bugün
- icardi190527
- hamas bir terör örgütüdür15
- suriyeliler suriye'ye dönsün12
- vatandaşlık farkı alan otel24
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır34
- futbolcu ismiyle nick almak12
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız19
- anın görüntüsü13
- icardi1905 silik olsun kampanyası19
- şehirler arası aşk yaşamak9
- true'nin porno arşivi kaç gb8
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- sözlük kızından gelin olmaz21
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- ideal duş alma sıklığı14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi13
- artificialintelligence9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım14
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı23
vernaküler bir dildir. yani basit iletişime yönelik, kelime hazinesi kısıtlı, doğal ihtiyaçları karşılama amacını taşıyan bir konuşma dilidir. bu bakımdan avusturya'ya komşu italya'nın kuzeyindeki trentino-alto adige * ve almanya sınırındaki alsace-lorraine * bölgesinde yaşayan sınır bölgesi dillere benzer. örnek verdiğim bölgelerin ilkinde almanca-italyanca, ikincisinde almanca-fransızca karışımı bir ağız konuşulur.
eğitimini Batı'da yapan, batının literatür ve metodolojisine hakim, ayrıca Batı diplomasisinin; sosyal bilimleri ve özellikle de oryantalizmin siyasi inceliklerini kendi çıkarları adına nasıl kullandığını da iyi bilen bir bilim insanı olan prof. dr. mehlika aktok kaşgarlı'nın yaşar kalafat'la 1991'de çıkardığı "türko-kürtlerde uygarlık ve ağızlar hakkında düşünceler" kitabından alıntı yapacağım. bu kitap için Doğu ve Güneydoğu Anadolu da çok sayıda incelemelerde bulunmuştur. "sınır toplumları" diye nitelediği coğrafyada Erzurum, Kars, Ağrı, Erzincan, Van, Muş, Bitlis, Siirt, Diyarbakır, Urfa, Adıyaman, Tunceli, Bingöl ve Malatya'da çalışmalar yapmıştır.
Kaşgarlı'nın Kürt diye tanımlanan toplumları da içersine dahil ettiği "sınır toplumları" ile ilgili açıklamalarına bir göz atalım ! O, bu konuda şunları söylüyor:
"Fransa ile Almanya arasında Alsas-Loren yöresi ile, Avusturya ile italya arasında bulunan Trentino-Alto Adige yöresi halkları Anadolu, iran, Irak arasında göçer veya yerleşik bir kısım Kürt toplumlarıyla benzerlikler hatta müşterek nitelikler arzetmektedir. Sınır toplumları 2 ,3, 4 bazen daha çok krallık, imparatorluk, cumhuriyet vs. gibi merkezi yönetime geçebilmiş toplumların siyasi sınırlarında oluşur.
Ancak bu siyasi sınırlar tarih akışı içerisinde durağan değildir. Savaşlara, politik anlaşmalara göre değişir. Bu nedenle sınır toplumları aynı coğrafi yörelerde değişik devletlere tabi olurlar. Sınır toplumlarının menşei hetorojen, yani çeşitli etnik gruplara mensup olan klan, aşiret, boy halinde kalırlar. Devlet yapısına geçemezler. Hangi ülke sınırında oluşmuşlarsa, o ülkenin genetik yapısıyla kaynaşırlar ve erirler. Sınır toplumları, oluştukları yörede sorun çıkarırlar. "mensubiyet", "kimlik", "özdeşleşme" hissinden yoksun olmaları, siyasi oyunlara kurban edilmelerine de neden olur."
Gelelim bu toplumların dilleri ile ilgili görüşlere sayın Kaşgarlı hoca devam ediyor:
Bu günkü Trentino-Alto Adige yöresi halkının Avusturya sınırına yakın oturanları Almancaya yakın, ancak italyanca ile karışık Germen ağız ve lehçelerinin kelime haznesinin ağır bastığı bir yöresel vernaküler dil kullanırlar.
Bu bölüm çok önemli:
"(bunların) italyan sınırına yakın oturanları ise, aksine italyan kuzey lehçesine yakın olan, yine Germen ağız ve lehçeleriyle karışık bulunan yöresel bir vernaküler "ağız" kulanırlar. Kendilerine özgü bir alfabeleri olmadığı gibi edebiyat dilleri de gelişmemiştir. ilkel yöresel terimlerden oluşan atasözü, şarkı gibi sözlü, irticalen gelişen bir anlatımları vardır. Mahalli gelenek ve törelerle yetinirler. Bunlar Germen toplumlarından askeri marşlara benzeyen, kolay öğrenilen, kolay akılda tutulan şarkıları, melodileri almışlardır. italyanlardan ise kıvrak güney toplumları danslarına benzeyen toplu daire şeklinde dizilerek oynanan tarantella rakslarını benimsemişlerdir."
dünyadaki kürtlerin durumu da trentino-alto adige'deki sınır halklarına tıpatıp uymakta. bildiğiniz gibi kürtlerin çoğunluğu türkiye, ırak, iran, suriye, ermenistan hatta azerbaycan'ın sınır bölgelerinde yaşar. dillerindeki diyalekt çeşitlilikleri de bu harman oluştan kaynaklanıyor. Hangi sınırın içersinde sınır toplumu olarak yaşanılıyorsa o dil ağır basıyor ve o toplumla genetik alanda karışma, iç içe geçme söz konusu oluyor.
kaşgarlı bir dilin gerçek dil sayılabilmesi için şu şartları sağlaması gerektiğini belirtmekte:
1) kullanılan, hazır, geniş bir kelime hazinesi olacak ve bu hazinenin çoğunluğu kendisine ait olacak.
