bugün
- kızıl saç vs siyah saç11
- tacikistan'da başörtü takılması tamamen yasaklandı29
- nervio'nun kartoncu çocuğun ellerini kıskanması9
- gece yazıp gündüz yazmayan erkek31
- insan olmaya ceyrek kala16
- karton toplayan çocuğun elleri17
- erkek dediğin efendi olmalı9
- anın görüntüsü19
- bir kadının bir erkeğe arkanda ben varım demesi12
- hangi sözlük yazarının tipini merak ediyorsunuz29
- samet akaydın17
- abdülkerim bardakçı15
- ülkesi abd ce işgal edilsin isteyen mal cemaatçi8
- larisalisa24
- iran'ın pkk'ya eğitim verdiği iddiası8
- manyak olmaya karar verdim11
- stanley termos16
- yazarların en büyük dilekleri14
- yaşamak için geçerli sebepler19
- gecenin şarkısı12
- köşeyi dönmek için yapılacaklar10
- kadınlar tipe bakmaz11
- ilim vs bilim9
- 22 haziran 2024 türkiye-portekiz maçı82
- arkadaşlar sınava çalışıyorum birşey diyor musunuz14
- incil çok uzun'ya okurken sıkılıyorum12
- gideon reid morgan jj27
- 4 karısı 2 kız arkadaşı olan işsiz adam8
- hacda aşırı sıcaktan 500 den fazla kişinin ölmesi12
- çıkma teklifi etmek24
- duşta işemek11
- kürtlerin dünya lideri olduğu gerçeği17
- sözlük yazarları nasıl eğleniyor13
- nihavend longa9
- michy batshuayi11
- ona bilmediği bir vergi önerisi yap14
- yalnızlığın anlaşıldığı anlar13
- en kaliteli türk kahvesi markaları12
- karşı cinste aranan özellikler15
- hangi şarkı seni ağlatıyor22
- ucuz escort17
- donuz listesindekilerin yazdıklarının görünmemesi8
- milliyetçi olmamak14
- kürtlerin siklerinin daha büyük olması gerçeği16
- özlenen sözlük yazarları38
- mika raun ile sevişir misiniz11
- xdream12
- sari renkli seker8
- kız yazarların entryleri neden artı oy alıyor12
- küçükçekmece de öpüşen yaşlı amcalar22
yönetmenliğini fernando merielles'ın yaptığı ve başrollerini julianne moore ve mark rufaalo'nun paylaştığı enfes bir film.
-spoiler-
öncelikle, kitabını okumayıp doğrudan filmi izleyen bir bünye olarak, filmi izlerken "burada bir kopukluk var sanki anlayamadım, kitabı okusaydım anlardım herhalde" dedirten tek bir sahneye bile denk gelmedim. ha kitap çok daha derindir muhtemelen, o ayrı. ama blindness izleyiciye, anlatılmak isteneni aktarma konusunda ciddi ölçüde bir tatminlik veriyor. işte burada da yönetmenin güzelliği devreye giriyor. sevgili fernando merielles, "görmek nedir?" diye sorsalar ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi. iki efekt yaptı diye işin piri sayılan meslektaşlarının çok ötesinde birisin sen benim gözümde. bundan sonra takibimdesin, haberin olsun.
filmin her karesinden, her repliğinden bir şeyler çıkarıyor insan. en dikkat çekmeyen sahnelerden bile. örneğin; kadın görmeyen kocasının bakımını üstleniyor, ona şefkatle bakıyor. fakat adam, karısının artık kendisini iktidar sahibi, saygı duyulacak ve şefkatle değil şehvetle bakılacak biri olarak görmediğini düşünüyor ve bu duruma tahammül edemiyor. filmde işlenilen diğer konulara bakıldığında önemsiz gibi gözüken bu durum bile, dünya üzerindeki kadın-erkek ilişkilerinin düzenini temsil etmiyor mu aslında? yani körlerle dolu bu karantina binası, aslında yaşadığımız dünyanın küçük bir maketi gibi. iktidar hırsı; kör olmasına karşın elindeki silahla tüm güce sahip olan adam; doğuştan kör olan adamın silah ve iktidar karşısında tüm ahlakını kaybedip yeni körlere eziyette bulunması; özgürlük peşinde koşan insanlar; tüm insanların yarı ölü pozisyonunda olup eşitken bile kadınların ezilmesi... bütün bu anlattıklarıyla küçük bir dünya göstermekte bize blindness. insanlar, görme yetilerini kaybetseler de yaratılışlarındaki hırsı ve kimi şeytani özelliklerini hiçbir zaman kaybetmeyeceklerini anlatıyor bu film. bu yüzden insan her bir sahnede şahsını ve düzeni sorgulamaktan kendini alamıyor.
filmin en etkileyici yerlerinden biri de gören kadının, filmin ortalarındaki bezmiş ruh haliyle, görmeyenlerin aslında ne kadar şanslı olduğunu farketmesiydi kanımca. başta ayrıcalıklı gibi görünen ablamız, dünyanın bu halini görebilen tek kişi olduğu için gittikçe yeryüzünün en acınası, en zavallı insanına dönüşüyor.
filmin kötü yanlarına gelirsek, seks sahnelerinin ve pisliklerin gösterildiği sahnelerin fazlaca uzun tutulması blindness'ın kanaatimce en belirgin eksilerinden. bahsi geçen sahneleri az göstererek de aynı güçlü etkiyi bırakabilirdi yönetmen izleyicinin üzerinde. film güzel olmasa kapatacaktım filmi orta yerinde, kalkıp gidecektim valla. bendeki de mide yani, bi yere kadar dayanıyor. bildiğin bokun içinden çıkmadık hacım film boyunca.
ayrıca bu filmi izleyip de ayna karşısına geçip "bu gözleri öperim ben" demeyen bir allah kulu da yoktur herhalde. şahsen ben dedim. bütün bu medeniyet, binalar, teknoloji, internet, televizyon, görselliğin artık herşey demek olduğu düzen... hepsi ama hepsi anlamsız kalıyor göremeyen bir dünya karşısında. yönetmen, yerlerde sürünerek yemek arayan insanları göstererek, hayvanların insanlardan daha üstün hale geldiğini gözümüze gözümüze soktu filmde.
filmin son sahnesi.. bu filme de bu yakışırdı diyorum.
