bugün

otoban

yolun tam karşısında öylece duruyor. umarsızca bakıp gözyaşlarını, kinini, karanlığını içine aktıtıyor. bedeni beni, sekerek attığım adımları seyrediyor ama ruhu kaçıp gitmek için, gidebilmek için her şeyini vermeye hazır görünüyor. paramparça etmek istercesine saldıran birikmişliklerden sıyrılıyorum teker teker. son bir adım kalmışken aydınlığa, bütün şiddetiyle vuruyor sırtımdan, yuvarlanıp sürükleniyorum. durduğumu hissedemiyorum. kaburgalarım birbirine geçmiş, canımın yandığını hissediyorum.

Sesler duyuyorum birbirine karışan. Kimi ürkek, kimi çığlık gibi, kimiyse acı bir iz bırakıyor asfalta. Üzerime koşan ışıklar var, son anda benden kaçan. Neredeyim, nasılım bilmiyorum. Renkler bulanık, ışıklar kayboluyor. Dua ediyorum var olmayan bir tanrıya beni ayağa kaldırsın diye. Elimi uzatıyorum bir kadına tutsun diye. Kayboluyor aniden hayaller, hiç utanmadan. Tekrar düşüyorum...

Ağlıyorum kan ter içinde. Sen bari tutsaydın elimi diyorum, kızamıyorum. Küfrediyorum seslere, hayatıma söyleniyorum. Gömleğimin düğmeleri sökülmüş, göğsüme buz gibi rüzgar çarpıyor kalk dercesine. Kendime bakıp düşünmeyi deniyorum, yapamıyorum. Babamın, adımı fısıldadığını duyuyorum ve onu arıyorum saçma sapan tavırlarımda. neden diye soruyorum son bir ışığa yüreğimi kurban etmeye hazırlanırken. birileri olsa diyorum yanımda bütün benliğiyle. Yok! Lanet olsun! yok mu hiç kimse?

Ağlamayı kes ve ayağa kalk diyorum haysiyetsiz düşüncelerimle bedenime. Dizlerimin üstüne kalkmayı başarıyorum nihayet. Yalnızlığın keskin kokusu ciğerlerimi yakıyor, kalbimi sıkıştırıyor. Bir ışık daha beliriyor tam karşımda, üzerime geliyor. Kollarımı açıyorum, gözlerim yıldızlarda. var gücümle haykırıyorum; al beni! al ve sakla sonsuza kadar toprağının en derininde. duymuyor, zihnini bulandıran karmaşaların arasından yükselen sesler, kalbini acıtan geçmişten gelen gürültüler izin vermiyor duymasına. bırakıyorum kendimi siyahlara, pes ediyorum. Ve yine o sesler...

Bu defa başka. Bu defa tanıyorum o sesi. sırtımın lime lime edilip kan içinde kaldığı gecelerde, bütün dünyamı kaldırıma döktüğüm akşamlarda duyduğum sesti bu. Mavi-kırmızı ışıklar ıslak kaldırımda teatral havasını estirmekten geri durmuyor. Bir adam sesleniyor var gücüyle:

-Derdin ne senin!?

Susuyorum ben de, polis sireni susunca. Bir porsiyon daha gözyaşı istiyorum. anlaşılması zor cümlelerde, anlaşılması zor kelimeler kullanıyorum. yaşanan bütün rezaletin suç ortağı alkol. en büyük payı hak edense haysiyetsiz, yüzsüz benliğim. yüzlerine baktığım insanlar benim yüzüme bakmadan anlamaya çalışıyor ciğerimdeki dumanın sebebini. gidip gelirken bilincim, sol yanağımda yıldırım gibi bir tokat patlıyor, düşüyorum.

Bir deli nehir gibi bütün gece üstümden geçen arabalar, lastik izleri, fren sesleri, renk renk ışıklar, aşk tadıyla kandırılmış gözyaşları, avucuma saplanan kan damlaları... oyun bitti diyor herkes.

Oyun bitti çocuk!
Kalk ve git!