2) kendisine ait bir gramere sahip olacak.
3) kendisine ait bir alfabeye sahip olacak.
kusura bakmayın ama kürtçe bu şartların üçünü de sağlamıyor. o yüzden gerçek bir dil değil, vernaküler (ilkel) bir dildir.
bu da alıntı yaptığım yazı: http://www.ileri2000.org/35/ozaltindere35.htm
eğitimini Batı'da yapan, batının literatür ve metodolojisine hakim, ayrıca Batı diplomasisinin; sosyal bilimleri ve özellikle de oryantalizmin siyasi inceliklerini kendi çıkarları adına nasıl kullandığını da iyi bilen bir bilim insanı olan prof. dr. mehlika aktok kaşgarlı'nın yaşar kalafat'la 1991'de çıkardığı "türko-kürtlerde uygarlık ve ağızlar hakkında düşünceler" kitabından alıntı yapacağım. bu kitap için Doğu ve Güneydoğu Anadolu da çok sayıda incelemelerde bulunmuştur. "sınır toplumları" diye nitelediği coğrafyada Erzurum, Kars, Ağrı, Erzincan, Van, Muş, Bitlis, Siirt, Diyarbakır, Urfa, Adıyaman, Tunceli, Bingöl ve Malatya'da çalışmalar yapmıştır.
Kaşgarlı'nın Kürt diye tanımlanan toplumları da içersine dahil ettiği "sınır toplumları" ile ilgili açıklamalarına bir göz atalım ! O, bu konuda şunları söylüyor:
"Fransa ile Almanya arasında Alsas-Loren yöresi ile, Avusturya ile italya arasında bulunan Trentino-Alto Adige yöresi halkları Anadolu, iran, Irak arasında göçer veya yerleşik bir kısım Kürt toplumlarıyla benzerlikler hatta müşterek nitelikler arzetmektedir. Sınır toplumları 2 ,3, 4 bazen daha çok krallık, imparatorluk, cumhuriyet vs. gibi merkezi yönetime geçebilmiş toplumların siyasi sınırlarında oluşur.
Ancak bu siyasi sınırlar tarih akışı içerisinde durağan değildir. Savaşlara, politik anlaşmalara göre değişir. Bu nedenle sınır toplumları aynı coğrafi yörelerde değişik devletlere tabi olurlar. Sınır toplumlarının menşei hetorojen, yani çeşitli etnik gruplara mensup olan klan, aşiret, boy halinde kalırlar. Devlet yapısına geçemezler. Hangi ülke sınırında oluşmuşlarsa, o ülkenin genetik yapısıyla kaynaşırlar ve erirler. Sınır toplumları, oluştukları yörede sorun çıkarırlar. "mensubiyet", "kimlik", "özdeşleşme" hissinden yoksun olmaları, siyasi oyunlara kurban edilmelerine de neden olur."
Gelelim bu toplumların dilleri ile ilgili görüşlere sayın Kaşgarlı hoca devam ediyor:
Bu günkü Trentino-Alto Adige yöresi halkının Avusturya sınırına yakın oturanları Almancaya yakın, ancak italyanca ile karışık Germen ağız ve lehçelerinin kelime haznesinin ağır bastığı bir yöresel vernaküler dil kullanırlar.
Bu bölüm çok önemli:
"(bunların) italyan sınırına yakın oturanları ise, aksine italyan kuzey lehçesine yakın olan, yine Germen ağız ve lehçeleriyle karışık bulunan yöresel bir vernaküler "ağız" kulanırlar. Kendilerine özgü bir alfabeleri olmadığı gibi edebiyat dilleri de gelişmemiştir. ilkel yöresel terimlerden oluşan atasözü, şarkı gibi sözlü, irticalen gelişen bir anlatımları vardır. Mahalli gelenek ve törelerle yetinirler. Bunlar Germen toplumlarından askeri marşlara benzeyen, kolay öğrenilen, kolay akılda tutulan şarkıları, melodileri almışlardır. italyanlardan ise kıvrak güney toplumları danslarına benzeyen toplu daire şeklinde dizilerek oynanan tarantella rakslarını benimsemişlerdir."
dünyadaki kürtlerin durumu da trentino-alto adige'deki sınır halklarına tıpatıp uymakta. bildiğiniz gibi kürtlerin çoğunluğu türkiye, ırak, iran, suriye, ermenistan hatta azerbaycan'ın sınır bölgelerinde yaşar. dillerindeki diyalekt çeşitlilikleri de bu harman oluştan kaynaklanıyor. Hangi sınırın içersinde sınır toplumu olarak yaşanılıyorsa o dil ağır basıyor ve o toplumla genetik alanda karışma, iç içe geçme söz konusu oluyor.
kaşgarlı bir dilin gerçek dil sayılabilmesi için şu şartları sağlaması gerektiğini belirtmekte:
1) kullanılan, hazır, geniş bir kelime hazinesi olacak ve bu hazinenin çoğunluğu kendisine ait olacak.
2) kendisine ait bir gramere sahip olacak.
3) kendisine ait bir alfabeye sahip olacak.
kusura bakmayın ama kürtçe bu şartların üçünü de sağlamıyor. o yüzden gerçek bir dil değil, vernaküler (ilkel) bir dildir.
bu da alıntı yaptığım yazı: http://www.ileri2000.org/35/ozaltindere35.htm
güncel Önemli Başlıklar