bugün

fil suresi

kalb insanın içinde kabe gibidir. Allah'ın varlığını hissettiğimiz saraydır içimizde. fil ordusu ise sanki nefs-i emmare, şeytan ve avanesidir. nefsin iç gıcıklayıcı arzu ve istekleri, hep bana hep bana türküleri, şeytanın diyalektik becerimizi zirvelere taşıyan fısıltıları, gafletimizden istifade ederek kalbimizi kündeye alma çabaları, çok sinsi bir ordudan haber verir. ama onların kötü planları alt üst olabilir. çok riyakar kalıpların insanı bile olsak, belki yıkık dökük harabe gibi perişan bile olsak, belki de saflığımızı bir yerlerde bir düzenbazlıkla kurban etmiş bile olsak, hepsini bertaraf edecek bi yol bulunamaz mı? o ordunun eline teslim olmak zorunda değiliz. kurtarabileceğimiz birşeyler vardır mutlaka.
küçücük taşların koskoca orduyu yerle bir etmesi mümkünse şayet insanın dilinden dökülen kelimeler, dualar, zikirler de kuşların gagalarındaki taşlar gibi karşımızda çok sağlam duran o orduyu perişan edebilir. ya da belki biz onları sağlam sanıyorduk. kimbilir...