şizofren aşka mektup

tam uykuya dalmak üzereydim ki birden birinin seslendiğini fark ettim, dışarıdan geliyordu ses. rüya görüyorum sandım, uyumaya çalıştım ama ses kesilmedi. biri, ısrarla adımı tekrarlıyordu. uzun zamandır duymadığım bir ses. gayri ihtiyari doğruldum yatağımda, araladım perdeyi. o kadar karanlıktı ki gece, seçemedi gözlerim seni. yurdun önünde daha önce hiç görmediğim bir arabanın önüne dayanmış, ısrarla sesleniyordun insanların uykusunu bölmene aldırmadan.

"ya şimdi aşağı inersin ya da sabah dek burada bağırırım deliler gibi." deliydin...

üstümü bile değiştirmeden kavuniçi pijamalarımla koştum aşağıya. ordaydın. en beklemediğim zamanda, en beklemediğim şekilde karşımdaydın işte. her şeyi bitirmeye karar verdiğim gece, bundan haberin olmamasına rağmen sanki hissetmiş gibi geldin "biz"i hatırlatmak için. teypte bizim şarkımız çalıyordu, bir şey konuşmadan kavradın belimden ve dans etmeye başladık ankara'nın ayazında. şarkı bittiğinde, kaybetmekten korkarcasına sımsıkı sarıldın bana, sevginin yoğunluğunu belleğime kazımak istercesine. birden karmakarışık oldu tüm hislerim, beş dakika öncesine dek hayatımda olmadığından o kadar emindim ki. şimdi... "seni seviyorum. uzun zamandır bunu sana hatırlatamayacak kadar uzağındaydım. buna olan inancını kaybetmeye başladığını hissettim bu gece ilk defa ve çok korktum seni kaybedeceğim diye. bak, burdayım ve seni seviyorum. bırakma ellerimi, bırakma beni..."

tüm bunlar rüya mı gerçek mi bilmiyorum hiç, varlığınla tüm keskin çizgilerimi öyle bulandırıyorsun ki, söz konusu sen olduğunda bildiğim her şeyi, her seferinde yeniden gözden geçirmek zorunda hissediyorum.