bugün

christopher johnson mccandless

Jack London ve benzeri yazarlardan ilham alarak sosyal ve kültürel yaşamı reddederek kendi başına doğal yaşama kendini atacak ve burda yaşantısının acı sonunu getirecek ama yaşadığı bu kısa süre boyunca arkasında anılarını,gecmişini ve sadece kendisinin bildiği gercekleri bırakarak gidecektir..Alaskanın vahşi doğasında 112 gün kaldıktan sonra ölü bulunmuştu. Ölüm sebebi ise Eskimo patatesi (Hedysarum alpinum) tohumlarından yemiş olmasıydı. Krakauer'in yaptığı açıklamaya göre Oradaki yaşamını yenilebilir bitki kökleriyle sürdürüyordu. Bitkinin salgıladığı zehirli toksinler, hayvanların bitki köklerini yemesini önleyen bir çeşit savunma mekanizmasıdır. Hayvanlar yiyemediği için bitki hayatta kalmış olur. Toksinler ayrıca glikozun insan vücudu tarafından emilmesini önlediği için açlık duygusuna yol açar. burada bir insanın bitki köklerini tüketerek hayatta kalmasının mümkün olduğuna işaret eder. Vücut ancak yeteri kadar glikoz depolamışsa bu mümkün olabilir..Sean Penn'in yönetmenliğini yaptığı In to the wild 'de
onun anısına yapılmış bir filmdir...
''insanları sevmiyorum diyemem ancak doğaya bağlılığım her şeyin üstesinden gelebilcek türden'' (christopher mccandless-alexander supertramp)