. beyaz melek, güneşi gördüm ve son olarak bu film.. yaptığı üç filmi de sinemada izledim. ilk filmine büyük önyargılarla giderken, ikincide biraz beklentili, üçüncüde biraz umutlu gittim. açıkçası hepsinde de çıktıktan sonra ben bu adamı takdir ettim. çok iyi filmler yaptığı için değil, kendisinden asla beklenmeyecek şeyler yaptığı, bunları yapmaya cesaret ettiği için takdir ettim. eksikler, klişeler, yanlışlar vs bunlar olabilir ama ben çok daha iyi olacağına inanıyorum. bu ülkede recep ivedik gibi bir filme şans veriliyorsa, bu filmlere de şans verilmeli. demek istediğim, izleyin bir şey kaybetmezsiniz.

şunu da eklemek istiyorum; her savcının namuslu olduğu garantisini kim verebilir ki? bence güzel bir ayrım olmuş.
güncel Önemli Başlıklar