bugün

daybreakers

beklediğimden çok daha kötü çıkan bir gerilim filmi. vasat altı diyebilirim yani. konusu klişe bir konu aslında. vampir-insan savaşını anlatmakta ama bu filmde diğer vampirli filmlerden farklı olarak birkaç tane hoş ve ilginç şey var ;

---spoiler---

mesela bu filmde insanlar vampirleri değil, vampirler insanları avlıyor. çünkü vampirlerin nüfusu çok daha fazla. insanlar toplumun küçük bir kısmını oluşturuyor ve hatta vampirlerden kaçıp saklanıyor. birçok kesim de vampirliğin sağladığı ölümsüzlük için vampirliği tercih ediyor. klonlanmış insanlar kullanılarak ya da hala varolan insanlar yakalanıp kanlarından yararlanılarak kan stokları yaratılmaya çalışılıyor. fakat vampirlerin insana dönüşmesini sağlayacak tedavi bir türlü bulunamıyor.

bir başka farklılık, bir sahne'de göze çarpıyor ki bu da çok hoş ve şaşırtıcı ; bir insan (başroldeki kadın) bir vampirin evine elinde ok ile geliyor. onu kendilerine katılması için ikna etmeye çalışıyor. sonrasında vampir şöyle bir arkasına bakıyor ve bir saniye sonra döndüğinde kadın gitmiş oluyor. bunun tersini bütün vampirli filmlerden görüyoruz. hep vampirlerin yaptığı buharlaşma karizmasını bu sefer bir insan gerçekleştiriyor!

ayrıca filmde diğer yapımlarda olmayacak şekilde vampir dünyası ayrıntılı tasvir ediliyor. bu dünyada vampirlerin hegamonyası olduğu için şehirleri kendileri düzenlemekteler. mesela gündüz vakti dışarı çkabilmeleri için tüm şehir altına tüneller (bir nevi altgeçitler) açmışlardır. arabalarını kendilerine göre dizayn etmişlerdir. gündüz moduna geçtiğinde dışarıdan ışık almayan ve kapısını açtığında, dışarıdan ışık girdiğinde ultraviole uyarısı veren, içerisindeki ekranlar sayesinde dışarıyı görmeyi sağlayan arabalara sahiplerdir yani.
dışarıda kafeler vardır ve kan satmaktadırlar. genellikle bunlar yapay kan olmaktadır. hatta dilenciler bile kan dilenmektedirler. yani vampir dünyasını iyi tasvir etmişler. ama maalesef bunlar filmi kutarmıyor.

filmin vasatın altına düşmesini sağlayacak olan birçok şey var. en büyüğü en sonda, bizimkileri kurtardıktan sonra okuyla poz veren Willem Dafoe'nun sahnesiydi. çok klişe sahneler var bunun (mesela ethan hawke'nin insana dönüştükten sonra, üç tane vampiri, hem'de ısırılmış bir şekilde haklayabilmesi gibi) gibi. film süresi boyunca nedense beni hiç saramadı. ethan hawke haricinde güzel bir oyunculuk da yoktu. insanların nasıl olup da vampirlere dönüştüğünü göstermediler. en sonlara doğru askerler gurup yaparcasına birbirlerinin kanını vakumladığı sahne haricinde çok ilginç bir sahne de yoktu. bence bütün bunlar filmi vasatın altına itiyor.

---spoiler---

zaman geçirmek için izlenebilecek bir film. tabi o zamanınız tamamiyle boşsa. değilse gidin dışarıda gezin daha iyi.