-spoiler-
blindness izlediğim en iyi filmlerden midir bilemem ama emin olduğum bir şey var ki, bu film izlediğim filmler arasında en çarpıcılarından. evet hatta en çarpıcısı. emin olun çarpıcının anlamı, film izlendikten sonra çok daha iyi anlaşılıyor.
ve bu kadar laftan sonra son olarak, şiddetle tavsiye edilir.
-spoiler-
öncelikle, kitabını okumayıp doğrudan filmi izleyen bir bünye olarak, filmi izlerken "burada bir kopukluk var sanki anlayamadım, kitabı okusaydım anlardım herhalde" dedirten tek bir sahneye bile denk gelmedim. ha kitap çok daha derindir muhtemelen, o ayrı. ama blindness izleyiciye, anlatılmak isteneni aktarma konusunda ciddi ölçüde bir tatminlik veriyor. işte burada da yönetmenin güzelliği devreye giriyor. sevgili fernando merielles, "görmek nedir?" diye sorsalar ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi. iki efekt yaptı diye işin piri sayılan meslektaşlarının çok ötesinde birisin sen benim gözümde. bundan sonra takibimdesin, haberin olsun.
filmin her karesinden, her repliğinden bir şeyler çıkarıyor insan. en dikkat çekmeyen sahnelerden bile. örneğin; kadın görmeyen kocasının bakımını üstleniyor, ona şefkatle bakıyor. fakat adam, karısının artık kendisini iktidar sahibi, saygı duyulacak ve şefkatle değil şehvetle bakılacak biri olarak görmediğini düşünüyor ve bu duruma tahammül edemiyor. filmde işlenilen diğer konulara bakıldığında önemsiz gibi gözüken bu durum bile, dünya üzerindeki kadın-erkek ilişkilerinin düzenini temsil etmiyor mu aslında? yani körlerle dolu bu karantina binası, aslında yaşadığımız dünyanın küçük bir maketi gibi. iktidar hırsı; kör olmasına karşın elindeki silahla tüm güce sahip olan adam; doğuştan kör olan adamın silah ve iktidar karşısında tüm ahlakını kaybedip yeni körlere eziyette bulunması; özgürlük peşinde koşan insanlar; tüm insanların yarı ölü pozisyonunda olup eşitken bile kadınların ezilmesi... bütün bu anlattıklarıyla küçük bir dünya göstermekte bize blindness. insanlar, görme yetilerini kaybetseler de yaratılışlarındaki hırsı ve kimi şeytani özelliklerini hiçbir zaman kaybetmeyeceklerini anlatıyor bu film. bu yüzden insan her bir sahnede şahsını ve düzeni sorgulamaktan kendini alamıyor.
filmin en etkileyici yerlerinden biri de gören kadının, filmin ortalarındaki bezmiş ruh haliyle, görmeyenlerin aslında ne kadar şanslı olduğunu farketmesiydi kanımca. başta ayrıcalıklı gibi görünen ablamız, dünyanın bu halini görebilen tek kişi olduğu için gittikçe yeryüzünün en acınası, en zavallı insanına dönüşüyor.
filmin kötü yanlarına gelirsek, seks sahnelerinin ve pisliklerin gösterildiği sahnelerin fazlaca uzun tutulması blindness'ın kanaatimce en belirgin eksilerinden. bahsi geçen sahneleri az göstererek de aynı güçlü etkiyi bırakabilirdi yönetmen izleyicinin üzerinde. film güzel olmasa kapatacaktım filmi orta yerinde, kalkıp gidecektim valla. bendeki de mide yani, bi yere kadar dayanıyor. bildiğin bokun içinden çıkmadık hacım film boyunca.
ayrıca bu filmi izleyip de ayna karşısına geçip "bu gözleri öperim ben" demeyen bir allah kulu da yoktur herhalde. şahsen ben dedim. bütün bu medeniyet, binalar, teknoloji, internet, televizyon, görselliğin artık herşey demek olduğu düzen... hepsi ama hepsi anlamsız kalıyor göremeyen bir dünya karşısında. yönetmen, yerlerde sürünerek yemek arayan insanları göstererek, hayvanların insanlardan daha üstün hale geldiğini gözümüze gözümüze soktu filmde.
filmin son sahnesi.. bu filme de bu yakışırdı diyorum.
-spoiler-
blindness izlediğim en iyi filmlerden midir bilemem ama emin olduğum bir şey var ki, bu film izlediğim filmler arasında en çarpıcılarından. evet hatta en çarpıcısı. emin olun çarpıcının anlamı, film izlendikten sonra çok daha iyi anlaşılıyor.
ve bu kadar laftan sonra son olarak, şiddetle tavsiye edilir.
güncel Önemli Başlıklar